Geçen akşam Tugay Kerimoğlu ve Mehmet Okur’la ‘Forum İstanbul 2009’da beraberdim. Tugay ve Mehmet Okur ‘Ulusal Onurumuzu Uluslararası Boyuta Taşıma Başarısı Gösterenler’ kapsamında ödül aldılar.
Gurur duygularım tavan yaptı.
Her ikisiyle de uzun uzadıya konuştum...
Sarmaş dolaş yemek yedik...
Her ikisinin de eşleri hanımefendilere kocalarına verdikleri destek için ayrıca şükranlarımı sunuyorum...
UEFA’da Tugay’ın da hakkı var
O gecenin ışığında, UEFA Kupası'nı görmeden Galatasaray’dan ayrılan Tugay... Sana sesleniyorum; bil ki o kupada senin de hakkın var!
Gittin ama Galatasaray’ın Galatasaray olmasında senin de emeklerin çok!
En azından arkadaşlarına çok iyi örnek oldun.
30’undan sonra Avrupa’ya gittin, kaptanlık pazubandı taktın, adamları kendine yalvar yakar bıraktın ve ne mutlu sana ki sekiz sene emek verdiğin Blackburn Rovers forması altında yılın futbolcusu seçildin, orta saha oynamana rağmen 294 maçta 11 şahane gol attın ve o taraftar yüzlerine Tugay maskesi takarak ‘Hepimiz Tugayız’ diyerek seni uğurladı!
Kaç kişiye nasip oldu ki böyle uğurlama'
O kadar emek verdiğin takımın Galatasaray ise senin geçmişini unuturcasına ‘maskeli yüzlerle’ seni karşıladı!
Adnan Polat plaketi de olmasa sanırsın ki Tugay Blackburn yetiştirmesi...
Müsterih ol Tugay!
Galatasaray’dan hemen hemen her giden postalanıp geri dönerken sen Balckburn’de sekiz küsur sene oynadın...
Övgü aldın, takdir aldın,
Koluna kaptanlık bandı aldın...
Seni beğenmeyip kadroya almayanlar, sezon ortası çalıştırdığı takımdan yollananlar bugün Türkiye’de ya Kral ya İmparator!
Ama sen; hala gönüllerdesin Tugay...
Hem de uluslararası...
Tugay’ın kıymetini bilemedik onlar baş tacı etti...
Tugay, Türkiye'nin yetiştirdiği en zeki futbolculardan biriydi... Hem de en yeteneklisi...
İyi ki Terim onu küçümsedi de dünya Tugay’ı tanıdı...
Tugay Galatasaray’da kalsaydı bırakın böyle görkemli vedaı, 39 yaşını görmeden daha 30’unda futbolu bırakırdı...
Blackburn Rovers’in ‘gitme kal’ dediği kaptanlık verdiği bir evladımızın kıymetini bilemedik, onlar baş tacı etti. Tugay’ı milli takıma bile çağırmadık!
Çaresiz kaldık çağırdık oynatmadık!
Nankörlüğün böylesine lanet olsun!
Şu da çok iyi bine ki; Tugay nasıl olsa bir gün Florya'nın kapısından içeri girecektir.
Milli Takımdan nezaketen affını istedi!
Diyen olur ki; Tugay milli takımdan affını istedi.
Tugay’ın amacı görevden kaçmak değil, genç kardeşlerinin önünü açmaktı.
Faziletli bir adımdı o...
Türkiye’de kimselerin yapamadığını yapmak istiyordu Tugay.
Ne başkaları gibi koltuğa çakılı kalmak, ne de yakaladığı şöhreti sonuna kadar kemirmek istiyordu...
Tugay milli takımdan nezaketen affını istemişti...
Ve de Tugay biliyordu ki bazılarıyla da yıldızı barışmıyor.
Polemiğe girmemek, sorun olmamak için milli takıma elveda dedi... Şu da çok iyi biline ki; Tugay nasıl olsa bir gün Milli takımın hocası olarak, torpilsiz, kayırmasız arkasında dayısı olmadan ve de kimsenin ayağını kaydırmadan o kapıdan içeri girecektir.
Tugay’ı bakın nasıl anıyorlar;
Milli futbolcumuz, "İnsanın içinde burukluk oluyor ama kendinizi hazırlamanız lazım. Darısı Türkiye'deki gençlerin başına. Premier Lig futbolun Hollywood'u. İnşallah daha çok gencimiz bu gururu yaşar" derken. Bakınız Tugay’ı tanıyanlar de ne diyor;
Blackburn Menajeri Sam Allerdyce;
"Tugay bunun çok daha fazlasını hak ediyor. Zaten 38 yaşında Premier Lig'de oynamak için sadece yetenek asla yeterli olmaz"
Takım arkadaşı Benny McCarthy
"Benim için efsane bir oyuncu. Gördüğüm en iyi orta sahalardan biri"
Roque Santa Cruz
"Ondan çok şey öğrendim. Çok iyi futbolcu"
İngiliz gazetelerinden Times:
Tugay Kerimoğlu 8 mükemmel yıldan sonra Blackburn'e veda etti.
Guardian:
Tugay konuşulacakken, herkes Jason Roberts'a gösterilen kırmızı karta odaklandı.
Daily Mirror:
Bye bye Tugay. Tugay kişiliğiyle de takımda önemli yer edindi.
The Sun:
Emektar Türk Tugay, her zamanki gibi harikuladeydi. Son maçında da yine herkesten çok ön plandaydı.
Daily Express:
Türk yıldızın vedası. Tugay, Ewood Park'taki 8 yılı kapattı.
Daily Mail:
Taraftarın 8 yıldır favorisiydi. Herkesin minnettarlığını ve saygısını kazandı.
Bizde ise lütfen satır aralarında geçti...
Kıskançlıktan...
Bakın bana neler dediler...
Aynı masada kaderi paylaştık...
İkisi de pırıl pırıl sporcu...
İkisi de buram buram dünya kokuyor...
İkisinin de sevgi tomurcukları yanlarındaki eşleri...
Yana yakıla şunu söylediler; Türk çocukları mutlaka dünyaya açılsın. Bizim yeteneklerimiz dünyanın gerisinde değil ama dünyayı tanımak oturduğun yerde olmuyor ki...
Spor insanları birbirine yakınlaştırıyor. Dünyaları versen, dolarları euroları önlerine sersen bir takımdaki 7-8 yabancıyı üst üste yığıp sevgi yumağı yapamasın!
Gece yarısı nasıl oldu anlamadım...
Öyle güzel sohbet ettik ki...
Vatana hasret altın yıllar
Toplamda 135 kezle Hakan Şükür’den sonra her kategoride en fazla milli olma rekorunu elinde tutan Galatasaraylı Tugay Kerimoğlu futbolu 39 yaşında Blackburn Rovers takımında bu sezon bıraktı.
İşte Tugay’ın hikayesi;
Galatasaray’da basketbol oynayan Etkin’le evlenmiş, kıskanç gözler Tugay’ı yemeye başlamıştı... İşte ne olduysa o yıl oldu. Yaş 30... Galatasaray UEFA Kupasını almazdan önce, eski hocası Graeme Souness Tugay’ı Ada’ya götürmek istedi. Bu müthiş bir olaydı, Tugay zor bir kararın eşiğindeydi ve yaşı otuza gelmişti... Kerimoğlu hayatının kararını verdi ve önce İskoçya’da Glasgow Rangers’e ertesi sene de İngiliz Blackburn Rovers’e transfer oldu... Böylece vatanında kıymeti bilinmeyen Tugay, 30’undan sonra bütün futbolculara örnek olacak bir şekilde gurbet elde, el üstünde tutularak tam 9 sene alkış aldı...
Vatan hasretini kalbine gömdü, futbolunu oynadı...
Bırakma kararımı kendim verdim
O gece koyu bir sohbete daldık. Tugay ve Mehmet Okur içini döktü... Gördüm ki ikisinin de yolu aynı... İkisi de mesleğine ve eşine aşık... İkisi de ciddi ve iddialı. Aile hayatınız mutlu değilse başarı hayaldir diyorlar. Yaptığın sporun gereklerini yerine getirmezsen kaybolur gidersin diyorlar... Tugay; futbolu İngiltere’de öğrendim, hocalarıma sıkı sıkıya itaat ettim, kaptanlık verdiler... Gitme kal dediler... Hocamız ol dediler... Gurur yılları yaşadım. Bırakma kararımı kendim verdim. Bana kimse yeter artık demedi. Önüme hedef koymuştum, günü geldiğini düşündüm, eşimle konuştum noktayı koyduk.
Islık yemeden, artık git denmeden en üst noktada futbola veda ettim.
Oldum demeden Türkiye’ye gelmem
Tugay şöyle devam etti; Bundan sonra eski hocam Hugges’un yanında Manchester City takımında yardımcı hoca olarak hayata devam edeceğim. Hedefimde en az altı sene deneyimli hocalarla çalışıp onlardan bir şeyler öğrenmek var. Şimdiye kadar futbolcuydum. O iş kolaydı. Çıkar oynarsın, oynayamazsan gözünün yaşına bakmazlar alırlar kenara... Hocalık öyle değil bütün takımın sorumluluğu üzerinde, stres içindesin.
Alt yapın yoksa, hazırlıklı değilsen asla başaramazsın... 2002’de antrenörlük diploması aldım. Şimdi yenileyip prolisanslı olacağım... Ama yetmez. ‘Oldum’ demeden hocalık yapmam! Oynarken de hocalık yaparken de futbol bir dünya görüşü, bir yaşam tarzıdır... Ne yazık ki biz Türkiye’de bunların farkında değiliz. Varsa yoksa para ve şöhret... Oysa futbol onurlu ve saygın bir meslek... Bir o kadar da popüler. O zaman seni alkışlayanlara borcunu ödeyeceksin. Yoksa yaprak gibi savrulursun...
Eşim Etkin’e çok şey borçluyum...
Çocuklarımın anası ve benim gönül sultanım o... Bana çok destek oldu. Birbirimize sarıldık, önümüze hedef koyduk, alkışı duyduk, eksiğimizi gördük, kimseye kızmadan işimize baktık. Etkin beni 39 yaşıma kadar formda tuttu. Ailece, çoluk çocuk kavgasız yaşadık. İstanbul’a geldiğimizde oğlum Berke korna sesi duyunca Baba geri dönelim dedi... Vatanındasın oğlum, onlar sana ninni gelir dedim... Vatan hasreti de çekilir gibi değil...
Orada korna falan yok insanlar jestleriyle, mimikleriyle gözleriyle konuşur. İşaretle...
Hakemle de öyleyiz, kavga gürültü yok... Pek pek; iki elini yana açarsın canının yandığı yeri gösterirsin... İşaretle. Yürür gidersin... Türkiye’de hakeme saldırı var. Orada yaparsanız futbol hayatınız biter! Medya da iş olsun diye hakemi suçlamaz. Şu çok önemli; futbolu kişilerle bağımlı tutamazsınız. Tutarsanız sizi kimse dinlemez.
İki hoca Souness ve Toschak ufkumuzu açtı
Graeme Souness’e çok şey borçluyum. Sözünün eri bir adamdı... Beni aldı Ada’ya götürdü... Souness bende kendi gençliğini yaşıyordu. Bunu fark ettim, sonra itiraf etti ‘aynı benim gibisin’ dedi ve bana çok güvendi, ben de güvenini hiç sarsmadım... Ada’ya alışmam uzun sürmedi... İskoçya deneyimdi...
Benjamin Toschak da Nihat’ı aldı İspanya’ya götürdü. Nihat da futbolun sırrına İspanya’da vardı. O da orada sevilen bir oyuncu... Dikkat edin Souness ve Toschak bizi keşfetti... İkisi de İngiliz... Bizdeki hocalar futbolcusuyla çekişiyor. Kişilik savaşı yapıyor. Benim başarımdaki en büyük sır, vatan hasretimi kalbime gömdüm kimseyle fazla görüşmeden Ada’ya kapandım işime baktım.
Türk futbolcusuna bir tavsiyem var; önünüze hedef koyun, zorluklardan yılmayın ve mutlaka ama mutlaka mesleğinize saygınız varsa dünyaya açılın. Göreceksiniz orada spora bakış açısı çok farklı. Mutlaka bir yabancı takıma transfer olun. Futbol sadece bir oyun değil, hayatın ta kendisi...
10 hafta galibiyet yok ama alkışlandık!
Galatasaray benim her şeyim... Gözümü orada açtım ama bir türlü kendimi ispat edemedim, bana inanmadılar. 16 yaşımda Aydın’da genç milli oldum... 1999’da ülkemden ayrıldım... Unutamadığım şey; İngiltere’de herkesin bana kucak açması... Bir ara on maç galip gelemedik maçtan sonra soyunma odasında ve sokakta herkes yanıma gelip aldırma gibilerden şaka yapıyordu... Çıtları çıkmadı... ‘Hepimiz Tugayız’ beni çok duygulandırdı... Türkiye’de futbolcu çok eziliyor. Büyük bir baskı altında sahaya çıkıyor. Yeteneğimiz çok ama sosyal yaşam bizi zorluyor. Bunu aşarsak dünyaya kafa tutarız.
Mehmet Okur’a; sakın bırakma!
Mehmet Okur ve eşi Yeliz Hanım da sohbete katıldılar... Mehmet yılda 100 maç yapıyormuş... Dile kolay, yani neredeyse üç günde bir maç! Amerika’da mesafeler de kısa değil ki... Yani günlerce evinden uzaksın! Mehmet; artık bunaldım, eşime ve evime hasret kaldım diyor... Bu sene sözleşmem bitiyor, 30’uma geldim artık basketbolu bırakacağım deyince Tugay atlıyor; Sakın ha Mehmet... Bırakma devam et! Kendine hedef koy. 30 yaş ne ki' Sonra yalpalar boşluğa düşersin. Daha gençsin oynarsın, diyor...
Mehmet’ten cevap,
Artık evime, eşime zaman ayırmak istiyorum Tugay Ağabey. Çocuk istiyoruz...
Senede 100 maç oynuyorum. Amerika’da deplasmanlar uzak en yakını 2.5 saat, bazen 7 saat uçuyoruz. Evden çok uzakta kalıyorum. Eşimi özlüyorum...
Sessizlik ve yine Tugay’dan bir ses; Ben 30’umdan sonra dişimi sıktım, 39’da ikinci bahar yaşıyorum... Sen de dene...
Gurur duygularım tavan yaptı.
Her ikisiyle de uzun uzadıya konuştum...
Sarmaş dolaş yemek yedik...
Her ikisinin de eşleri hanımefendilere kocalarına verdikleri destek için ayrıca şükranlarımı sunuyorum...

O gecenin ışığında, UEFA Kupası'nı görmeden Galatasaray’dan ayrılan Tugay... Sana sesleniyorum; bil ki o kupada senin de hakkın var!
Gittin ama Galatasaray’ın Galatasaray olmasında senin de emeklerin çok!
En azından arkadaşlarına çok iyi örnek oldun.
30’undan sonra Avrupa’ya gittin, kaptanlık pazubandı taktın, adamları kendine yalvar yakar bıraktın ve ne mutlu sana ki sekiz sene emek verdiğin Blackburn Rovers forması altında yılın futbolcusu seçildin, orta saha oynamana rağmen 294 maçta 11 şahane gol attın ve o taraftar yüzlerine Tugay maskesi takarak ‘Hepimiz Tugayız’ diyerek seni uğurladı!
Kaç kişiye nasip oldu ki böyle uğurlama'
O kadar emek verdiğin takımın Galatasaray ise senin geçmişini unuturcasına ‘maskeli yüzlerle’ seni karşıladı!
Adnan Polat plaketi de olmasa sanırsın ki Tugay Blackburn yetiştirmesi...
Müsterih ol Tugay!
Galatasaray’dan hemen hemen her giden postalanıp geri dönerken sen Balckburn’de sekiz küsur sene oynadın...
Övgü aldın, takdir aldın,
Koluna kaptanlık bandı aldın...
Seni beğenmeyip kadroya almayanlar, sezon ortası çalıştırdığı takımdan yollananlar bugün Türkiye’de ya Kral ya İmparator!
Ama sen; hala gönüllerdesin Tugay...
Hem de uluslararası...
Tugay’ın kıymetini bilemedik onlar baş tacı etti...
Tugay, Türkiye'nin yetiştirdiği en zeki futbolculardan biriydi... Hem de en yeteneklisi...
İyi ki Terim onu küçümsedi de dünya Tugay’ı tanıdı...
Tugay Galatasaray’da kalsaydı bırakın böyle görkemli vedaı, 39 yaşını görmeden daha 30’unda futbolu bırakırdı...
Blackburn Rovers’in ‘gitme kal’ dediği kaptanlık verdiği bir evladımızın kıymetini bilemedik, onlar baş tacı etti. Tugay’ı milli takıma bile çağırmadık!
Çaresiz kaldık çağırdık oynatmadık!
Nankörlüğün böylesine lanet olsun!
Şu da çok iyi bine ki; Tugay nasıl olsa bir gün Florya'nın kapısından içeri girecektir.

Diyen olur ki; Tugay milli takımdan affını istedi.
Tugay’ın amacı görevden kaçmak değil, genç kardeşlerinin önünü açmaktı.
Faziletli bir adımdı o...
Türkiye’de kimselerin yapamadığını yapmak istiyordu Tugay.
Ne başkaları gibi koltuğa çakılı kalmak, ne de yakaladığı şöhreti sonuna kadar kemirmek istiyordu...
Tugay milli takımdan nezaketen affını istemişti...
Ve de Tugay biliyordu ki bazılarıyla da yıldızı barışmıyor.
Polemiğe girmemek, sorun olmamak için milli takıma elveda dedi... Şu da çok iyi biline ki; Tugay nasıl olsa bir gün Milli takımın hocası olarak, torpilsiz, kayırmasız arkasında dayısı olmadan ve de kimsenin ayağını kaydırmadan o kapıdan içeri girecektir.

Milli futbolcumuz, "İnsanın içinde burukluk oluyor ama kendinizi hazırlamanız lazım. Darısı Türkiye'deki gençlerin başına. Premier Lig futbolun Hollywood'u. İnşallah daha çok gencimiz bu gururu yaşar" derken. Bakınız Tugay’ı tanıyanlar de ne diyor;
Blackburn Menajeri Sam Allerdyce;
"Tugay bunun çok daha fazlasını hak ediyor. Zaten 38 yaşında Premier Lig'de oynamak için sadece yetenek asla yeterli olmaz"
Takım arkadaşı Benny McCarthy
"Benim için efsane bir oyuncu. Gördüğüm en iyi orta sahalardan biri"
Roque Santa Cruz
"Ondan çok şey öğrendim. Çok iyi futbolcu"
İngiliz gazetelerinden Times:
Tugay Kerimoğlu 8 mükemmel yıldan sonra Blackburn'e veda etti.
Guardian:
Tugay konuşulacakken, herkes Jason Roberts'a gösterilen kırmızı karta odaklandı.
Daily Mirror:
Bye bye Tugay. Tugay kişiliğiyle de takımda önemli yer edindi.
The Sun:
Emektar Türk Tugay, her zamanki gibi harikuladeydi. Son maçında da yine herkesten çok ön plandaydı.
Daily Express:
Türk yıldızın vedası. Tugay, Ewood Park'taki 8 yılı kapattı.
Daily Mail:
Taraftarın 8 yıldır favorisiydi. Herkesin minnettarlığını ve saygısını kazandı.
Bizde ise lütfen satır aralarında geçti...
Kıskançlıktan...
Bakın bana neler dediler...
Aynı masada kaderi paylaştık...
İkisi de pırıl pırıl sporcu...
İkisi de buram buram dünya kokuyor...
İkisinin de sevgi tomurcukları yanlarındaki eşleri...
Yana yakıla şunu söylediler; Türk çocukları mutlaka dünyaya açılsın. Bizim yeteneklerimiz dünyanın gerisinde değil ama dünyayı tanımak oturduğun yerde olmuyor ki...
Spor insanları birbirine yakınlaştırıyor. Dünyaları versen, dolarları euroları önlerine sersen bir takımdaki 7-8 yabancıyı üst üste yığıp sevgi yumağı yapamasın!
Gece yarısı nasıl oldu anlamadım...
Öyle güzel sohbet ettik ki...

Toplamda 135 kezle Hakan Şükür’den sonra her kategoride en fazla milli olma rekorunu elinde tutan Galatasaraylı Tugay Kerimoğlu futbolu 39 yaşında Blackburn Rovers takımında bu sezon bıraktı.
İşte Tugay’ın hikayesi;
Galatasaray’da basketbol oynayan Etkin’le evlenmiş, kıskanç gözler Tugay’ı yemeye başlamıştı... İşte ne olduysa o yıl oldu. Yaş 30... Galatasaray UEFA Kupasını almazdan önce, eski hocası Graeme Souness Tugay’ı Ada’ya götürmek istedi. Bu müthiş bir olaydı, Tugay zor bir kararın eşiğindeydi ve yaşı otuza gelmişti... Kerimoğlu hayatının kararını verdi ve önce İskoçya’da Glasgow Rangers’e ertesi sene de İngiliz Blackburn Rovers’e transfer oldu... Böylece vatanında kıymeti bilinmeyen Tugay, 30’undan sonra bütün futbolculara örnek olacak bir şekilde gurbet elde, el üstünde tutularak tam 9 sene alkış aldı...
Vatan hasretini kalbine gömdü, futbolunu oynadı...

O gece koyu bir sohbete daldık. Tugay ve Mehmet Okur içini döktü... Gördüm ki ikisinin de yolu aynı... İkisi de mesleğine ve eşine aşık... İkisi de ciddi ve iddialı. Aile hayatınız mutlu değilse başarı hayaldir diyorlar. Yaptığın sporun gereklerini yerine getirmezsen kaybolur gidersin diyorlar... Tugay; futbolu İngiltere’de öğrendim, hocalarıma sıkı sıkıya itaat ettim, kaptanlık verdiler... Gitme kal dediler... Hocamız ol dediler... Gurur yılları yaşadım. Bırakma kararımı kendim verdim. Bana kimse yeter artık demedi. Önüme hedef koymuştum, günü geldiğini düşündüm, eşimle konuştum noktayı koyduk.
Islık yemeden, artık git denmeden en üst noktada futbola veda ettim.

Tugay şöyle devam etti; Bundan sonra eski hocam Hugges’un yanında Manchester City takımında yardımcı hoca olarak hayata devam edeceğim. Hedefimde en az altı sene deneyimli hocalarla çalışıp onlardan bir şeyler öğrenmek var. Şimdiye kadar futbolcuydum. O iş kolaydı. Çıkar oynarsın, oynayamazsan gözünün yaşına bakmazlar alırlar kenara... Hocalık öyle değil bütün takımın sorumluluğu üzerinde, stres içindesin.
Alt yapın yoksa, hazırlıklı değilsen asla başaramazsın... 2002’de antrenörlük diploması aldım. Şimdi yenileyip prolisanslı olacağım... Ama yetmez. ‘Oldum’ demeden hocalık yapmam! Oynarken de hocalık yaparken de futbol bir dünya görüşü, bir yaşam tarzıdır... Ne yazık ki biz Türkiye’de bunların farkında değiliz. Varsa yoksa para ve şöhret... Oysa futbol onurlu ve saygın bir meslek... Bir o kadar da popüler. O zaman seni alkışlayanlara borcunu ödeyeceksin. Yoksa yaprak gibi savrulursun...
Eşim Etkin’e çok şey borçluyum...
Çocuklarımın anası ve benim gönül sultanım o... Bana çok destek oldu. Birbirimize sarıldık, önümüze hedef koyduk, alkışı duyduk, eksiğimizi gördük, kimseye kızmadan işimize baktık. Etkin beni 39 yaşıma kadar formda tuttu. Ailece, çoluk çocuk kavgasız yaşadık. İstanbul’a geldiğimizde oğlum Berke korna sesi duyunca Baba geri dönelim dedi... Vatanındasın oğlum, onlar sana ninni gelir dedim... Vatan hasreti de çekilir gibi değil...
Orada korna falan yok insanlar jestleriyle, mimikleriyle gözleriyle konuşur. İşaretle...
Hakemle de öyleyiz, kavga gürültü yok... Pek pek; iki elini yana açarsın canının yandığı yeri gösterirsin... İşaretle. Yürür gidersin... Türkiye’de hakeme saldırı var. Orada yaparsanız futbol hayatınız biter! Medya da iş olsun diye hakemi suçlamaz. Şu çok önemli; futbolu kişilerle bağımlı tutamazsınız. Tutarsanız sizi kimse dinlemez.

Graeme Souness’e çok şey borçluyum. Sözünün eri bir adamdı... Beni aldı Ada’ya götürdü... Souness bende kendi gençliğini yaşıyordu. Bunu fark ettim, sonra itiraf etti ‘aynı benim gibisin’ dedi ve bana çok güvendi, ben de güvenini hiç sarsmadım... Ada’ya alışmam uzun sürmedi... İskoçya deneyimdi...
Benjamin Toschak da Nihat’ı aldı İspanya’ya götürdü. Nihat da futbolun sırrına İspanya’da vardı. O da orada sevilen bir oyuncu... Dikkat edin Souness ve Toschak bizi keşfetti... İkisi de İngiliz... Bizdeki hocalar futbolcusuyla çekişiyor. Kişilik savaşı yapıyor. Benim başarımdaki en büyük sır, vatan hasretimi kalbime gömdüm kimseyle fazla görüşmeden Ada’ya kapandım işime baktım.
Türk futbolcusuna bir tavsiyem var; önünüze hedef koyun, zorluklardan yılmayın ve mutlaka ama mutlaka mesleğinize saygınız varsa dünyaya açılın. Göreceksiniz orada spora bakış açısı çok farklı. Mutlaka bir yabancı takıma transfer olun. Futbol sadece bir oyun değil, hayatın ta kendisi...
10 hafta galibiyet yok ama alkışlandık!
Galatasaray benim her şeyim... Gözümü orada açtım ama bir türlü kendimi ispat edemedim, bana inanmadılar. 16 yaşımda Aydın’da genç milli oldum... 1999’da ülkemden ayrıldım... Unutamadığım şey; İngiltere’de herkesin bana kucak açması... Bir ara on maç galip gelemedik maçtan sonra soyunma odasında ve sokakta herkes yanıma gelip aldırma gibilerden şaka yapıyordu... Çıtları çıkmadı... ‘Hepimiz Tugayız’ beni çok duygulandırdı... Türkiye’de futbolcu çok eziliyor. Büyük bir baskı altında sahaya çıkıyor. Yeteneğimiz çok ama sosyal yaşam bizi zorluyor. Bunu aşarsak dünyaya kafa tutarız.

Mehmet Okur ve eşi Yeliz Hanım da sohbete katıldılar... Mehmet yılda 100 maç yapıyormuş... Dile kolay, yani neredeyse üç günde bir maç! Amerika’da mesafeler de kısa değil ki... Yani günlerce evinden uzaksın! Mehmet; artık bunaldım, eşime ve evime hasret kaldım diyor... Bu sene sözleşmem bitiyor, 30’uma geldim artık basketbolu bırakacağım deyince Tugay atlıyor; Sakın ha Mehmet... Bırakma devam et! Kendine hedef koy. 30 yaş ne ki' Sonra yalpalar boşluğa düşersin. Daha gençsin oynarsın, diyor...
Mehmet’ten cevap,
Artık evime, eşime zaman ayırmak istiyorum Tugay Ağabey. Çocuk istiyoruz...
Senede 100 maç oynuyorum. Amerika’da deplasmanlar uzak en yakını 2.5 saat, bazen 7 saat uçuyoruz. Evden çok uzakta kalıyorum. Eşimi özlüyorum...
Sessizlik ve yine Tugay’dan bir ses; Ben 30’umdan sonra dişimi sıktım, 39’da ikinci bahar yaşıyorum... Sen de dene...