Hava soğuk, seyirci az Olimpiyat Stadı'nda. Bu rüzgarda top oynamaksa düpedüz deli işi!
İstanbul Büyükşehir Belediyespor şimdiye kadar Galatasaray'a karşı oynadığı 7 maçta 5 mağlubiyet 2 beraberlik alırken hiç mağlup edememişti sarı-kırmızılı ekibi…
İBB ilk dakikalardan itibaren hızlı toplarla kontra çıkışlar yaptı. Maçın başından itibaren orta alanda iki takım da boşluklar bırakmıştı, iki takım da kontrollü ve sakin.
İBB ilk dakikalardan itibaren daha efektif ve bilerek oynamaya çalışırken mücadele üst düzeydeydi. Galatasaray bu ağır saha şartlarında ve rüzgarda oyunu kanatlara açmaya uğraştı, yapamadı. Bu rüzgarlı havada Olimpiyat Stadı'nda topu havadan oynamak mantıksız, yanlış. Köşe vuruşları dahi rüzgardan dolayı kimseye değmeden auta çıktı defalarca.
Galatasaray Culio ve Kazım'la etkili olmaya çalıştı buna karşın Baros ve Stancu oyunda yoktu adeta. Sarı-kırmızılılar oyunu kanatlara açma eğilimindeydi ancak pek başarılı olamadılar. İlk yarım saate top kayıpları damgasını vurmuştu. Stancu sol kanada hapsolmuş gibi çırpınırken, Baros da aynı şekilde savunmanın göbeğinde kaybolup gitmişti.
Maçın durağanlığının tesellisi mücadele oldu ilk yarıda. Maçın düğümü ikinci yarıda çözülecek gibi dururken, Galatasaray Sabri'den görmeye pek alışık olmadığımız enfes bir pas ve Baros'un güzel kontrolü ve usta işi gol vuruşuyla 1-0 öne geçti.
Galatasaray kaleyi uzaktan şutlarla yokladı. Baros ve Sabri işbirliğiyle gelen gol haricinde ilk yarı tehlikeli gol pozisyonu dahi yoktu. İlk yarı bittiğinde akıllardaki tek soru ilk yarı rüzgarı arkasına alan Galatasaray ikinci yarı rüzgara karşı nasıl oynayacaktı?
İkinci yarı hızlı başladı. İki takım da etkili kontrataklarla etkili olmak orta alanı uzun paslarla geçme uğraşındaydı. Galatasaray ikinci yarının başında daha defansı sağlama almaya çalıştı. İlk 55 dakikada oluşan 100 top kaybı aslında maçın özeti niteliğindeydi.
Maçın kırılma anı 56. dakikada Kazım'ın verdiği pasa bomboş durumdaki Stancu'nun ıska geçip vuramamasıydı. Stancu bu topu gole çevirebilmiş olsaydı maç çok önceden kopartabilirdi, olmadı.
60. dakikada İBB ani bir kontratakla golü buldu. Gökhan Ünal, Serkan Kurtuluş'u çaresiz bırakıp Holmen'e al da at dedi, Holmen de geri çevirmedi. Golden sonra her şey Belediye'nin istediği gibi oldu. İBB oyunun kontrolünü eline geçirdi, Cana'nın Mustafa Sarp'a çarpan pası sonucu İbrahim Akın durumu 2-1'e getirdiğinde Galatasaray'ın deplasman fobisi gerçeğe dönmüştü. Galatasaray golden sonra dağıldı adeta.
74. dakikada Kazım'ın uzun eşek oynama teşebbüsünde hakem haklı olarak penaltıya hükmetti. İbrahim Akın düzgün bir vuruşla durumu 3-1'e getirdi ve bence geri kalan dakikalar boşu boşuna oynandı.
Günün en güzel enstantanesi ise kuşkusuz İstanbul Büyükşehir Belediyespor taraftar grubu olan Bozbaykuşlar'ın penaltı kararından sonra açtığı "hakem haklı beyler" pankartıydı.
Bu mağlubiyet bir sürü gerçeği tekrar yüzümüze vurdu. Galatasaray 4-3-3 oynayamıyor, olmuyor. Bu sadece taktik eksiklik değil, aynı zamanda bir ekol değişimi olarak algılanmalı. Hagi Stancu ve Kazım'ı kanatta unutmuş durumda ama iki oyuncunun da gol bölgesine daha yakın oynaması gerekiyor. Sabri'nin de sağ bekten devşirme orta saha oyuncusu olmasına anlam veremiyorum. Sabri alışık olduğu pozisyonda Serkan'ın yerine oynasa orta sahaya da Yekta monte edilse Galatasaray için işler düzelme yoluna girer.
Hagi futbolcu olarak bir efsane, teknik direktör olarak da "kötü" değil. Tek eksiği oyunu okumakta zorlanıyor. Sabri ve Serkan formülünün işe yaramadığını, Yekta'nın monte edilmesi gerektiğini ve kanatların oyundan kopuk ve yalnız oynadığını anlaması ve çözmesi gerekiyor yoksa Galatasaray daha çok kaybeder!
İstanbul Büyükşehir Belediyespor şimdiye kadar Galatasaray'a karşı oynadığı 7 maçta 5 mağlubiyet 2 beraberlik alırken hiç mağlup edememişti sarı-kırmızılı ekibi…
İBB ilk dakikalardan itibaren hızlı toplarla kontra çıkışlar yaptı. Maçın başından itibaren orta alanda iki takım da boşluklar bırakmıştı, iki takım da kontrollü ve sakin.
İBB ilk dakikalardan itibaren daha efektif ve bilerek oynamaya çalışırken mücadele üst düzeydeydi. Galatasaray bu ağır saha şartlarında ve rüzgarda oyunu kanatlara açmaya uğraştı, yapamadı. Bu rüzgarlı havada Olimpiyat Stadı'nda topu havadan oynamak mantıksız, yanlış. Köşe vuruşları dahi rüzgardan dolayı kimseye değmeden auta çıktı defalarca.
Galatasaray Culio ve Kazım'la etkili olmaya çalıştı buna karşın Baros ve Stancu oyunda yoktu adeta. Sarı-kırmızılılar oyunu kanatlara açma eğilimindeydi ancak pek başarılı olamadılar. İlk yarım saate top kayıpları damgasını vurmuştu. Stancu sol kanada hapsolmuş gibi çırpınırken, Baros da aynı şekilde savunmanın göbeğinde kaybolup gitmişti.
Maçın durağanlığının tesellisi mücadele oldu ilk yarıda. Maçın düğümü ikinci yarıda çözülecek gibi dururken, Galatasaray Sabri'den görmeye pek alışık olmadığımız enfes bir pas ve Baros'un güzel kontrolü ve usta işi gol vuruşuyla 1-0 öne geçti.
Galatasaray kaleyi uzaktan şutlarla yokladı. Baros ve Sabri işbirliğiyle gelen gol haricinde ilk yarı tehlikeli gol pozisyonu dahi yoktu. İlk yarı bittiğinde akıllardaki tek soru ilk yarı rüzgarı arkasına alan Galatasaray ikinci yarı rüzgara karşı nasıl oynayacaktı?
İkinci yarı hızlı başladı. İki takım da etkili kontrataklarla etkili olmak orta alanı uzun paslarla geçme uğraşındaydı. Galatasaray ikinci yarının başında daha defansı sağlama almaya çalıştı. İlk 55 dakikada oluşan 100 top kaybı aslında maçın özeti niteliğindeydi.
Maçın kırılma anı 56. dakikada Kazım'ın verdiği pasa bomboş durumdaki Stancu'nun ıska geçip vuramamasıydı. Stancu bu topu gole çevirebilmiş olsaydı maç çok önceden kopartabilirdi, olmadı.
60. dakikada İBB ani bir kontratakla golü buldu. Gökhan Ünal, Serkan Kurtuluş'u çaresiz bırakıp Holmen'e al da at dedi, Holmen de geri çevirmedi. Golden sonra her şey Belediye'nin istediği gibi oldu. İBB oyunun kontrolünü eline geçirdi, Cana'nın Mustafa Sarp'a çarpan pası sonucu İbrahim Akın durumu 2-1'e getirdiğinde Galatasaray'ın deplasman fobisi gerçeğe dönmüştü. Galatasaray golden sonra dağıldı adeta.
74. dakikada Kazım'ın uzun eşek oynama teşebbüsünde hakem haklı olarak penaltıya hükmetti. İbrahim Akın düzgün bir vuruşla durumu 3-1'e getirdi ve bence geri kalan dakikalar boşu boşuna oynandı.
Günün en güzel enstantanesi ise kuşkusuz İstanbul Büyükşehir Belediyespor taraftar grubu olan Bozbaykuşlar'ın penaltı kararından sonra açtığı "hakem haklı beyler" pankartıydı.
Bu mağlubiyet bir sürü gerçeği tekrar yüzümüze vurdu. Galatasaray 4-3-3 oynayamıyor, olmuyor. Bu sadece taktik eksiklik değil, aynı zamanda bir ekol değişimi olarak algılanmalı. Hagi Stancu ve Kazım'ı kanatta unutmuş durumda ama iki oyuncunun da gol bölgesine daha yakın oynaması gerekiyor. Sabri'nin de sağ bekten devşirme orta saha oyuncusu olmasına anlam veremiyorum. Sabri alışık olduğu pozisyonda Serkan'ın yerine oynasa orta sahaya da Yekta monte edilse Galatasaray için işler düzelme yoluna girer.
Hagi futbolcu olarak bir efsane, teknik direktör olarak da "kötü" değil. Tek eksiği oyunu okumakta zorlanıyor. Sabri ve Serkan formülünün işe yaramadığını, Yekta'nın monte edilmesi gerektiğini ve kanatların oyundan kopuk ve yalnız oynadığını anlaması ve çözmesi gerekiyor yoksa Galatasaray daha çok kaybeder!














































Galatasaray


