"Caner ile Veysel'in bir arada olduğunu..."

Bu köşede pozisyonların teknik değerlendirmelerini yapmaya gayret gösterdiğimizi biliyorsunuz. Bazen öyle tuhaf bir gündem oluşuyor ki teknik değerlendirmeler anlamsız kalıyor.

Bu hafta Eskişehirspor-Fenerbahçe maçı böylesine gündemdeyken başka bir şey tartışmak, konuşmak mümkün değil. Türkiye'nin sorunu bu. Anlamsız bir gündem maddesine takılarak bütünü unutmak, ihmal etmek.

Sayın Fırat Aydınus, eldeki tüm verileri değerlendirdiğinizde müsabakada önemli bir hata yapmıştır. Veysel ve Caner'in olduğu bölgeden kendi değerlendirme kriterlerine göre hakaret unsuru içeren bir söz duymuş ve onun gereğini yapmıştır. Caner mi Veysel mi söyledi sorusuna gelince, dikkatli seyreden gözler ilk anda Caner ile Veysel'in bir arada olduğunu, o anda bu lafın edildiğini göreceklerdir. Sayın Aydınus duyar duymaz geri dönmesine rağmen Veysel hızla kendi takımının yarı sahasına doğru gittiği için baktığında orada tek başına olan Caner'i görmüş ve oyundan ihraç etmiştir. Caner, tüm şahitler ve Veysel'in yaptığı itirafa göre bir şey söylememiş ve haksız yere oyundan atılmıştır. Hakem, duymuş ama kimin söylediğini tespit etme konusunda hata yapmıştır. Malesef kendinden çok emin olduğu ve lafın geldiği bölgede sadece Caner'i gördüğü için yardımcı hakemine ya da dördüncü hakemine sorma gereği duymamış ve oyuncuyu haksız yere oyundan ihraç ederek Fenerbahçe'nin 65 dakika 10 kişi oynamasına sebep olmuştur. Falcı olmadığımıza göre kazanacağı, kaybedeceği yorumuna girmeyelim.

Hakem, kendi özeleştirisini yapmalıdır. Hatalıdır. MHK, hakemin geçen hafta Beşiktaş-Bursaspor maçının temposuna kanmış olmalı ki yapılan teknik hataları gözden kaçırıp hakemine kendini değerlendirme fırsatı vermemiştir. Hatalıdır.

Hakem hata yaptı. Ne yapalım? Asalım mı? Keselim mi?

Bu olayın bu kadar çok tartışılması gündemsiz, vizyonsuz, hedefsiz insanların dar gündeminden başka bir şey değildir. Malesef yıllardır bu tür insanları sırtımızdan indiremedik. Türkiye'de yıllardır anlamsız futbol konuşmalarıyla dolu spor programlarından başka spor programı yok. Farkındamısınız? Arada bir ayıp olmasın diye TRT'de var.

Biz bu şekilde zeki, çevik ve ahlaklı sporcular yetiştireceğiz?

Onların kuralına göre top oynamasını sağlamak için yolladığımız insanın aile sırlarını üç beş kendini bilmez tartışarak mı Türk sporuna katkı sağlayacaklar?

Ben herkesi gibi klişe bir şekilde biz bu kafayla mı olimpiyat yapacağız demeyeceğim. Olimpiyat yapıp yapmamamız şu an için umrumda değil. Biz bu kafayla mı yarının sprocularını, avukatlarını, mühendislerini, doktorlarını yetiştireceğiz? Her ne iş yaparsa yapsın spor onlar için öfke, şiddet, gıybetten ibaret bir hale geldi. Bunun farkında bile değiliz.

Ne zaman farkına varacağız?

Ne iş yaparsa yapsın, seyir keyfi bir yana sırf kendi beden sağlığı için spor alışkanlığı kazandırmak için çalıştırdığımız çocuklarımıza anlatacağımız hikaye bu mu?

Bugün futbolun F sinden bile bahsetmek istemiyorum. Mazur görün.

Sorun Fırat Aydınus meselesi değildir. Sorun sporun algılanma biçimidir. Başarıya değil başarısızlığa, gerçeklere değil dedikoduya endekslenen sağlıksız insan yapısından kaynaklanıyor.

Saha dün aynı isimler yurtdışında sadece Türk Hakemliği'nin değil Türk Futbolu'nun gurur olan Sayın Cüneyt Çakır'a Avrupa'da yönettiği başarılı maçlardan sonra bile anlamsız eleştirilerde bulunma saygısızlığını göstermedi mi?

Sevgili Okurlarım, bu asalakları hayatınızdan temizleyin. Kendisinden başka hiç kimseye beş kuruşluk faydası dokunmayan, spor programı adı altında dedikodu üreten, insanları birbirine düşüren, hakaret eden, özel hayata saygı duymayan, bir de utanmadan bunun adını habercilik koymaya çalışanların tamamını hayatınızdan temizleyin. Kim kime neyi niye dedi den başka bir değer üretemeyen insanları sırtınızdan indirin.

Eğer sizler bu bilince sahip olursanız yarınlar için umudumuzu koruyabiliriz.

Adım adım Avrupa'nın zirvesine çıkan ve bir Türk destanı yazan Sayın Cüneyt Çakır ve ekibine Juventus-Chelsea maçında başarılar diliyorum.

Farkında mısınız?

Eğer Sayın Cüneyt Çakır'ın maç sırası gelmişse o hafta Şampiyonlar Liginde oynanacak maçlara şöyle bir bakın. İsim ve puan olarak haftanın maçı olabilecek üç tane maç belirleyin. Birisini Sayın Çakır yönetecek demektir.

Böyle bir spor medyası, böyle bir baskı ortamı, böyle bir spor kültürsüzlüğü içerisinde büyüyerek bu şekilde bir başarıyı elde etmek kolaymı sanıyorsunuz? Onların kendilerinden ve etraflarındaki bir kaç kişiden başka hiç bir destekçileri yok. Kimse kendine pay çıkarmasın.

Hele Federasyon hiç sahiplenmesin. Sayın Çakır ve ekibi başarıdan başarıya koşuyor. Milli takımlar böylesine yerin dibinde. Uyduruktan bir maç dahi kazanılsa futbolcu başı 50.000 dolar primlerden bahsediliyor. Sayın Demirören, siz Cüneyt Çakır ve ekibine Avrupa Şampiyonası'na katıldıkları için prim vermeyi hiç aklınızdan geçirdinizmi? Peki milli takım katılsaydı futbolcu başına toplam ne kadar prim verecektiniz?

Size bir rakam vereyim. Olay daha iyi anlaşılsın. Sayın Cüneyt Çakır'ın yönettiği Avrupa Şampiyonası yarı final maçını tam bir milyar yüz milyon kişinin seyrettiğini biliyormusunuz? Bir müsabakada en çok ekrana gelen kişinin o maçı yöneten hakem olduğunu biliyormusunuz?

Sahi siz ne biliyorsunuz? Ne anlatıyorsunuz?

Maçlara çıktıklarını bir zahmet internette duyurmaktan başka Türk Hakemliği için hiç bir şey yapmayan bir Federasyon'un benim için hiç bir anlamı yok.

Hakem Derneği'ni ileride yazacağım ama bir satır dokundurayım. Bildiğim kadarıyla başkanları sayın Abdurrrahmen Arıcı Turizm Bakanlığı'nda Bakan Yardımcısı. Türkiye'yi tanıtma fonu kullanılırken Sayın Çakır ve ekibi umarım akıllarına gelir.

Türkiye'de kınyarak terörü bitireceğini sananlar var. Hakem Derneği'de kınayarak hakemleri koruyacağını düşünüyor. Onları başka bir yazıya saklıyorum.

Sayın Fırat Aydınus ve ekibine Şampiyonlar Ligindeki Arsenal-Montpellier maçında başarılar diliyorum. Buraya kafasını takmasın. İyi bir hakem kendisini tüm olumsuzluklardan sıyırabilmeli.