Barcelona’yı neden tutuyorum? - Barbaros Çıdal

Barcelona’yı neden tutuyorum?

Sporx.com yazarlarından Barbaros Çıdal, son yazısında dünya derbilerini kaleme aldı.

calendar 02 Aralık 2010 17:29
Haber: Sporx.com Yazarlar
Barcelona’yı neden tutuyorum?
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.

Paylaş:



Barcelona-Real Madrid maçının üstüne günlerdir yazıldı çizildi ve maç öncesi “Bana ne kardeşim bizi ne ilgilendirir” diyenler fena halde bizi ilgilendirdiğini herhalde anladılar. Maçı, Barcelona’nın inanılmaz futbolunu ve Real Madrid’in içine düştüğü durumu yazdılar çizdiler. Ben olaya biraz farklı yaklaşarak aslında derbilerin ülkeler ve insanlar için ne ifade ettiğini anlatmaya çalışacağım.

Derbi maçları her zaman yılın en fazla ilgi gören karşılaşmaları olurken aynı şehrin iki takımının oynadığı maç tanımına sığmamaya başlamış ve aynı bölge ile genişleyerek ülke derbilerine kadar gitmiştir. Bunun hangisi doğru, hangisi yanlış tartışmasına girmeyeceğim. Bu derbilerde dünyanın her yerinde takımların taraftarları arasındaki farklılıklar derbiyi ilgi çekici kılmıştır. Ama ülkemizdeki derbilerde ve özellikle de dünya derbisi dediğimiz Fenerbahçe-Galatasaray kapışmasında nedense böyle bir ayrım yoktur.

Mesela İskoçya. Glasgow derbisi. Aynı şehrin iki takımı.  Celtic ve Rangers. Biri Katolik, öbürü Protestan. Yani din derbisi... Katolik golcü Johnston, Rangers'a transfer olduğunda evi yakıldı. Maç, Johnston'un golüyle 1-0 kazanılsa bile, Rangers taraftarları "maç 0-0 bitti" diyordu.

Bir başka örnek Arjantin. Superclassico Buenos Aires. Aynı şehrin iki takımı.  Boca Juniors ve River Plate.  Birini İtalyan göçmenler kurdu, öbürünü öz be öz Arjantinliler.

Irk derbisi... Durumu özetlemek için bu örnek yeter aslında: Şehirde sadece Boca’lıların gömüleceği kabristan yapılıyor.

Yunanistan’da iki düşman takım. Panathinaikos ve Olympiakos. Bu iki takım, Yunanistan'daki iki ayrı sosyal kesimi temsil ederken, takımların taraftarları birbirlerini hiç de nazik olmayan bir üslupla tanımlıyorlar. Panathinaikos taraftarlarına göre, Olympiakos’lular "pislik ve babaları hayat kadınlarıyla düşüp kalkan denizcilerden başka bir şey değil." Olympiakos’lular ise Panathinaikos'un zengin züppelerin takımı olduğuna inanıyor ve her Olympiakos’lunun, Panathinaikos'tan nefret ederek doğmasının bir gelenek olduğunu belirtiyorlar. Bırakın yan yana gelmeyi nefret ve şiddet yüzünden her maçlarında büyük olaylar çıkıyor.

Gelelim İtalya’ya Roma. Aynı şehrin iki takımı.  Lazio ve Roma.  Biri faşist, öbürü solcu hatta sosyal demokrat. İdeoloji derbisi. (Lazio’lular Mussolini'nin torunları... Zenci ya da Yahudi futbolcu istemiyorlar. Asıl isimleri SS Lazio... SS, societa sportiva... Yani, sportif müessese... Ama onlar için anlamı farklı... Roma'nın amblemi ise, Roma'nın kurucuları Romus ve Romulus'u emziren kurt figürü. Yani, parlamentonun ataları...)

Yine İtalya. Milano. Aynı şehrin iki takımı. Inter ve Milan. Biri alt sınıfdan, öbürü asil.
Sınıf derbisi.

Romanya’da Bükreş. Aynı şehrin iki takımı.  Steau ve Dinamo. Biri asker, biri polis.
Derin devlet derbisi...

Bu örnekler aslında çoğaltılabilir. Kuzey Londra derbisinde Arsenal ve Tottenham, Merseyside derbisinde Liverpool ve Everton gibi…

Bütün bu rekabetlerin temeli sosyal sınıf farklılığı, din ve mezhep ayrılığı ya da siyasi görüş gibi nedenlere dayanıyor. Oysa ülkemizdeki 3 büyükler arasında böyle bir ayrım kesinlikle yok. Bakmayı eskiden beri söylenen “Halkın takımı” ya da “Aristokrat takım” benzetmelerine. Bu ayrım şu anda kesinlikle kalmadı. Her ortamda bu 3 takımı tutan insanları görmek mümkün. Ne mezarlarını ayırıyorlar ne de ayrı ayrı yaşıyorlar. Bütün gün işyerinde yan yana çalıştığınız arkadaşınız hatta aynı evin içinde iki kardeş farklı takımları tutabiliyor ve kusura bakmayın ama bizim derbilerde düşmanlık için ortada elle tutulur bir neden yok.

Ama unutulmamalı insanların bir takımı tutmaları için bir neden olmalı. Bizde takım tutma hadisesi beğenilen bir futbolcu ya da o takımın başarılı olduğu dönem gibi basit nedenlere dayanıyor. Oysa tuttuğunuz takım dünya görüşünüzü yansıtmalı ve sizin için özel olmalı. (Bu noktada söylemleri ve son yıllardaki tavırlarıyla Beşiktaş taraftarını bu eleştirinin ve tespitin biraz dışında tutmak gerek.)

Mesela Liverpool’u tutan bir insan kesinlikle felsefesine inanmalı ve liman işçilerinin birleşmesiyle kurulan takımın dünya görüşünün ne olduğunu anlamalı. Aynı şekilde Barcelona takımını tutmak demek sadece bir futbol takımını beğenmek ve desteklemek demek değildir. Aynı şeyleri Real Madrid için de söylemeli ama ben Real’i tutanların bu takımın kirli mazisini bilmediklerini düşünmek istiyorum.

2. Dünya Savaşı’nda Hitler’in büyük yardımıyla yok edici bir savaş başlatan General Franco ülkede katliamlar yapıyordu. Bu saldırıya en son ana kadar, dişe diş direnen yer Barcelona idi. Katalonya bölgesinin başkenti faşistlere karşı öyle sıkı direnmiş ve savaşmıştı ki, Franco’nun yaşamı boyunca öfkesini üzerinde hissedecek, Katalanlar da diktatöre öfkelerini yılmadan her zaman göstereceklerdi. Sonra Franco iktidarı ele geçirmiş, faşizm ülkeyi yönetmeye başlamıştı., Katalanlar bundan en çok nasibini alan bölgelerin başında gelmişti.
 
Bugün hala Katalanlar için Barcelona’nın futboldan öte bir anlamı vardır; Barça onlar için bir milli takım ve direniş, Barça forması milli bayrak, kültür ve fikir niteliğindedir. Nou Camp stadı Katalanların Franco yıllarından beri direniş merkezi, dillerini konuşabildikleri yerdir. Bir Katalan’ın dediği gibi; “O stada sadece bazıları futbol için giderler!” Ya da bir dönem Barcelona’da teknik direktörlük yapan Bobby Robson’un söylediği gibidir: “Katalonya diye bir ülke var ve bu ülkenin ordusu Barcelona’dır!”

Buna karşın Franco’nun takımı Real Madrid’dir. Aslına İspanya Kralı’nın takımı olarak bilinen Madrid’e, Franco göz dikmişti. Oysa o dönem Madrid’in başında sıkı bir cumhuriyetçi olan Rafael Guerra bulunuyordu. Dolayısıyla Franco’nun önce Madrid kulübünü cumhuriyetçilerden temizlemesi gerekiyordu. Başkan Rafael Guerra, Franco tarafından işkence odalarında öldürüldü. Barcelona’daki her maç ise faşist diktatöre karşı isyanın merkezi oluyor, Katalanca konuşuluyor, Katalan bayrakları asılıyor, “Katil Franco” sloganları stadyumdan taşıp Endülüs’ün üzerinde kanat çırpıyordu.

Barcelona kulübü başkanı Josep Sunyol’da tıpkı Madrid başkanı gibi Rafael Guarre gibi Franco’nun emriyle öldürülecektir. Buna karşın Barcelona daha da kenetlenir. Franco ise Barcelona tesislerini bombalatır. Buna rağmen Katalanlar stadyuma koşar, Katalanca konuşulur, tribünleri süsleyen Katalan renklerinin eşliğinde “Katil Franco!” sloganları her yanı kaplar. Artık Barcelona Real Madrid maçları bir nevi politik savaşa dönüşmüştür. Bir maçı Barcelona 3-0 kazanır. Bu Franco için dayanılmaz bir şeydir. Franco’nun generalleri soyunma odasına iner ve emir verir “Bir dahaki maçta sabrımızı zorlamayın!” Bir sonraki maçta Real Madrid Barça’yı 11-1 yener.
 
Real Madrid’in o yıllardaki şampiyonluklarında hep Franco’nun parmağı vardır. Bizden sonraki kuşağın apolitize olması nedeniyle bunu önemsememesi hatta umrunda olmaması onları bağlar. Tamam ben de zaman zaman Hugo Sanchez’in taklaları ve Santilliana’nın golleriyle keyif aldım ama hiçbir zaman giydikleri beyaz formanın tarihlerindeki kanları ve acıları örtmeyeceğini bildim. Şimdi dünyanın en kibirli ve antipatik teknik direktörü Jose Mourinho ve dünyanın en “kıl” futbolcusu Cristiano Ronaldo’nun Real Madrid’de oynaması benim için “Tencere-Kapak” benzetmesinden başka bir şey değil.
 
Barcelona takımının pas manyağı eden futbolu herkesi şaşırtıyor olabilir ama ilk 11’de 8 oyuncusu altyapıdan gelen ve teknik direktörünü bile altyapıdan yetiştiren Barcelona futbol takımı aslında Katalanların yıllardır sürdürdüğü kenetlenme ve birlikte zorluklara göğüs germe duygusunu yansıttığını anlamak gerekir. Yani Katalanlar nasıl yaşıyorsa Barcelona da öyle futbol oynuyor.
 
Not: Bu yazıda bazı bölümlerde Yücel Sarpdere’nin “Bir Futbol Takımından Ötesi” adlı yazısından yararlanılmıştır.

HER GÜN EK 1 MİLYON TL! 5 saniyede doldurun, bu fırsatı kaçırmayın! <<<<<

YORUM YAZz
Yorum yazabilmek ve okuyabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.
Tümü
 Reklam