'Şampiyon' yaz, Google'da ara!

Antalyaspor'un hiçbir iddiası yokken böyle bir çıkış yapması düpedüz rol çalmaktır!

calendar 06 Nisan 2010 11:49
Haber: Sporx.com Yazarlar
'Şampiyon' yaz, Google'da ara!
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.

Paylaş:



Koşar adım girdi içeriye, hal-hatır sormadan başladı anlatmaya...  Bursaspor’un penaltı atışının kural hatası olduğunu düşünüyor,  maçın tekrarını istiyorlarmış! Neymiş efendim, penaltı atışı boyalı alanın 30 cm ilerisinden kullanılmışmış... Araya girmesem ‘mış’ların sonu gelmeyecekti!

Antalyaspor’un düşme korkusu var mı' Hayır, dedi... Avrupa kupalarına katılma iddiası var mı' Yok gibi... Hakem hocasını dinlemiş radyoda, kural hatasıymış ve emsal teşkil etmemesi için maçın tekrarlanması gerekiyormuş... Bırak şimdi hakemi de hocasını da... Antalyaspor’un hiçbir iddiası yokken böyle bir çıkış yapması düpedüz rol çalmaktır!

Nasıl yani' Şöyle, lig tablosunu Google gibi düşün! Bugünlerde, ‘şampiyon’ yazdığın zaman google’da ilk sırada Bursaspor’u görürsün... Yani' Yani, kendi adının yanına Bursaspor etiketini yapıştırdın mı... İlk sıralara tırmanırsın otomatikman diyorsun... Aynen! Jeton düşmüştü nihayet... Sonra maç üzerine lafladık, “Bursaspor'un sahasında elde ettiği galibiyet çokları için sürpriz değildi”, diye başladım anlatmaya... (devamını okumak için tıklayınız)

Fenerbahçe sol şeride geçti

Bursalılar dikiz aynasına bakmaya devam etsinler mi' Fenerbahçe sol şeride geçti, kaptırdı geliyor, ne diyeyim, gülüştük... Fenerbahçe’nin tempolu oyununu beğenmiş... Şampiyonluk meselesine takımca inanmış görünüyorlar... Doğrusu ben de Kadıköy’de oynanan oyundan oldukça keyif almıştım...

Maça çok hırslı  başladılar, bu son dönemde çok da alışık olmadığımız bir şeydi.. Taraftarın da istediği bu değil mi' Haklısın.. Biraz klişe olacak ama “böyle oynayın, yenilseniz de destek veririz” gibi bir halleri vardı... Aslında “inandık” diye çıktılar sahaya, ne diyorsun onlar da taraftarın rolünü mü çaldı sence, gülüştük... Uzun uzun doyumsuz maçın üzerine lafladık.. G.Saray galibiyeti yaramış senin takıma... “Yaramaz mı, zaten geçen hafta elde edilen derbi zaferi Fenerbahçe'yi yeniden şampiyonluğun en iddialı takımlarından biri haline getirmişti.. (devamını okumak için tıklayınız)

Bu arada voleyboldaki gururumuz sarı meleklerin şampiyonlar ligi final maçıyla aynı saatte başlayan bu maç, federasyona da selam etmemize vesile oldu...

Kartal’ın iniş  takımı

Ankaragücü taraftarına ne demeli' Onlar da google’ın ilk sırasına çıkmanın telaşında mı' Hahaha, zannetmiyorum, Bursaspor ile kardeş takım onlar, her zaman desteklerler birbirlerini... İyi de, madem Bursa’nın şampiyon olması için rakiplerinden birine takımlarının çelme takmasını ‘kardeş payı’ olarak görüyorlar, neden Bursa’yla berabere kalıp iki puanı indiragandi yaptılar o zaman' Beşiktaş eksik kadroyla gelmişti zaten... Sessizlik... İşine gelmedi sanırım' Hayır canım, ne münasebet Mustafa Denizli’nin oyun şablonundaki değişiklişkleri daha çok ilgimi çekti bu kez sadece... Hadi öyle olsun bakalım... Eee, nasıl buldun dahi hocanın hemlelerini' “Beşiktaş'ın şampiyonluk potasına yeniden girmesiyle birlikte zirvede heyecan daha da artmıştı.” (devamını okumak için tıklayınız)

KARŞI PENCERE SOHBETLERİ
“Hâlâ futbol izlediğimizi zannediyoruz”

Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir.

Bu haftaki konuğumuzu tanıtmaya nasıl başlayacağımı bilemedim... Şöyle sağ baştan saymaya başlayayım, Radikal’in sevilen yazarı, NTV’nin eğlenceli programı ‘Yenilsen de yensen de’nin suncusu, Eurosport Türkiye’nin genel yayın yönetmeni... Onu şapkasız çıkmam tadındaki güler yüzünden tanıyorsunuz zaten... Evet değerli okurlarımız, Bağış Erten bu hafta ‘Karşı Pencere’nin konuğu... Ve diğer tüm konuklarımıza olduğu gibi Erten’e de güncel-futbolun dışında sorular sorduk...

Bağış  Erten ne tür müziklerden keyif alır'

Ne tür müzik dinlersiniz sorusunun Richard Strauss, Duke Ellington ya da Louis Armstrong'a atfedilen nefis bir cevabı var. “Sadece iki tür müzik vardır: İyi müzik ve kötü müzik. Ben iyi müzik dinlerim.” Bunu tür ayırmadan güzel müzik dinlemeye çalışmak diye tercüme edebiliriz. Her daim Ahmet Kaya dinlerim mesela. Cem Karaca da. Ama bu aralar Oiva Voi, Zaza Fournier, Cohen, Hayko Cepkin dinliyorum bol bol. Cohen'in Londra konserini buldum. İstanbul konserinin neredeyse aynısı. Aylardır kulağımda. Bir de yeni kaybettiğimiz müzisyenlerin sesini hafızama kazımak için tekrar tekrar dinliyorum. Vic Chesnutt, Mano Solo, Lhasa de Sela. 

Bir futbol programında kapanış için bir müzik istense nasıl bir seçimi olur'

Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir. Türkiye'deki pek çok program için Leonard Cohen'den dinleyelim: ‘Everybody knows’. “Herkes biliyor, zarlar hileli, iyiler  kaybetti, dövüş şikeli, fakir hala fakir, zengin alabildiğine zengin.” Açık Radyo'da Libero diye bir program yapardık vaktiyle. Programın açılış ve kapanışında Blur'un ‘Song 2’yu kullanırdık. FIFA 98 oyununun da müziğidir. Onu  ayrı severim. 

Dünya Kupası  denildiğinde aklına ne gelir'


Maradona gelir. Bir Dünya Kupası'ndan hatırladığım ilk sahne 1982 Dünya Kupası'nda Maradona'nın  İtalya'ya tekme sallayıp kırmızı kart görmesidir. Sonra da sadece o ne yapacak diye futbol izledim. Haksızlık da etmeyeyim. Tanıl Bora der ki Dünya Kupası futbolun Ramazan'ıdır. Hakikaten de öyledir. 32 takım katılır. Ben 20'sini falan tutarım. Ama Afrika'da İspanya-Arjantin finali seyredersem ölsem de gam yemem.

Bugüne kadar oynanmış maçlar düşünüldüğünde şu maçta tribünde olmayı  çok isterdim ya da gittiğim şu maçı unutamadım dediğin bir maç  oldu mu'

Maradona'yı canlı  izleyemedim. Onu canlı izlemek için çok şey verirdim. O zamanların Napoli-Juventus maçından bir fotoğraf vardır. Platini ve Maradona aynı karede. O maçı kaçırdık, hâlâ futbol izlediğimizi zannediyoruz. 1986 Dünya Kupası sırasında 13 yaşındaydım. Odamın bir duvarı Maradona, diğeri Platini'yle kaplıydı. O kupanın ek eksiği Almanlar yüzünden Platini-Maradona finali olamamasıdır. Gelmiş geçmiş en güzel Şampiyonlar Ligi maçlarından biri İstanbul'da oynandı: 2005 Liverpool-Milan. Ve ben 'oradaydım'. Bir basın mensubu olarak sesimin kısıldığı tek maç  odur. 

Ve son olarak dünya gözüyle şu futbolcuyu da izledim ya, daha ne isterim ayak topundan dediğin bir isim var mı'

Messi'yi canlı izleyemedim henüz. Maradona'yı kaçırdım. Onu kaçırmak istemem. Her maçını  kaydediyorum. Dikkat ve hassasiyetle takip ediyorum kendisini. Bir de canlı izledikten sonra rahat rahat söylerim, daha ne isterim diye. Boyu boyuma uygun, huyu huyuma.

EKŞİ FUTBOL
KAZI KAZAN!

Brezilya’nın Vasco da Gama kulübü, taraftarların takımlarına bağlılığına yeni bir boyut kazandırarak onların kulübün armasını vücutlarına kazıtmasını  istedi. Kulübün bunu gerçekleştirenlere bir de mükafatı var: Vasco Da Gama forması. Bütün bunların sebebiyse bir rekor denemesi. Siyah-Beyazlı takımdan yapılan açıklamada, ABD’de iki yıl  önce 24 saatte 801 kişinin dövme yaptırarak rekor kırdığı  ve kulübün bu rekoru kırarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek istediği belirtildi. Vasco Da Gama Başkanı Roberto Dinamite, taraftarların takımın logosu olan haç şeklindeki sembolü  vücutlarına dövme yaptırıp ‘büyüklüklerini göstereceklerini’  umuyor. Vasco, Brezilya Ligi’nde dört kez şampiyon oldu ve 1998’de Libertadores kupasını kazandı.


GÜNDEM DIŞI
Haklısın Bates, ne diyebiliriz ki'

Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir. İstanbul’da 2000 yılında bıçaklanarak öldürülen iki Leeds United taraftarı anıldı.Leeds Başkanı Ken Bates, “İki taraftarın katillerini cezaevine koymayan Türkiye’nin AB’ye girmeye hazır olmadığı”nı öne sürdü. Bates, “10 yıl sonra adalet neden henüz yerini bulmadı” diye sordu.
 
Galatasaray ile Leeds arasındaki UEFA Kupası yarı final maçın 5 Nisan 2000’de oynandığı İstanbul’da, Leeds taraftarlarından Chris Loftus ve Kevin Speight, bıçaklanarak öldürülmesinin 10. yıldönümü dolayısıyla Leeds ile Swindon arasında oynanan maçta anma töreni düzenlendi.  Maçın ardından Leeds Başkanı işadamı Ken Bates, kulübün sitesinde yayınlanan açıklamalarında Türkiye’ye yönelik ağır eleştirilerde bulundu. "10 yıl sonra adalet neden henüz yerini bulmadı" diye soran Bates, cinayetlerle ilgili olarak kimsenin cezaevine konulmamasının, Türkiye’nin "AB’ye girmeye hazır olmadığını gösterdiğini öne sürdü.
 
Hatırlayalım... Fatih Çekirge'nin yayın yönetmeni, Yılmaz Özdil'ın de yazı işleri müdürü olduğu Star gazetesi maçın ardından "two size" başlığını atarak dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı.. Tabii buna gazetecilik başarısı demek çok zordu!!! Şimdi o başlığı düşününce Leeds başkanının serzenişine hak vermemek mümkün mü' Tabii bir de katiller hala bulunamamış... Bates'in öfkesi daha da anlaşılır hale geliyor sanırım...


MÜZİK
Bu haftaki yazımızda kapanışı, Bağış Erten yapsın... “Türkiye'deki pek çok program için Leonard Cohen'den dinleyelim: ‘Everybody knows’...”

Daha fazlası için...
YORUM YAZ
Yorum yazabilmek ve okuyabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.
Tümü
 Reklam