Esat DERGİ
esatd@sporx.com
Her şey bir Ağustos ayında Mesut Özil'in Madrid semalarına uçuşu ile başladı aslında. Mesut onlarca deklanşör sesiyle birlikte imza atarken, bu taraflarda hayret uyandırıcı bir -sorgu- başlattı insanlar. Günler geçer, biter dedim ama Mesut'un ne olduğu tartışmasında gelinen nokta, konuşulanlar, ahkamlar hayret verici. Ayrışma merağımız spora da bulaşmış, haberimiz yok. Hastalık devam ediyor, aşırı milliyetçilik ve beyinlere zararları.
Konuştuğu takım için en doğru dizilişi ve en uygun şeyleri herkesten daha iyi bilenler, dünyayı sürekli kurtaranlar şimdi Mesut'un anatomisini çıkartıyorlar, beş dakikada. Ne hissettiğine de siz mi karar vereceksiniz? Size ne, hatta sana ne? İnsanlar başta olmak üzere her şeyi şekil, din, dil, ırkına göre ayırdığımız, -korkutun ki tapsınlar- mottosuna buladığımız yetmedi mi bu dünyayı?
Nereye gireceğimizi de şaşırdık, mesela son durum Mesut Özil'in hangi milli marşı okuyacağı polemiği. Alman mı / Türk mü tartışmasını geçtik, utanmıyoruz bunları konuşurken, ama öze geldiğinde hep "futbolseveriz", "futbol" ile ilgiliyiz, tabii. Evet futbol çağ boyunca topun dışında ülkeleri de çarpıştırmıştır, ülkeleri de birleştirmiştir, sosyal anlamda saha dışında hep farklı hikayeler yaratmıştır ama en son Mesut konusunda içinde "futbol" olan ne konuşuldu? İsterse İzmir Marşı okusun, gerçekten bu izlediğin oyundan daha mı önemli?
Almanya ulusal marşını okudu, ne olacak ki? Hemen gidip bir haberin altında "Bırakın ya şu adamı" kini mi kusacaksın? Veya İstiklal Marşı'nı söyledi, kalkıp takla mı atalım? Bu tip tartışmaların sağladığı tek şey, toptan uzaklaşmak, düşünceyi –geliştirmek- için kullanmama alışkanlığı...
KONSANTRE OLMAK
Mesela ben sadece futbol maçlarından önce İstiklal Marşı sırasında ayaklarımı birleştiririm, tek kıta olurum, ama söylemem bazen. Konsantre olurum. Ben neyim o zaman? Türk değil miyim? İstiklal Marşı'nı bağıra bağıra okuduğum için değil, bu ülke için bağıra bağıra çalıştığım için Türk'üm. Veya uzun bir süredir oruç tutmuyorum / tutamıyorum, Allah’a mı inanmıyorum? Siz neyin peşindesiniz, neyi, nasıl, ne hakla, neden sorgulayabiliyorsunuz, size ne?
Sadece taraftar / yorumcu değil, futbolcu da karışmış bu kaymış eksene. Bir taraftan Nuri Şahin Mesut'u yorumluyor, bir taraftan Hamit eleştiriyor, bir yandan Sinan Bolat bir şeyler diyor. Bir tanesi "onun kararı" diyemiyor, demiyor.
Eduardo Galeano o unutulmaz "Gölgede ve Güneşte" futbol kitabıyla bir deyim salmıştı dünyaya, futbol dilencisi. Ağırlığını topa, oyuna, güzel harekete, güzel futbola, taraftarar vermiş bir kütle. Almanya - Türkiye maçında elbette milli duygular ilk sırada olur, hop oturup hop kalkarız. Fakat herhangi bir Real Madrid maçında Mesut'un ne olduğu değil, sahada ne yaptığı, topa yaklaşımı benim için önemli.
Gerisi de ilgilendirmiyor. İsterse Rus olsun, isterse Meksikalı hissetsin, isterse Samba yapsın, isterse dedesi Osmanlı olsun. Dilenciler sürekli ana haberlere konu oluyor da, başına futbol koyup haber yapmak gerekli. Mesut konusu önemli, konuşulmasın hak veriyorum ama boyutların geldiği noktalar bana git -beyzbol- sevdana devam et tuzağı kuruyor.
Bir güzel gol/pas/oyun/tezahürat hakkında oturup saatlerce konuşmayı çok özledim...
BİR NOT: Bakın bu da Mesut'u anlamak için (kimlik değil karakter) bir ipucu da benden. Mesut'un patlayışının ardından internette bir haber yayılmış ve onun Kürt kimliği taşıdığını iddia ediyordu. Biliyorsunuz bu haberin insanları ne anlamsız gerilime sürüklediğini. Mesut twitter'ından şunu diyerek nasıl biri olduğunu özetliyordu; "Selamlar! Onlarca tweet gelmiş ve asılsız haberler çıkıyor. Ben Karadenizli bir Türk'üm ama anlamadığım Kürt olsam ne fark edecek"
Sevgiler,
Takip edin
http://twitter.com/esatdergi
esatd@sporx.com
Her şey bir Ağustos ayında Mesut Özil'in Madrid semalarına uçuşu ile başladı aslında. Mesut onlarca deklanşör sesiyle birlikte imza atarken, bu taraflarda hayret uyandırıcı bir -sorgu- başlattı insanlar. Günler geçer, biter dedim ama Mesut'un ne olduğu tartışmasında gelinen nokta, konuşulanlar, ahkamlar hayret verici. Ayrışma merağımız spora da bulaşmış, haberimiz yok. Hastalık devam ediyor, aşırı milliyetçilik ve beyinlere zararları.
Konuştuğu takım için en doğru dizilişi ve en uygun şeyleri herkesten daha iyi bilenler, dünyayı sürekli kurtaranlar şimdi Mesut'un anatomisini çıkartıyorlar, beş dakikada. Ne hissettiğine de siz mi karar vereceksiniz? Size ne, hatta sana ne? İnsanlar başta olmak üzere her şeyi şekil, din, dil, ırkına göre ayırdığımız, -korkutun ki tapsınlar- mottosuna buladığımız yetmedi mi bu dünyayı?
Nereye gireceğimizi de şaşırdık, mesela son durum Mesut Özil'in hangi milli marşı okuyacağı polemiği. Alman mı / Türk mü tartışmasını geçtik, utanmıyoruz bunları konuşurken, ama öze geldiğinde hep "futbolseveriz", "futbol" ile ilgiliyiz, tabii. Evet futbol çağ boyunca topun dışında ülkeleri de çarpıştırmıştır, ülkeleri de birleştirmiştir, sosyal anlamda saha dışında hep farklı hikayeler yaratmıştır ama en son Mesut konusunda içinde "futbol" olan ne konuşuldu? İsterse İzmir Marşı okusun, gerçekten bu izlediğin oyundan daha mı önemli?
Almanya ulusal marşını okudu, ne olacak ki? Hemen gidip bir haberin altında "Bırakın ya şu adamı" kini mi kusacaksın? Veya İstiklal Marşı'nı söyledi, kalkıp takla mı atalım? Bu tip tartışmaların sağladığı tek şey, toptan uzaklaşmak, düşünceyi –geliştirmek- için kullanmama alışkanlığı...
KONSANTRE OLMAK
Mesela ben sadece futbol maçlarından önce İstiklal Marşı sırasında ayaklarımı birleştiririm, tek kıta olurum, ama söylemem bazen. Konsantre olurum. Ben neyim o zaman? Türk değil miyim? İstiklal Marşı'nı bağıra bağıra okuduğum için değil, bu ülke için bağıra bağıra çalıştığım için Türk'üm. Veya uzun bir süredir oruç tutmuyorum / tutamıyorum, Allah’a mı inanmıyorum? Siz neyin peşindesiniz, neyi, nasıl, ne hakla, neden sorgulayabiliyorsunuz, size ne?
Sadece taraftar / yorumcu değil, futbolcu da karışmış bu kaymış eksene. Bir taraftan Nuri Şahin Mesut'u yorumluyor, bir taraftan Hamit eleştiriyor, bir yandan Sinan Bolat bir şeyler diyor. Bir tanesi "onun kararı" diyemiyor, demiyor.
Eduardo Galeano o unutulmaz "Gölgede ve Güneşte" futbol kitabıyla bir deyim salmıştı dünyaya, futbol dilencisi. Ağırlığını topa, oyuna, güzel harekete, güzel futbola, taraftarar vermiş bir kütle. Almanya - Türkiye maçında elbette milli duygular ilk sırada olur, hop oturup hop kalkarız. Fakat herhangi bir Real Madrid maçında Mesut'un ne olduğu değil, sahada ne yaptığı, topa yaklaşımı benim için önemli.
Gerisi de ilgilendirmiyor. İsterse Rus olsun, isterse Meksikalı hissetsin, isterse Samba yapsın, isterse dedesi Osmanlı olsun. Dilenciler sürekli ana haberlere konu oluyor da, başına futbol koyup haber yapmak gerekli. Mesut konusu önemli, konuşulmasın hak veriyorum ama boyutların geldiği noktalar bana git -beyzbol- sevdana devam et tuzağı kuruyor.
Bir güzel gol/pas/oyun/tezahürat hakkında oturup saatlerce konuşmayı çok özledim...
BİR NOT: Bakın bu da Mesut'u anlamak için (kimlik değil karakter) bir ipucu da benden. Mesut'un patlayışının ardından internette bir haber yayılmış ve onun Kürt kimliği taşıdığını iddia ediyordu. Biliyorsunuz bu haberin insanları ne anlamsız gerilime sürüklediğini. Mesut twitter'ından şunu diyerek nasıl biri olduğunu özetliyordu; "Selamlar! Onlarca tweet gelmiş ve asılsız haberler çıkıyor. Ben Karadenizli bir Türk'üm ama anlamadığım Kürt olsam ne fark edecek"
Sevgiler,
Takip edin
http://twitter.com/esatdergi
GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
