Del Bosque mi, Klopp mu?

Ballo d’Or, nam-ı diğer Altın Top ödülleri. Tüm ödüllerin en değerlisi. Messi’nin mütevazılığına tezat fantastik kıyafeti, Ronaldo’nun hayal kırıklığı ve nice sürpriziyle sahibini buldu.

Haber; Sporx.com Yazarlar
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Del Bosque mi, Klopp mu?
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
09 Ocak 2013 16:19
Ballo d’Or, nam-ı diğer Altın Top ödülleri. Tüm ödüllerin en değerlisi. Messi’nin mütevazılığına tezat fantastik kıyafeti, Ronaldo’nun hayal kırıklığı ve nice sürpriziyle sahibini buldu.

Öncelikle, bu ödülü kazanmak dünyanın en iyisi olduğunuz anlamına gelmiyor her zaman. Çünkü soru kimin “En İyi” olduğu değil, o yıl kimin “En İyi Performans” gösterdiği. Bundan dolayı, şans da da önemli bir faktör olabiliyor.

Şöyle ki, bazen dönemin birçok büyük oyuncusu sakatlıkla uğraşırken ya da büyük bir organizasyonda sahne alamazken, kariyerinin en iyi yılında olan bir oyuncu ödülü kapabiliyor.

Örneğin geçmişte Belanov, Cannavaro, Owen gibi oyuncular istikrarlı bir kariyerleri olmamasına rağmen, o yıl rakip sayısının azlığı nedeniyle veya o yıla / turnuvaya özel performanslarıyla ödülü almayı başardılar.

Buna karşılık, yıllarca istikrarlı performans gösteren ve yıllarca dünyanın en iyi oyuncuları listesinde kalan oyuncular bir türlü o yılın “en iyi” oyuncusu olamıyor ve bu ödülü alamadan kapatıyorlar kariyerlerini.

Örneğin Dennis Bergkamp 10-15 yıl boyunca Avrupa’nın en iyi ve en komple oyuncularından biri olmasına rağmen İnter’deyken Van Basten ve Baggio engellerini ve Arsenal’deyken Avrupa kupalarındaki şanssızlığı aşamadı.

Örneğin Beckham, Gerard, Cantona, Savicevic, Butragueno, Schuster, Raul ve en önemlisi Puskas gibi büyük yıldızlar bu ödülü hiç göremediler kariyerlerinde.

İlaveten, hem 2010 Dünya Kupası, hem de Euro 2012’nin açık ara yıldızı olan Iniesta müthiş zekası, tekniği ve kişiliğine rağmen aynı şanssızlığı yaşayanlardan. Kaldı ki, ondaki “işler kötü gittiğinde ipleri eline alabilme cesareti” Ronaldo ve Messi’de bile olmayan bir özellik.

Ronaldo ise 90lı yıllarda oynasa belki birden fazla kez kazanabilirdi bu ödülü. Ancak en şanssız Portekizli de o değil, çünkü Eusebio bu ödülü 2 kez kılpayı kaçırdı. Özellikle 1966’da sadece 1 oy ile Bobby Charlton’a kaybetti.

Bu ödülü 1 oyla kaybeden bir diğer oyuncu da Sammer’e kaybeden Brezilyalı Ronaldo.

Gelelim 2012 ödüllerine..

En İyi Futbolcu…

Geçtiğimiz senelerde soru “Messi mi, Ronaldo mu?” iken, bu sene “Messi tüm zamanların en iyisi mi, değil mi?” şekline dönüştü adeta. O yüzden de seçilmesi kaçınılmaz gibiydi. Nedenlerine bir sonraki yazıda uzun uzun yer vereceğim.

Bu arada, Ballon d’Or’un Eurovision formatına girmesi ve oy veren kaptanların kendi ülkelerini veya takım arkadaşlarını kayırmaları ilginç bir detay.

Bir diğer ilginç olansa, Türkiye adına oy veren üçlüden hiçbirinin Messi’nin en iyi olduğunu düşünmemesi. Özellikle Emre Belözoğlu ve medya temsilcimiz Selçuk Manav, Messi’yi listeye bile almamış. Abdullah Avcı ise Ronaldo’nun arkasına koymuş Messi’yi.

En İyi Teknik Adam…

Sürprizlerden biri buydu benim için. Del Bosque’nin teknik adamlığına lafım yok. Kazandığı iki büyük kupa da ortada. Ancak yine de Euro 2012’de oynattığı sıkıcı ve aşırı emniyetli futbol beni tatmin etmedi.

Beni asıl şaşırtan Mourinho’nun ilk üç içinde olmasıydı. Mourinho’nun şampiyonluk için iki adayın bulunduğu İspanya Ligi’ni kazanması dışında bir başarısı yok 2012’de. Üstelik elindeki kadro zaten dünyanın en iyi kadrolarından biri.

Guardiola bile sürpriz sayılabilirdi. Zira 2012’de sadece 5 ay görev yaptı ve İspanya Kupası dışında bir kupa kazanamadı. Yine de dünyanın en iyi futbolunu oynayan takımın başında olması nedeniyle listeye girme hakkı kazanmış olabilir.

Benim için ise ödülün tek adayı vardı: Jürgen Klopp.

Borussia Dortmund’un başında tamamen kendi kurduğu kadroya kazandırdığı misli değer, oynattığı öncü futbol, Bundesliga’da Bayern’i iki yıl üstüste geçmesi ve son olarak Şampiyonlar Ligi’nde İngiltere ve İspanya şampiyonlarını alt etmesi yeterli bir sebep değilse nedir bilmiyorum.

En İyi 11…

Garipsediğim seçimlerden biri bu oldu. Tamamen Real Madrid – Barcelona karması oluştu seçim sonucunda. Bir tek Atletico’lu Falcao’nun deldiği.

Forveti anlayabiliyorum. Bir tek Van Persie – Falcao arasında gidip gelebilirdim. Orta alanda ise Yaya Toure’nin olmaması şaşırtıcıydı. Sonuçta M. City’nin şampiyonluğunda en büyük paya sahip olan oyuncu Toure’ydi ve ben onun şu anda dünyanın en iyi göbek oyuncusu olduğunu düşünüyorum.

Savunma tercihi de tartışılabilir. Çünkü Ramos, Pique, Marcelo ayarında bir hayli oyuncu var şu an dünyada. Özellikle de Gareth Bale, her ne kadar artık daha önde oynuyor olsa da buraya girmeliydi bana göre.

En Güzel Gol…

Daha adaylar açıklandığında büyük sürprizdi bu benim için. Hatta bence Lig TV’de yayınlanan yılın golleri sıralaması bile çok daha mantıklıydı.

Benim 4 adayım vardı ve bunların hiçbiri ilk üç içinde değildi. Üstelik dördünün de vuruş kalitesi daha yüksek, golü yiyen savunmalar ve kaleciler daha sağlamdı. İşte benim dörtlüm:

Peter Crouch’un Manchester City’ye attığı gol. Golü yiyen kalecinin Joe Hart olması ve golü atan Peter Crouch’un boyunun 2,01 olması golü daha da değerli kılıyor.
http://www.youtube.com/watch?v=_aY5Q7r76gY&feature=player_embedded

Papiss Cisse’nin Chelsea’ye attığı gol. Bir kere vuruş çok orijinal. Kendisinden önceki hiçbir gole benzemiyor. Dahası golü yiyen kaleci Petr Cech ve bu gol Newcastle’ı Avrupa Kupaları’na götürüyor.

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=RU9bjNvPCVg

Zlatan Ibrahimovic’in İngiltere’ye attığı gol. O mesafeden böyle bir vuruş denemek, bunu aklına bile getirmek çılgınlıktı! Üstelik kaleci yine Joe Hart.

http://www.youtube.com/watch?v=0ozJh1Rfk7M&feature=player_embedded

Son olarak Metallist Kharkiv’in Brezilyalısı Taison’un golü. Böyle bir golü tarihte sadece Van Basten atmıştı ve yüzyılın golü seçilmişti. Taison’un açısı biraz daha geniş belki ama vuruşu mükemmeldi.

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=FInWH2U5AL8

5. sıraya da Messi’nin Brezilya’ya attığı son golü koyabilirdim.

Kısacası En İyi Oyuncu ödülü neredeyse kaçınılmazdı. Ancak diğer ödüller konusunda FIFA’nın adayları beni hiç tatmin etmedi. Ne diyebiliriz ki, herkesin keyif aldığı oyuncu, kafasındaki ideal hoca, heyecanlandığı gol farklı olabiliyor.

Son olarak, hazır ödüller bu kadar değerli hale gelmişken, FIFA’nın yerinde olsam bir dahaki sefer töreni Billy Crystal’ın sunmasını sağlarım. Oscar deneyimiyle böyle bir geceden çok fazla espri çıkartacağına eminim.

Tümü
 Reklam