Beni tanıyanlar, yıllardır yazılarımı okuyanlar bilir, tabelacı değilimdir, iyi gidiyor denilen teknik direktörü, takımı eleştiririm, kötü gidene ise yer yer destek verir, zaman tanırım. Ama bazen tabelayı da önemsemek gerek!
Genç teknik direktörlere destek verelim, önemseyelim, sabırla bekleyelim bir seviyeye gelmelerini, yurtdışından çok iyi olmadıkça teknik direktör getirmeyelim, 3-5 isim arasında dönmesin Türk futbolu… Bu ve buna benzer cümleleri bizler de kurduk zamanında, belki de hala….
Hatta bu genç teknik direktörler yeri gelsin yanlış açıklamalar yapsın, zamansız Don Kişot'luk yapsın, tamam yine de susalım, destek verelim, herkes eleştirirken görmezden gelelim ortada duralım, bir nevi çekimser destek olalım o da tamam…
Fakat, bazı durumlar, anlar ve kişiler var ki, artık bu görmemezlikten gelmeyi, çekimser kalmayı bile hak etmeyecek işler yapabiliyorlar. Kimden bahsettiğim başlıkta çok belirgin. Taraftar ile ilgili bazı açıklamalarını doğru bile bulduğum, en azından ben hücum oynarım gol de yesem olur tarzında ilginç çıkışları olan, aslında destek vermek istediğimiz bir isim: Ümit Özat…
Yukarıdaki yorumlarımızı ayrı bir yere koyun.. Şimdi yazacaklarımı ise ayrı bir yere…. Bana hakaret ediyorlar dedi, hakaret yanlıştır kim olursa olsun ve nefs-i müfadaa hariç her ne nedenle olursa olsun. Birsürü taraftar grubu var Kurtlar Vadisi gibi burası dedi, benim gibi "e adam doğru söylüyor" diyenler oldu.. Yazımıza konu olan Ümit Özat, son dönemlerde epey yanlış yolda gidiyor. Hem kendi yönetiminden kaynaklanan istikrarsız sonuçlar hem taraftar ile yanlış seyreden diyalogu…İkisi de birlikte aynı paralelde Ümit Özat'ın aleyhine seyretti….Devre arasında taraftara maymun benzetmesi hiç şık değildi.. Kendisine yönelik eleştirileri öyle bir uslüpla yanıtlamalıydı ki, haksız yere hakaret edenler varsa bile utanmalıydı..
Gelelim futbola… Daha geçen hafta sonu Trabzon maçında ikinci yarı rakibin de düşmesiyle Sestak'ın da oyuna girmesi derken toparlanan bir takım.. Skorun beraberliğe gelmesi… 1 dakika sonra oyundan bir isim çıkıyor, takımın öyle veya böyle 10 numarası Sapara!! Yahu rakibin zaten iyi değil, sen de arzulu istekli başlamışsın, niye kesiyorsun takımın hızını…Maça Murat Duruer ile başlaması faciasını zaten anlatmaya gerek yok sanırım… Yeni Malatyaspor karşısında Metin'e tahammül edip Sestak'ı yedekte nasıl tutabiliyor anlaşılır iş değil… Derdimiz tabela değil, derdimiz MANTIK! Sen her şeyi yap, varsın futbol şansın olmasın, oyuncuların efsunlu misali görevini yapamasın. Daha önce de öyle olmadı mı, Hakan Kutlu, Hikmet Karaman bu hocaların belli dönemlerinde taraftar tamamen oyuncuları eleştirdi. Amma velakin elinde gerçekten fena da bir kadro olmayan Özat, yanlış işler yapmakta ısrarcı. Belli ki kulüpte futbol direktörü, koordinatör pozisyonunda veya kulübede kendisi ile istişare edecek biri de yok.
Ümit Özat, öyle sanıyorum ki, kendini hala Fenerbahçe'deki ve Almanya'daki kısa futbol hayatının etkisinden kurtaramadı. İstanbul'un büyükleri ve Trabzon'a karşı aldığı sonuçlar onu mutlu ediyor olabilir ama öncelikle yapması gereken kendi ayarındaki takımları yenmek. Bu hafta sonu Manisa maçı var ve ne olacağını kestirmek olasılık dışı. Bir arkadaşım İddaa'da sezonun ilk yarısında birçok maçta Ankaragücü'ne oynadığını ve yattığını söylediğinde güldüm…Taraftar bile takımına güvenemiyorken sen neden oynadın diye tepki verdim….
Facebook hesabımdan da yazdım, Ankaragücü'nün bu gruptan çıkamaması gerçekten de AYIP.. Rakipleri küçümsediğimden değil, kısa sürede havlu atan bir Fenerbahçe, takdirimizi kazansa da sıralamada 3.ligden gelen Yeni Malatya, Spor Toto Süper Ligde diplerdeki istikrarsız Buca….Kupa Beyi Ankaragücü'ne bu durum yakışmadı….Keyfimizi kaçırdı..
Gelelim Gençlerbirliği'ne… Orada da bu sefer ismen değil ama cismen bir ümit arayışı var. Alınan transferlerin uyum sorunu malum, buna diyecek bir şey yok ama hala Hurşut, Serkan Çalık ve Oktay Delibalta'nın bir uyum yakalayamaması ilginç. Sezon sonu bu oyunculardan biri ile yollar ayrılırsa şaşırmamak lazım çünkü ahengi bozan çarkın bozuk bir dişlisi var. Azofeifa'yı Eskişehir maçında beğenmiştim. Yasin fena değil, iyi sinyaller veriyor. Kupada final ve gelecek olası bir Avrupa macerası bizi mutlu eder, özledik Gençlerbirliği'nin o Avrupa ruhunu…
Fakat, en nihayetinde, ilk kez ciddi ciddi iki takımımızdan birinin Bank Asya'yı görebilmesi ihtimali beynimin kılcallarında dolaşmakta….
Genç teknik direktörlere destek verelim, önemseyelim, sabırla bekleyelim bir seviyeye gelmelerini, yurtdışından çok iyi olmadıkça teknik direktör getirmeyelim, 3-5 isim arasında dönmesin Türk futbolu… Bu ve buna benzer cümleleri bizler de kurduk zamanında, belki de hala….
Hatta bu genç teknik direktörler yeri gelsin yanlış açıklamalar yapsın, zamansız Don Kişot'luk yapsın, tamam yine de susalım, destek verelim, herkes eleştirirken görmezden gelelim ortada duralım, bir nevi çekimser destek olalım o da tamam…
Fakat, bazı durumlar, anlar ve kişiler var ki, artık bu görmemezlikten gelmeyi, çekimser kalmayı bile hak etmeyecek işler yapabiliyorlar. Kimden bahsettiğim başlıkta çok belirgin. Taraftar ile ilgili bazı açıklamalarını doğru bile bulduğum, en azından ben hücum oynarım gol de yesem olur tarzında ilginç çıkışları olan, aslında destek vermek istediğimiz bir isim: Ümit Özat…
Yukarıdaki yorumlarımızı ayrı bir yere koyun.. Şimdi yazacaklarımı ise ayrı bir yere…. Bana hakaret ediyorlar dedi, hakaret yanlıştır kim olursa olsun ve nefs-i müfadaa hariç her ne nedenle olursa olsun. Birsürü taraftar grubu var Kurtlar Vadisi gibi burası dedi, benim gibi "e adam doğru söylüyor" diyenler oldu.. Yazımıza konu olan Ümit Özat, son dönemlerde epey yanlış yolda gidiyor. Hem kendi yönetiminden kaynaklanan istikrarsız sonuçlar hem taraftar ile yanlış seyreden diyalogu…İkisi de birlikte aynı paralelde Ümit Özat'ın aleyhine seyretti….Devre arasında taraftara maymun benzetmesi hiç şık değildi.. Kendisine yönelik eleştirileri öyle bir uslüpla yanıtlamalıydı ki, haksız yere hakaret edenler varsa bile utanmalıydı..
Gelelim futbola… Daha geçen hafta sonu Trabzon maçında ikinci yarı rakibin de düşmesiyle Sestak'ın da oyuna girmesi derken toparlanan bir takım.. Skorun beraberliğe gelmesi… 1 dakika sonra oyundan bir isim çıkıyor, takımın öyle veya böyle 10 numarası Sapara!! Yahu rakibin zaten iyi değil, sen de arzulu istekli başlamışsın, niye kesiyorsun takımın hızını…Maça Murat Duruer ile başlaması faciasını zaten anlatmaya gerek yok sanırım… Yeni Malatyaspor karşısında Metin'e tahammül edip Sestak'ı yedekte nasıl tutabiliyor anlaşılır iş değil… Derdimiz tabela değil, derdimiz MANTIK! Sen her şeyi yap, varsın futbol şansın olmasın, oyuncuların efsunlu misali görevini yapamasın. Daha önce de öyle olmadı mı, Hakan Kutlu, Hikmet Karaman bu hocaların belli dönemlerinde taraftar tamamen oyuncuları eleştirdi. Amma velakin elinde gerçekten fena da bir kadro olmayan Özat, yanlış işler yapmakta ısrarcı. Belli ki kulüpte futbol direktörü, koordinatör pozisyonunda veya kulübede kendisi ile istişare edecek biri de yok.
Ümit Özat, öyle sanıyorum ki, kendini hala Fenerbahçe'deki ve Almanya'daki kısa futbol hayatının etkisinden kurtaramadı. İstanbul'un büyükleri ve Trabzon'a karşı aldığı sonuçlar onu mutlu ediyor olabilir ama öncelikle yapması gereken kendi ayarındaki takımları yenmek. Bu hafta sonu Manisa maçı var ve ne olacağını kestirmek olasılık dışı. Bir arkadaşım İddaa'da sezonun ilk yarısında birçok maçta Ankaragücü'ne oynadığını ve yattığını söylediğinde güldüm…Taraftar bile takımına güvenemiyorken sen neden oynadın diye tepki verdim….
Facebook hesabımdan da yazdım, Ankaragücü'nün bu gruptan çıkamaması gerçekten de AYIP.. Rakipleri küçümsediğimden değil, kısa sürede havlu atan bir Fenerbahçe, takdirimizi kazansa da sıralamada 3.ligden gelen Yeni Malatya, Spor Toto Süper Ligde diplerdeki istikrarsız Buca….Kupa Beyi Ankaragücü'ne bu durum yakışmadı….Keyfimizi kaçırdı..
Gelelim Gençlerbirliği'ne… Orada da bu sefer ismen değil ama cismen bir ümit arayışı var. Alınan transferlerin uyum sorunu malum, buna diyecek bir şey yok ama hala Hurşut, Serkan Çalık ve Oktay Delibalta'nın bir uyum yakalayamaması ilginç. Sezon sonu bu oyunculardan biri ile yollar ayrılırsa şaşırmamak lazım çünkü ahengi bozan çarkın bozuk bir dişlisi var. Azofeifa'yı Eskişehir maçında beğenmiştim. Yasin fena değil, iyi sinyaller veriyor. Kupada final ve gelecek olası bir Avrupa macerası bizi mutlu eder, özledik Gençlerbirliği'nin o Avrupa ruhunu…
Fakat, en nihayetinde, ilk kez ciddi ciddi iki takımımızdan birinin Bank Asya'yı görebilmesi ihtimali beynimin kılcallarında dolaşmakta….