Uzmanın tahminler: ABD Açık nasıl geçecek?

İsveçli eski dünya 1 numarası Mats Wilander, ABD Açık öncesi düşüncelerini paylaştı ve favoriler hakkındaki görüşlerini belirtti.

Haber; Sporx.com, Fotoğraf; Imago
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Uzmanın tahminler: ABD Açık nasıl geçecek?
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
26 Ağustos 2024 15:04
Son güncelleme 27 Ağustos 2024 10:59
Yılın son grand-slam'i ABD Açık öncesi İsveçli eski dünya 1 numarası olan Eurosport yorumcusu Mats Wilander, düşüncelerini paylaştı ve favoriler hakkındaki görüşlerini belirtti.

26 Ağustos Pazartesi 18.00'den itibaren Eurosport ve BluTV'de canlı yayınla ekrana gelecek Amerika Açık Tenis Turnuvası için Eurosport yorumcusu Mats Wilander'in görüşleri şöyle;

JANNIK SINNER'İN DOPİNG KARARI

Korkunç bir süreç oldu. Çünkü bir test yapılıyor ve gramın milyarda biri kadar, neredeyse hiçbir şeye eşit bir sonuç alınıyor. Ancak test konusunda bu kadar iyi olabiliyorsanız, süreç söz konusu olduğunda da kesinlikle bu kadar iyi olmanız gerekir. Çünkü yalnızca bir oyuncunun kariyerini mahvetmekle kalmaz, aynı zamanda tenis oyuncularını yetiştirme konusunda ülkeyi mahvedebilirsiniz.

Bu işi doğru yapmaları gerekiyor. Hiç adil bir durum değil. Ve açıkçası, konu sadece Jannik de değil, yakalanan ve ardından aklanan diğer tüm oyunculara da haksızlık yapılmış oluyor. Hiçbir şey yapmamış olmaları kanıtlanmasına rağmen test sonucu pozitif çıkanlara. O yüzden bazı oyuncuların bu duruma inanmadıklarına dair açıklamalarını okuyoruz ve Jannik Sinner'ın da gördüğümüz en adil tenis oyuncularından biri olduğunu söyleyebiliriz.

ABD AÇIK'IN ERKEK FAVORİLERİ

Sanırım bu kupayı kazandığımda, doğrusu biraz yorgundum. Cincinnati'de yeni kazanmıştım ve ABD Açık'a gelmeden önce sanırım dört ya da beş turnuva kazanmıştım. Ve evet, birçok oyuncu aynı şekilde yorgun. Bu yıl, elbette, Olimpiyatlar ile çok spesifik bir anlam taşıyordu. Bu kupayı kazanabilecek yeni isimleri düşündüğümüzde, Novak Djokovic'in Olimpiyatlarda altın madalya kazanması çok güzeldi. Ve belki de "Hala bu adamları yenebilirim" diyerek bir nevi rahatlamış da oldu. Üç setlik maçlarda böyleydi fakat bence beş setlik maçlarda daha iyi oynuyor.

Yani kim kazanabilir pek belli değil. Fakat erkekler arası rekabette büyük ihtimalle Rafa Nadal'dan beri oyuncuların en sağlıklı olduğu dönemlerden birindeyiz. Novak Djokovic ve Andy Murray, Roger Federer'e meydan okumaya başladı. 2000lerin başlarında ve Nadal 2005'te ilk majörünü kazanana kadar, Carlos Alcatraz sonraki yıllarda oyunu çok domine ediyordu. Muhtemelen onun favori olduğunu söyleyebiliriz çünkü halihazırda dört grand slam turnuvası kazanmış durumda. Olimpiyatlardaki gümüş madalya da hiç fena değildi. Ve bir de Avustralya Açık'ı kazanarak Cincinnati'den yeni gelen Jannik Sinner var, yani kimin kazanabileceği pek kesin değil.

Böyle durumlarda bence bu oyuncuların hiçbirinin üzerinde baskı oluşmuyor. Herkes kazanabileceğinin ya da kaybedebileceğinin farkında. Ve Novak Djokovic dışında hiç kimse bir Grand Slam kazanma konusunda gerçekten önemli bir rakamı kovalayacak değil.

İnanılmaz bir iki hafta bekliyorum. Ve bence erkekler oyununda son zamanlarda olan bir diğer durum ise, 20 ila 30 oyuncunun, Sinner Alcaraz ve Djokovic'ten oluşan bu büyük üçlüden herhangi birini yenebileceğine yürekten inanıyor olması. Yani bu adamların sadece sonraki turlarda değil, ilk turlarda da dikkatli olmaları gerekiyor. Novak ise uzun zamandır ABD Açık'tan önceki turnuvalarda tüm enerjisini kullanmadan oynayan bir oyuncu.

NOVAK DJOKOVIC

Novak'ın artık her şeyi kazanmış olmasına ve tüm rekorları kırmış olmasına rağmen yine de Amerika Açık'ta boy gösterecek olmasına ne diyorsunuz? Ondan beklentiniz nedir?

Aslında, her zamanki gibi iyi oynamasını bekliyorum çünkü bence Wimbledon finaline çıkmak özgüvenini biraz artırdı. Artık dizinin iyi durumda olduğunu biliyor. Bu yüzden turnuvanın başlarında kendisini aşırı odaklanmış bir şekilde göreceğinimizi düşünüyorum. Ve bir majörden önce aynı kort türündeki bir turnuvada oynamadığınızda (Wimbledon'daki Novak'ı düşünün) size gerçekten yardımcı olan tek şey, ilk birkaç turdaki odaklanma sürecinizdir. Örneğin Cincinnati veya Canadian Open'da bir turnuva kazanarak gelmenizden daha iyidir.

Bu yüzden bence Novak, yeterince iyi olduğunun farkında ancak en sevdiği kort türünde bile dikkatli olması gerektiğini de biliyor. Başlarda dikkatli olmaları gerekiyor çünkü hem erkekler hem de kadınlar oyununda, oyuncuların en iyi olduğu yer sert korttur. Evet, çimde de bazı uzmanlar var, toprakta daha fazla uzman var, ancak kelimenin tam anlamıyla herkes sert kort uzmanı denilebilir. Bu yüzden ikinci haftaya girerken harika bir form yakalayabileceğini düşünüyorum. Ancak dikkatli olması gerekiyor. Gerçekten. Birçok oyuncu, 37 yaşında bile olsa, Grand Slam turnuvasında Novak Djokovic ile erken karşılaşma şansını yakalayabileceği için mutlu.

Paris'te altın madalya kazandığını görmek sizin için nasıldı? Çünkü açıkçası bu muhtemelen Olimpiyatlar ve Olimpiyatlar'daki tenis sporu için çok iyi bir haberdi.

Yani, her şeyden önce, açıkçası, spora dahil olan herkesi çok mutlu ediyor, çünkü artık açıkça söyleyebiliriz ki, ister kadın ister erkek olsun, 24 majör turnuva, Olimpiyat altını ve Davis kupasının yanı sıra, ATP 1000'de en çok turnuvayı kazanmış olan ve üç büyük rakibine karşı en iyi başa baş mücadeleyi vermiş olan kişi, tüm zamanların en iyi oyuncusudur. Ve böylece bu tartışmalarda, ister kadınlarda ister erkeklerde olsun, zirve Novak Djokovic'tir.

Baskı altındayken bunu başarabilmesine çok şaşırmıştım. Wimbledon'ı kazanmayla karşılaştırıldığında, üzerindeki baskı, son Olimpiyatları oluşu ve bunu belki de en sevmediği saha türünde ve birçok kişinin en sevmediği yer olan Centre Court Philippe-Chatrier olarak adlandırılan yerde yapmayı başarmıştı. Yani herhangi bir sporda muhteşem bir profesyonel kariyer için mükemmel bir son olurdu. Ama henüz işi bitmedi ve Wimbledon'da da söylediğim gibi, kendisinin bir, iki hatta üç büyük turnuva daha kazanabileceğini düşünüyorum.

Ve bu, kendisine savaşmaya devam etmesi için enerji verecek çünkü genç oyuncuların ona meydan okumasını seviyor ve ben de dahil olmak üzere birçok taraftarı, kendisinin bu iki genç adam Sinner ve Acharas'ı daha iyi noktalara taşıdığını görmek istememiz açısından sağlıklı bir şekilde etkiliyor. Bence bunu Danil Medvedev, Sascha Zverev ve Stefanos Tsitsipas'tan daha iyi başarıyor. Djokovic onları zorluyor ve bu da oyunumuzu daha önce hiç görmediğimiz bir seviyeye taşıyacak.



CARLOS ALCARAZ

Alcaraz hakkında kısa bir şey söylemek istiyorum. Muhteşem bir yaz geçirdi ama Cincinnati'de raketi kırdığı yönünde bir şeyler duymuştum. İspanya'da Rafael Nadal geleneği olarak görüldüğünü biliyoruz. Ama raket kırmak söz konusu olamaz. Siz öyle yetiştirilmiş adamlar değilsiniz. Bundan sonra özür dilemek zorunda kalmıştı. Acaba biraz tükenmiş olabilir mi?

Bana kalırsa takvimden, oynadığı birçok maçtan ve Wimbledon'daki şampiyonluk unvanını çoktan koruduğu için biraz tükenmiş durumda. Tabii ki, Roland-Garros'u ve birkaç yıl önce ABD Açık'ı da kazanmıştı. Yani kendini kanıtladı. Ve yalnızca kendi deneyimimden konuşabilirim fakat Carlos Alcatraz da, tuhaf bir şekilde benim 21. yılında dördüncü majörümü kazandıktan sonrakiyle benzer bir durumu yaşıyor. Farklı yüzeylerde kazanabileceğimi kanıtladığım için bir rahatlama söz konusu olmuştu...

Yani bunu sinirinden yaptı. Cincinnati'deki saha, tenis oynamak için çok zor bir yer. Çok rüzgarlı. Ki kendi de belli ki çok yorgundu, Olimpiyatları kazanamamıştı. Kimsenin raketini kırdığını görmek istemem çünkü bu bana kalırsa bir tenis oyuncusu olarak asla yapmamanız gereken bir şey. Çünkü bu ekipmanlar bedava değil. Kırmamak lazım. Lakin bu olayla birlikte, saha içinde ve saha dışında, sosyal medyada her zaman %100 kusursuz bir sporcu olması gerektiği durumundan da biraz uzaklaşmış oldu. Bunun da bir bakıma onun için iyi bir şey olduğunu ve üzerindeki baskıyı biraz azalttığını düşünüyorum.



HUBERT HURKACZ – Grand Slam'lerde düşük performans mı sergiliyor?

Hem evet hem hayır denilebilir. Yarı finale kaldığında Roger Federer'i yenmişti, yani iyi bir iş çıkardı. Bir Grand Slam'de yarı finale kaldığınızda, bence oldukça iyi bir Grand Slam kariyeriniz oldu demektir. Bu oyuncunun normal turdaki performansını Grand Slam'lerdeki performansıyla karşılaştırırsanız, bu oyuncu farklı zeminlerde yılda beş turnuva kazanmıyorsa, yarı final iyidir. Öbür türlü, belki bir yarı final yeterli olmayabilir ancak Hubert yılda beş turnuva kazanan bir oyuncu değil ve son dört veya beş yıldır böyle bir şey başaramamıştı. Yani, Grand Slam'de aldığı sonuç gayet iyi.

Belli bir açıdan çok yetenekli. Nasıl hareket ettiğine ve ne kadar çok çalıştığına baktığınızda, fiziksel açıdan harika bir atlet. Bilmediğimiz tek şey, dünyanın en iyi oyuncularına karşı oynarken zihinsel olarak hangi noktada olduğu. Kağıt üzerinde yenmesi gereken rakiplerle karşılaştığında kafası nasıl işliyor? Bunları bilemeyiz çünkü kimse bir başka oyuncunun aklından geçenleri bilemez. Ancak zayıf bir noktası varsa, o da Jannik, Carlos, Daniil, Sascha ve Stefanos kadar iyi olduğuna inanmaması olabilir. Belki de içten içe inanmıyordur—emin değilim...

Ancak oyununda, servisinde, oyun anlayışında, hissiyatında ve gücünde—özellikle backhand tarafında ve volelerinde—ciddi bir yetenek ve oyun anlayışı olduğunu düşünüyorum.

Bir Grand Slam kazanabileceğine inanmak için çok mu yaşlı? Emin değilim. Novak'ın emekli olmasını bekliyor olabilir ve "Tamam, artık Novak gitti, Tanrıya şükür, çünkü yenebileceğime inanmadığım tek oyuncuydu. Jannik'i, Carlos'u ve Daniil'i yenebilirim" diye düşünüyor olabilir. Belki de yenebileceğine inanmakta zorluk çektiği tek kişi Novak'tır—çünkü Novak tüm zamanların en iyisi.

Novak artık oynamadığında her şey değişebilir. Hubert'ın sadece pratik yapmaya ve iyi bir tutum sergilemeye devam etmesi gerekiyor. Bana göre onun için en önemli şey, dünyaya ve rakiplerine o gün onları yenebileceğine inandığını göstermesi.

GRIGOR DIMITROV – Başarısız mı oldu?

Sanırım başlarda Grigor'un biraz istikrarsız olması üzerine konuşmuştuk. Bu karşılaştırmayı yapmamızın başlıca nedeni, Grigor'a çok benzeyen bir tekniğe sahip olan Roger Federer adında bir adam olmasıydı. Grigor'un tekniğinin Roger'ınkine benzediğini de söyleyebilirsiniz. Ancak bunun Roger'la hiçbir ilgisi olmadığını biliyorum. Grigor'u tanıyorum ve onun tenis oynama şekli böyle; Federer gibi olmaya çalışmıyor.

Ancak önce Federer'e ve ardından Grigor'a baktığımızda, Grigor'un Roger kadar istikrarlı olmadığını açık bir şekilde gördük. Şimdi, yaşlandıkça, bu istikrarsızlık aslında bir avantaj olabilir. Grigor, maçları farklı şekillerde kazanabilen birkaç oyuncudan biridir. Maçı neredeyse üç saat boyunca sadece belli vuruşlarla oynayabiliyor; rakibine bağlı olarak fileye gelebiliyor veya geride de kalabiliyor. Hızını ve hareket kabiliyetini belirli oyunculara karşı kullanabiliyor ve fiziksel olarak da uzun süren beş saatlik maçları kazanacak kadar güçlü.

GRIGOR DIMITROV – Başarısız mı oldu?

Sanırım başlarda Grigor'un biraz istikrarsız olması üzerine konuşmuştuk. Bu karşılaştırmayı yapmamızın başlıca nedeni, Grigor'a çok benzeyen bir tekniğe sahip olan Roger Federer adında bir adam olmasıydı. Grigor'un tekniğinin Roger'ınkine benzediğini de söyleyebilirsiniz. Ancak bunun Roger'la hiçbir ilgisi olmadığını biliyorum. Grigor'u tanıyorum ve onun tenis oynama şekli böyle; Federer gibi olmaya çalışmıyor.

Ancak önce Federer'e ve ardından Grigor'a baktığımızda, Grigor'un Roger kadar istikrarlı olmadığını açık bir şekilde gördük. Şimdi, yaşlandıkça, bu istikrarsızlık aslında bir avantaj olabilir. Grigor, maçları farklı şekillerde kazanabilen birkaç oyuncudan biridir. Maçı neredeyse üç saat boyunca sadece belli vuruşlarla oynayabiliyor; rakibine bağlı olarak fileye gelebiliyor veya geride de kalabiliyor. Hızını ve hareket kabiliyetini belirli oyunculara karşı kullanabiliyor ve fiziksel olarak da uzun süren beş saatlik maçları kazanacak kadar güçlü.

Sanırım yaşlandıkça, bu çok yönlülük ona tüm oyunculara karşı ciddi bir fırsat veriyor. Grigor'un maça yaklaşımının nasıl olacağını asla bilemiyorsunuz. gidecek. Farklı oyunculara karşı etkili olabilecek birçok silahı var. Bugün bu düzeyde çeşitliliğe sahip çok az oyuncu var.

Çok azı, hatta hiçbiri, backhand'leri %50 oranında slice'layıp yine de en iyi oyuncuyu yenme şansına sahip olamaz. Grigor, sahip olduğu teknik ve silahlar açısından iyi bir noktada. Her oyuncu gibi, onun da özgüvene ihtiyacı var, ancak özgüven teknikten gelmez; oyununuzun sağlam olduğuna güvenmenizden gelir. Tek elle yaptığı topspin backhand'ine, slice'ına, ikinci servisine veya güçlü forehand'ine güvenmek olsun, hepsi bu inanca bağlı.

Maç kazanmadan bu özgüvene sahip olmak zor ve ABD Açık'a, turnuvayı kazanabileceğini düşünerek katılmak kolay değil. Ancak bu bir Grand Slam olduğu, her maç ayrı bir turnuva gibi hissettirdiği ve maçlar arasında günler olduğu için, bunun Grigor gibi biraz daha yaşlı birine yardımcı olacağını düşünüyorum. Maçlar arasında daha fazla zamanı oluyor ve bu da her rakip için daha iyi stratejiler geliştirmesine olanak tanıyor. Örneğin, çeyrek finallerde Yannick ile oynadıktan sonra, Carlos'a karşı farklı saha türlerinde oynadığı önceki maçların kayıtlarını inceleyebilir ve stratejisini buna göre ayarlayabilir.

Bu yüzden, bu formatın Grigor'a hem fiziksel hem de zihinsel anlamda yardımcı olduğunu düşünüyorum. Maçlar arasında fazladan zaman olması, tenisi ve zihnini taze tutması açısından oldukça faydalı.

COCO GAUFF

Kadınlar tarafında, Coco Gauff yüzünden çok fazla soru işareti var. Yani, standartlarına uygun olmayan bir yaz döneminden çıkıyor. Sadece bir maç galibiyeti, Wimbledon'da ve bayrak taşıyıcısı olduğu Olimpiyatlarda ise büyük hayal kırıklıkları yaşadı.

Peki sorun nerede? Emin değilim. Aancak bence en büyük ihtimalle en büyük faktör, çok genç olması. ABD Açık'ı zaten kazanmıştı. Kendisi Amerikalıların umudu. Açıkçası, birçok yönden WTA turunun yüzü haline gelmiş durumda. Evet, Sabalenka, Swiatek ve tabii ki Rybakina da var. Ama Coco daha genç. Farklı bir tenis stili oynuyor ve bence bu da insanların gerçekten hoşuna gidiyor. Ayrıca bir grand slam şampiyonu olma çağrısına cevap vermesi, bunu evinde yapması ve Slam'de her gün değil, iki günde bir oynaması ona oldukça güven veriyor ve bu işi de nasıl halledeceğini biliyor.

Benim endişem yok. Bence, "Kendime ve beni eleştirenlere bir majör kazanabileceğimi kanıtladım" denen bir durum söz konusu. Sonunda Cincinnati'de veya Washington'da kazanırsan kimse umursamaz, ki geçen yıl kazanmıştı. Ama en önemlisi majör. Bu yüzden endişelenmiyorum. Bence teknik olarak biraz durgunlaştığını söylemek lazım. Servisi ve forehand'i düşündüğümüz kadar gelişmedi. Ama bence mücadeleci bir ruha sahip ve ABD Açık da ona gereken kıvılcımı sağlayacak. Ve Amerikalı hayranların, özellikle pek iyi oynamadığı için onu nasıl destekleyeceklerini düşününce, bu ona gerçekten yardımcı olacak.

Ve ilk kez bir Grand Slam şampiyonluğu unvanını savunuyor olması konusunda da endişelenmeyin. Bu onu etkileyecek bir durum değil çünkü. Bildiğiniz üzere, turnuvanın unvanını savunmak konusunda pek de endişelenmiyorsunuz. Ama Coco gibi pek de iyi bir yıl geçirmeyen biriyseniz, sıralama puanının oldukça düşebileceği riski var ve bunun onu negatif etkileyeceğini düşünüyorum. Profesyonel teniste gerçekten çok önemli birkaç rakam vardır. Birincisi ilk dörde girmektir çünkü o zaman yarı finalde sadece Iga Swiatek'e denk gelirsiniz. Bir diğeri ilk sekize girmektir, aksi takdirde dördüncü turda Iga Swiatek ile oynayabilirsiniz ve bu birçok oyuncu için oldukça erkendir. Bu yüzden sıralama puanlarının lojistiği açısından Coco Gauff üzerinde çok fazla baskı olduğunu düşünüyorum. Ancak yalnızca unvan savunmak açısından, Carlos Alcaraz'ın, Wimbledon şampiyonluğu unvanını savunması örneği var. Bu yıl sonunda geçen yıla göre çok daha kolay kazandığı için işi o kadar da zor görünmemişti. Bu sebeple bu durum beni endişelendirmiyor. Ancak sıralama puanları konusunda endişeliyim ve bu bir fark yaratabilir. Bazen giyim şirketleriyle, raket şirketleriyle sözleşmeleri olan kişiler, ilk on veya ilk sekizde yer almazlarsa bu durum oyuncular için büyük bir ikramiye ücretini riske edebiliyor. Ancak onun tenisi açısından, bana göre ilk dörde kalması çok önemli.

IGA SWIATEK

Peki ya Iga Swiatek? Onu bu yılın açık turnuvasının favorisi olarak görüyor musunuz? Sert kortlarda zorlandığını biliyoruz. Cincy'de Sabalenka tarafından tokatlandığını görmüştük. Olimpiyatlar'da ise yine de bir madalya almış olsa da, beklediği gibi değildi.

Yani, Iga Swiatek konusunda endişeli miyim? Bence değilim. Bence birçok kişi, Wimbledon'ı kazanma şansının gerçekten yüksek olduğunu düşünmüştü. Elbette, en sevdiği zeminde, en sevdiği stadyumda Olimpiyatlara gidiyordu fakat kazanamadı. Ve şimdi Cincinnati'de de kazanamadı, ki bu da yine en sevdiği zemin değildi. Oyun çok hızlı oynanıyor. Bu yüzden sadece sert kortlarda ve çimlerde değil, Olimpiyatlardaki toprak kortlarda bile zayıf olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. Bir endişe anı söz konusu. Bence hala bir arayışta... Bana göre, toprak kortta tenis maçlarını nasıl kazanacağını ve diğer yüzeylerde böyle nasıl oynayacağını düşünmeye başlaması ve Roland Garros'ta kazandığı kadar sert kortta ve çim kortta maç kazanamayacağını fark etmesi gerekiyor. Büyük idolü Rafael Nadal'a bir bakın. Tam olarak bunu yapmıştı. Toprak kort tenisi oynamaya çalışarak birçok turnuvayı ve maçların çoğunu kazandı. Ve Roland-Garros'ta oynadığı gibi oynamaya geri dönmesi gerekiyor. İşe yaramazsa yaramaz, ama rahat olduğu yer orası. Tekrar oynamaya başlaması için böyle bir tenis stiline ihtiyacı var.

SABALENKA

O zaman büyük favori Sabalenka. Pegula'ya karşı finalde 10 as. 65'te üç, ilk servis kaybı. İnanılmazdı.

Evet, çoğu kişiye göre büyük favori kendisi. Dürüst olmak gerekirse çoğu turnuvada, hatta oyun sırasında bile, Iga Swiatek ile onu hala 50/50 oranına koyuyorum, ancak Sabalenka'yı toprak kortta yenebilecek oyuncuların sayısının Iga Swiatek'i yenebilecek oyunculardan daha fazla olduğunu düşünüyorum. Şimdi, sert korta baktığınızda, Sabalenka'nın kaybedeceği çok çok az oyuncu var. Sert kortta Sabalenka'yı yenebileceğine inanan oyuncu sayısı çok az. Sabalenka'nın kendi kendini sabote edebileceğine inanan birkaç oyuncu olsa da, turnuvalarda kazandığı, Iga Swiatek'e karşı kazandığı ve dünyanın en iyi oyuncularına karşı kazandığı her galibiyetle, bunun doğruluğu daha da azalıyor. Sabalenka, en iyi halinde olmadığında bile birçok maçı ve turnuvayı kazanabileceğini biliyor, bu da bence onun en iyi performansını daha sıkça göstermesini sağlıyor.

Yani, çok büyük bir favori. Ve ilginç olan şey, bunun büyük bir değişim oluşu çünkü kadınlar oyununda birkaç yıldır büyük bir favorimiz olmamıştı, özellikle sert kortlarda. Roland Garros'ta olmuştu, ama başka turnuvalarda olmadı. Ve Sabalenka, ABD Açık'ı kazanmak için büyük bir favori haline geldi ve belki de bu kendisi için de ilk kez, herkesin ondan kazanmasını beklediği bir zaman.

SIMONA HALEP İLK ON'A GERİ DÖNEBİLİR Mİ VE PARİS'TE KAZANABİLİR MİYDİ?

Kesinlikle, çünkü bu onun en sevdiği zemin ve büyük ihtimalle en sevdiği kort. En çok başarıyı elde ettiği yer burası.

Açıkçası, Romanya'da büyüyen biri olarak, kesinlikle en sevdiği zemin burası olurdu. Ve bence belirlenmiş bir sıralaması olsaydı, bu ona özgüven artışı sağlayabilirdi. Ama eski noktasına geri dönmemesi ve sıralaması yüzünden oynamasına izin verilmemesi gerçekten korkunç.

Şimdi Simona, bunu söylediğime inanamıyorum ama baştan başlamak ve sıralamasını geri almaya çalışmak için biraz fazla yaşlı. Eğer seribaşı değilseniz, zorlu bir kura ile karşılaşabilirsiniz. Dört yıl önce olduğu kadar iyi oynuyor olabilir, ancak ikinci turda Iga Swiatek ile de oynayabilir. Yani, özgüveni ancak maç kazanarak artabilir. Ve bir sıralamanız olmadığında, maçları kazanmak çok zordur çünkü turnuvalarda en iyi oyunculardan bazılarını çok erken yenmeniz gerekecektir.

Simona Halep için üzülüyorum. Kendisinin büyük bir destekçisiyim, her zaman da öyle oldum. Tüm dava sürecini takip ettim ve gerçekten pratik yapmaya devam etmesi için içindeki gücü bulmasını umuyorum, çünkü Sabalenka, Iga Swiatek, Rybakina ve Coco Gauff ile rekabet edebilecek kadar iyi. Simona, bir oyuncu, bir insan ve bir rekabetçi olarak gerçekten önemli niteliklere sahip. Sporumuzun en büyük şampiyonlarının sahip olduğu türden niteliklere.

ERKEK TENİSİNDE YENİ BİR "BÜYÜK ÜÇLÜ" DOMİNASYONU OLABİLİR Mİ?

Dürüst olmak gerekirse, henüz böyle bir şey göremiyorum. Bir zamanlar Holger Rune'un Carlos Alcaraz ile birlikte kesinlikle o noktada olacağını düşünüyordum. Ve sonra Jannik Sinner ile ilgili soru işaretleri vardı. Şimdi, Jannik Sinner ile ilgili bir soru işareti yok. Holger ile ilgili olarak da gerçekten bir soru işareti yok. Çok yetenekli. İyi bir rekabetçi ama henüz Grand Slam turnuvalarını kazanacağını kesin olarak söyleyebileceğimiz sonuçlara sahip değil. Maçlar beş setlik ve bir adamın belki kazanamasa da en azından finale kalıp beş setlik maçları kazanmasını görene kadar, onun 'Büyük Üçlü'nün bir parçası olup olmayacağını söylemek çok zor.

Ayrıca, Fransız Arthur Fils'in yanı sıra, henüz isimlerini bile bilmediğimiz genç oyuncular var. Carlos Alcaraz ve Jannik Sinner, 18, 19, 20 yaşında olsanız bile erkekler tarafında Grand Slam turnuvalarını kazanabileceğinizi kanıtladı.

Yani, bu noktalarda yer alabilecek çok sayıda genç adam olduğunu düşünsem de, bir 'Büyük Üçlü' olacağına henüz ikna olmuş değilim. Bence iki tane var. Nasıl kazanacaklarını biliyorlar, dünyada bir numara oldular, her türlü zeminde oynayabiliyorlar ve karşı karşıya geldikleri herkese karşı her Grand Slam'i kazanma şansları olduğuna inanıyorlar. Yani, bence bu ikisi kesinlikle o noktada olacak.

Ve sonra, dört veya beş oyuncu daha olacağını düşünüyorum. Umarım, 80'lere biraz daha benzer olur. O zamanlar iki büyük turnuvadan fazlasını kazanan yedi veya sekiz oyuncumuz vardı; Edberg, Becker, ben, Lendl ve diğerleri gibi.

BU YIL ABD AÇIK'TA BİZİ KİM ŞAŞIRTABİLİR?

Erkekler tarafında Holger Rune:

Sürpriz bir isim seçeceğim, her ne kadar iyi bilinen bir isim olsa da, Holger Rune. Bir noktada bunu başaracak ve daha önce hiç kazanmamış olduğu için biraz sürpriz olacak. Grand Slam'lerde çok iyi bir performans göstermedi ama artık bu durum gerçekten an meselesi.

Ama aslında pek sürpriz de sayılmaz. Bana göre, Cincinnati'de o noktaya layık olduğunu kanıtlayacak kadar iyi bir performans gösterdi. Birkaç yıl önce Carlos ve Jannik kadar iyiydi ve bence hala onlar kadar iyi olduğunu düşünüyor. Henüz bir şey kazanmadı sadece. Yani tercihim Holger.

Kadınlar tarafında Mirra Andreeva:

Kadınlar arasından, Mirra Andreeva derdim. Ve bunun, özellikle de Cincinnati'de Iga Swiatek'e karşı oynama biçiminden kaynaklandığını düşünüyorum. Servisini ve tüm kort oyununu geliştirdi ancak bana göre en büyük gelişme, bir oyuncu olarak kimliğinin ne olduğunu çözmüş olması. Aryna Sabalenka gibi ya da Coco Gauff gibi oynamak değil, en iyi kadın oyuncuların arasında oynamak. Ne zaman tutarlı, ne zaman agresif olması gerektiğini biliyor ve başkalarında görmediğim birçok farklı şeyi yapma yeteneğine sahip.

Elbette, Iga Swiatek savunma ve hücum oynama yeteneğine sahip. Öte yandan Sabalenka hücumda harika ancak savunmada Iga kadar güçlü değil. Elena Rybakina hücumda çok yetenekli, ancak savunmada o kadar güçlü değil. Bence Andreeva, oyununu farklı rakiplere göre ayarlayabildiği ve her maçı biraz farklı oynayabildiği için bizi şaşırtabilecek kişi olabilir. Ve Andreeva'nın çok yakında bir Grand Slam kazanması ise büyük bir sürpriz olmaz.

MATS WILANDER'IN 1988 ABD AÇIK'I KAZANMA HATIRALARI - neden çok büyük bir maçtı?

İlk sebebi, bir numaralı sıralama için oynamamızdı. İkinci neden ise İsveç'in hiçbir zaman bir ABD Açık kazanamamış olmasıydı, bu da açıkça Bjorn Borg'un ABD Açık'ı asla kazanamayacağı anlamına geliyordu. Bunu özel kılan bir diğer şey de oynama şeklimdi. Tüm kariyerim boyunca oynadığım diğer maçlardan çok farklıydı. Zor olan sadece farklı oynamak değildi, bunu yaparken maçı da kazanmaktı. Eşsiz bir durumdu.

Ve bence bir diğer faktör de bundan sonra bir daha asla bir Grand Slam kazanamamış olmam. Yani insanlar bir daha kazanamayacağımı anladıklarında, kazandığım son maça dönüp bakmaya başladılar ve "Son maçıydı ve o da slice backhand kullanıyordu" diye düşündüler. Yani özel olmasının birçok nedeni var. Ayrıca çok, çok uzun bir maçtı - US Open finallerinin tarihindeki en uzun maçtı. Bu da öne çıkmasının bir diğer nedeni.

MATS 60 YAŞINA GİRİYOR!

Ve Mats, kortta birçok efsanevi an yaşadın. Özel hayatında da efsanevi bir an yaşamak üzeresin. Buna nasıl bakıyorsun?

Bilmeyenler için söyleyeyim, hediyeleri, doğum günü kartlarını, mesajları veya telefon görüşmelerini hiç sevmem fakat 22 Ağustos'ta 60 yaşıma giriyorum. Bu günü göreceğimi asla düşünmemiştim. Ve daha da ilginci, 1988'de ABD Açık'ı kazandığımda hissettiğim gibi hissedeceğimi hiç düşünmemiş olmamdır. Çünkü duygusal ve zihinsel olarak kendimi buna çok benzer hissediyorum. İnsanlara söyleyebileceğim tek şey, yaşlı insanların "Hala 24 yaşında hissediyorum" dediklerinde tamamen doğruyu söyledikleri. Evet, doğru, duygusal ve zihinsel olarak halen 24 yaşında hissediyorum. Vücudun 24 yaşında hissetmediği günler tabii ki oluyor, ancak bu benim için önemli bir doğum günü. En önemli noktası ise, babamdan daha uzun yaşamış olmam. Kendisi 1990'da vefat ettiğinde, henüz 59 yaşında olmasına rağmen çok yaşlı bir adam olduğunu düşünüyordum. Yani yaşlı değilim, yaşlı hissetmiyorum, ancak 60 büyük bir sayı. Doğum günü dilekleri için herkese teşekkür ederim, ancak lütfen bunları benimle tanıştığınızda şahsen söyleyin.


Tahmin yapacaksınız ve ilk kuponunuzun bedelini ALT SINIR olmadan karşılıyorlar. İlk Kuponunun Tamamı Bizden kampanyası! Bu fırsatı kaçırmayın, son saatler! <<<
Tümü
 Reklam