Haber Tarihi: 08 Haziran 2023 09:41 - Güncelleme Tarihi: 08 Haziran 2023 09:41

Dolar düşer mi, artacak mı, yükselir mi? 8 Haziran 2023

Dolar düşer mi, artacak mı, yükselir mi? 8 Haziran 2023: Dolar düşer mi, artacak mı, yükselir mi? sorusu son günlerin en çok konuşulan konusu olurken, uzmanlar tabiri caizse bas bas bağırıyor. Aslında uzmanlara gerek yok 'look at the tabela' misali zaten dolar fiyatlamaları kendini gösteriyor. Hem bankaların uygulamaların 'açılan aralar', hem Kapalıçarşı'da olanlar gündemden düşmüyor, gözleri dolardan ayırmıyor. Peki, dolar ne olur? İşte 2023 seçim sonrası dolar tahmini

Dolar düşer mi, artacak mı, yükselir mi? 8 Haziran 2023
Abone Ol
Herkesin aklında tek bir soru var: Seçimden sonra dolar ne olur, artar mı yükselir mi? Bankaların son dönemdeki dolar/TL tahminleri dikkat çekiyor. Seçimi mevcut iktidarın kazanması durumunda kurun yükseleceği görüşü hakimken, muhalefetin kazanması durumunda kurun geleceğiyle ilgili bankalar farklı tahminlere sahip. İşte 2023 seçim sonrası dolar tahmini
DOLAR DÜŞER Mİ, YÜKSELİR Mİ?

Döviz kurlarında 28 Mayıs'ta yapılan seçimler sonrası başlayan hızlı yükseliş, perşembe günü de devam ediyor.

Çarşamba gününü yüzde 7'nin üzerinde bir artışla tamamlayan, gün içerisinde 1,5 liradan fazla yükselen dolar kuru, an itibarıyla 23,32 seviyesinden işlem görüyor.

Önceki kapanışına göre yüzde 0,33 yükselen dolar/TL, gün içerisinde 23,41 seviyesini görerek rekor kırdı.

9 günde 3,5 lira artış

Dolar/TL, 14 Mayıs seçimlerinden önce 19,57, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun yapıldığı 28 Mayıs'tan önce ise 19,97 seviyesindeydi.

Dolar kuru, 9 işlem gününde yaklaşık 3,5 lira arttı.

Euro/TL'de ise günlük yükseliş yüzde 2'ye yaklaştı. Euro kuru, 25,60 lira seviyesini görerek rekor tazeledi.

Çarşamba gününü 25 liranın altında tamamlayan Euro/TL an itibarıyla 25,57 seviyesinden işlem görüyor.


Kurlar neden artıyor?

Son bir yılda enflasyondaki yükselişin önüne geçmek için baskılanan döviz kurlarının, seçimden sonra artması bekleniyordu.

Hazine ve Maliye Bakanı olan Mehmet Şimşek'in görevi devralırken "rasyonel zemin" ve "uluslararası normlar" ifadelerini kullanarak yeniden serbest piyasa koşullarını dönüleceği beklentisi ve Merkez Bankası'nın azalan rezervleri de kurdaki artışa neden oluyor.

"Müdahaleleri azaltın" talimatı
Bloomberg'in dün yayımlanan haberine göre, Şimşek yönetimindeki Hazine ve Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası'ndan kamu bankaları üzerinden gerçekleştirilen döviz müdahalelerinin yumuşatılmasını istemişti.

Bir kaynağa göre, liradaki düşüşün yüzde 6'yı aşması halinde satışların devamına izin verildi.

Seçimden sonra dolar ne olur, yükselir mi?


Ekonomist Mahfi Eğilmez'in kendi sitesinde 'Seçime giderken sorular ve yanıtlar' başlığıyla yayınlanan yazısı şöyle:

Aslıda sorunun doğru şekli seçimden sonra Türk Lirası daha da değer kaybeder mi şeklinde olmalıdır. Döviz kurları seçime yaklaşılırken yükselmeye başlamış görünüyor. Bunu normal karşılamak gerekir. Çünkü insanlar belirsizliği sevmezler, tedirgin olurlar. Tedirginlik dövize ve altına talebi artırır, dolayısıyla döviz kuru ve altın fiyatı yükselir. Seçimden sonra Türk Lirasının yabancı paralara karşı değer kaybedip kaybetmeyeceği sorusunun yanıtı büyük ölçüde seçimi kimin kazanacağı ne neler yapacağıyla ilgilidir. Türkiye'de mevcut iktidar birçok alanda ve o arada ekonomide inandırıcılığını yitirmiş olduğu için seçimi kazanırsa uyguladığı yanlış ekonomi politikasından vazgeçip doğru politikalara döneceğini açıklasa bile uzun süre inandırıcılık sorunu yaşayabilir. Muhalefetin bu konuda bir üstünlüğü olmakla birlikte seçimi kazanırsa, yapacağı atamalar, yapısal reformlar konusunda girişeceği eylemler inandırıcılığını belirleyecektir. Dolayısıyla bu sorunun yanıtı seçimden sonra neler yapılacağıyla bağlantılıdır.

Seçim sonrası ekonomi politikası değişir mi, değişirse ne yönde değişir?

Seçim sonrası ekonomi politikasının değişip değişmeyeceği sorusu seçimi hangi ittifakın ve önemlisi Cumhurbaşkanı adayının kazanacağına göre yanıtlanması gereken bir soru. Dolayısıyla ilk yanıtlanması gereken soru şudur: Seçimi kim kazanır? Burada bir tahmin yapmaktansa (onu siyaset bilimcilere ve anket firmalarına bırakalım) soruyu iki olasılık için de yanıtlayalım. Seçimi mevcut iktidar ve Cumhurbaşkanı kazanırsa mevcut politika devam eder. Daha doğrusu mevcut politikasızlık devam eder, çünkü bugünkü durumda ortada herhangi bir politika bulunmuyor. Ekonomi modelimiz de olmayan ekonomi politikasından esinlenerek 'kervan yolda dizilir' modeline dayanıyor. Seçimi muhalefet kazanırsa, bugüne kadar yaptıkları açıklamalara, hazırladıkları ortak mutabakat metnine bakarak yeni bir ekonomi politikasının devreye girmesini bekleyebiliriz. Yeni bir ekonomi politikası eğer ekonomiyle ilgili olanların yanı sıra hukuk reformu, eğitim reformu, siyasal partiler reformu, tarım reformu gibi yapısal reformlara dayanarak yola çıkarsa başarılı olur. Bunları kısa sürede yürürlüğe sokamazlarsa başarılı olamaz.  

Faiz artırılırsa kriz çıkar mı?

Her şeyden önce şunu net bir şekilde ortaya koyalım: Türkiye bugün zaten bir krizin içinde. Ama insanlar 2001 krizinde olduğu gibi işsiz kalmadıkları ve düşük faiz nedeniyle yüksek kârlar sağlayan şirketlerin çalışanlarına yaptıkları ücret artışları nedeniyle krizin farkında değiller. Türkiye, bir çeşit 'ertelenmiş kriz' yaşıyor. 'Gelecekte daha pahalı olacak' endişesiyle öne çekilmiş tüketim, ekonomiyi canlı tutarak yaşanan krizin fark edilmesini engelliyor. Krizin gerçekten farkına varılması seçimden sonra olacak. Bugün mevduata verilen faizler, enflasyonun 30 puan altında. Öte yandan kredi faizleri de enflasyonun 15 – 20 puan altında. Ne var ki bankalar kredi kullandırmak istemiyorlar. Çünkü biliyorlar ki faiz artarsa düşük faizle kullandırdıkları krediler sorun olacak.

Faiz, doğru yaklaşımla artırılırsa kriz çıkmaz. Buna karşılık tek başına faiz artırımı sorunları çözemez sadece atılacak diğer adımlar için zaman kazandırır. O nedenle faiz artırımıyla birlikte yapısal reform hareketinin başlatılması şart. Faizi öyle tek hamlede enflasyon düzeyine yükseltmek kriz çıkarabilir. Çünkü düşük faize bağlanmış birçok işlem, kuruluş ve karar var ortada. Faizleri yavaş yavaş artırmak ve enflasyon düşürülene kadar artırmaya devam edileceğini vurgulamak en doğru yaklaşım olur. Kuşkusuz bunları tam anlamıyla bağımsız kılınmış bir Merkez Bankası ve yeni bir kadroyla yapmak gerekir. Bu tür kararları alıp uygularken kişilerin ve kurumların itibar sorunu olmamalıdır.   

Doğru politikalar uygulanırsa dışarıdan kaynak gelir mi?

Eğer doğru ekonomi politikalar uygulamaya sokulur ve bunlar sosyal ve siyasal yapısal reformlarla desteklenirse dış kaynak gelir. Çünkü yabancı yatırımcı açısından bilinirlik ve istikrar en önemli faktörlerdir. Türkiye'nin bugünkü görünümü, yabancı yatırımcı açısından, istikrarsız bir ülke görünümüdür. Ülke risk primini gösteren CDS priminin dünyanın en riskli ülkeleriyle aynı kategoride olması dışarıdan bakıldığında ülkenin nasıl göründüğünün göstergesidir. Çoğu kez hukukun üstünlüğü ve demokrasi eksikliğinden söz edildiğinde "Çin'de hukukun üstünlüğü de demokrasi de yok ama dünyanın yabancı yatırımını çekebiliyor" diye itiraz edenler olur. Tekrar söyleyeyim: Yabancı yatırımcı bilinirlik ve istikrar ister. Çin'de hukukun üstünlüğü ve demokrasi hiçbir zaman olmadı. Yabancı yatırımcı için bu bilinen ve istikrar olarak kabul edilen bir durum. Bugün Çin, demokrasiye geçip hukukun üstünlüğü için adımlar atsa bilinirlik ve istikrar ortadan kalkacağı için yabancı yatırımlar muhtemelen düşer. Türkiye ise bu iki meselede yıllardır batı dünyasını örnek alarak ilerlemeye çalışırken birden bunlardan vazgeçince bilinirliğini ve istikrarını kaybetti. Bunları yeniden yerine oturtmak o kadar kolay değil. Ama bu yolda adımlar atılmaya başlanırsa, özellikle Avrupa Birliğiyle ilişkiler yeniden canlandırılır, ekonomiyle ilgili olduğu kadar sosyal ve siyasal alanlarda da reformlar hızla başlatılırsa dışarıdan kaynak girişi başlar.  

IMF ile program yapıp para almak mümkün müdür?

Türkiye, IMF'nin üyesidir ve IMF, kendisinden destek isteyen üye ülkeleri reddetmez, üzerinde karşılıklı olarak anlaşılmış bir program için destek verir. IMF'den alınacak destek, piyasadan alınabilecek borçtan daha yüksek miktarda ve daha ucuza mal olacağı için önemlidir. IMF ile yapılacak bir program yatırım yapmak ya da borç vermek isteyip de riskten çekinen yabancılar için bir çeşit garanti görevi göreceği için ülkeye kaynak girişini artırır. Ne var ki bu noktada siyasetçilerin halkta yarattığı IMF imajının kötülüğü, bu yola gidilmesini zorlaştıran bir meseledir. Siyasetçiler, popülizme saparak bozdukları ekonomiyi düzeltmek için gelen IMF'ye geçmişin faturasını ve kendi günahlarını yüklerler, halkı da buna inandırmayı başarırlar. Böylece insanlar IMF'nin gelip durduk yerde kendilerine acı ilaç içirdiğini, kemer sıktırdığını düşünür ve IMF'yi lanetlerler. İşler biraz düzelince siyasetçiler IMF'yi gönderir ve düzelen ekonomiyi kendileri düzeltmiş gibi takdim ederler. Bu, bize benzeyen ülkelerde hiç şaşmayan bir gerçektir. O nedenle IMF ile program yapmak bir zafiyet olarak görülür. Oysa asıl üzerinde durulması gereken konu ülkeyi IMF'ye götürmek değil ülkeyi IMF'den destek isteme aşamasına kimin hangi yanlışlarla getirdiği meselesinin ortaya çıkarılmasıdır.

Haber ile daha fazlasına ulaşın:
dolar
Gündem
Daha fazla göster
 Reklam 

SON HABERLER

yukarı ok