Transfer döneminin gizli kahramanları başlıklı röportaj dizimizde, menajerleri konuk etmeye devam ediyoruz. Editörümüz Hilmi Sever bu kez sorularını Anelka transferiyle adını duyuran Kazım Avcı'ya yöneltiyor. İtalya'nın dev kulübü Inter'de dört yıl çalışan ve bu yıllarda dünya yıldızlarıyla sıkı dostluklar kuran Avcı ile röportajımız sırasında anlattıklarını büyük bir zevkle okuyacağınızı düşünüyorum. Adriano'dan, Seedorf'a, Anelka'dan, Ronaldo'ya kadar bir çok yıldız ile ilgili bilinmeyen ayrıntıları bu röportajda bulacaksınız.
Şimdi sizi bu röportajla baş başa bırakıyoruz...
-Mesleğe nasıl başladınız? Kaç yıldır menajerlik yapıyorsunuz?
"2004'te lisansımı aldım. Beş yıldır lisanslı menajerlik yapıyorum. 2000 yılında Inter'de futbolla içli dışlı olmaya başladım. Asıl mesleğim mimarlık, İsviçre'de mimarlık okudum ve orada çalışıyordum. Daha sonra İtalya'ya gittim ve Inter'le çalışmaya başladım, Hakan Şükür, Inter'e geldi ve onunla ilgilendim. Beş yabancı dil bildiğim için Inter'e o dönemde gelen tüm yabancı oyuncularla ilgilenmeye başladım. Daha sonra Emre Belözoğlu ve Okan Buruk da geldi, onlarla da yakından ilgilendim. Bu sırada bir kaç transferde menajerlere yardımcı oldum. İtalya'da çok önemli menajerler ile tanıştım. İlhan Mansız'ın Beşiktaş'tan Japonya'ya transferinde aracı olmuştum. Hakan Şükür'ün Inter'den Parma'ya geçişinde yardımcı oldum. Daha sonra Hasan Şaş'ın Inter'e transferi vardı, orada da aracı oldum ancak transfer gerçekleşmedi.

Inter'de görev yaptığım sıralarda Türkiye Futbol Federasyonu'nda dış ilişkilerde de görev aldım. Milli Takımlarımızın yurt dışına çıktığı zaman onlarla ilgileniyordum. Inter'de çalıştığım dört yılda çok büyük bir çevre edindim. Bugün hala Dünya Şampiyonu hoca Marcello Lippi ile ara sıra görüşürüz, çok önemli oyuncular ile tanıştım. Seedorf, Ronaldo, Cordoba ve Arjantin Milli Takımı'nın Javier Zanetti gibi oyuncularla hala arkadaşız, dostuz. Daha sonra bir karar verdim, futbolu da çok sevdiğim için sınava girip lisansımı aldım ve beş yıldır da lisanslı menajer olarak çalışıyorum. Inter Kulübü, İtalya'da kalmam için bir teklifte de bulundu ancak ben artık işin menajerlik boyutuna geçmek istemiştim."
"ADRİANO İLE YAKINDAN İLGİLENDİM"
-Inter'de tam olarak göreviniz neydi?
"Inter'de iki haftalığına Hakan Şükür'e yardımcı olmak için geldim. Ama Inter'in kampı 1 ay sürdüğü için ben de onlarla birlikte 1 ay kampta kaldım. Daha sonra kulüp bana sözleşme yapmayı ve onlarla çalışmamı teklif etti, ben de kabul ettim. Hakan Şükür ile başladığım görevde diğer yabancı oyuncularla da ilgilenmekle görevlendirildim. Örneğin Adriano 18 yaşında çok genç bir çocuk olarak Inter'e geldi ve onun tüm ihtiyaçlarıyla ilgileniyordum. Oyuncuların tercümanlığıyla başladığım bu işte daha sonra oyuncuların her şeyiyle ilgilendim. Bir menajerin asistanı gibiydim. Bir de ilişki kurmakta çok zorlanmadığım için tüm oyuncular ile çok iyi ilişki kurdum, kimseyle problemim yoktu. Dört-beş tane hoca ile çalıştım. Lippi, Cuper, Mancini, Zacceroni ve Tardelli. Onların çalışma sistemlerini de gördüm, futbol bilgisi açısından Inter benim okulum oldu. Inter'deki o büyük yıldızlarla oturup ağladığımız da oldu, eğlendiğimiz zamanlar da oldu. Saha içinde de saha dışında da. Büyük yıldızların nasıl yaşadığını ve ne düşündüklerini de anlamış oldum. Bunun yanında kulübün organları ve işleyişinin nasıl olduğunu öğrendim. Hocaların da hep yanındaydım ve bunların da bana büyük faydası oldu."
-İlk menajerliğini aldığınız oyuncu kim oldu?
"Cafer Can Aksu oldu. Galatasaray'ın çok üstünde durduğu bir oyuncuydu, 17 yaşında menajerliğini almıştım. Çok az şans buldu, hatta Hakan Şükür'ün yerine bir maçta oyuna dahil olunca olay olmuştu."
"ANELKA YENİ BİR BAŞLANGIÇ ARIYORDU, F.BAHÇE'Yİ SEÇTİ"

-Anelka transferinde ilk olarak adınızı duyduk...
"Evet en önemli oyuncum Anelka oldu. Anelka'yı Fenerbahçe'ye teklif ettiğimde 'şaka yapıyorsun, Anelka gelmez' demişlerdi. Şimdi hangi oyuncuyu söylersek söyleyeyim, Türkiye'ye gelebilir düşüncesi var. O zaman öyle değildi, son yıllarda çok şey değişti. Bunun başlangıcı da Anelka olabilir. Şu anda Chelsea'de, geçen sene İngiltere gol kralı ve en verimli çağında Fenerbahçe'ye getirmiştim. Anelka, çok önemli bir transfer oldu."
-Anelka ile nasıl bağlantıya geçtiniz?
"Anelka'nın transferi sırasında lisansımı yeni almıştım. Fenerbahçe'nin forvet aradığını biliyordum, benim yakın arkadaşım Clarence Seedorf'un, Anelka ile Real Madrid'de birlikte oynadıklarını ve yakın arkadaşlar olduklarını biliyordum. Seedorf'a; 'Anelka'nın İngiltere'de mutsuz olduğu ortada, Fenerbahçe'ye gelir mi?' diye sordum. Seedorf aracılığıyla irtibata geçtim, Anelka da; 'neden olmasın, teklife bağlı' dedi. Anelka'nın doğrudan kendisiyle görüştüm. Anelka işlerini bir avukat aracılığıyla yürütüyor, menajeri de yakın bir arkadaşı, profesyonel anlamda menajeri sayılmaz. Anelka, onun tavsiyelerini dinliyordu. Fenerbahçe'ye gelirken, lisanslı menajer olarak da ben vardım, çünkü arkadaşının menajerlik lisansı yoktu."
"ANELKA'NIN EN BAŞTAN BERİ DÜŞÜNCESİ..."
-Anelka'yı nasıl ikna ettiniz? Kolay bir iş olmasa gerek...
"Anelka'yla görüşmeye gittiğimde, mutsuz olduğunu rahat bir şekilde anladım. Anelka, Manchester City'ye hedefleri olan bir kulüp olduğu için gittiğini ama böyle olmadığını söyledi. City daha sonra çöküşe geçti. Anelka yine de İngiltere'de iyi bir sezon geçiriyordu, aşağı-yukarı her sezon 15-16 gol atıyordu. Çok ölü bir durumda değildi yani. Ama yeni bir heyecan ve başlangıç arıyordu. Ve maalesef imajı da zedelenmiş gibiydi, sadece paraya dikkat eden, sorunlu oyuncu imajı vardı. Bundan dolayı da Fenerbahçe'nin tekilfine sıcak baktı. İşin başından beri düşüncesi, 'Fenerbahçe'ye gelirsem, Türkiye'de çok fazla kalmayacağım ve yine çok önemli kulüplere gideceğim' yönündeydi. Fenerbahçe'ye geldikten sonra yeniden milli takıma yükseldi ve daha sonra da geldiği nokta ortada.
Anelka'nın sözleşmesi abartıldığı kadar çok büyük rakamlar değildi. Bugün Carlos'un ve Alex'in aldığı paraların altında kazanıyordu. Çok ekstra bir mukavele değildi."
-Hakkınızda bilgi toplarken, Meksikalı golcü Borgetti ile de adınızın sıkça geçtiğini gördük...
"Borgetti'nin Meksika'dan, Bolton'a transferini yaptım. Bir süre menajerliğini sürdürdüm. O dönem Türkiye'de Beşiktaş'a gelebileceği konuşuldu ama olmadı. Daha sonraki yıllarda Arap ülkesine gitti. Borgetti, Meksika'dan Bolton'a gittiği yıl çok gündemde bir isimdi. Hatta Almanya'da oynanan Konfederasyon Kupası'nda Brezilya'ya inanılmaz goller atmıştı. Tabii olay sadece Türkiye ile iş yapmak değil."

-Yurt dışında gerçekleştirdiğiniz başka transferler var mı?
"Nakamura'nın, Reggina'dan Celtic'e transferini gerçekleştirdim. O da şöyle oldu, Celtic'in hocası Gordon Strachan'ı çok yakından tanıyordum, o da 2005'te Celtic'in başına yeni geçmişti. Gordon Strachan takımına bir 10 numara arıyordu ve Nakamura'yı beğeniyordu. Bir konuşmamız esnasında, Nakamura ile nasıl kontağa geçebiliriz diye sordu. İtalyanlar'a fazla güvenmediğini söyledi. Transfer olaylarında tesadüfler çok oluyor. Ben de Reggina Kulübü'nün Başkanını da çok iyi tanıyordum. Ona, Celtic'in Nakamura'yı çok istediğini söyledim, o da bana bu transferin olabileceğini iletti ve bu şekilde transferi gerçekleştirdik."
"OYUNCULARLA DOĞRUDAN BAĞLANTIYA GEÇMEM EN BÜYÜK AVANTAJIM"
-Bu kadar geniş bir çevreyi nasıl sağladınız? Celtic'in hocasından, Reggina Başkanına kadar farklı ülkelerden önemli isimleri tanımak...
"Uluslararası bir çevre oluşturmak istiyorsanız, yapıyorsunuz. Bir işle ne kadar uğraşıyorsanız, ne kadar arzuluyorsanız o kadar başarıyorsunuz. Mesela Gordon Strachan'ı çok alakasız bir yerden tanıdım. Genç Milli Takımlarla ilgilenirken, antrenmanları çeken İskoçyalı bir gazeteci ile tanıştım. Beş dil konuştuğum için yabancılarla çok rahat iletişim kurabiliyorum, bu da büyük avantaj. Onunla da futbol üzerine sohbetler yapıyorduk ve önemli isimleri tanıdığını söyledi. Onun sayesinde Gordon Strachan ve Gérard Houllier gibi isimlerle tanıştım. Anelka, Bolton'a giderken, Lyon'a da gidebilirdi. Lyon için görüşmelerini Houllier aracılığıyla biz yapıyorduk ama olmadı Bolton oldu. Hiç alakasız yerlerden önemli kişilerle tanıyorsunuz. Arsenal ve Chelsea kulüpleriyle de bağlantılarım çok iyi. Bu açıdan belki Türkiye'de fazla bilinmiyorum ama Inter, Milan ve Juventus gibi kulüpler kendi kulübüm gibidir. Avrupa'da çok önemli kulüplerle, yöneticilerle, teknik adam ve futbolcularla doğrudan bağlantılarım var. Ve bu da transferleri bitirmemde büyük kolaylık sağlıyor.
Transferde iki türlü iş yapabilirsiniz. Türkiye'den bu işi yapıyorsanız, Avrupa'daki menajerler ile konuşursunuz oyuncunuzu anlatırsınız ve oyuncunuzu pazarlarsınız. Bu durumda ipler sizin elinizde olmaz. Ya da kulüplerle doğrudan bağlantınız olur ve işi siz bitirirsiniz, yani benim gibi. Çünkü araya ne kadar çok kişi girerse iş o kadar karışır."
"AZİZ YILDIRIM: TAMAM POULSEN'İ ALALIM"
-Fenerbahçe ile ismi uzun süre birlikte anılan Juventus'un Danimarkalı oyuncusu Paulsen ile ilgili de sizin aracılık yaptığınızı biliyoruz. Pazarlıklar nasıl sürdü ve bu transfer neden gerçekleşmedi?
"Aziz Başkan ile görüştüğümde orta sahaya kimleri alabileceğimizi sordu. Juventus'un Poulsen'i satmayı düşündüğünü biliyordum, ben de başkana bir liste yaptım ve verdim. Poulsen'i söylediğimde, Aziz Başkan 'satıyorlar mı Paulsen'i dedi, tamam o zaman alalım' dedi. Sonra hemen Juventus ile bir randevu ayarladım ve gidip görüştük. Poulsen ilk baştan da gelmeyeceğini söyledi ama Juventus Kulübü biz satmak istiyoruz ve ikna edeceğiz dedi. Biz de bunun üzerine ikinci bir görüşmeye daha gittik, bonservisde anlaştık ve el sıkıştık. Daha sonra Poulsen'i ikna etme olayına girdim, Danimarka'ya da gittim ancak oyuncu bir türlü ikna olmadı. Ben elimden gelen her şeyi yaptım, kulüpler arasında hiç bir problem yoktu, kontratımız bile hazırdı. Poulsen ise Juventus'tan kesinlikle ayrılmak istemediğini, Fenerbahçe ile ilgili hiç bir probleminin olmadığını söyledi. Schalke ve Sevilla ile Fenerbahçe Stadı'nda iki kez maç yaptığını, o stada girdiğimde Fenerbahçe'nin çok büyük bir kulüp olduğunu hissettiğini, İstanbul'un da güzel bir şehir olduğunu bildiğini ama Juventus'ta kendini ispat edemediğini, kendisinin büyük bir futbolcu olduğunu ve Juve'de kendini ispat etmek istediğini söyledi. Yanlış bir karar verdi ve şu an kadro dışı. Kuzeyli insanların bazı şeyleri anlayabilmeleri zaman alıyor.
Juventus ocak ayında Sissokko'yu aldı. Transfer döneminde de Felipe Melo'yu kadrosuna kattı. Zaten iyi bir İtalyan oyuncu olan Claudio Marchisio'da kadroda bulunuyor. Ayrıca Juventus bu sezon oyun sisteminde değişikliğe gidecek. Çift ön liberodan tek ön liberoya geçecekler. Bu kadar oyuncu arasında oynayamayacağını Poulsen'e anlattılar ama oyuncu çok inatçı çıktı. Bence hayatının en büyük hatasını yaptı."
"CRİSTİAN'IN YERİNE MAVUBA VE ZOKORA OLABİLİRDİ"

-Fenerbahçe ön liberoya Cristian'ı aldı. Cristian o listedeki isimlerden biri miydi?
"Hayır, bu transferin benimle bir ilgisi yok."
-Peki listedeki diğer isimler kimlerdi?
"Fransa milli takımının kadrosunda zaman zaman olan Mavuba vardı. Dider Zokora vardı. Daum ve yönetim Cristian'ı tercih etti."
-Beşiktaş'ın İtalyan oyuncusu Ferrari'yi tanıyor muydunuz?
"Ferrari benim 10 yıllık arkadaşım. Beşiktaş yetki verdi ve bu transferi Ali Egesel bitirdi. Ferrari'nin, Türkiye'de bir problemi olduğu zaman beni arar ve sürekli olarak görüşürüz. (Röportaj sırasında da Ferrari'nın sık sık aramaları geldi)"
"BİR ÇOK İTALYAN OYUNCU ARTIK TÜRKİYE'YE SICAK BAKIYOR"
-Ferrari Türkiye'yi nasıl bulmuş?
"Türkiye'nin çok güzel bir yer olduğunu ve beklediğinden daha iyi bulduğunu söylüyor. Bir çok İtalyan oyuncu ile konuştuğunu ve onların da artık Türkiye'ye gelmeye sıcak baktığını söylüyor."
-Ülkemize gelmek isteyen İtalyan oyuncular kimler?
"Ferrari'den sonra İstanbul'a gelmek isteyen oyuncular var, hatta bir kaç tanesi büyük kulüplerde oynayan oyuncular. Son olarak Fiorentina'da oynayan iki tane oyuncunun gelmek istediğini biliyorum. Çünkü İtalya eski konumunda değil. Büyük takımlar hariç, diğer kulüpler ciddi paralar ödeyemiyorlar. Ferrari'nin Genoa'daki konumuyla Beşiktaş'taki konumu kıyaslanmaz bile. Hem kazandığı para hem de statüsü çok farklı, burada yıldız konumunda. Eskiden İtalyan oyuncuların Türkiye'ye gelmek aklından bile geçmezdi ama artık durum çok farklı. Tabii burda iletişim de çok önemli. Ben bu oyuncularla doğrudan konuşabiliyorum ve ülkemizi anlatıyorum. Inter'de çalıştığım dönemlerde bana, Türkçe'yi nerede öğrendiğimi soruyorlardı. Beni İtalyan sanıyorlardı, Türküm dediğim zaman ise çoğu zaman inanmıyorlardı.
"FERRARİ'Yİ G.SARAY'A BEDAVAYA ÖNERMİŞTİM"
-Ferrari'ye daha önce talip olan takımlarımız var mıydı?
"Ferrari'nin Roma'dan sözleşmesi biterken Galatasaray'a sıfır bonservisle önermiştim ama Galatasaray kabul etmedi. O da Genoa'ya gitti."
KİLY GONZALEZ BEŞİKTAŞ, NAKAMURA, TOMASSİ VE SİMİC GALATASARAY
-Var mı böyle önerdiğiniz başka isimler?
"Beşiktaş'a Kily Gonzalez'i önermiştim. Inter'de sözleşmesi bittiği dönemde, Beşiktaş'tan Murat Aksu ile görüştüm ve tamam dediler. Kily Gonzalez'i Türkiye'ye getiriyordum, Kily'de buna razıydı ama eşi bir türlü ikna olmadı. Eşinin arzusuyla Kily Gonzalez de ülkesi Arjantin'e döndü.
Tommasi'yi Roma'da oynarken Galatasaray'a önermiştim. Tommasi'yi almaları için çok ısrar ettim, Hakan Şükür de o dönemde alınması yönünde çok ısrar etti ama Galatasaray işi ağırdan aldı. Daha sonra Galatasaraylı yöneticiler benimle iletişime geçerek Tomassi transferini bitirmemi istediler ancak Tommasi iki gün önce İspanya'nın Levante Kulübü'ne imza atmıştı.
Nakamura, Celtic'e gitmeden önce Galatasaray Hagi'nin teknik direktör olduğu dönemde Nakamura'yı istemişti. Bülent Tulun ile birlikte Milano'ya gittik, Reggina 5 milyon avro bonservis istedi, Galatasaray'a bu rakam fazla geldi. Galatasaray Ilic'i aldı, Nakamura da Celtic'e gitti. Nakamura transfer olduğu ilk yılda İskoçya'da yılın futbolcusu seçilmişti. Böyle çok olaylar yaşadık.
Galatasaray bir dönem Dario Simic'i almak istiyordu. Galatasaray teklif yaptığı zaman Simic beni aradı ve sordu ama bunlar çok fazla bilinmiyor. O dönemde transferi çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleşmedi. Galatasaray oyuncuyu ikna edemedi ama bana danışılsaydı bu transferi büyük olasılıkla bitirirdim."
"ÖMER KARANCI VE MUSTAFA CAN ÖZMEN'E DİKKAT"
-Yurt içi transferlerinde pek isminizi duymuyoruz...
Yasin'in Rize'den Fenerbahçe'ye gelişinde, Fahri Tatan'ın Rize'den Beşiktaş'a, Herve Tum'un da Fransa'dan Bursaspor'a gelişinde rol oynamıştım. Ben daha çok genç oyuncular ile çalışmayı seviyorum. Bir ilişki kurarak, sadece profesyonel anlamda değil, bir aile olarak çalışmak istiyorum. Bir aile içinde de herkes birbirini destekler. Belirli bir seviyeden oyuncuları alarak yükselmelerini görmek bana büyük haz veriyor. Yıllarca yurt dışında kaldığım için Chelsea, Milan, Inter, Juventus ve bir çok dev kulübün scoutlarıyla tanıştım. Onların genç oyunculara nasıl yaklaştığını gördüm ve onlardan çok şey öğrendim. Son olarak Beşiktaş alt yapısında futbol yaşantısını sürdüren ve büyük meziyetlere sahip Ömer Karancı ile anlaştım. Ömer'in yanı sıra Mustafa Can Özmen ile de çalışmaya başladım. Mustafa'yı İsveç'te keşfettim. Orta sahada görev yapıyor ve çok iyi bir kumaşı var. 92 doğumlu olan Mustafa AIK Stockholm takımının alt yapısında. Bu iki oyuncunun ismini yakın zamanda sıkça duyacağımıza eminim."
İŞTE RÖPORTAJIN DEVAMININ SATIRBAŞLARI:
-SEEDORF'A HANGİ TÜRK TAKIMI TEKLİF YAPTI?
-DÜNYA ÜÇÜNCÜLÜĞÜNÜ GETİREN TELEFON KONUŞMASI
-"F.BAHÇE BOROWSKİ'Yİ HİÇ İSTEMEDİ, ASIL HEDEF..."
-"TÜRKİYE'NİN YILDIZI, NASIL AVRUPA'NIN DEVLERİNE GİDEMEZ!"
-"NURİ ŞAHİN, ARSENAL'İN TEKLİFİNİ KABUL ETMEDİ"
-"JUVENTUS ARDA'YI SORDU"
Röportaj: Hilmi SEVER
Şimdi sizi bu röportajla baş başa bırakıyoruz...
-Mesleğe nasıl başladınız? Kaç yıldır menajerlik yapıyorsunuz?
"2004'te lisansımı aldım. Beş yıldır lisanslı menajerlik yapıyorum. 2000 yılında Inter'de futbolla içli dışlı olmaya başladım. Asıl mesleğim mimarlık, İsviçre'de mimarlık okudum ve orada çalışıyordum. Daha sonra İtalya'ya gittim ve Inter'le çalışmaya başladım, Hakan Şükür, Inter'e geldi ve onunla ilgilendim. Beş yabancı dil bildiğim için Inter'e o dönemde gelen tüm yabancı oyuncularla ilgilenmeye başladım. Daha sonra Emre Belözoğlu ve Okan Buruk da geldi, onlarla da yakından ilgilendim. Bu sırada bir kaç transferde menajerlere yardımcı oldum. İtalya'da çok önemli menajerler ile tanıştım. İlhan Mansız'ın Beşiktaş'tan Japonya'ya transferinde aracı olmuştum. Hakan Şükür'ün Inter'den Parma'ya geçişinde yardımcı oldum. Daha sonra Hasan Şaş'ın Inter'e transferi vardı, orada da aracı oldum ancak transfer gerçekleşmedi.

Inter'de görev yaptığım sıralarda Türkiye Futbol Federasyonu'nda dış ilişkilerde de görev aldım. Milli Takımlarımızın yurt dışına çıktığı zaman onlarla ilgileniyordum. Inter'de çalıştığım dört yılda çok büyük bir çevre edindim. Bugün hala Dünya Şampiyonu hoca Marcello Lippi ile ara sıra görüşürüz, çok önemli oyuncular ile tanıştım. Seedorf, Ronaldo, Cordoba ve Arjantin Milli Takımı'nın Javier Zanetti gibi oyuncularla hala arkadaşız, dostuz. Daha sonra bir karar verdim, futbolu da çok sevdiğim için sınava girip lisansımı aldım ve beş yıldır da lisanslı menajer olarak çalışıyorum. Inter Kulübü, İtalya'da kalmam için bir teklifte de bulundu ancak ben artık işin menajerlik boyutuna geçmek istemiştim."
"ADRİANO İLE YAKINDAN İLGİLENDİM"
-Inter'de tam olarak göreviniz neydi?
"Inter'de iki haftalığına Hakan Şükür'e yardımcı olmak için geldim. Ama Inter'in kampı 1 ay sürdüğü için ben de onlarla birlikte 1 ay kampta kaldım. Daha sonra kulüp bana sözleşme yapmayı ve onlarla çalışmamı teklif etti, ben de kabul ettim. Hakan Şükür ile başladığım görevde diğer yabancı oyuncularla da ilgilenmekle görevlendirildim. Örneğin Adriano 18 yaşında çok genç bir çocuk olarak Inter'e geldi ve onun tüm ihtiyaçlarıyla ilgileniyordum. Oyuncuların tercümanlığıyla başladığım bu işte daha sonra oyuncuların her şeyiyle ilgilendim. Bir menajerin asistanı gibiydim. Bir de ilişki kurmakta çok zorlanmadığım için tüm oyuncular ile çok iyi ilişki kurdum, kimseyle problemim yoktu. Dört-beş tane hoca ile çalıştım. Lippi, Cuper, Mancini, Zacceroni ve Tardelli. Onların çalışma sistemlerini de gördüm, futbol bilgisi açısından Inter benim okulum oldu. Inter'deki o büyük yıldızlarla oturup ağladığımız da oldu, eğlendiğimiz zamanlar da oldu. Saha içinde de saha dışında da. Büyük yıldızların nasıl yaşadığını ve ne düşündüklerini de anlamış oldum. Bunun yanında kulübün organları ve işleyişinin nasıl olduğunu öğrendim. Hocaların da hep yanındaydım ve bunların da bana büyük faydası oldu."
-İlk menajerliğini aldığınız oyuncu kim oldu?
"Cafer Can Aksu oldu. Galatasaray'ın çok üstünde durduğu bir oyuncuydu, 17 yaşında menajerliğini almıştım. Çok az şans buldu, hatta Hakan Şükür'ün yerine bir maçta oyuna dahil olunca olay olmuştu."
"ANELKA YENİ BİR BAŞLANGIÇ ARIYORDU, F.BAHÇE'Yİ SEÇTİ"

-Anelka transferinde ilk olarak adınızı duyduk...
"Evet en önemli oyuncum Anelka oldu. Anelka'yı Fenerbahçe'ye teklif ettiğimde 'şaka yapıyorsun, Anelka gelmez' demişlerdi. Şimdi hangi oyuncuyu söylersek söyleyeyim, Türkiye'ye gelebilir düşüncesi var. O zaman öyle değildi, son yıllarda çok şey değişti. Bunun başlangıcı da Anelka olabilir. Şu anda Chelsea'de, geçen sene İngiltere gol kralı ve en verimli çağında Fenerbahçe'ye getirmiştim. Anelka, çok önemli bir transfer oldu."
-Anelka ile nasıl bağlantıya geçtiniz?
"Anelka'nın transferi sırasında lisansımı yeni almıştım. Fenerbahçe'nin forvet aradığını biliyordum, benim yakın arkadaşım Clarence Seedorf'un, Anelka ile Real Madrid'de birlikte oynadıklarını ve yakın arkadaşlar olduklarını biliyordum. Seedorf'a; 'Anelka'nın İngiltere'de mutsuz olduğu ortada, Fenerbahçe'ye gelir mi?' diye sordum. Seedorf aracılığıyla irtibata geçtim, Anelka da; 'neden olmasın, teklife bağlı' dedi. Anelka'nın doğrudan kendisiyle görüştüm. Anelka işlerini bir avukat aracılığıyla yürütüyor, menajeri de yakın bir arkadaşı, profesyonel anlamda menajeri sayılmaz. Anelka, onun tavsiyelerini dinliyordu. Fenerbahçe'ye gelirken, lisanslı menajer olarak da ben vardım, çünkü arkadaşının menajerlik lisansı yoktu."
"ANELKA'NIN EN BAŞTAN BERİ DÜŞÜNCESİ..."
-Anelka'yı nasıl ikna ettiniz? Kolay bir iş olmasa gerek...
"Anelka'yla görüşmeye gittiğimde, mutsuz olduğunu rahat bir şekilde anladım. Anelka, Manchester City'ye hedefleri olan bir kulüp olduğu için gittiğini ama böyle olmadığını söyledi. City daha sonra çöküşe geçti. Anelka yine de İngiltere'de iyi bir sezon geçiriyordu, aşağı-yukarı her sezon 15-16 gol atıyordu. Çok ölü bir durumda değildi yani. Ama yeni bir heyecan ve başlangıç arıyordu. Ve maalesef imajı da zedelenmiş gibiydi, sadece paraya dikkat eden, sorunlu oyuncu imajı vardı. Bundan dolayı da Fenerbahçe'nin tekilfine sıcak baktı. İşin başından beri düşüncesi, 'Fenerbahçe'ye gelirsem, Türkiye'de çok fazla kalmayacağım ve yine çok önemli kulüplere gideceğim' yönündeydi. Fenerbahçe'ye geldikten sonra yeniden milli takıma yükseldi ve daha sonra da geldiği nokta ortada.
Anelka'nın sözleşmesi abartıldığı kadar çok büyük rakamlar değildi. Bugün Carlos'un ve Alex'in aldığı paraların altında kazanıyordu. Çok ekstra bir mukavele değildi."
-Hakkınızda bilgi toplarken, Meksikalı golcü Borgetti ile de adınızın sıkça geçtiğini gördük...
"Borgetti'nin Meksika'dan, Bolton'a transferini yaptım. Bir süre menajerliğini sürdürdüm. O dönem Türkiye'de Beşiktaş'a gelebileceği konuşuldu ama olmadı. Daha sonraki yıllarda Arap ülkesine gitti. Borgetti, Meksika'dan Bolton'a gittiği yıl çok gündemde bir isimdi. Hatta Almanya'da oynanan Konfederasyon Kupası'nda Brezilya'ya inanılmaz goller atmıştı. Tabii olay sadece Türkiye ile iş yapmak değil."

-Yurt dışında gerçekleştirdiğiniz başka transferler var mı?
"Nakamura'nın, Reggina'dan Celtic'e transferini gerçekleştirdim. O da şöyle oldu, Celtic'in hocası Gordon Strachan'ı çok yakından tanıyordum, o da 2005'te Celtic'in başına yeni geçmişti. Gordon Strachan takımına bir 10 numara arıyordu ve Nakamura'yı beğeniyordu. Bir konuşmamız esnasında, Nakamura ile nasıl kontağa geçebiliriz diye sordu. İtalyanlar'a fazla güvenmediğini söyledi. Transfer olaylarında tesadüfler çok oluyor. Ben de Reggina Kulübü'nün Başkanını da çok iyi tanıyordum. Ona, Celtic'in Nakamura'yı çok istediğini söyledim, o da bana bu transferin olabileceğini iletti ve bu şekilde transferi gerçekleştirdik."
"OYUNCULARLA DOĞRUDAN BAĞLANTIYA GEÇMEM EN BÜYÜK AVANTAJIM"
-Bu kadar geniş bir çevreyi nasıl sağladınız? Celtic'in hocasından, Reggina Başkanına kadar farklı ülkelerden önemli isimleri tanımak...
"Uluslararası bir çevre oluşturmak istiyorsanız, yapıyorsunuz. Bir işle ne kadar uğraşıyorsanız, ne kadar arzuluyorsanız o kadar başarıyorsunuz. Mesela Gordon Strachan'ı çok alakasız bir yerden tanıdım. Genç Milli Takımlarla ilgilenirken, antrenmanları çeken İskoçyalı bir gazeteci ile tanıştım. Beş dil konuştuğum için yabancılarla çok rahat iletişim kurabiliyorum, bu da büyük avantaj. Onunla da futbol üzerine sohbetler yapıyorduk ve önemli isimleri tanıdığını söyledi. Onun sayesinde Gordon Strachan ve Gérard Houllier gibi isimlerle tanıştım. Anelka, Bolton'a giderken, Lyon'a da gidebilirdi. Lyon için görüşmelerini Houllier aracılığıyla biz yapıyorduk ama olmadı Bolton oldu. Hiç alakasız yerlerden önemli kişilerle tanıyorsunuz. Arsenal ve Chelsea kulüpleriyle de bağlantılarım çok iyi. Bu açıdan belki Türkiye'de fazla bilinmiyorum ama Inter, Milan ve Juventus gibi kulüpler kendi kulübüm gibidir. Avrupa'da çok önemli kulüplerle, yöneticilerle, teknik adam ve futbolcularla doğrudan bağlantılarım var. Ve bu da transferleri bitirmemde büyük kolaylık sağlıyor.
Transferde iki türlü iş yapabilirsiniz. Türkiye'den bu işi yapıyorsanız, Avrupa'daki menajerler ile konuşursunuz oyuncunuzu anlatırsınız ve oyuncunuzu pazarlarsınız. Bu durumda ipler sizin elinizde olmaz. Ya da kulüplerle doğrudan bağlantınız olur ve işi siz bitirirsiniz, yani benim gibi. Çünkü araya ne kadar çok kişi girerse iş o kadar karışır."
"AZİZ YILDIRIM: TAMAM POULSEN'İ ALALIM"
-Fenerbahçe ile ismi uzun süre birlikte anılan Juventus'un Danimarkalı oyuncusu Paulsen ile ilgili de sizin aracılık yaptığınızı biliyoruz. Pazarlıklar nasıl sürdü ve bu transfer neden gerçekleşmedi?
"Aziz Başkan ile görüştüğümde orta sahaya kimleri alabileceğimizi sordu. Juventus'un Poulsen'i satmayı düşündüğünü biliyordum, ben de başkana bir liste yaptım ve verdim. Poulsen'i söylediğimde, Aziz Başkan 'satıyorlar mı Paulsen'i dedi, tamam o zaman alalım' dedi. Sonra hemen Juventus ile bir randevu ayarladım ve gidip görüştük. Poulsen ilk baştan da gelmeyeceğini söyledi ama Juventus Kulübü biz satmak istiyoruz ve ikna edeceğiz dedi. Biz de bunun üzerine ikinci bir görüşmeye daha gittik, bonservisde anlaştık ve el sıkıştık. Daha sonra Poulsen'i ikna etme olayına girdim, Danimarka'ya da gittim ancak oyuncu bir türlü ikna olmadı. Ben elimden gelen her şeyi yaptım, kulüpler arasında hiç bir problem yoktu, kontratımız bile hazırdı. Poulsen ise Juventus'tan kesinlikle ayrılmak istemediğini, Fenerbahçe ile ilgili hiç bir probleminin olmadığını söyledi. Schalke ve Sevilla ile Fenerbahçe Stadı'nda iki kez maç yaptığını, o stada girdiğimde Fenerbahçe'nin çok büyük bir kulüp olduğunu hissettiğini, İstanbul'un da güzel bir şehir olduğunu bildiğini ama Juventus'ta kendini ispat edemediğini, kendisinin büyük bir futbolcu olduğunu ve Juve'de kendini ispat etmek istediğini söyledi. Yanlış bir karar verdi ve şu an kadro dışı. Kuzeyli insanların bazı şeyleri anlayabilmeleri zaman alıyor.
Juventus ocak ayında Sissokko'yu aldı. Transfer döneminde de Felipe Melo'yu kadrosuna kattı. Zaten iyi bir İtalyan oyuncu olan Claudio Marchisio'da kadroda bulunuyor. Ayrıca Juventus bu sezon oyun sisteminde değişikliğe gidecek. Çift ön liberodan tek ön liberoya geçecekler. Bu kadar oyuncu arasında oynayamayacağını Poulsen'e anlattılar ama oyuncu çok inatçı çıktı. Bence hayatının en büyük hatasını yaptı."
"CRİSTİAN'IN YERİNE MAVUBA VE ZOKORA OLABİLİRDİ"

-Fenerbahçe ön liberoya Cristian'ı aldı. Cristian o listedeki isimlerden biri miydi?
"Hayır, bu transferin benimle bir ilgisi yok."
-Peki listedeki diğer isimler kimlerdi?
"Fransa milli takımının kadrosunda zaman zaman olan Mavuba vardı. Dider Zokora vardı. Daum ve yönetim Cristian'ı tercih etti."
-Beşiktaş'ın İtalyan oyuncusu Ferrari'yi tanıyor muydunuz?
"Ferrari benim 10 yıllık arkadaşım. Beşiktaş yetki verdi ve bu transferi Ali Egesel bitirdi. Ferrari'nin, Türkiye'de bir problemi olduğu zaman beni arar ve sürekli olarak görüşürüz. (Röportaj sırasında da Ferrari'nın sık sık aramaları geldi)"
"BİR ÇOK İTALYAN OYUNCU ARTIK TÜRKİYE'YE SICAK BAKIYOR"
-Ferrari Türkiye'yi nasıl bulmuş?
"Türkiye'nin çok güzel bir yer olduğunu ve beklediğinden daha iyi bulduğunu söylüyor. Bir çok İtalyan oyuncu ile konuştuğunu ve onların da artık Türkiye'ye gelmeye sıcak baktığını söylüyor."
-Ülkemize gelmek isteyen İtalyan oyuncular kimler?
"Ferrari'den sonra İstanbul'a gelmek isteyen oyuncular var, hatta bir kaç tanesi büyük kulüplerde oynayan oyuncular. Son olarak Fiorentina'da oynayan iki tane oyuncunun gelmek istediğini biliyorum. Çünkü İtalya eski konumunda değil. Büyük takımlar hariç, diğer kulüpler ciddi paralar ödeyemiyorlar. Ferrari'nin Genoa'daki konumuyla Beşiktaş'taki konumu kıyaslanmaz bile. Hem kazandığı para hem de statüsü çok farklı, burada yıldız konumunda. Eskiden İtalyan oyuncuların Türkiye'ye gelmek aklından bile geçmezdi ama artık durum çok farklı. Tabii burda iletişim de çok önemli. Ben bu oyuncularla doğrudan konuşabiliyorum ve ülkemizi anlatıyorum. Inter'de çalıştığım dönemlerde bana, Türkçe'yi nerede öğrendiğimi soruyorlardı. Beni İtalyan sanıyorlardı, Türküm dediğim zaman ise çoğu zaman inanmıyorlardı.
"FERRARİ'Yİ G.SARAY'A BEDAVAYA ÖNERMİŞTİM"
-Ferrari'ye daha önce talip olan takımlarımız var mıydı?
"Ferrari'nin Roma'dan sözleşmesi biterken Galatasaray'a sıfır bonservisle önermiştim ama Galatasaray kabul etmedi. O da Genoa'ya gitti."
KİLY GONZALEZ BEŞİKTAŞ, NAKAMURA, TOMASSİ VE SİMİC GALATASARAY
-Var mı böyle önerdiğiniz başka isimler?
"Beşiktaş'a Kily Gonzalez'i önermiştim. Inter'de sözleşmesi bittiği dönemde, Beşiktaş'tan Murat Aksu ile görüştüm ve tamam dediler. Kily Gonzalez'i Türkiye'ye getiriyordum, Kily'de buna razıydı ama eşi bir türlü ikna olmadı. Eşinin arzusuyla Kily Gonzalez de ülkesi Arjantin'e döndü.
Tommasi'yi Roma'da oynarken Galatasaray'a önermiştim. Tommasi'yi almaları için çok ısrar ettim, Hakan Şükür de o dönemde alınması yönünde çok ısrar etti ama Galatasaray işi ağırdan aldı. Daha sonra Galatasaraylı yöneticiler benimle iletişime geçerek Tomassi transferini bitirmemi istediler ancak Tommasi iki gün önce İspanya'nın Levante Kulübü'ne imza atmıştı.
Nakamura, Celtic'e gitmeden önce Galatasaray Hagi'nin teknik direktör olduğu dönemde Nakamura'yı istemişti. Bülent Tulun ile birlikte Milano'ya gittik, Reggina 5 milyon avro bonservis istedi, Galatasaray'a bu rakam fazla geldi. Galatasaray Ilic'i aldı, Nakamura da Celtic'e gitti. Nakamura transfer olduğu ilk yılda İskoçya'da yılın futbolcusu seçilmişti. Böyle çok olaylar yaşadık.
Galatasaray bir dönem Dario Simic'i almak istiyordu. Galatasaray teklif yaptığı zaman Simic beni aradı ve sordu ama bunlar çok fazla bilinmiyor. O dönemde transferi çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleşmedi. Galatasaray oyuncuyu ikna edemedi ama bana danışılsaydı bu transferi büyük olasılıkla bitirirdim."
"ÖMER KARANCI VE MUSTAFA CAN ÖZMEN'E DİKKAT"
-Yurt içi transferlerinde pek isminizi duymuyoruz...
Yasin'in Rize'den Fenerbahçe'ye gelişinde, Fahri Tatan'ın Rize'den Beşiktaş'a, Herve Tum'un da Fransa'dan Bursaspor'a gelişinde rol oynamıştım. Ben daha çok genç oyuncular ile çalışmayı seviyorum. Bir ilişki kurarak, sadece profesyonel anlamda değil, bir aile olarak çalışmak istiyorum. Bir aile içinde de herkes birbirini destekler. Belirli bir seviyeden oyuncuları alarak yükselmelerini görmek bana büyük haz veriyor. Yıllarca yurt dışında kaldığım için Chelsea, Milan, Inter, Juventus ve bir çok dev kulübün scoutlarıyla tanıştım. Onların genç oyunculara nasıl yaklaştığını gördüm ve onlardan çok şey öğrendim. Son olarak Beşiktaş alt yapısında futbol yaşantısını sürdüren ve büyük meziyetlere sahip Ömer Karancı ile anlaştım. Ömer'in yanı sıra Mustafa Can Özmen ile de çalışmaya başladım. Mustafa'yı İsveç'te keşfettim. Orta sahada görev yapıyor ve çok iyi bir kumaşı var. 92 doğumlu olan Mustafa AIK Stockholm takımının alt yapısında. Bu iki oyuncunun ismini yakın zamanda sıkça duyacağımıza eminim."
İŞTE RÖPORTAJIN DEVAMININ SATIRBAŞLARI:
-SEEDORF'A HANGİ TÜRK TAKIMI TEKLİF YAPTI?
-DÜNYA ÜÇÜNCÜLÜĞÜNÜ GETİREN TELEFON KONUŞMASI
-"F.BAHÇE BOROWSKİ'Yİ HİÇ İSTEMEDİ, ASIL HEDEF..."
-"TÜRKİYE'NİN YILDIZI, NASIL AVRUPA'NIN DEVLERİNE GİDEMEZ!"
-"NURİ ŞAHİN, ARSENAL'İN TEKLİFİNİ KABUL ETMEDİ"
-"JUVENTUS ARDA'YI SORDU"
Röportaj: Hilmi SEVER


























