Selim KORAY yazıyor
Fenerbahçe Başakşehir'i 4-1 yendi ve bunu başarırken kadrosunun neredeyse yarısı sakat, hasta veya cezalıydı.
Gerçi Fenerbahçe 11'i kimlerden oluşuyor o da ayrı bir tartışma konusu ama Fenerbahçe'nin epey eksik ve hazırlıksız bir kadroyla çıktığını kabul etmek lazım.
Genel olarak bakarsak maçın mutlak hakimi olmasa bile önemli gol pozisyonlarının hakimi olan takım Başakşehirdi ve Başakşehir golü de çok erken buldu.
Maçın daha 7'ci dakikasında Sinan'ın lüzumsuz ama kurallar dahilindeki şarjına saçma bir faul veren hakem ve sonrasında Fenerbahçe defansının topu arka direğe sektirmesi ve Tisserand'ın geç kalan hamlesiyle Başakşehir 1-0 öne geçti.
Gol sonrası Fenerbahçe güçlü bir reaksiyon gösteremedi hatta Başakşehir önemli goller kaçırmaya devam etti ama Caner'in Thiam'ı hedefleyen uzun pasları ve sol kanattan gelen ortaları da Başakşehir'e zor anlar yaşatıyordu.
Gustavo'nun arka direkte kaçırdığı golün birkaç dakika sonrasında, benzer bir arka direk ortasını Sangare 45+3'cü dakikada Başakşehir filelerine yollayınca maçın rengi değişecek diye düşündük ama ikinci yarı pek de farklı başlamadı. Net pozisyonlara girip kaçıran Başakşehirdi ama 60 dakikada gelen Fenerbahçe kornerinde Tisserand'ın olağanüstü becerisiyle Fenerbahçe 2–1 öne geçti.
Golden 10 dk sonra, dakikalar 70'i gösterirken maç tam anlamıyla çığrından çıktı. Rafael'in kayarak yaptığı ve canlı yayında çok sert gibi gözüken müdaheleye hakemin yanlış bir sarı kartı ve buna Rafael'in aşırı tepki ve itirazı ve sarının kırmızıya dönüşmesi hem hakem hem de Başakşehir için büyük talihsizlik oldu.
Sonrasında Başakşehir'in soğukkanlılığını tamamen yitirmesi, Okan Buruk ve İrfan Can'ın kırmızı kart görmesi, keder şarkıları söylemeye hazırlanan Fenerbahçe taraftarının gecesini aydınlattı.
Türk futbolunun ileriye gidememesinin en büyük sebeplerinden birisi de hakemlerin sürekli tartışılması.
Tüm hakemlerin her zaman iyi niyetli olduklarını söylemek zor, bazen maçın gidişatına göre ayar yapabiliyorlar ama hakemlere güvenmekten başka bir çaremiz de yok.
Gelelim Gustavo'nun pozisyonuna; Nasıl penaltılar net olmalıysa, kırmızı kartlar da net olmalı, Gustavo'nun yaptığı harekete koyu bir kırmızı kart demek zor çünkü topa doğru yapılan ve topla temas içeren bir hamle var.
Bu maçın özeti, net gol pozisyonlarına giren Başakşehir'in 2-1 geriye düştükten sonra hakemin verdiği birkaç yanlış kararla birlikte sinirlerine hakim olamayıp maçı Fenerbahçe'nin kucağına bırakması ve Fenerbahçe'nin tüm eksiklerine rağmen ortaya koyduğu büyük mücadeledir.
Sonuçta, öfkeyle kalkan zararla oturdu ve Şampiyonlar Ligindeki temsilcimiz Başakşehir eli boş dönerken Erol Bulut'da uçurumdan döndü.
Gerçekten çok acayip bir lig seyrediyoruz, ne ev sahibi belli, ne de deplasman, sonunu tahmin etmek çok zor. Fenerbahçe ise yılbaşı piyangosu gibi, kime vuracağı belli değil.
Fenerbahçe Başakşehir'i 4-1 yendi ve bunu başarırken kadrosunun neredeyse yarısı sakat, hasta veya cezalıydı.
Gerçi Fenerbahçe 11'i kimlerden oluşuyor o da ayrı bir tartışma konusu ama Fenerbahçe'nin epey eksik ve hazırlıksız bir kadroyla çıktığını kabul etmek lazım.
Genel olarak bakarsak maçın mutlak hakimi olmasa bile önemli gol pozisyonlarının hakimi olan takım Başakşehirdi ve Başakşehir golü de çok erken buldu.
Maçın daha 7'ci dakikasında Sinan'ın lüzumsuz ama kurallar dahilindeki şarjına saçma bir faul veren hakem ve sonrasında Fenerbahçe defansının topu arka direğe sektirmesi ve Tisserand'ın geç kalan hamlesiyle Başakşehir 1-0 öne geçti.
Gol sonrası Fenerbahçe güçlü bir reaksiyon gösteremedi hatta Başakşehir önemli goller kaçırmaya devam etti ama Caner'in Thiam'ı hedefleyen uzun pasları ve sol kanattan gelen ortaları da Başakşehir'e zor anlar yaşatıyordu.
Gustavo'nun arka direkte kaçırdığı golün birkaç dakika sonrasında, benzer bir arka direk ortasını Sangare 45+3'cü dakikada Başakşehir filelerine yollayınca maçın rengi değişecek diye düşündük ama ikinci yarı pek de farklı başlamadı. Net pozisyonlara girip kaçıran Başakşehirdi ama 60 dakikada gelen Fenerbahçe kornerinde Tisserand'ın olağanüstü becerisiyle Fenerbahçe 2–1 öne geçti.
Golden 10 dk sonra, dakikalar 70'i gösterirken maç tam anlamıyla çığrından çıktı. Rafael'in kayarak yaptığı ve canlı yayında çok sert gibi gözüken müdaheleye hakemin yanlış bir sarı kartı ve buna Rafael'in aşırı tepki ve itirazı ve sarının kırmızıya dönüşmesi hem hakem hem de Başakşehir için büyük talihsizlik oldu.
Sonrasında Başakşehir'in soğukkanlılığını tamamen yitirmesi, Okan Buruk ve İrfan Can'ın kırmızı kart görmesi, keder şarkıları söylemeye hazırlanan Fenerbahçe taraftarının gecesini aydınlattı.
Türk futbolunun ileriye gidememesinin en büyük sebeplerinden birisi de hakemlerin sürekli tartışılması.
Tüm hakemlerin her zaman iyi niyetli olduklarını söylemek zor, bazen maçın gidişatına göre ayar yapabiliyorlar ama hakemlere güvenmekten başka bir çaremiz de yok.
Gelelim Gustavo'nun pozisyonuna; Nasıl penaltılar net olmalıysa, kırmızı kartlar da net olmalı, Gustavo'nun yaptığı harekete koyu bir kırmızı kart demek zor çünkü topa doğru yapılan ve topla temas içeren bir hamle var.
Bu maçın özeti, net gol pozisyonlarına giren Başakşehir'in 2-1 geriye düştükten sonra hakemin verdiği birkaç yanlış kararla birlikte sinirlerine hakim olamayıp maçı Fenerbahçe'nin kucağına bırakması ve Fenerbahçe'nin tüm eksiklerine rağmen ortaya koyduğu büyük mücadeledir.
Sonuçta, öfkeyle kalkan zararla oturdu ve Şampiyonlar Ligindeki temsilcimiz Başakşehir eli boş dönerken Erol Bulut'da uçurumdan döndü.
Gerçekten çok acayip bir lig seyrediyoruz, ne ev sahibi belli, ne de deplasman, sonunu tahmin etmek çok zor. Fenerbahçe ise yılbaşı piyangosu gibi, kime vuracağı belli değil.
