Hayatı filmler anlatır, filmler de hayatı anlatır... Galatasaray'ın şampiyonluğunun ardından 5 filmde sezon başından bu yana yaşadıklarını gördük. Bunu da sizinle paylaşmak istedik. İşte Galatasaray'ın şampiyonluğu ile benzerlik kurulabilecek 5 büyük film...
5
FORD V FERRARI
Hız tutkunlarının ve otomobil severlerin zevkten dört köşe izleyeceği Ford v Ferrari, dünyanın en önemli otomobil yarışlarından biri olarak kabul edilen ve 24 saat süren Le Mans’ın 1966 yılındaki yarışını konu alıyor ve izleyenleri, Ford ve Ferrari’nin ezeli bir rekabet içinde olduğu yıllara götürüyor. Galatasaray sezona, kadro derinliği eleştirileriyle başladı. Ancak akılcı transfer politikası ve yüksek mühendislik (Okan Buruk’un sistemi), Ferrari gibi görülen rakiplerini geride bıraktı. Tıpkı Ford’un Le Mans’ta tüm dünyayı şaşırtması gibi...
4
INCEPTION
Dom Cobb, insanların rüyalarına girerek bilinçaltına fikir yerleştirebilen bir uzmandır. Bir görevi vardır: bu kez bir fikri çalmak değil, bir fikri zihinlere ‘ekmek’. Sezon başında Galatasaray, sadece maç kazanmayı değil, rakiplerinin zihinlerine şampiyonluk fikrini yerleştirmeyi başardı. Her galibiyet, her geri dönüş, rakiplerin bilinçaltına işleyen bir mesajdı: "Bu sezon Galatasaray’ı kimse durduramaz." Okan Buruk’un planı ise tıpkı Inception’daki gibi karmaşıktı, çok katmanlıydı. Ve finalde fikir başarıyla yerleştirildi: şampiyon, Galatasaray’dı.
3
WHIPLASH
Genç baterist Andrew, mükemmeliyetçi ve acımasız müzik öğretmeni Fletcher ile hayalinin peşinden giderken, fiziksel ve zihinsel sınırlarını zorlar. Ama sonunda bir sahne gelir, o an her şeyin karşılığı alınır. Okan Buruk’un öğrencileri, sezon boyunca zaman zaman baskı altında ezildi, rotasyonda kayboldu, eleştirilerle boğuldu. Ama tıpkı Whiplash’teki gibi, bu baskı onları ezmedi; daha iyiye itti. Her maç sonrası gelen geri bildirimler, sert uyarılar ve zorlayıcı atmosfer, finale ulaşan mükemmel bir senfoniyi doğurdu. Son haftalarda Galatasaray, tam anlamıyla "ritmini" buldu ve şampiyonluk senfonisini kusursuz çaldı.
2
CREED
Efsanevi boksör Apollo Creed’in oğlu Adonis, babasının mirasını yaşatmak ve kendi kimliğini ispatlamak için ringe çıkar. Rocky Balboa’dan aldığı destekle hem geçmişiyle hesaplaşır hem de geleceğe damga vurur. Galatasaray, köklü bir kulüp. Ama her sezon, yeniden kendini ispatlaması gerekiyor. Tıpkı Adonis Creed gibi... Bu sezon birçok kişi Okan Buruk’un yeterliliğini, takımın kalitesini sorguladı. Ama genç teknik adam, "bu koltuğun hakkı bende" diyerek ringe çıktı. Taktiksel zekası, sakinliği ve inadıyla herkesi susturdu. Ve tıpkı Creed gibi, yalnızca soyadının değil, mücadelesinin ona bu başarıyı getirdiğini ispatladı.
1
THE SOCIAL NETWORK
David Fincher’ın yönettiği The Social Network, Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in yükselişini anlatır. Harvard Üniversitesi’nde yalnız bir öğrenciyken, devrim niteliğinde bir fikir geliştirir. Zekâsı ve stratejik aklıyla bir dijital imparatorluk kurar. Ancak başarıya giden yolda dostluklar, güven ve yalnızlıkla sınanır. Rakipleriyle savaşırken bir yandan da kendi iç dünyasıyla hesaplaşır. Sezon başında herkes başka şeyler konuşuyordu. Transferler eksikti, rakipler daha çok ön plandaydı. Ancak perde arkasında büyük bir sistem kuruluyordu. Okan Buruk liderliğinde, tıpkı Zuckerberg’in satır satır kod yazması gibi, Galatasaray sahaya bir algoritma koydu: Kazanmaya odaklı, organize, akıllı bir futbol düzeni. Her maç, bir satırlık kod gibiydi. Rakipler bu sistemi çözemedikçe geride kaldı. Taktikler güncellendi, oyuncuların rolleri optimize edildi. Sonunda herkes kodun nasıl yazıldığını değil, sonucun ne kadar etkileyici olduğunu konuştu: Şampiyon, Galatasaray’dı.