Beşiktaş'ın eski teknik direktörü Ole Gunnar Solskjaer, siyah-beyazlılardaki dönemiyle ilgili itiraflarda bulundu. İşte o sözler...
"Beşiktaş teklif yapınca biraz araştırma yaptım. Kulübün tarihini biliyordum. Onlarla daha önce 2 kez konuşmuştum. Kabul etmeden önce 1 sene, sonra 6 ay önce konuşmuştum. Başka bir başkan vardı. O başkan da sonra gitti. Sonra şimdiki başkan teklif yaptı. Bir süredir futbolun dışındaydım. Çok büyük bir kulüp teklif yapmıştı. Kendi kendime 'kabul et, git ve tadını çıkar' dedim. Ben yaptığım işte iyiydim, elimden geleni yaptım. İlk sezonumuzda önemli bir form grafiği yakalamıştık ve neredeyse elemede oynamadan, direkt Avrupa'ya gitme hakkı kazanacaktık."
"Beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra UEFA Şampiyonlar Ligi için çalıştım. Teknik gözlemci olarak görev yaptım."
"Bazı müsabakalarla ilgili yazılı raporlar hazırladım. Bazı müsabakalarda ise 'Maçın Adamı Ödülü'nün sahibini belirledim. Örneğin, Arsenal - Atletico Madrid maçı için video analizler hazırladım, bazı raporlar yazdım, taktikler, geçişler vs. eğitim videoları için hazırlıklar yaptım. Bu görev eğlenceli. Bedava maç biletleri, bedava uçuşlar..."
Gary Neville'ın bugünlerde forvetler bitiricilik antrenmanlarını nasıl yapıyor, daha mı bilimsel sorusu üzerine...
"Türkiye'deyken, Beşiktaş'taki oyunculara 'Haydi, biraz ekstra bitiricilik idmanı yapalım.' derdim. Genç oyuncular hemen yapardı. Tecrübeli oyunculara, antrenmandan sonra bunu dediğinde...
Bugünlerde futbolcular çok fazla maça çıkıyor. Antrenman sonrası ekstra şut idmanı, bitiricilik idmanı yaptırmak zor olabiliyor. Ancak en iyilere bakıyorsunuz, Erling Haaland mesela, ekstra idmanlarını yoğun maç temposuna rağmen hiç aksatmaz. O ekstralar, onun için rutin haline geldi. Benim oyuncumken istisnasız her gün kafa vuruşu ve şut antrenmanı yapardı, her gün hiç aksatmadan. Bu iki antrenmanı bitirince 15-20 penaltı vuruşu çalışırdı. O zamanlar 17-18 yaşındaydı. "
"Türkiye günleri 'roller coaster' gibiydi. Kesinlikle fantastikti, harikaydı. Hem iyi hem kötü günlerde taraftarlar çok tutkuluydu. İstanbul'da yaşamak, Türkler ile bir arada olmak kesinlikle fantastikti.
Ben Beşiktaş'a istikrar getirecek doğru kişi olduğumu düşünmüyorum ya da öyle olmasını umuyordum ama olmadı. Olmadı..."
Roy Keane'in 'Türkiye'de teknik direktörler ortalama 6-7 ay görevde kalıyor diye bir haber okudum.' sözleri üzerine...
"Benden önceki 6-7 teknik direktörden daha uzun kaldım diyebilirim. Beşiktaş, muhteşem bir kulüp. İnsanlar muhteşem. Kesinlikle her şeyi çok sevdim Beşiktaş'ta. Stadyumdaki atmosfer inanılmaz, çılgınca. Galatasaray ve Fenerbahçe'yi evimizde yendik, inanamazsınız atmosfere. O anlarda en iyisi oluyorsunuz. Ancak mesela Avrupa'da bir maç kaybettik. Eleme turuydu. İlk lig maçını kazanmıştık. Sonra Konferans Ligi'nde o eleme turunu maçını kaybettik ve gittik."
"Konferans Ligi eleme maçını kaybettikten sonra gönderileceğimi düşünmüyordum. Maçtan önce, maç günü başkanla bir yemek yemiştik. Bir gece önce Manchester United, kupa maçında Grimsby'e kaybetmişti. Bu tür şeyler futbolda oluyor yani. Bu konu açıldı yemekte. Biz de İsviçre takımıyla oynuyorduk. Tahtaya vurdular ve 'İnşallah bizim başımıza gelmez' dediler. Yemekten 6-7 saat sonra ise ofisinde konuştuk, üzgündük, sarıldık ve birbirimize 'görüşürüz' dedik."
"Basın toplantısındaydım. Bitirir bitirmez 'Başkan seni görmek istiyor' dediler. İki ihtimal vardı. Birincisi gönderilmekti. İkinci ise milli araya gidiyorduk, yurt dışında bir yerlere gidecektik ama... Muhtemelen görevimden alınacağım dedim kendi kendime."
Roy Keane'in 'Biri seni görevden alıyorsa nasıl sarılabiliyor' sözleri üzerine...
"Çünkü bu kişisel bir karar değildi. Tüm yönetim oradaydı. Hepsiyle hala çok iyi ilişkilerim var. Sonuçlar iyi değildi ve konunun kişisel olarak benle bir alakası yoktu. Futbolda işler böyle yürür."
Gary Neville'ın 'Bu kararın haksız olduğunu düşündün mü?' sorusu üzerine...
"Benim duygularım önemli değil ki. Bunu yapmak istediler, ben de tamam dedim. Problem yok."
"Ben Beşiktaş'taki görevi aldığımda, kulübün başarısı için onurumu ve gururumu ortaya koydum. Kendim için değil kulüp için çalıştım. Kendim için çalışmak bana göre değil. Öyle olmasa mutlulukla köşeme çekilir, emekli hayatın tadını çıkarır, TV'lerde yorum yapardım rahatlıkla. Bu rahat bir hayat olurdu. Sana güvendilerse yardım etmek için elinden geleni yapmalısın. Benim düşünce tarzım bu."
"Beşiktaş'tan önce de birçok kulüp teklif yapmıştı ama doğru teklifler olduğuna dair içimde bir his yoktu. Nasıl derler, güzel bir mücadele ortada yok gibi görünüyordu. Ben geldiğimde kulüpte durum çok kötüydü. İnsanlara, çalışanlara kendilerine güven aşılamaya çalıştım. Sonuçları alıcna her şey kolaydı ama Beşiktaş'ı gerçekten çok sevdim."
"Beşiktaş ile 1.5 saatlik bir görüşme yaptım ve sonrasında bana teklif yaptılar. Norveç'teki evime gittim düşünmek için, 'neden olmasın' dedim. Beşiktaş'ın teklifini kabul ettiğim için hiçbir zaman, küçük bir parça bile olsa pişmanlık duymadım. Muhteşem bir deneyimdi."
"Glasgow Rangers ile görüşmedim. Bu haberler doğru değildi. Kişisel olarak ben konuşmadım. Benim menajerim onları aramış ya da onlar benim menajerimi aramış olabilir. Ben tekrar yeni bir göreve hazırım. Ancak, çaresizce yeni bir iş arıyor değilim. İngiltere'de yaşıyor olmaktan dolayı mutluyum. (Championship'i düşünür müsün?) Düşünürüm, ben bir futbol adamıyım. Orta ve üst sıralardaki bir takımı kabul edebilirim. Ben her zaman favori olmayan takımlarla bir şeyler başarmayı severim."
"Ben pilleri yeniden doldurmaya ihtiyaç duyarım. Şimdi sıradaki işe hazırım. Ben, Erik ten Hag ve Jose Mourinho 3 gün içinde görevden alındık. Jose, 1 hafta içinde Benfica'ya gitti. Jose de o enerji var, hemen gitti yeni kulüp aldı. O daha farklı."