Transfer pazarındaki fiyatlar insanları hayrete düşürürken, herkes "Bu paralar nasıl ödeniyor?", "Kulüpler nasıl oluyor da bu kadar çok bonservis ödemeyi garanti edebiliyor?" sorularını soruyor.
İnsanlar bugünlerde futbol izlemiyor olabilir ama multi-milyarlık endüstrinin saçtığı paralardan herkes bir şekilde haberdar oluyor. Futbolcu ücretlerinin ve bonservislerinin nasıl olup da yıldan yıla arttığını inceleyelim.
Futbol, ilk oynandığı günden bu yana herkesin kalbinde yer etmeye başladı. Karmaşa ve basitlik, zarafet ve güzellikle birleşti. Oyunun olabildiğince basit kurallarının olmasıyla ülkeden ülkeye yayıldı. Futbolun dinbamikleri ve popülerliği arttıkça daha fazla para içermeye başladı.
1950'lerde Alfredo Di Stefano dönemin en büyük futbolcusuyken sokakta, tüm dünya çapında bir üne sahip değildi. 1970'lerin en büyüğü kabul edilen Johan Cruyff'ü ise artık on milyonlar tanıyordu. Zira, futbol maçları televizyonda yayınlanmaya başlamıştı. Televizyon yayınlarıyla birlikte büyük futbolcuların ünleri ülkeden ülkeye yayıldı. Artık, oyuncular daha fazla para etmeye ve daha fazla para kazanmaya başlamıştı. O günden bu yana rakamlar ve araçlar sürekli arttı ama temel prensipler hiç değişmedi.
İnternetin günlük hayatta daha fazla yer etmesiyle birlikte artık büyük kulüpler, dünya çapında dev holdinglere dönüştü. Singapur'dan Haiti'ye, Afrika'nın çöllerinden İskandinavya'nın buzullarına kadar tarafrtarları olmaya başladı. Kulüplerin formaları neredeyse dünyanın tamamına satılmaya başladı.
Artık çok küçük çocuklar bile ünlü futbolcuların yüzlerini, forma numalarını, kulüplerin amblemlerini tanımaya başladı. Dolayısıyla, bu kulüplerin en iyi futbolcuları da sadece yeşil çimde top tekmeyelen insanlar değil, birer pazarlama yüzü haline geldiler. Futbol, sadece bir spor olmaktan böyle çıktı.
Fiyatların artmasındaki en önemli nokta ise enflasyon oldu elbette. Futboldan kazanılan para arttıkça, futbola harcanan para da doğal olarak arttı. Zidane için 2001 yazında harcanan 75 milyon euro, her şeyin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Transferdeki çılgın rakamlar, Paul Pogba'nın 105 milyon euro ile transfer edilmesine vardı. Artık, 18 yaşındaki Mbappe'den 180, Neymar'dan 222 milyon euro olarak bahsediliyor.
Fakat, 2001 yazında Zidane için ödenen 75 milyon euro, tüm bu ödenen ve konuşulan bonservis rakamlarından daha fazlaydı. O günnlerde 1 ons altın (28.3 gram) 300 euro civarındaydı. Bugün 1 ons altın 1000 euro civarında geziniyor. Bugünün altın rakamlarını, 2001 yazına uyarlarsak Zidane için ödenen bonservis ücreti tam olarak 247.5 milyon euro yapıyor. Yani, PSG'nin Neymar için ödemeye razı olduğu rakamdan bile fazla...
Para her saniye, nominal açıdan daha değerli hale geliyor ama reel açıdan paranın değeri de düşüyor. Merkez Bankaları para basıyor, piyasada daha fazla para dolaşmaya başlıyor. Yani, transfer piyasasındaki rakamlar her geçen gün daha da çılgınlaşmaya devam ediyor. Fakat, bu çılgınlık şimdi değil 2001'de Real Madrid Başkanı Florentino Perez, Zidane için o parayı ödeyeceğini taahhüt etmesiyle başladı.
