Arama Logo

Gianluigi Buffon'dan mektup




12
Juventus ve İtalya'nın efsane kalecisi Gianluigi Buffon, 17 yaşındaki haline mektup yazdı. İşte Buffon'un The Players Tribune'de yazdığı o mektup...
11
"Sevgili 17 yaşındaki Guianluigi,

Bu mektubu sana 41 yaşında tecrübeli, bir çok şeye sahip ve çok fazla hata yapmış yaşlı bir adam yazıyor. Senin için bazı iyi ve kötü haberlerim var. Gerçek şu ki, burada senin ruhunla konuşmak için bulunuyorum. 
Evet, senin ruhun. İnan ya da inanma ama bir ruha sahipsin. Kötü haberle başlayalım, 17 yaşındasın. Gerçek bir futbolcu olma yolundasın. Tıpkı rüyalarında olduğu gibi. Her şeyi bildiğini düşünüyorsun ama gerçek şu ki dostum, hiçbir şey bilmiyorsun."
10
"Birkaç gün içerisinde Parma ile Serie A'da ilk maçına çıkma şansına sahip olacaksın. Yeterince korkmuyorsun. Şu an sıcak sütünü içmiş ve yatağında yatıyor olmalısın. Ama sen ne yapıyorsun? Yakın arkadaşlarınla Primavera'ya gece kulübüne gitmektesin. Sadece bir bira içeceksin değil mi? Ama sonra biraz abartıyorsun. Film karakterini oynuyorsun. Güçlü adam. Yakında gece kulübünün dışarısında polis ile tartışıyor olacaksın. Sadece eve git ve yat. Lütfen, sana yalvarıyorum. Polis'e sinirlenme. Polisler bunu hoş karşılamayacaklardır. Kulüp bunu hoş bulmayaca. Çalıştığın her şeyi riske atıyorsun. Bu kendini sebepsiz yere içerisine soktuğun bir kaos. Ortada hiçbir sebep yokken. İçinde seni hata yapmaya iten bir ateş var. Böyle yaparak takım arkadaşlarına güçlü olduğunu göstermeye çalışıyorsun ama bu aslında sadece senin taktığın bir maske.
Sadece birkaç gün içerisinde çok çekici ama bir o kadar da tehlikeli 3 şey ile ödüllendirileceksin. Para, şöhret ve hayallerinin işiyle.."
9
"Şimdi kesinlikle düşünüyorsun, bu konuda tehlikeli ne olabilir? Bu bir paradoks. Bir yandan bir kalecininin güvenine ihtiyacın olduğu doğru. Korkusuz olman gerekiyor. Teknik direktörüne dünyanın en teknik  kalecisi ile en korkusuz kalecisi arasında bir seçim sunma şansın olsaydı emin ol korkusuz olanı tercih ederdi. Öte yandan, korkusuz bir kişi düşüncelerini çabucak unutabilir. Hayatınızı nihilistik bir şekilde yaşıyorsanız ve yalnızca futbol hakkında düşünmeye başlarsanız, ruhunuz solmaya başlayacaktır. Sonunda, depresyona girecek ve yatağından dahi ayrılmak istemeyen biri haline geleceksin. İstersen gülebilirsin ama bu sana olacak. Bu bir erkeğin hayatta sahip olmak isteyeceği her şeye sahip olduğu bir dönemde gerçekleşecek. 26 yaşında olacaksın. Juventus ve İtalyan milli takımının kalecisi olacaksın. Para ve saygı duyulan birisin. İnsanlar seni Supermen diye çağıracaklar."
8
"Ama sen süper kahraman değilsin. Sen sadece diğerleri gibi sıradan bir adamsın. Ve gerçek şu ki, yaşadığın baskı seni bir robota çevirecek. Rutininiz hapishane olabilir. Eğitime gidiyorsun. Eve geliyorsun ve televizyon izliyorsun. Sonra uyuyorsun. Ertesi gün yine bunu tekrar ediyorsun. Sen kazanıyorsun, sen kaybediyorsun. Bu tekrar ve tekrar edip duruyor. Bir sabah, antrenmana gitmek için yataktan kalktığında bacakların kontrolsüz bir şekilde titremeye başlayacak. Kendini güçsüz hissedeceksin ve araba kullanamayacak halde olacaksın. Başlangıçta yalnızca bunun bir virüs ya da halsizlik olduğunu sanacaksın fakat işler daha da kötüleşecek. Yapmak istediğin tek şey uyumak olacak. Antrenmanda yaptığın her kurtarış için titanikten kurtulmak istercesine efor sarfedeceksin. 7 ay boyunca, hayattan keyif almakta zorlanacaksın. Şu anda duraklamalıyız. Çünkü şu an bunu 17 yaşında okurken ne düşündüğünü biliyorum."
7
"Bu nasıl mümkün olabilir" dediğine eminim. Ben mutlu bir insanım. Ben doğuştan liderim. Eğer Juventus'un kalecisi olursam, milyonlar kazanacağım, sonra mutlu olmalıyım. Depresyonda olmam imkansız. Sana önemli bir soru soracağım. Neden futbolu hayatının merkezine koydun Gigi? Hatırlıyor musun? Ve lütfen buna cevap olarak Thomas N'Kono deme. Bundan daha derine gitmelisin. Her detayı hatırlaman gerekiyor. Yalnızca 12 yaşındaydın. 1990 Dünya Kupası İtalya'daydı. İlk maç Arjantin ve Kamerun arasında San Siro'da oynanmıştı. Gözlerini kapa ve düşün, bu maç sırasında neredeydin? Neden arkadaşların orada değildi? Hatırlayamıyorsun. Anneannen mutfaktaydı ve yemek hazırlıyordu. Ve o gün çok sıcaktı. Tüm camlar kapalıydı. Televizyondan gelen sarı ışık harici her yer karanlıktı. Ne görüyorsun?"
6
"Gördüğün garip bir isim var, Kamerun. Kamerun'un ne olduğunu bilmiyorsun. Böyle bir yer olduğuna dair en ufak fikrin dahi yok. Arjantin'i ve Maradona'yı biliyorsun. Güneşin altında geçirdiğin sıcak bir yaz. Ama kaleci buna rağmen uzun kollu ve uzun şort giyiyor. Hareket ediyor, dik duruyor. Muhteşem bir bıyığı var. Kalbini kazanıyor ve bunun bir açıklaması yok. Bugüne kadar gördüğün en karizmatik insan. Spiker ona Thomas N'Kono diyor. Sonra, büyü.."
5
"Arjantin korner kullanıyor. Thomas topu tribünlere doğru yumrukluyor. O an hayatının geri kalanında ne yapmak istediğini öğreniyorsun. Yalnızca bir kaleci olmak istemiyorsun. Bu tür bir kaleci olmak istiyorsun. Vahşi, cesur ve özgür olmak istiyorsun. dakika sonra bu maçı izlerken, olacağın kişi oluyorsun. Kaderin yazılmış oluyor. Televizyonun sesi kapalıyken televizyonun arkasına çömeliyorsun. Ne olduğunu görmek için arada bir bakıyor sonra yerine dönüyorsun. Sonunda bir bakıyorsun ki Kamerunlu oyuncular kutlama yapıyor. Birden sokağa koşuyorsun. Etrafındaki diğer çocuklarda öyle yapıyor ve diyolar ki: "Kamerun'u gördün mü? Kamerun'u gördün mü?"
4
"O gün içinde bir ateş doğuyor. Kamerun var olan bir yer haline geliyor. Dünyaya Buffon'un var olduğunu göstereceksin. İşte bu yüzden futbolcu oldun. Para ya da şöhret için değil. Thomas N'Kono'nun tarzı yüzünden. Onun ruhu yüzünden. Bunu hatırlaman gerekir, para ya da şöhret amaç değildir. Ruhunuzla ilgilenmiyorsanız, futbol dışındaki şeylerden ilham almıyorsanız, kötüleşeceksiniz. Size bir tavsiye verebilirim, hala gençken dünya hakkında daha çok şey merak edin. Kendinizi kurtaracakınız. Özellikle ailenizi, gönlünüzü. Kaleci olmak cesur olmak demektir. Bu doğrudur. Ama cesur olmak, cahil olmak değildir Gigi. Bu mektubun önemli kısmına geldik. Belirli bir gün o müzede yürümek zorundasın. Bu hayatının en önemli kararı olacak."
3
"Eğer o müzeye girersen Chagall tarafından çizilmiş bir sürü tablo göreceksin. Çoğu sana bir anlam ifade etmeyecek. Bazı iyi, bazıları ilginç, bazıları anlamsız. Ama sonra seni derinden etkileyen bir tablo göreceksin. Adı "Yürüyüş".. Bu neredeyse çocuksu bir görüntü. Bir erkek ve bir kadın parkta piknik yapıyorlar. ama her şey büyülü. Kadın melek gibi gökyüzüne uçuyor ve adam yerde elini tutarak gülümsüyor. Bir çocuğun hayali gibi. Bu görüntü sana başka bir dünyadan mesaj iletecek.  Sana bir çocukluk hisse verecek. Sade bir mutluluk. Thomas N'Kono'nun topa 30 metre vurduğu hissi gibi. Büyükannenizin sizi mutfağa çağırdığı hissi. Karanlıkta televizyonun arkasında durduğun ve dua ettiğin anda ki hissi. Yaşlandıkça bu duyguları kolayca unutabilirsin. Ertesi gün müzeye geri dönmelisin.Bilet gişesindeki kadın sana komik bir şekilde bakacak ve "Dün burada değil miydin?" diyecek."
2
"Önemli değil. İçeri geri dön. Sanat senin için en iyi tedavi olacak. Chagall'ın tablosunu görünce kanatlanmış gibi hissedeceksin.. Burada büyük bir ironi var. Bazen hayatın bizim için yazılmış olduğunu düşünüyorum. Bir sürü açıklanamaz güzel şey ve başımıza gelenlerin bağlantılı olmaları.. Bu da onlardan biriydi. Çünkü Parma için genç bir oyuncu olduğunuzda cehaleten sizi kötü duruma düşerecek bir şey yapacaksınız. Büyük bir maçtan önce takım arkadaşlarınıza, taraftarlara ve diğerlerine lider olduğunuzu göstermek için bir jest yapmaya kalkacaksın. Bir zamanlar lisedeyken gömleğinin üzerine "korkaklara ölüm" yazacaksın. Bunun sadece bir motivasyon çığlığı olduğunu düşünüyorsun. Bunun çok sayıdaki faşistin sloganı olduğunu bilmiyorsun. Bu ailenin çok acı çekmesine sebep olacak hatalardan biri. Fakat hatalar önemlidir, kişiye insan olduğunu hatırlatır. Sana tekrar tekrar hiçbir şey bilmediğini hatırlatacaklar dostum. Bu iyidir. Çünkü futbol gözünü boyamak ve mükemmel olduğunu hissettirecek, gözünü boyayacaktır."
1
"4 yaşındaydın, kar yağmıştı. Daha önce hiç kar görmemiştin. Uyandın ve pencereden dışarı baktın ve bir rüya gördün. Bütün ülke bembeyazdı. Pijamalarınla dışarı çıktın ve karın ne olduğunu anlamadın. Karı görünce hiç tereddüt etmedin ve geri adım atmak yerine içerisine atladın.  Büyükannen bağırıyordu: "Gianluigi!! Hayır!!". Sırıksıklam olmuştun ama sırıtıyordun. Bir hafta boyunca ateşlendin. Ama umrunda değildi. Tam olarak karın içerisine atlamıştın. Bu sensin. Sen Buffon'sun. Var olduğunu dünyaya göstereceksin!"