Antalyaspor Teknik Direktörü Ersun Yanal, Süper Lig'in 28. haftasında 4 Mart Perşembe günü deplasmanda Fenerbahçe ile yapacakları maçta kendilerine güvendiklerini ve şampiyonluk yarışındaki takımlarla oynadıkları maçların sonuçlarının ortada olduğunu söyledi. Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra ilk özel röportajını AA'ya veren Ersun Yanal, Süper Lig'de bu hafta sarı-lacivertli ekiple yapacakları karşılaşmayı ve Fenerbahçe'nin başındaki dönemini değerlendirirken, hakkında yapılan eleştirilere de yanıt verdi. Yanal, Antalyaspor ile Avrupa kupalarında mücadele etmek istediğini de açıkladı.
Deneyimli teknik adam, Fenerbahçe karşılaşmasına hazır olduklarını belirterek, "Her maç aynı, her maçın senaryosu farklı. Her maçın kendine göre bir senaryosu var. O gün maçta kim oynayacak, kim oynamayacak? Cezalı veya sakat oyuncu var mı? Bilmiyorum. Fenerbahçe için de aynı şey geçerli. Onların gideceği yer de belli. Rakibimizin nasıl oynayacağı da belli. Hiçbir sonuç sürpriz değil" dedi
Ersun Yanal, "Fenerbahçe'deki son döneminizde kendinizi rahat hissettiniz mi? Üzüntüleriniz ya da pişmanlıklarınız var mıydı?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Şampiyon olduğumuz bir takım. Şampiyon olduğum bir takım. Bunu yaparken çok önemli sonuç aldığımız bir takım. Elbette ki büyük bir camia. Bence Fenerbahçe, Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütü. Kendi dinamikleri, kendi özel zorlukları ve kolaylıkları olan bir yer. Orası farklı bir kulvar, farklı kulvarda çalıştığın birçok iş arkadaşın var, camia çok büyük, beklentiler çok fazla" dedi
Ersun Yanal, savunma futbolu oynattığı ve oyunu kilitlediği yönündeki eleştirilerle ilgili şöyle konuştu:
"Evet çünkü hücum oynayabilmek için çok daha farklı organizasyonlara, çok daha farklı oyuncu profillerine ihtiyaç var. Oyuncuların karakterlerine ve özelliklerine göre bir oyun planlarsınız. Hücumu tamamen kendi yarı sahasından rakip yarı sahaya iten, orada oynayan... Rakibe savunma yaptıran bir takım olmak için farklı özelliklerde oyunculara sahip olmalısınız. Bunlar yoksa ne yapacaksınız? Oyunu kaybetmemek için değil, kazanmak için bir takım organizasyonlar yapmak zorundasınız. Bugün doğru izlediğimizde aslında biz iyi savunma yapıyoruz ama iyi de hücum yapıyoruz. Hatta yaptığımız hücumların birçoğundan da beceriksiz olarak geri dönüyoruz. Bu beceriyi geliştirdiğimizde çok daha farklı bir takım olacağız. Dolayısıyla eleştirilere saygı duyuyorum ama biz kazanmak için daha iyi savunma yapmalıyız."
Deneyimli teknik adam, "Sizin için yapılan eleştirilerden biri de şuydu; 'Ersun Yanal, Manisaspor'da çok modern bir teknik adamdı, yeni teknolojiyi kullandı, derinlemesine analizler yaptı. Ama daha sonra kendini fazla geliştirmedi, geride kaldı.' Bu eleştirilere yanıtınız nedir?" sorusu üzerine şunları kaydetti:
"Eleştirileri yapanlar geride kalmış. O zaman iyi incelememişler, iyi izlememişler. Ciddi bir ekiple çalışıyoruz. Ekibimizde profesör, yüksek lisans ve doktora yapan var. Her zaman kendini geliştiren bir ekip. Vestel Manisaspor'dan sonra bu ekip Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Genel Direktörlüğü'nde çalıştı. Futbol Genel Direktörlüğü'nde hem eğitim dairesinde hem de futbol gelişim direktörlüğü içindeki konuları yöneten bir ekip oldu. Bu ekip daha sonra Eskişehirspor'a gitti, çok başarılı bir dönem geçirdi. O zaman play-off'lar vardı ve play-off'lara kaldı. Uzun süre sonra ilk defa Eskişehirspor'u Avrupa kupalarına taşıdı. Önemli oyuncular çıkardı, Alper, Tarık, Veysel, Erkan transfer yaparak önemli bir gelir elde edildi. Sonra Fenerbahçe'ye gittik. Bir yıldan biraz fazla orada çalıştık ve Türkiye'de en erken şampiyon olan takım olduk. Ardından iki kez Trabzon ve tekrar Fenerbahçe yaptık.
Ersun Yanal, bu eleştirilerin sebebini ise "Bugüne kadar bu eleştirilerin en büyük sebebinin iletişim olduğunu düşünüyorum. İletişim konusunda sanıyorum çok geride kaldık. Bilim konusunda değil ama iletişim konusunda geri kaldığımızı düşünüyorum. Bu bir özeleştiri ama bundan sonra iletişim konusunda da çok geride kalmayacağımızı düşünüyorum. Bu konuda bir adım atacağız. Daha iyi anlaşılır bir hale geleceğimizden, çok kısa bir zaman içerisinde daha iyi anlaşacağımızdan eminim." sözleriyle açıkladı.
Transfer yasağı nedeniyle ara transfer döneminde transfer yapamayan tek takım olduklarını hatırlatan Yanal, "Bu ülkede 152 ya da 156 transfer yapıldı, Avrupa'daki ortalama 24 ya da 26. İtalya'da 54 transfer yapıldı, rakamlar çok acı. Biz bu sene aynen şunu söylüyoruz 'Tüh tüh tüh bu sene çok transfer yapılmadı. Bu transfer dönemi çok kötü geçti, kulüplerin durumu iyi değil.' Arkadaşlar 150'den fazla transfer yapıyoruz devre arasında. Bu ne yapılanmayı, ne kulüplerin organizasyonunu ne de kulüplerin vizyonunu bize anlatır. Bu doğru bir şey değil. Antalyaspor özelinde, aslında isteseler çok rahat açabilecekleri bir transfer dönemi vardı. Transfer yapamamamız bence çok da iyi oldu. Zaten oynatabileceğimiz ya da takımımıza gelip oyuncularımızdan çok daha iyi olabilecek bir oyuncu yoktu." ifadelerini kullandı.
Transfer yapamamanın yanı sıra takımdan oyuncu da gönderdiklerinin altını çizen Antalyaspor Teknik Direktörü, "Gerekiyorsa yine yollardık. Bu takımda duruşu olan, karakterli ve bu duruşu performansıyla destekleyen oyuncular var. Genç oyuncuların oynamasına olanak sağladıkları iyi bir duruş var. Kazandık ve kazanmaya da devam edeceğiz. Başka oyuncular da gelecek. Bugün Antalyaspor'a baktığınızda kupada yarı finale ve final maçına çıkacak bir takım ve bana göre ligde en az 5-6 puan eksik toplayan, 37-39 bandına çıkacak bir sırada olması gerek. 3-5 puanlık farkla doğru bir yerde duruyoruz, durmaya da devam edeceğiz. Rakibimiz kim olursa olsun bizi yenmek çok zor. Bizi yenmek için iştahlanacak çok takım var, bu da çok güzel bir şey. Bu oluşturduğumuz yapıyı Türk futbolunun geldiği noktayla kıyasladığımızda ben oldukça mutluyum. Öncelikle oyunculara bu konuda teşekkür etmek istiyorum." şeklinde konuştu.
Ersun Yanal, Avrupa hedefine ne kadar yakın oldukları yönündeki bir soruyu, "Bu sene elimizde. Şu anda önümüzde duran nesnel bir şey. Avrupa'da oynamalıyım, diyen iskeletimizden önemli oyuncular var. Onlar da bizi heyecanlandırıyor. Olmayabilir de ama önümüzdeki sezondan itibaren bu takım her sezon Avrupa'da olmalı. Antalya markası Avrupa'yla anılmalı ama bunu kendi üreterek yapabilmeli. Biz buna çok yaklaştık. Umarım Türkiye'de futbolun geldiği bu noktada doğru hamleler, doğru kurumsal yönetimlerle artık bu gibi takımların Avrupa'da yer alabileceği ortamları oluşturabiliriz. Umarım biz de bunu başaran insanlar oluruz. Benim en büyük hedeflerimden birisi de bu." şeklinde yanıtladı.
Yanal, Avrupa kupalarında yer almanın kendisi için ne anlam ifade ettiğini ise şu sözlerle açıkladı:
"Çok heyecanlandırıcı bir şey, ben de heyecanlanıyorum. Türkiye'deki başarı kriterlerini Avrupa'daki başarı kriterleriyle kıyaslamak da sıkıntılı. Neden? Başarı şampiyonluk mu sizce? Bazen başarı bir oyuncu çıkarmak, bazen başarı altyapıdan oyuncu oynatmak, bazen başarı o takımı orta sıralarda tutup para harcatmamak, bazen başarı genç oyuncularıyla beraber belirli sıralamaları zorlamak. Başarının kriterlerini doğru tespit etmek gerekiyor. Herkes kendi seviyesine göre başarı tespit edecek. Evet bugün bazı takımlarımız şampiyon olamazsa başarılı değil. Ama bazı takımlarımız şampiyonluğun ötesinde ürettikleri istihdam konusunda çok başarılı. Bazı takımlarımız da yönetsel olarak açık vermiyorlar, standartları var, bence başarılılar. Orada satabilecekleri genç oyuncular yerleştirebilirler mi? Bilmiyorum, belki düşünüyorlar. Antalyaspor özelinde burada oyuncu üretmeli ve satmalıyız. Aynı zamanda en azından Avrupa için yarışmalıyız. İstikrarlı ve kalıcı olmalıyız. Bunlar benim kendi hayallerim. Bazı oyuncularımız da var, birkaç yıl içerisinde mutlaka Avrupa'da oynamak istiyorlar, ben onların kısa bir sürede Avrupa'da oynayacaklarını düşünüyorum."
Deneyimli teknik adam, Öztürk ailesinin Antalyaspor yönetimini bırakmasıyla ilgili ise "Öztürk ailesi, Antalyaspor'u destekleyen ve yöneten, futbola büyük katkı sağlayacağına inandığım bu işin önemli bir başlangıcıydı. Şimdi Bodrumspor'la devam ediyorlar. Öztürk ailesi bütün borçları ödeyerek Antalyaspor'u devretti. Borçsuz, güzel bir takım bıraktılar. Türk futbolu adına onlara teşekkür etmek gerek. Bir taraftan da bunu sormak gerek. Niye? Maalesef ülkemizde bu niyeyi sorarken, yalnızlıktan, futbolun teşvikinden, futbola yapılacak teşviklerin doğru yönlendirilmesinden, bunun doğru kontrol mekanizmaları oluşturularak yapılmasından yola çıkmak gerek. Neden? Türkiye genç nüfusuna daha fazla sahip çıkıp, spor, sanat ve kültürde değişmek zorunda. Bunlardan en önemlisi de futbol. 32 Avrupa ülkesinden daha fazla genç nüfusa sahip olan bir ülke, futbol organizasyonunu iyi yaptığında buradan neler çıkmaz? Burada en önemli yer neresi derseniz, Antalya. Öztürk ailesinin bu işi bırakıp, yeni bir yönetimin devraldığı günlerdeyiz. Antalya yeni bir maceraya başladı. Önemli olan şehir ve takım markasının özdeşleşeceği kalıcı bir organizasyon oluşturmak. Bu oluşturulduğu takdirde Antalya, turizmin olduğu gibi futbolun da cazibe merkezi olacaktır." şeklinde konuştu.
Deneyimli teknik adam, yeni bir yönetimin göreve geldiğini hatırlatarak, "Antalya'da uzun zamandan beri oluşmamış bir güç birliği yapılıp, Sayın Mustafa Yılmaz başkanlığında bir yönetim oluştu. Çok kısa zamanda bu planlar yapılacaktır. Elbette iskeletinde genç oyunculardan kurulu bir takım olması için çalışılacak bir süreç bizi bekliyor. Bunun çok kısa zaman içerisinde oluşacağını düşünüyorum. Şu anda bile Gökdeniz, Bünyamin, Dorukhan ve bunlara ilave olacak Omar, Mevlüt, Mert gibi birçok oyuncu var. Bu oyuncuları çok kısa zaman içerisinde Türk futbolu hem tanıyacak hem de Türk futboluna katkı sağlayacak performanslarını görecek." değerlendirmesinde bulundu.
Takımda deneyimli, kalitesi yüksek ve 'Keşke daha önce birlikte çalışsaydım.' dediği oyuncular da bulunduğunu aktaran Ersun Yanal, şunları ifade etti:
"Örneğin Nuri Şahin, hem Türk futboluna hem dünya futboluna çok önemli katkıda bulunabilecek bir karakter. Hakan Özmert, uzun zamandır tanıyorum, 36 yaşına geldi, önemli bir karakter, o da çok önemli işler yapacak. Ersan Gülüm, Beşiktaş'tan sonra Avustralya'ya döndü. Bu isimlere belki yaşlı oyuncular olarak bakılıyor ama tam tersi takımdaki dinamizmi tutan, bunu kendi vizyonuyla birleştiren, daha sonra teknik adam olarak görev yapacaklarını düşünüp kendilerini geliştiren isimler. Veysel ve Fedor da öyle. Bunları genç oyuncularla birleştirdiğimizde önümüzde çok önemli bir sürecin, bize güzel bir şekilde dönüşünü beklediğimiz bir zaman dilimi var. Hepimiz çok iştahlı ve keyifliyiz. Bu oyuncuların performansı ve ortaya koyduğu takımdaşlık örnek olacak. 13 maçlık seri bize bunu gösterdi. Galibiyet serisine birkaç maç daha ilave edip daha iyi olmak isterdik ama en azından, berabere bitirdiğimiz maçlarda kazanabileceğimizi göstermek, o mücadeleyi yapmak çok önemliydi. Bunun devam edeceğini düşünüyorum. Rakiplerimizin kim olduğu çok önemli değil, bizim nasıl geliştiğimiz, nasıl değiştiğimiz ve bu değişime nasıl uyum sağladığımız önemli."