"Koç, Bursaspor ve Beşiktaş'ta neredeyse sıfırban başlayıp kısa sürede net bir kimlik geliştiren takımlar kurdunuz. Geriye dönüp baktığınızda, nereye giderseniz gidin, sıfırdan başarıya giden bu yolculuğun arkasındaki ortak nokta, sır nedir?"
Alimpijevic: "Yönetimin desteği. Çünkü yönetim destek vermezse, tüm fikirler, vizyon, tüm sistemimiz boşa gider. Bu yüzden her iki kulüpte de üst yönetimden fikirlerime, oyuncuları getirip organizsyonu iyileştirmeye ve yıllarca bir sistem ve vizyon oluşturmaya anlayışla yaklaştıkları için şanslıyım. Burada, Beşiktaş'ta da ilk günden itibaren durum aynıydı. Ne istediğimiz, ne tür bir başarı peşinde olduğumuz konusunda ortak fikirlerimiz vardı ama en önemlisi, bu üç yıl içinde ne tür bir karakter oluşturmak istediğimizdi."
"Beş yıl önce Türkiye'ye geldiğinizde, yetenekli bir koçtunuz ama bu seviyede nispeten yenisiniz. Beş yıl sonra ise tüm Avrupa'da en çok konuşulan bir koç oldunuz. Beş yıl önceki Dusan ile şimdiki Dusan arasındaki farkları nasıl tanımlarsınız?"
Alimpijevic: "Benim için ve tüm koçlar için en önemli şey, kendimizi sürekli geliştirmektir. Koçluğa başladığım ilk günkü gibi işime adanmış durumdayım. Sürekli bilgiye yatırım yapıyor, yeni fikirler arıyor, basketboldaki yeni eğilimleri araştırıyor ve yeni konular hakkında konuşuyorum. Bu yüzden, adanmışlık, tutku, vizyon ve basketbol için hissettiğim duygular açısından beş yıl önceki Dusan ile bugünkü Dusan arasında büyük bir fark yok. Kesinlikle farklı olay şey, son beş yılda elde ettiğimiz tüm bu güzel şeyler ve başarılar ve küçük bütçeli takımları yavaş yavaş çok başarılı yollara taşıdığımız yöntemdir."
"Son zamanlarda bahsettiğiniz gibi, basketbol çok daha popüler hale geldi. Şu anda, kulüpte en sevilen isimlerden biri olabilirsiniz ve sık sık, "Keşke futbolda da Dusan Alimpijevic gibi biri olsaydı." gibi yorumlar görüyoruz. Bu sizi ne kadar gururlandırıyor?"
Alimpijevic: "Çok gururlandırıyor. Başından beri taraftarlarla bu ilişkiye sahip olduğum için minnettarım. Dürüst olmak gerekirse, bunu her geçen gün daha fazla hissediyorum. Geçtiğimiz günlerde bir futbol maçındaydım ve inanılmazdı. Ne zaman bir futbol maçına gitsem, ne zaman alışveriş merkezine gitsem, ne zaman bir restorana gitsem, Beşiktaş taraftarlarının bu sevgisini hissedebiliyorum. Bu sevgi gerçekten çok büyük ve güçlü. Benim için en önemli şey, bir gün bu kulüpten ayrıldığımda ve belki beş, on, on beş veya yirmi yıl sonra Beşiktaş maçlarını izlemek için geri döndüğümde, taraftarların beni Beşiktaş'a verdiğim tutku ve tüm bu duygularla hatırlayacaklarına inanıyorum. Ayrıca, çocuklarımın babalarının Beşiktaş'ta yaptıklarından gurur duyacaklarına inanıyorum. Bu benim hayalim, bir gün İstanbul'a çocuklarımla Beşiktaş maçını izlemeye geldiğimde, babalarının bu kulüp için yaptıklarını hatırlamaları."
"Bir keresinde İstanbul'daki Beşiktaş gibi büyük bir kulüpte çalışmanın Avrupa'daki en iyi işlerden biri olduğunu söylemiştiniz. O zamanlar lig takımlarından ve Sırbistan milli takımından tam zamanlı teklifler almış olsanız da Beşiktaş'ta kalmayı tercih ettiniz. Bu kararın arkasındaki ana neden neydi?"
Alimpijevic: "Tabii ki birçok neden bir araya geldi. Öncelikle Beşiktaş'ta olmaktan keyif alıyorum. Beşiktaş'ın bir parçası olmaktan keyif alıyorum çünkü bu gerçekten çok büyük bir kulüp. 20 milyonluk taraftar kitlesi var. Gerçekten keyif alıyorum. Avrupa'da 20 milyonluk taraftar kitlesine sahip çok fazla kulüp yok. Türkiye çok büyük. Kulüp olarak büyük olduğunuzda, büyük bir taraftar kitlesine de sahip olursunuz. Beşiktaş'ta çalışmaktan keyif alıyorum. Bu ilk neden. Ayrıca, yönetimle ilişkilerim. Her gün benim için yeni bir keyif. Her antrenmana gelmekten ve bu ofise gelip meslektaşlarım ve antrenörlerimle çalışmaktan gerçekten keyif alıyorum. Ayrıca, burada harika bir antrenör kadrosu var. Antrenör kadrosuyla çalışmaktan keyif alıyorum."
Son olarak, büyük bir dileğim var ama bu da en az diğerleri kadar önemli. Kulüp ile büyük bir şey yapmak istiyorum. Bazı rekorlarımız var, iyi maçlarımız var, büyük maçlarımız var. Burada yeni bir şey inşa ediyoruz ama her şey geçmişte kalacak. Kupayı kimse sizden alamaz. Bu yüzden kulüp ile büyük bir şey yapmak istiyorum. Ayrıca, kupa kazanmak isteyen çok hırslı bir yönetim var."
"Bu kadar güçlü bir aidiyet duygusuna sahip olmanın bir koç için avantaj olduğunu mu düşünüyorsunuz, yoksa bazen karar vermeyi zorlaştıran bir etken haline gelebilir mi?"
Alimpijevic: "Kesinlikle avantaj. Kulüple yaşamaya başladığınızda ve her şeyden çok ona inandığınızda, kulübü içten ve dıştan hissetmeye başladığınızda, Beşiktaş'ın bu zihniyetini hissetmeye başladığınızda... Bu, önceki röportajlarımda söylediğim bir şey. Beşiktaş taraftarlarının sadece galibiyet ve mağlubiyetleri önemsemediklerini hissettim. Nasıl mücadele ettiğinizi, ne kadar mücadele ettiğinizi, sahada nasıl bir karakter sergilediğinizi, nasıl bir yaklaşımınız olduğunu izliyorlar ve buna saygı duymayı biliyorlar. Taraftarlarımız farklı ve ben buna gerçekten saygı duyuyorum ve çok seviyorum. Taraftarlarımız gerçekten farklı. Onları savaşçıları seviyorlar, mücadele edenleri seviyorlar. Maçın sonunda ne olacağı, kazanıp kazanamayacağınız, bunların taraftarlar için birinci sırada olduğunu sanmıyorum. İlk sırada, kulübümüz için bu savaşçı zihniyet var. Kesinlikle, Beşiktaş'ın bir üyesi gibi hissetmeye başladığımda daha çok keyif almaya başladım."
"Beşiktaş ile ilk sezonunuzda üç farklı turnuvada üç yarı finale ulaştınız. Geçen sezon hem ligde hem de kupada finale çıktınız. Bu sezon ligde rekor bir başlangıç yaptınız ve EuroCup'ta etkileyici bir performans sergilediniz. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin için sonuçlar mı daha tatmin edici, yoksa sahada gördüğünüz kimlik mi?"
Alimpijevic: "Öncelikle tüm bu yıllarda en önemli şeyin oyuncular olduğunu söylemeliyim. En önemli şey onlardı. Mesele ben değilim, oyuncular. İyi oyuncular seçerek harika bir iş çıkardık. Bu üç yılda sadece bir oyuncuyu değiştirdik. Bu, oyuncu seçiminde çok iyi bir iş çıkardığımız anlamına geliyor. Her yıl sezonun ardından oyuncular daha büyük kontratlar, daha iyi koşullar için ya da EuroLeague veya daha iyi koşullara sahip diğer liglere gidiyorlar. Bu, Beşiktaş için oyuncu keşfetme konusunda gerçekten iyi bir iş çıkardığımız anlamına geliyor.
Sadece gidip sürekli oyuncuları değiştirmedik. Oyuncuları değiştirmek sadece duygusal bir artı veya eksi değildir; bu aynı zamanda finansal bir sorundur. Birini kesip, para biriktirip, başka birini getirip, ekstra masraflar yapmanız gerekir. Üç yıl boyunca para harcamada da çok sorumlu davrandık.
Yani cevap, çok iyi bir oyuncu keşif araştırması yaptık ve kulüp olarak her yıl nasıl geliştiğimizde, üç yarı final, iki final ve şimdi bu yıl nasıl gittiğimizden çok memnunum. Tanrı'ya şükür, her şey iyi gidiyor."
"Daha önce Beşiktaş'ı EuroLeague'de çalıştırmanın en büyük hedeflerinizden biri olduğunu söylemiştiniz. Günümüzün Avrupa basketbolunda Beşiktaş'ın kalıcı bir EuroLeague takımı olması ne kadar gerçekçi. Spor başarısı yeterli mi, yoksa farklı bir kulüp yapısı, organizasyon ve finansal sistem de gerekiyor mu?"
Alimpijevic: "EuroLeague'e giderseniz farklı bir kulüp yapısı vardır ancak benim inandığım ve tüm bu yıllar boyunca içeriden gözlerimle gördüğüm şey, bu kulübün bu şartları tek tek yerine getirerek EuroLeague'e gitmeye hazır olduğudur. Pazarlama, sağlık, güç ve fiziksel antrenör kadrosu, yönetim hazır olduğumuzu görebilirsiniz. Ayrıca, potansiyel olarak iki büyük spor salonunuz var. Her maçı doldurabilecek taraftar kitlesine sahipsiniz.
Hepimiz taraftarlar için oynuyoruz. Bu tür bir mücadele için finansal destek en önemli unsurdur. Beşiktaş kulübünün EuroLeague'e gitme ve gelecekte finansal olarak rekabet etme potansiyeline sahip olduğuna inanıyorum."
"Bir koç olarak, "Bu takım beni tam olarak temsil ediyor." dediğiniz belirli bir nokta var mı ve bugünkü Beşiktaş bu noktaya ne kadar yakın?"
Alimpijevic: "Aslında her yıl daha güçlü karakterli oyuncuları seçmeye çalışıyorum. Her yıl bazı maçlarda, "Tamam, işte tam da istediğim bu." diyorum. Ama her şey bir süreçtir. Hiçbir şey bir gecede olmaz, hiçbir şey kısa sürede olmaz. Her şey için zamana ve sıkı çalışmaya ihtiyacınız vardır. Çalışmadan zamanın bir anlamı yoktur. Çalışmalısınız, sonra sonuç alırsınız.
Tabii ki sınırlar var. Bütün bu yıllarda finansal sınırlar vardı. Kendinizi dört, beş, altı veya yedi kat daha büyük bütçelerle aynı çizgiye koyamazsınız. Bu yıl da aynı. En iyi basketbolumuzu oynamadığımız maçlar oldu ama karakterimiz ve zihniyetimiz sayesinde kazanmanın bir yolunu bulduk. Böyle her maçta, oyuncularınızla gurur duyuyorsunuz çünkü inandıklarını gösteriyorlar ve asla pes etmiyorlar."
"Koç, Sırbistan'ın başına geçtikten sonra Avrupa'nın en popüler koçlarından biri oldunuz. Bu değişiklik günlük hayatınıza ne gibi değişiklikler getirdi?"
Alimpijevic: "Sırbistan, Beşiktaş'ı eskisinden daha fazla takip etmeye başladı. Basketbolu seven insanlar artık Beşiktaş'ı takip ediyor çünkü milli takımın koçu Beşiktaş'ın başantrenörü.
Basketbol ülkemde çok popüler bir spor, bir numaralı spor. Partizan ve Kızılyıldız her maçta salonlarını 20 bin kişi ile dolduruyor. Bu atmosfer, tüm dünya tarafından konuşuluyor. Milli takımın başantrenörü olduğunuzda, elbette spot ışıkları üzerinizde oluyor. Tüm gözler üzerinizde.
İnsanlar yardımcı antrenörleri, fizyoterapistleri, kondisyon antrenörlerini ve hatta yedek kulübesindeki 14. oyuncuyu bile tanır. Sırbistan, basketbol için yaşar. Basketbol, çok üzücü tarihsel anlarda bize mutluluk getirdi. Bana getirdiği en büyük şey, bayrağın altında durduğumda, tüm ülkenin önünde basketbol için bulunduğumu bilerek duyduğum gurur ve onurdur."
"Çok zorlu maçların ardından iki galibiyetle başladınız"
Alimpijevic: "Evet, hayatta kaldık ve maçları kazanmanın bir yolunu bulduk. Özellikle Şubat ayında Türkiye ile oynayacağımız maçla birlikte her şey daha da ilginç bir hale gelecek."
"Sabırsızlanıyor musunuz?"
Alimpijevic: "Kesinlikle. Bu, bizim için yaşamak için var olduğumuz türden bir maç. Karşımızda en iyi ve en ateşli milli takımlardan biri, en iyi koçlardan biri ve elbette en iyi kadrolardan biri olacak."
"Koç, daha önce Nikola Jokic ve Bogdan Bogdanovic'ten ve onların sizin koçluk felsefenizi nasıl övdüklerinden bahsetmiştiniz. Bu seviyede oyuncularla çalışırken, bir koç ne kadar rehberlik etmeli, ne kadar denge kurmalı ve yönetmeli?"
Alimpijevic: "Bence onlarla çalışmak, başka seviyedeki insanlarla çalışmaktan daha kolay çünkü basketbolcular, hayatlarında yapabilecekleri neredeyse her şeyi başardıklarında yaptıkları her şeyden memnun olduklarında onlara yaklaşmak daha kolay oluyor.
Nikola Jokic'ten daha normal ve alçakgönüllü birini görmedim. Bogdan Bogdanovic ve EuroLeague'deki diğer tüm oyuncularla konuşma fırsatım oldu. İnanın bana, bu konuşmalar en kolay konuşmalardı. Hiçbir şeyi açıklamama gerek yoktu. Herkes neye ihtiyacımız olduğunu ve misyonumuzun ne olduğunu anlıyor.
Her zaman oyuncuların görmek istedikleri ilk şeyin bilgi ve otorite olduğunu söylerim. Bunu görürlerse, onlarla gerçekten iyi anlaşıyorsunuz demektir. Elbette bazı zorluklar olacak ama bence bu benim için olumlu zorluk."
"Koç, bu kişisel bir soru. Geçen yıl röportajlarda "Nikola Jokic'e bir bira borçluyum" demiştiniz."
Alimpijevic: "Yazın olacak, sadece bir bira değil. Benim için harika bir reklam yaptı. Ona, "Bunu yapmana gerek yoktu." dedim. O gerçekten alçakgönüllü ve harika birisi.
Ayrıca milli takımımızın maçlarını da takip etti. Bu antrenmanları izleyecek zamanı olduğuna inanmıyordum ama bana Belgrad'dan antrenmanı izlerken evinden bir fotoğraf gönderdi. Gerçekten çok şaşırdım.
Ondan sonra Beşiktaş maçlarından sonra birkaç kez bana mesaj attı. Maçı izlemiş ve maçın son dakikasında ne yaptığımı, bu oyuncunun ne yaptığını bana anlattı. Şaka yaptığını sandım ama gerçekten izlemiş. Onun izlediğini gördüm."
"Yoğun rekabete rağmen sosyal medyada birçok Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarının Beşiktaş'ta yaptığınız işi takdir ettiğini görüyorum. Sokakta rakip taraftarlardan da bu tür geri bildirimler alıyor musunuz?"
Alimpijevic: "Evet. Dürüst olmak gerekirse, çok fazla. Ve buna gerçekten saygı duyuyorum. Dürüst olarak gerekirse, burada Türkiye'de sokak hiç kötü anlar yaşamadım. Duygusal ve bunu sahada gösteren bir Beşiktaş koçu olarak, birilerini kızdırabilirsiniz, biliyorsunuz ama hiç sorun yaşamadım.
Birçok Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarı bana saygı gösteriyor. Bir maçı kaybettiğimizde, onları bana tebrik ettiğime inanıyorum. Asla ağlamam veya başka bir şeyden şikayet etmem. Her zaman dürüstüm. Birisi bunu hak ettiğinde, elini sıkar ve tebrik ederim."
"Bir gün koçluk kariyeriniz sona erdiğinde insanlar sizin hakkınızda ne desin isterdiniz?"
Alimpijevic: "Bir veya iki şey seçmem gerekirse, insanların benim adil olduğumu, kendimi yüzde yüz verdiğimi söylemelerini isterdim.
Örnek olarak öncülük ettiğimi. İlk geliyorsam, son giderim. İşime adanmışsam, maçları izliyorsam, koç ekibimle birlikte oyuncu izliyorsam, en iyi çözümleri bulmak için gecelerce konuşuyorsam, insanların benim profesyonel olduğumu, her zaman adil olduğumu, herkese eşit şans verdiğimi ve insanları asla ayırmadığımı fark etmelerini isterim. Benim için herkes eşit.
Elbette, herkes gibi ben de hayatımda hatalar yaptım ama bu hatalar bile kulübün başarısı için yapıldı."