Mehmet Demirkol'dan gündem değerlendirmesi

Sosa, Obi Mikel, Abdülkadir Parmak çok iyi oyuncu ama üçü bir araya geldiği zaman takım değil. Abdülkadir ikinci golde rakibini kovalayamadı, orada bitti. Burada iki faul de var. Novak da orada Abdülkadir’e ‘Neredesin’ diyor.

İlla Sturridge’yi alması gerekiyorsa belki Sörloth’u alması gerekirdi ama Ünal Hoca ‘Gol kaçırıyorsun diye seni alıyorum’ mesajını vermek istemedi. Tribünde homurtular başlayınca, pozisyonlar da kaçınca bu oyuncular kendi üzerlerinde baskı oluşturmaya başladı.

Obi Mikel daha iyiydi ama fizik olarak henüz tam değil. Adı Obi Mikel olmasa, antrenmanda ayrı çalışır. Tamamen adı ile sahaya çıkıyor. Ünal Hoca da maçı aldık, Sturridge’yi izletelim diye düşündü.

Milli maçları keyif alarak izliyorum ama milli aralar saçmalık. Adam Uruguay’a, Kanada’ya, Japonya’ya uçuyor. Alın bu maçları sezon sonuna...

Beşiktaş’ın Rizespor maçında Abdullah Avcı’nın oyuncularını oyuna ikna ettiğini ve oyuncuların bazı artılarına ikna olup oyununu biraz değiştirdiğini görmüştük. Karşılıklı özveriyle bir orta yol bulunmuş diye düşündük. Gazişehir maçından sonra erken bir teşhiste bulunduğumuzu gördüm. Oyuncular bu oyuna ikna olmamış.

Çözülmeye gitmesi tehlikeli. Oyuncu ‘Hoca bu oyunu istiyor ama bu kadroya saha içinde bu oyun olmaz’ diyebilir. Biraz daha tecrübeli oyuncular da böyle konuşmaya başlarsa… Bu durum en tehlikesi.

Abdullah Avcı mükemmel işleyen sistemlerin sahanın içine çok iyi dizayn edebilen hocası. Başakşehir’de Adebayor’u oynatmıyorum diyordu. Beşiktaş’ta her oyuncuyu ayrı ayrı ikna etmen lazım. Gökhan’ı, Burak’ı ve Caner’i, onların gözünün içine bakan gençleri ikna edeceksin...

Vida’nın pozisyonuna söyleyecek bir şey yok. Kırmızı kart tabii ki. Ama oyuncuların bu pozisyonlarda ayakta kalması üzerine ligi dizayn etmek lazim. Elneny de tekme atıyor. O da kırmızı kart. Bu tekme, ciddi bir tekme.

Bu saate kadar 'Bunlar gerçek dışıdır." diye bir açıklama gelmedi. İçeride bu tip tartışmalar olabilir, olmalıdır da... Yönetim kurulları arasında tartışma olmalıdır. Ancak, 'Fatih Terim, Galatasaraylı olduğu için ceza verildi." şeklinde bir yönetim kurulu üyesi böyle düşünüyorsa, böyle federasyon olmaz ki. Bizatihi federasyonun kendisi, Fatih Terim'e verilen cezanın Galatasaraylı olduğu için verildiğini söylüyorsa, o zaman zaten ne yapacağız? Yapacak bir şey yok. Bu şekilde olmaz.

İçeride tartışılabilir tabii ki. Biri, "Bu Fatih Terim'e verilen ceza ne Allah aşkına." der. Öbürü, "Hocam şundan şundan verildi." der. Bir federasyon yönetimi üyesi, Fatih Terim'e Galatasaraylı olduğu için ceza verildiğini düşünüyorsa ve etrafına bakınca bunu görüyorsa, yanmışız.

Fenerbahçe'nin bir tezi var; "1959 öncesi şampiyonluklar da sayılsın ve bizim 29 şampiyonluğumuz olsun." Ali Koç da bir gazete küpürü vermiş Nihat Özdemir'e. Gazetede, "En çok şampiyon olan takım Fenerbahçe" yazıyor. Bu gazete küpürü, tezi anlatıyor. Eğer, Nihat Özdemir görüyorsa ne yazdığını, görmemiş olabilir de hediye olduğu için, şu bilinmezlik içinde, Fenerbahçe'nin tezi var, kabul görmüş bir şey değil. Ne olduğunu görüp bu fotoğrafı çektiriyorsan, "Fenerbahçe'nin tezine destek veriyorum" demektir. Bu anlama yorulabilir. Ben olsam, "Yahu Ali Bey, şu anın işi değil bu. Bu konu konuşulsun. Teşekkür ederiz." der, fotoğrafı çektirmem.

2000 ya da 2001 yılıydı. Tamer Bağlan bir yazı yazmıştı. Radikal Futbol'a kapaktan koymuştuk. Kimin kaç kez şampiyon olduğundan banane. Benim için önemli değil o. Benim tezim şu; Süleyman Seba'nın adı verildi mi bu lige, Turgay Şeren, Lefter Küçükandonyadis? Fakat, sen bu isimlerin şampiyonluklarını saymıyorsun. Lige adını veriyorsun, şampiyonluklarını saymıyorsun. Olur mu öyle şey!

Diyorlar ki, "3 tane maçla şampiyonluk vardı o dönem." Ankara Demirspor'un şampiyonluğunu diyorlar. Genoa'nın 4 maçla İtalya şampiyonluğu var. Onu sayıyor, sen niye saymıyorsun? "Burada böyle değil.", merak etme orada da öyle değildi. İtalya'nın tamamı katılmıyordu o lige. Bir organizasyon yapıldı, birisi şampiyon oldu, bitti.

O zaman şöyle yapalım. Trabzonspor kaç yılında kuruldu, 1967. Ondan öncesini saymayın o zaman. Niye Trabzonspor'un hakkını yiyorsun, o zaman. Adam olmadığı ligde nasıl şampiyon olsun. Sayma o zaman. Hadi buyrun! Olur mu öyle şey ya. Bir şampiyon varsa sayın. O 29'la olmuş, öbürü 39. Beni ilgilendirmez.

Süleyman Seba'nın şampiyonluğunu sayacaksın kardeşim. Sen ne hakla saymıyorsun? Adını veriyorsun sezona. Süleyman Baba, Süleyman Baba, eyvallah. Allah rahmet eylesin ama şampiyonluğunu saymıyorum. Allah allah! Ne güzel. Olmaz öyle şey. Fakat, bu fotoğrafı vermem. Önce konuyla ilgili kararları veririm. Bir senede 2 şampiyon var. Spor tarihçileri biraraya gelir. İnsanları da ikna ederler hep beraber. Bu tip şeylerin kararlarını onlar verir. Oturduğun yerden veremezsin bu kararı.