Lig başlarken gösterilen şampiyon adayları beşti.. Bu beş takımdan Galatasaray kazandı. Yazın bir kenara.. +3!.. Rakiplerinden Başakşehir kaybetti.. Ordan da +3!. Öbür üç takip, Beşiktaş, Fener ve Trabzon berabere kaldılar.. Al sana üç tane de +2 Galatasaray lehine..Toplayın hepsini.. 3+3+2+2+2=12!..
Peki, Galatasaray çok mu iyi?. Medyamızın geneline bakarsan, "İyi ötesi!.." Hatta "Muhteşem.." Tabii tabelacı medyam için yadırganacak bir durum değil, böylesine övgü.. Puan cetveline rağmen soğukkanlı eleştiren tek kalem, sıkı Galatasaraylı, hatta bu kulüpte Başkan Yardımcılığı bile yapmış, Fatih Altaylı..
galatasaray'ın "Zirve" için bir eksiğini tamamlaması lazım. O eksik kadroda değil, kenarda.. Küçük takımın Büyük Hocası olarak Galatasaray'ın başına gelen İgor Tudor, Büyük Takımın Büyük Hocası değil henüz.. Takımı maça iyi hazırlıyor.. Kafasındaki oyun planı da harika..
Geçen yılların o uyuz, o mıymıntı futbolu gitmiş. Şimdi, hızlı oynayan, hızlı çıkan, ilerde oynayan ve ilerde bastıran bir Galatasaray var sahada ki, seyri de çok zevkli, sadece skoru değil. Ne var ki antrenör Tudor, bu başarısını, Teknik Direktör olarak maç sırasında kenarda gösteremiyor.. Oyun okuması zayıf..
Bu hafta takımın en iyi üç oyuncusunu kenara aldı ki, hiç biri yorgun görünmüyorlardı, en azından kalanlarla mukayese edildiklerinde.. Peki yanında ona yardım edecek biri var mı? Güldürmeyin beni.. Bu camianın en sevilmeyen adamı Ayhan, ısrarla kulübede tutuluyor.. Ne ağabey vasıfları var, ne de teknik direktöre verecek fikri?. Peki niye inatla ve ısrarla orda?.. Hem de İgor'un en yardıma muhtaç olduğu bu başlangıç dönemlerinde..
Ama ikinci yarı da ilkinin devamı olursa, İgor, hele bu ikinci yarıda oyunu doğru okumaya ve doğru değişiklikler yapmaya başlayabilirse, bu şanslı fikstür avantajını iyi kullanmış olur. Yani, Galatasaray'da işler, tekrar söylüyorum, "Küçük Takımın Büyük Hocasının, Büyük Takımın Büyük Hocası olmasına bağlı.. Yoksa, eskilerin "Takke düşer" ya da "Bir sıçrarsın çekirge.." hikayeleri konuşulmaya başlar..
Fener'in "Kocaman" sorunu sürüyor.. Aykut, transferi de kötü yönetti, takımı da kötü yönetiyor.. Gidenlere bakın, bir de gelenlere.. Oynattıklarına bakın, bir de kenarda tuttuklarına.. Lens'i gönderip yerine aldıkları Dirar'ın, nihayet yerine giren Atıf'ın dörtte biri olmadığını gördü mü mesela, Kocaman?. Hem de Saraçoğlu'na taraftarın nefret ettiği Volkan'la çıkmak nasıl bir psikoloji, toplum psikolojisi yetersizliğidir, mesela?.
Van Persie ölüsü sahada, herkesin aylardır "Olmaz" dediği, Topal, de Souza ikilisi ortada dolanırken, taraftarın heyecanla beklediği "Yeni" adamları kenarda tutmak nedir mesela?. "Dirar" tercihi bir mantıksa, bu ne?. Trabzon'dan aldığı bir puan kâr aslında.. Hatta, kaybetmek için elinden geleni yapan Ersun Yanal'a rağmen..
Beşiktaş!.. İki defa öne geçip iki defa galibiyeti koruyamayan Beşiktaş!. İki şampiyonluğa rağmen Şenol Güneş hakkında fikrim değişmedi. Hele geçen yılki şampiyonluk Beşiktaş'a altın tepside sunuldu. Galatasaray'a dördüncü yıldızın adeta zorla verildiği gibi..
Tabelacı medyamın yere göğe koyamadığı Şenol'u asıl bu yıl tanıyacak, futbol camiası.. Takımı sempati ve antipatileriyle kuran, korkularıyla yöneten Şenol Güneş'i, başta Beşiktaş camiası, herkes iyi tanıyacak!.
Benim eski hakemlerimizin yere göğe koyamadıkları, övgü yarışına girdikleri Ali Palabıyık, hakem olsaydı gerçekten Trabzon maçı sekiz kişi bitirir, ya da adam gibi top oynamaya mecbur olurdu. Bu medya ve bu Merkez Hakem Kurulu ile kaliteli, zevkli futbol izleme şansımız çok az.. Çünkü Ersun bu kafadaki tek hoca değil.. Süper Lig'de bir Ersun Ekolü var.. "İlk fırsatta indir ki, futbol oynanmasın" ekolü..