Osmanlıspor’da Afrika Kupası’na giden N’Diaye ve Musa’nın olmayışı, ev sahibi takımı özellikle hücumda bir hayli olumsuz etkiledi. Buna karşın Regattin’in bir bazukası vardı aklımızda kalan, ona da Fabri geçit vermedi. İkinci yarıya risk alarak başlayan Osmanlı taaa 80. dakikaya kadar Kartal’ın kalesinde müthiş bir baskı kurdu kurmasına da bunu gole yansıtamadı. Uzun süre savunmasına kapanan Beşiktaş rakibin bu baskısını üzerinden attı, hücuma çıktı, 80’de üst üste üç pozisyon yakaladı. Oğuzhan, Talisca ve Kerim kaleciye takıldılar. Cenk Tosun belki pozisyona giremedi ama uzatmalarda da olsun, gollerine bir yenisini daha ekledi.
Babel uyum sürecinde... Sürekli olarak Adriano'ya yardım etmeye çalıştı. Eğer Kasımpaşa'daki gibi fizik güçten düşmezse faydalı olur. Çünkü önemli özelliklere sahip bir kanat adamı. Beşiktaş'ın dün bir büyük şansı da Osmanlıspor'u çok eksik yakalamasıydı. Osmanlıspor sistemi oturmuş, kadro derinliği olmayan, başarılı bir takım. Ama Ndiaye, Musa ve Pinto gibi en önemli üç oyuncusunun birden olmaması, doğal olarak oturmuş sistemlerini çok büyük arızaya uğrattı.
Bizde yıldız yabancı futbolcu hayranlığı vardır. Bu yıldız yabancılar fizik açıdan düşük performans gösterseler dahi yaptıkları birkaç hareketle büyük övgüler alırlar. Ama yetenekleri sınırlı, faydalı oyuncular hep gözardı edilir. Atiba da ancak kendisini medyaya bir sene evvel kanıtlayabildi. Bence son senelerde Beşiktaş'ın en büyük kazancı Atiba'dır. 90 dakiki iki kişilik pres yapan Atiba, ikinci golün de hazırlayıcısı oldu.
Biri yetenek/beceri diğeri bilgi/dayanıklılık timsali... Birinin melekelerinin her futbolcu adayında olabilmesi zor (Talisca). Ancak diğerinin (Atiba) zihinle inşa edilmesi pekala mümkün. Ve unutulmasın ki, biri (Talisca) diğeri gibilerin olduğu takımlarda daha da görünür hale geliyor... İkisi bir arada olunca da oyunu izlemek bambaşka zevkleri beraberinde
getiriyor.
Sert ve buzlu zemin her iki takımın da yeteneklerini ortaya koymasını zorlaştırıyordu. Ama Beşiktaş takımı başlama düdüğüyle birlikte çok akıllı bir oyun ortaya koydu. Orta alanda birbirine çok yakın oynayarak ve Osmanlıspor'u bekleyerek bir oyun tarzıyla maçın ilerleyen dakikalarını kontrol altına almasını bildi. Beşiktaş'ın golü de çok gecikmedi. Talisca usta vuruşuyla takımını öne geçirdi. Buna karşılık Osmanlıspor hiç etkili olamadı desek yeridir. Ama bunda tabi ki Beşiktaş'ın takım savunmasını iyi yapması, oyunu kontrol altında tutması, Tosic ve Marcelo'nun uyumu, kaleci Fabri'nin çok güvenli duruşu etkili oldu..
Orta alanda artık konuşmaya gerek yok.. Atiba Beşiktaş'ın belkemiği bir oyuncu. Atiba'sız bir orta saha düşünemiyorum.
Cenk Tosun sahada hiç etkili değildi. Ama buna rağmen maçın 90. dakikasında uzatmalarda attığı gol ile kalitesini gösterdi.
Quaresma'nın oyundan çıkarken eldivenlerini yere atması hiç hoş değildi. Çok şımarık bir oyuncu. Beşiktaş taraftarı ve Şenol Güneş ona nasıl katlanıyor anlamıyorum. Yararından çok zararı var bence. Beşiktaş herkesin korku ile gittiği Osmanlı deplasmanından çok rahat bir galibiyet aldı. 2017'ye de galibiyetle başladı..
Beşiktaş seri kısa pasları, Osmanlıspor ise kontra tiki-takayı çok iyi yapabilen ekipler. Ancak ilk yarıda bu zemin ikisine de ideal oyununu sergileme fırsatı vermedi. Osmanlıspor ilk yarıda hiç organize olamadı. Orta sahadaki kilit isimleri Afrika Kupası’ndaki Ndiaye ve kart cezalısı Musa’yı çok aradı. Beşiktaş ise ilk 45’te hızlı çıkabildiğinde topla Babel ve Talisca’yı buluşturduğu ölçüde etkili oldu. Maçın başında ideal saha zeminindeki ideal kısa pas oyununda ısrar edince bir süre bocalayan Oğuzhan, dakikalar ilerledikçe saha şartlarına uyum sağlayarak akıllı direkt dripling-pas kombinasyonlarıyla sahaya ağırlığını koydu.
Cenk Tosun ise kaliteli son vuruşlarına rağmen Şenol Güneş’in oynatmak istediği oyun şekline yüzde 100 uyum sağlayamıyor. Şenol hocanın devre arasında Eto’o sorulduğunda “Pivot santrfor” cevabını vermesini Cenk’in sırtı dönük ayağında tutamadığı toplarla birleştirin: Beşiktaş’ın santrfor sorunu tam da bu noktada başlıyor. Cenk, attığı goldeki klas vuruşunda gördüğümüz gibi Türkiye Ligi için gayet iyi bir golcü ancak Şenol Güneş’in A planının ideal santrforu özelliklerine tam olarak sahip değil. Mesela degajdan gelen topları almakta zorlanıyor. Buna rağmen belli dakikadan sonra Beşiktaş’ın inatla Cenk’e doğru degaj yapması doğru fikir değildi.
Başlık sizi şaşırtmasın... Beşiktaş gibi şampiyonluğa oynayan bir takımın galibiyeti için niye dönüm noktası diyoruz?
Çünkü Beşiktaş belki de Türkiye'de Üç Büyükler'den sonraki en tehlikeli takıma karşı oynadı. Saha ağırdı, çamurdu, top kontrol etmek kolay değildi ama Beşiktaş, hak ettiği bir galibiyet aldı. Üstelik ligin en fazla gol pozisyonu üreten ekiplerinden birisinin karşısında neredeyse tek pozisyon vermeksizin maçı kazanmasını bildi.
Beşiktaş, özellikle skoru bulduktan sonra takım savunması anlamında Babel, Quaresma ve Oğuzhan taktik disipline sadık kalarak oynadılar. Bu yüzden Beşiktaş'ın takım savunması bir zafiyet göstermedi. Çünkü ne zaman top rakibe geçtiyse geriye gelip savunmada yerleştiler. Beşiktaş, rakibin ne yapacağını değil, "Ben ne yapmalıyım" düşüncesini öne çıkaran bir takım. Yani Osmanlı'nın oyununa karşı gardını alan değil, kendi oyununu sahaya yerleştiren ve kabul ettiren felsefeye sahipti. Bu da son derece mantıklıydı.