Milliyet gazetesi köşe yazarı Şansal Büyüka, Süper Lig'de haftanın gündemini değerlendirdi.
Muharrem Usta'ya ne baskılar geldi 'Ersun hocayla bu iş olmayacak' diye. Aslan gibi arkasında durdu hocanın o dönemlerde
Milliyet gazetesi köşe yazarı Şansal Büyüka, Süper Lig'de haftanın gündemini değerlendirdi.
Galatasaray gerçekten çalkantılı bir dönemden geçiyor... Doğru dürüst hedefi kalmayan, derbi maçı kazanamadan sezonu kapatmaya hazırlanan takımda, belli ki bundan sonrası çok daha sıkıntılı geçecek gibi...
Zaten İgor Tudor göreve geldikten sonra sanki Sneijder ile yolları pek kesişmedi... Vatandaşı Riekerink döneminde “takımın patronu“ olarak anılan Sneijder, aynı huzuru ve rahatı Tudor döneminde bulamamış gibi bir izlenim var...
Son Fenerbahçe maçının öncesinde ve sonrasında ciddi anlamda “bu onbir İgor Tudor‘un onbiri değil“ yorumları yapıldı... O zaman bu onbir kimin onbiri... Bu takımı İgor Tudor yapmıyor mu? Tudor’a müdahale mi var, yönetimin “bu oynasın“ dediği oyuncular mı var...
Maalesef bu iddia çok ciddi anlamda futbol ortamında dolaşıyor... Hattta Galatasaray’ın içinden bu iddiayı dillendirenlerin sayısı son derece fazla...
İgor Tudor bir önceki Başakşehir maçında Sneijder ve Podolski‘yi kulübede tutmuşken, son Fenerbahçe maçında bu defa doksan dakika oyunda tuttu... Sanki “buyrun, görün“ der gibi...
Kimsenin günahını almak istemem, kanıtlama şansım da şu an itibariyle yok... Ama yönetim müdahalesi ile onbir belirleniyorsa “geçmiş olsun“... Böyle bir ortamda bu işin kazananı olmaz...
Madem İgor hocanız, madem takımı teslim ettiniz, bırakın kafasındaki futbol anlayışına uygun olarak hiç olmazsa kalan maçlarda istediği onbiri kursun, istediği futbolu oynatmaya çalışsın... O zaman yönetime kesin bir tercih şansı da doğar... Sezon sonunda inançlı olarak “ya Tudor’la devam” derler, ya da olmayacağını anlayıp yeni bir arayışa girerler...
Galatasaray doğruyu bulmak, sonra da başarıyı yakalamak istiyorsa, hiç olmazsa kalan 6 maç için, en ufak bir müdahalede bulunmadan İgor Tudor‘a özgürlük tanımalı... Hiç olmazsa “tamam mı, devam mı“ derken yeni bir yanlışa düşmez...
Fenerbahçe Yönetimi için şu andaki ortam “barış“ için en uygun ortam. Yeter ki yöntemi bulun, içtenliğiniz konusunda taraftarı inandırın. Fırsatı kaçırmayın, mevsim geçmeden ikinci baharı yakalayın.
Fenerbahçe, lig ikincisi Başakşehir ile arasındaki puan farkını 4’e indirdi... Galatasaray’a 4 puan fark attı... Şampiyonlar ligine gidebilmek adına yeni bir umut yakaladı... Kupada yarı final oynuyor... Galatasaray derbisini birkez daha kazandı... Bu sezon şimdiye kadar derbi kaybetmedi... Bütün bunları yanyana koyunca acaba Fenerbahçe’de “ikinci bahar gelir mi“ diye düşünüyorum...
Bu umutların yeşerdiği şimdilerde, maç günleri renkli bir tabloya dönen Bağdat Caddesi yeniden sarı- lacivert renklere boyanabilir mi? Tribünlerdeki onbinler, o kalabalıkları, o coşkuları yeniden yaratabilirler mi?
Fenerbahçe başkanı ve yönetimi, kendilerine “kırgın“ olan ve bunu her ortamda söyleyen taraftarlarını yeniden tribünlere toplayabilmek adına samimi ve gerçekçi bir barış çağrısı yapmalı. Barışa giden yolda radikal bir adım atmalı...
Bunun yöntemini elbette Başkan ve yönetim bilir... Çünkü taraftarla bu ilişkileri kendileri yaşıyorlar... Taraftarın niye kızgın, niye kırgın olduğunu herkesten iyi biliyorlar...
Fenerbahçe yönetimi için şu andaki ortam “barış“ için en uygun ortam... Yeter ki yöntemi bulun, içtenliğiniz konusunda taraftarı inandırın... Daha bir sezonunu tamamlamayan Advocaat bile şu kısa sürede iç saha başarısızlıklarını seyirci yokluğuna bağlamıyor mu? Gün, bu gündür... Fırsatı kaçırmayın, mevsim geçmeden ikinci baharı yakalayın...