Spor yazarlarından Ercan Güven, Fenerbahçe'nin Ankaragücü'nü 2-1 mağlup ettiği mücadeleyi değerlendirdi.
Spor yazarlarından Ercan Güven, Fenerbahçe'nin Ankaragücü'nü 2-1 mağlup ettiği maçı kaleme aldı. Bilgiç'in yazısının tamamını okumak için 9 Mayıs 2021 tarihli Milliyet gazetesini satın alabilirsiniz.
Beşiktaş ve G.Saray için “umduğu” her türlü puan hesabı aynen hayata geçen Fenerbahçe, kendi hesabını ancak son nefesteki golle denkleştirebildi ve zirveye üç puanlık bir adım attı. Zor mor!.. Hesap tuttu ya; ona bakın siz.
Fenerbahçe maça Hikmet Karaman’ın sürpriziyle başladı aslında. Ve tam 35 dakika süren bir şok yaşadı. Çünkü usta hoca adeta Fenerbahçe’yi ikiye bölecek bir oyun kurgulamış, hücumda Ankaragücü’nü Fenerbahçe ceza alanına yığarken savunmayı da aksatmayacak kadar hızlandırmıştı takımını.
İstekli ve hızlı Ankaragücü futbolcuları Sosa’ya zimmetli orta sahayı ana artere çevirirken Fenerbahçe’nin öndeki orta sahaları adeta öteki mahalle sakinleri gibi rakip savunmada oyalanıyor, Fenerbahçe savunması ise akın akın gelen Ankaragücü kanatlarına hatalı paslarla asist yapıyordu. Henüz birinci dakika dolmadan Ozan’ın ceza sahası içinden “asistini” Lobzhanidze dışarı attı ama Alper 3. dakikada Sosa’nın “asistini” harcamadı, Fenerbahçe ağlarına gönderdi.
Tuhaf bir kabullenme içindeydi Fenerbahçe… Uzun süre refleks bile gösteremedi. Sanki Beşiktaş’a güveniyorlar ve mağlup olsalar da Şampiyonlar Ligi şansını koruyacaklarını umuyorlardı. Tam aksine, Fenerbahçe’nin Ankaragücü’nden yediği gol, beş yüz kilometre ötedeki Galatasaray’da “motivasyon” etkisi yapmış olmalı ki, on dakika sonra Galatasaray öne geçti. O andaki puan durumuna göre Fenerbahçe üçüncü sıradaydı.
Emre Belözoğlu ilk yarının bitmesini beklemeden Mert Hakan’ı çıkarmak zorunda kaldı en sonunda. Gökhan Gönül girip savunmanın sağında yerine geçti, Ozan ise orta sahayı göz ardı etmemek koşuluyla öndeki dörtlüye katıldı. Çünkü ağırlığı öne vermek için “seyreltilmiş orta sahalı” Fenerbahçe’nin neler yaşadığını görmüşlerdi maç başından beri.
Belözoğlu’nun Gökhan hamlesi ile yaptığı restorasyonun etkisi hemen ortaya çıktı. Bir anda orta sahaya sahip oldu Fenerbahçe. Önde çoğalmaya başladı. Ve Ozan’ın beraberlik golü ile devreyi mağlup kapatmamış oldu ki, o sırada Galatasaray yine öndeydi.
Yani, bunca zaman Beşiktaş’ın mağlup olmasını bekleyen Fenerbahçe, artık Galatasaray’ın puan kaybını umacaktı maçlar ilk yarı skorlarıyla bitse. İkinci yarı Fenerbahçe’nin oyuna ağırlığını koyduğu bölümdü. Ancak Ankaragücü gol şansını kontrataklara bırakarak en azından beraberliği korumak için savunmaya ağırlık verdiğinden Fenerbahçe yediği kadar kolay gol atamadı.
Ankaragücü-F.Bahçe maçı ile İstanbul’daki derbi adeta dört kale oynanıyordu. G.Saray’ın galip durumu Fenerbahçe’nin Ankaragücü’nü yenerse şampiyonluğa bir maç kadar yakın olacağını işaret ediyordu ama F.Bahçe rakip ceza alanında çoğalsa bile son vuruşu yapamıyordu.
Belözoğlu bu kez Pelkas ile Osayi’yi değiştirdi ama Osayi’nin hızından yararlanacak boşluk yoktu ki rakip sahada... Maçın bitmesine on dakika kala “patron çıldırdı”… Belözoğlu takımı, kurguyu, planı, her şeyi değiştirdi ve Ozan/Mesut/Szalai’yi dışarı aldı Gustavo/Thiam/Cisse’yi sahaya sürdü.Gole mecburdu Fenerbahçe. Risk kaçınılmazdı.
Beklediği ve tüm umutlarını yüklediği galibiyet golüne ancak maçın uzatmaları biterken ulaşan Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın kaybettiği derbi haftası Süper Lig’e yeni renk getirdi. Kimine pembe, kimine mor… Kesin olan şu ki, artık sezon sadece siyah-beyaz değil.