X

Joshua Kimmich: "Kariyerimin en önemli anı"

Joshua Kimmich bir soru soruyor, "Almanya'nın Ballon d'Or kazanan son oyuncusu kimdi?" Buna rağmen nasıl olup da sürekli yarı final ve final oynadığını anlatıyor.

Joshua Kimmich: 'Kariyerimin en önemli anı'
Sporx, Bayern Münih'in ve Almanya'nın büyük yıldızı Joshua Kimmich'in 2018 Dünya Kupası'nda yaşadığı hayal kırıklığı, 2020 Şampiyonlar Ligi zaferini ve 2022 Dünya Kupası öncesinde hissettiklerine odaklanıyor.

Bu yazı 14 Kasım 2022 tarihinde The Players Tribune'de yayınlanmış ve Sporx tarafından çevrilmiştir.

İşte Joshua Kimmich'in özel hikayesi:

"Tamam, size karşı dürüst olacağım. Son Dünya Kupası'nın 1 dakikasını bile izlemedim. Grup aşamasından sonrası... Yapamadım işte.

Elendikten sonra her şeyden uzaklaşmak istedim. İnsanlar, taraftarlar, basın, turnuva. Kız arkadaşımla Güney Afrika'ya gittim ve hiçbir maçı izlemedim. Sahiden kim kazandı?

Başka bir şey düşünmek için kafamı farklı bir noktaya yöneltmem gerekiyordu. Sonunda Güney Afrikalılar alınmasın ama tatilden 1 dakika bile keyif almadım. İmkansızdı. Sanırım bu yüzden kız arkadaşım için de korkunç bir zamandı.

Bu futbol hayatım boyunca yaşadığım en kötü zamanlardı. Fiziksel olarak iyiydim ama zihinsel olarak iyileşmem haftalar aldı.

Kore'ye 2-0 yenildikten sonra soyunma odasını hala hatırlıyorum. Tamamen sessiz. Herkes sessizce oturuyordu.

Taraftarları, ailemi, tüm ülkemi nasıl hayal kırıklığına uğrattığım düşünürken kafam elimdeydi. Hatırlıyorum. Joachim Löw konuşuyordu. Söylediklerini cidden dinleyemiyordum. Zombi gibiydim. Anlatabiliyor muyum? Kendi küçük dünyamda hayal kırıklığı yaşıyordum.

Grubun en altında...

Almanya...

Vay canına...

Almanya'dan beklentiler hep çok yüksek çünkü Almanya neredeyse her zaman çok iyi performans gösterir. Büyürken, futbolu takip ederken bildiğim kadarıyla her zaman böyleydi. 2002'de final, 2006'da yarı final, 2010'da yarı final, 2014'te kazanan...

Bu benim bir oyuncu olarak ilk Dünya Kupamdı.

Bence tüm dünya bizi Rusya'nın favorilerinden biri olarak gösteriyordu. Tabii ki, biz hala Dünya Şampiyonu ünvanı taşıyorduk. Güçlü bir kadromuz olduğunu düşündük. Ancak, gerçek farklıydı.

Güçlü oyunculaırmız vardı ama güçlü bir takımımız yoktu. 'Bu şu seviyede, bu Şampiyonlar Ligi'ni kazandı, bunlar daha önce Dünya Kupası'nı kazandı.' Her şey uyumlu olmalı ama her nasılsa 2018'de uyumlu değildi. Hiçbir şey işe yaramadı. O yaz gerçek bir takımı nelerin oluşturduğu hakkında bir şeyler öğrendim.

Kore maçından sonra soyunma odasına döndüğümde, bir noktasını hatırlıyorum, daha yaşlı, daha deneyimli adamlardan biri takımla konuştu. 'Şimdi basınla konuşma ve takım arkadaşlarına hataları için saldırma zamanı değil' dedi. 'Bu akıllıca olmaz. Şimdi bir arada durmak önemli çünkü hissettiğiniz hayal kırıklığını bu odadaki herkes yaşıyor.'

Bu sözler bende kaldı. Yenilgide bile Almanya'nın gücü birlik içindeydi.

O Dünya Kupası, kariyerimdeki ilk büyük hayal kırıklığıydı. Elbette, daha önce büyük maçlar kaybetmiştim. Ancak, örneğin yarı finale çıktığınızda en azından yaklaşmışsınızdır. Hiç o fotoğrafa girmeden bile kaybetmek mi! Bu yeni bir duyguydu ve beni daha çok etkiledi.

Bunun da ötesinde, Dünya Kupası! Düşündüğün diğer turnuvalar gibi değil. Tamam. Berbattı. Ancak, kısa zaman içinde tekrar hücum edeceğiz.

4.5 yıldır bir şans daha bekliyorum.

Dürüst olmak gerekirse, şu ana kadar kariyerimde çok büyük hayal kırıklıkları yaşamadığım için şanslıyım.

Almanya ile beklentilerimi karşılamadığımız birkaç turnuvamız oldu ve bunu değiştirmeyi umuyorum. Kulüp düzeyinde, örneğin büyük turnuvalarda bazı iyi deneyimlerim oldu.

Eğer size futboldaki en kötü anımdan bahsedeceksem, size en iyi anımdan da bahsetmek zorundayım.

Şampiyonlar Ligi uzun süredir benim için büyük bir hedefti. Tıpkı Dünya Kupası gibi, çocukken hayalini kurduğum bir şeydi. Birçok insanın Bayern Münih'in her yıl kupa kazanmasının normal olduğunu düşündüğünü biliyorum. Buna alışkınlar.

19 yaşımda Bayern'e imza attığımda çok başarılı olacağımı umuyordum. Ünvanların hayalini kuruyordum ama yine de Bösingen adlı küçük köyden gelen bir çocuktum. Buradaki kariyerimin ne kadar iyi olacağını hayal bile edemezdim. Ancak, her şeyi kazandığımızda bile, 1 yılda 6 kupa ve arka arkaya 10 Bundesliga, bazı insanlar sırf Bayern Münih olduğumuz için bunu hafife alıyor. Şunu söylemeliyim ki, bu 'normal' değil. Özellikle 2020'de olanlar değil. Olağanüstü. Eşsiz.

0 2020 sezonu taraftarlar olmadan çılgınca bir deneyimdi. Ancak, belki bu kulağa garip gelebilir ama çok özeldi. Bunu yeni bir meydan okuma olarak kabul ettim.

Açıkçası, bir oyuncu olarak taraftarları duymak, o enerjiyle ve o duygularla yaşamak istiyorsunuz ama özel anlar da oldu. Sahada birbirimizi duyuyorduk, daha iyi iletişim kuruyorduk ve dikkatimiz dağılmıyordu.

Portekiz'deki mini Şampiyonlar Ligi turnuvasını çok beğendim. Sanki milli takımla evden uzakta bir turnuva gibiydi. İki yerine tek maç. Ya hep ya hiç. Her maç bir finalmiş gibi. Bu bize takım olarak yakıştı. En büyük gücümüz ise Bayern'de sahip olduğumuz ortak bir zihniyetti.

Bayern'in neyle ilgili olduğunu, kulübün needen bu kadar çok kupaya sahip olduğunu ve her yıl daha fazlası için geri gelmeye devam ettiğini gerçekten anlamak istiyorsanız, bu zihniyeti sizin için tek cümleyle özetleyebilirim. Kulağa çok basit gelecek ama dürüst olmak gerekirse; 7 yıl önce Münih'e geldiğimden beri öğrendiğim en büyük ders bu.

Futbolda önemli olan sadece 2 maç vardı. Son yaptığın ve ilk yapacağın.

Bu kadar.

Başka bir maçın önemi yok. Sadece son maçın kadar iyisin. Oturup kupalara bakmanın ve başarıları incelemenin bir anlamı yok.

Futbol devam ediyor. İnsanlar unutuyor.

Her zaman yeni bir meydan okuma ve yeni bir kupa vardır.

Bayern bunun gerçekten vücut bulmuş hali. Kadroda her şeyi kazanan çok sayıda harika oyuncumuz var. Lig şampiyonlukları, Şampiyonlar Ligi kupaları, Dünya Kupaları... Yine de baskıyla yüzleşmek, çok çalışmak ve gelişmek için her gün antrenmana gelirler. Hem bireyler hem de ekip olarak gerçekten gelişim sağlarsın. Böylece bir sonraki maçı kazanırsın.

Bu tavır bize doğal gelir. Aslında, şimdi o kadar benden bir parça ki, biraz rahatlamaya çalışsam bile antrenmanlarad bile rahat olamam. Sanki aklımda yüzde 100'den az gitmeme izin vermeyecek bir şey varmış gibi.

Bu ruhu, 2020'de Şampiyonlar Ligi'ne götürdük.

Mini turnuvanın ilk maçı, Barcelona'ya karşı çeyrek final. Çılgınlıktı. Devre arasında soyunma odasına 4-1'le önde geri döndük. Hepimiz birbirimize şöyle baktık; 'Bu delilik! Neler oluyor???' İnanamadık. Sonra ikinci yarıda sahaya çıktık ve 4 gol daha attık. Çılgınca!

Kimse böyle bir sonuç beklemiyordu. O maçtan sonra düşündüğümü hatırlıyorum, o kadar. Artık bizi kimse durduramaz.

Takım olarak sahip olduğumuz zihniyet ve kendimize, birbirimize duyduğumuz güven, her şeyi kazanacağımızı biliyordum.

2018'de Almanya'da eksik olan her şey 2 yıl sonra Bayern'deydi.

Finalde Paris çok iyi oynadı. Çok fazla hata yapmadılar. İyi pozisyonlar yakaladılar. Belki de Choupo - Moting ile bir gol atmalılardı. Takım ruhumuz, onların kalitelerini aştı.

Kingsley Coman'a bir orta yaptım. Lewy'nin de oralarda bir yerde olacağını bildiğim için arka direğe kesmeye çalıştım. Lewy ön direkteydi, top onun için fazla yüksekti. Ancak, King oradaydı ve gözleri kapalıyken golünü attı.

Dürüst olmak gerekirse, golü attıktan sonra bile kutlama yapmadım. Motivasyonumu bozmak istemedim. Alman Milli Takımı'nda, gol attıktan sonraki 2 dakika her zaman çok önemlidir diyen bir antrenörümüz vardı. Çünkü, bir takımın motivasyonunun ve kontrolünün en düşük olduğu anlar gol attıktan sonra 2 dakika içindedir. Bir gole çılgınca sevinirseniz konsantrasyonunuzu kesinlikle kaybedersiniz.

Hakem en sonunda bitiş düdüğünü çaldı. Kazandık. Bu sürprizdi. Her şeyin bittiğini, düdük çaldığında bir an fark edemedim. Birdenbire herkes sağa sola koşuşuyordu. Orada, her şeyin ortasında, öylece hareketsizce duruyordum. Thomas Müller, anlamadığımı fark etmiş olmalı. Yanıma geldi, kafamdan tuttu: "Başardık! Başardık!"

Klasik Thomas, değil mi?

Farkına vardığımda ise sarsıldım: Aman Tanrım, gerçekten başardık!

Lizbon'daki o boş stadyumda sahaya uzandık. Anı yakalayıp gökyüzüne baktık. Taraftar yoktu. Bu yüzden bu an sadece bizim içindi. Bösingenli çocuk, Weissachlı çocuk. 13 yıl önce ikimiz de Stuttgart'tayken bu anı nasıl konuştuğumuzu düşünerek öylece yatıyorlardı. Bunca yıldır o an kurduğumuz rüyayı nasıl aklımızda tuttuğumuzu, sonunda ikimiz için de ve hem de aynı takımdayken nasıl gerçekleştiğinin büyüsüne kapıldık. İnanılmazdı.

Manuel Neuer kupayı kaldırdığında her şeyi aklımda tutmaya çalıştım. Zihnimde bir resim çektim. Kendim için sakladım.

Çok yakında, Şampiyonlar Ligi'ni kazanan takım olmamız tarih olacaktı.

O zaman öyleydi. Şimdi ise başka. Bir Dünya Kupası daha yaklaşıyor ve bunun Almanya için ne anlama geldiğini herkes biliyor. Baskıyı biliyoruz, tıpkı Bayern'de olduğu gibi... Neredeyse her zaman favorilerden biriyiz. Taraftarlar her maçı kazanmamızı bekliyor. Her maçı domine etmemizi istiyor.

Tek fark, Almanya için oynarken baskı biraz daha fazla. Çünkü, bir süredir başarılı olamıyoruz. Bir oyuncu olarak milli takımla kupa kazanmak için çok şansın olmaz. Bu turnuva, son turnuva olabilir. Bir kupa daha olmayabilir.

Alman halkı, taraftarları için Dünya Kupası en önemli kupadır. Şahsen, bir Dünya Kupası'nın kariyerimi tanımlamasını istemesem de...

Gerçekten takip ettiğim ilk Dünya Kupası, Almanya'daki 2006'ydı. Berlin'de bir gençlik turnuvasında oynadığımı hatırlıyorum. Sonrasında babam beni ve arkadaşlarımı Arjantin'e karşı oynadığımız çeyrek finali izlemek için taraftar alanına götürdü. Oli Kahn'ın penaltı atışından hemen önce Jens Lehmann'a gidip ona şans dilemesi ve tabii ki Tim Borowski'nin penaltıyı kazanmasıyla ilgili aklımda net fotoğraflar var.

Yarı finalde elendiğimiz İtalya maçından sonra yıkıldım. Şunu söyleyeyim, 11 yaşımda bile ağlamadım. Tüm ülke için özel bir yazdı ve milli takım duygularını ilk kez o yaz gerçekten hissettim.

2018'daki son Dünya Kupası'nda benzer hisler ortaya çıkmadı. Ben bunun hayal kırıklığını hala taşıyorum. Ancak, bu son kupayı ve bir sonraki hemen önümüzde.

Elemelerde iyi bir performans gösterdik. İyi bir takım oluşturmak için umarım doğru gençlik ve tecrübe karışımına sahip oluruz. İyi bir antrenörümüz, iyi bir grubumuz var. Artık tecrübesiz, yeni bir çocuk değilim. Son yıllarda çok şey öğrendim. Takım için ekstra sorumluluklar hissediyorum. Bu kupaya ihtiyacım var.

Thomas bir keresinde bir röportajında bir şey söylemişti; Almanya'nın Ballon d'Or kazanan son oyuncusu kimdi? Sonuncusu, 1996'daydı. Eğer bilmiyorsanız söyleyeyim, bu büyük Matthias Sammer'di.

Almanya'nın hiçbir zaman süperstarları olmaz ama Almanya hep yarı finallerde ve finallerdedir.

Niçin? Çünkü hepimiz bir takım olarak güçlü olduğumuzu bilir, takım arkadaşlarımız için çabalar, bu kollektif ruhu geliştirmek için çabalarız. Almanya'yı harika yapan şey işte budur.

Kimsenin şampiyon gibi hissederek Dünya Kupası'na başlayacağını sanmıyorum. Gerçek bir takım olarak maçtan maça büyüyen bir zihniyetimiz vardır.

Geçmişte, bu kupa hakkında çok konuştuk. Bu turnuvada, başarının nasıl geleceğini bilmiyorum. Belki beklentiler biraz farklı ve belki de bu iyi bir şeydir.

Beni yanlış anlamayın, hala çok büyük hayaller kuruyorum. Meydan okumayı seviyorum. Çok ileri gidebileceğimizi biliyorum ama bunu adım adım birlikte yapmalıyız.

Ve her şey 1 maç ile başlar.

Kasım 23, Japonya.

Sıradaki maç bu. Önemli olan tek maç bu."

 Reklam 
S Takımlar O G B M A Y Av. P
1Hollanda32105147
2Senegal32015416
3Ekvador31114314
4Katar300317-60