Honda'nın Hikayesi: Futbol, bir oyundan öte..

Keisuke Honda futbol hayatını ve bu spor hakkındaki görüşlerini kaleme aldı.

Japonya Milli Takımı'nın tecrübeli oyuncusu Keisuke Honda futbol hayatını ve bu spor hakkında görüşlerini kaleme aldı.

İşte Keisuke Honda'nın futbol ve hayat hikayesi...

"O zamanlar 6 yaşındaydım, bir gün babam eve elinde bir video kasetiyle geldi. Bu bizim için büyük bir olaydı çünkü 90'larda Osaka'da mütevazi bir hayat yaşıyorduk ve böyle şeyler bizim için bir lükstü. Yine de evimizde televizyon vardı. Ben oturma odasında ödevimi yapıyordum ve o sırada babam yüzünde bir gülümsemeyle içeri girdi. Beni yanına çağırdı ve "Sana bir şey göstermek istiyorum." dedi. "Nedir bu?" diye cevap verdim. Babam da "Pele!" dedi.

Babam kaseti ilk oynattığında siyah beyaz olan eski görüntüden ilk başta hiçbir şey anlayamadım. Sonra bir anda onu gördüm, Pele sağ kanattan topu sürüyordu, hayatımda önceden hiç görmediğim bir hızda topla ilerliyordu. Mest olmuştum, babama dönüp sordum, "Bu adam nasıl böyle oynuyor?"

Babamda bana, "O sadece zevki için oynamıyor, o başarılı bir şekilde oynarsa ailesini ve kendisini geçindirebileceğini bildiği için her şeyini ortaya koyarak oynuyor." dedi.

Babam bunu biliyordu, çünkü Pele hakkında yazılar okumuştu. Bende Pele hakkında okumaya başladım ve ondan çok etkilendim. Biz onun olduğu kadar fakir değildik ama bizim de durumumuz çok iç açıcı değildi. Pele futbol ve futbolcular hakkında olan görüşlerimi tamamen değiştirdi. Artık futbolu sadece bir oyun olarak görmüyordum, futbol benim için bir çıkış yoluydu. Kaseti izlemeyi bitirdikten sonra kendime söz verdim, ne olursa olsun elimden gelen her şeyi verip çok iyi bir futbolcu olacağım ve Dünya Kupası'na katılacağım.

İlkokuldayken annemle babam ayrılmıştı, bende bu sebeple babaannemlerin yanına taşındım. Babaannem benim hayatım için çok önemli biri ve kendisine çok şey borçluyum. Fakat ilk onla yaşamaya başladığım sıralar çok iyi geçinmiyorduk. İkimizin hayata bakış açısı çok farklıydı. Çok fakir bir hayattan gelen babaannem, gelecek için sadece küçük hayaller kuran ve fakirliği kabul etmiş karamsar bir kadındı. Bizim ailemizin asla zengin olamayacağını kabul etmişti. Ben ise ondan tamamen farklı düşünüyordum.

Bunun dışında bir çok kez aramızda tartışma oldu. Okula geç gitmem ve evdeki işlerde ona yardımcı olmamam onu çok sinirlendiriyordu. Aynı zamanda okulda hep başım belaya giriyordu ve bu konuda beni sık sık disiplin etmeye çalışıyordu. Hatta bir gün bana çok sert bir şekilde vurmuştu. Bende bana böyle sert davranmasını hiç sevmiyordum ama onun sayesinde bugünkü disiplin ve kafa yapısına sahibim. Bu disiplin benim için önemliydi. Çünkü, gelecek için büyük hedeflerim vardı.

Liseyi bitirdikten sonra Japonya Ligi'ndeki Nagoya Grampus takımında oynamaya başladım. Bu kulüp ile 3 yıllık bir kontrat imzalamıştım ve burada geçirdiğim son yılda Avrupa'ya gitmeyi kafama koymuştum. O dönemki menajerim, eskiden çalıştığı Hollanda ekibi VVV Venlo'ya gitmemi önerdi. Bana bu kulüpte iyi oynarsam, daha iyi ve daha büyük bir kulübe kolaylıkla geçebileceğimi söyledi. Ancak bana Venlo ile bir kontrat ayarlamadı, sadece takımın seçmelerine katılmam için bir fırsat sundu. Bu yine de her şeyi geride bırakıp oraya gitmeme yetti.



22 yaşındaydım ve hayallerim gerçek oluyordu. VVV Venlo takımına katılmıştım kendimi zirvede hissediyordum. Ocakta katıldığım takım için sezonun ikinci yarısında oynadım. Fakat, bu noktada kariyer planımda olmayan bir şey gerçekleşti, takım ikinci lige düştü.

Başarısız olmuştum, ama başarısızlık benim için yeni bir his değildi. Zamanında, profesyonel futbol akademisinden atıldığımda da başarısızlıkla karşılaşmıştım ve herkes bana artık futbolu bırakmamı söylemişti. Bu başarısızlık ise benim için herkesin haksız olduğunu göstermem için bir şanstı. Kendini zorlamıyorsan, başarısız olmayı engellemek kolay. Her başarısızlık bana kendimi geliştirdiğimi ve zorladığımı gösteriyor.

VVV'deki başarısızlık benim için çok önemli bir dersti. Başarılı olmak için oyunumu değiştirmem gerektiğini anladım. Her zaman olduğu gibi sadece pasçı olmayacaktım, aynı zamanda golcü de olmam gerekiyordu.

Avrupa'da değişen sadece oyunum değildi. Aynı zamanda hayata bakış açım da değişti. 50 tane farklı ülke görmek dünyamı genişletti. Saha dışında takım arkadaşlarımı tanıma fırsatım oldu. Onları tanıdıkça aslında ne kadar benzer olduğumuzu anladım, hepsi Avrupa ve Afrika'da asgari koşullarda yetişmiş, fakir ailelerden geliyorlardı. Birçoğu kazandığı maaşın büyük bir kısmını ailelerine yolluyordu. Çok fedakarlıklar yapıyorlardı. Kariyerim beni Hollanda'dan Rusya'ya, oradan İtalya'ya ve son olarak da şu an bulunduğum Meksika'ya götürmüş olsa da VVV'deki takım arkadaşlarımı asla unutamam.



Bu takımdaki oyuncuların hayatı ve bu kulüpte edindiğim hatıralar, benim ilk projem olan Yume Vakfı'nın temelini oluşturuyor. Bu vakıfın hedefi insanlara bir hayale sahip olmanın önemini öğretmek ve sporcu/öğrencilere burs imkanı sağlamak. Bir hayale sahip olmak önemli çünkü sana hedefler koymayı öğretiyor, bunları da sıkı çalışma ve başarısızlıklar sayesinde peşinden koşabiliyorsun. Futboldan öğrenilen dersler gerçek hayatta da kullanılabilir. Şu an bu vakfın 18 tane futbol kampı var, bunlar Endonezya, Vietnam, Tayland, Uganda, Kamboçya, ABD gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde.

Vakfın altında 70 farklı program ve 15,000 çocuk var. Artık hem genç altyapı oyuncularından, genç profesyonel oyuncularına kadar çok karışık bir isan kitlesine sahibiz. Özellikle vakfa bağlı olan iki profesyonel takımdan çok gurur duyuyorum, bu takımlardan biri Kamboçya (Solito Angkor FC) ve diğeri de Uganda'da (Bright Stars FC) yer alıyor. Bu takımlar çocuklara hayallerinin peşinden koşma fırsatı veriyor.

Ekonomik olarak sıkıntılı olan sporculara yardım etme konusundaki ilgim aynı zamanda beni bir yatırımcı da yapıyor. Böylelikle dünyayı daha iyi bir yer yapmayı hedefleyen büyük fikirleri ve küçük şirketleri destekleyebiliyorum. Bununla bence dünyanın en büyük sorunu olan yoksulluğa karşı mücadele edebiliyorum.

Bu sebeple profesyonel futbol kariyerimden geriye kalan boş vakitte genelde dünyayı dolaşıp uluslararası organizasyonlar, aktivistler, Dünya liderleri ve gelişmekte olan ülkelerdeki çocuklarla bir araya gelerek geçiyor. Şu an yoksulluk sorununa kesin bir çözümüm yok ama bence bu sorunun çözümünün özünde eğitim yatıyor.

Her Japonya Milli Takımı formasını giydiğimde kendime verdiğim söz aklıma geliyor. Bu benim üçüncü ve büyük ihtimalle son Dünya Kupam. Takım arkadaşlarımla turnuvanın zevkini çıkarmak istiyorum. Kariyerimin sonuna doğru yaklaşınca, bu turnuvanın bir futbol kutlamasından fazlası olduğunu daha iyi anlıyorum. Bu turnuva insanlığın gelişimi için de çok önemli, insanların kendini geliştirmesi için bir şans. Buraya gelen birçok oyuncu aileleriyle beraber, burada maça çıkabilmek için birçok zorluktan geçti ve karşılarına gelen engelleri aşmak için çalıştı.

Hatırlamamız gereken şu ki, bu oyunu biz sevdiğimiz için oynuyoruz, ama bu oyun bize aynı zamanda birçok şey katıyor. Bu sebeple bence her çocuk bu oyunu oynama fırsatına sahip olmalı."



 Reklam 
Sonuçlar
Yarı finaller
Fransa
1-0
10.07.2018
Belçika
Video Galeri
Foto Galeri