TFF'ye Karşı Tek Tabanca!

34 yıldır aynı kulüpte antrenör-futbolcu olarak içine dahil olduğu Altınırmak camiasının efsane ismi Hilmi Bayer ile yazarlarımızdan Alper Kaya keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.

Haber; Sporx.com
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
TFF'ye Karşı Tek Tabanca!
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
20 Nisan 2012 18:51
Hilmi Bayer, 34 yıldır aynı kulüpte! Antrenör-futbolcu olarak içine dahil olduğu Altınırmak camiasında son dönemde sağlık mücadelesinde bayraktarı haline geldi. Amatör branşlarda sahada hayatını kaybeden sporcular gittikçe artarken, dik durmayı başarabilen Altınırmak Kulübü'ne, sağlık boykotlarına, ülke futbolumuzun alt yapı sektörüne ve tabii federasyona karşı verdiği mücadeleye dair tecrübeli çalıştırıcıyla bir röportaj yaptık...

- Hocam selamlar... Öncelikle söze şöyle girelim mi? Geçtiğimiz günlerde İspanya'da bir futbolcu hayatını sahada kaybetti... Şüphesiz feci üzücü bir hadise! Siz bildiğim kadarıyla bu sağlık mücadelesini yıllardır veriyorsunuz... Mücadeleniz nasıl başladı? Şu an ne durumda?
Sağlıkla ilgili mücadelemiz 2006 yılında başladı. "Niçin 2006? Daha önce sağlık sorunları yaşamadınız mı?" diye bir soru sorabilirsiniz. Kendimizi sahalarda bulduğumuz günden bu yana bu sorunları hep yaşadık. Onlarca kez sporcularımız sahalarda sakatlıklar geçirdi. Özellikle kötü saha koşullarından oluşan travma türü sakatlıklar. Kol, ayak kırığı başta olmak üzere 2 kez oyuncularımız beyin travması geçirdi. Ve bu sakatlıklar olduğunda sporcularımıza ilk yardımı yapacak sağlıkçı bulunmadığı halde, hastaneye sahada bulabildiğimiz herhangi bir araçla götürmek zorunda kaldık. Daha ilginç olanı sakatlık esnasında 2 defa antrenör olarak sporcumu hastaneye ben götürmek zorunda kaldım! Bir defasında sakatlanan sporcumu hastaneye götürdüğümde, 2 oyuncum daha sakatlık geçirmiş ve takım sahada 8 kişi kalmıştı. Benzer komik olayları burada anlatacak kadar zamanımız olmayabilir...

Sağlık konusundaki ilk tepkimizi anlatmak istiyorum.

2006 Yılında Yıldızlar Ligi'nin 2.haftasında maçı oynayacağımız Bornova Doğanlar sahasına gittik. Hava şartlarından dolayı saha çok kötü durumdaydı. Biz maç için ısınma yaparken sahada oynanan diğer maçı izliyordum. Bir ara sakatlanıp yere düşen, kıvranan ve ilk müdahalesi yapılamayan bir çocuk gördüm. Hakem çocukla ilgilenmeye çalışıyordu. İşte o an ben kararımı verdim. Bu sakatlıkların ne kadar ihmal edildiğini net olarak gördüm. Bizim maç başlamadan önce de hakeme sağlıkçı olmadığını oyuncularımı riske etmek istemediğimi, sağlıkçı olmadan maça çıkmayacağımı beyan ettim. Ve maça çıkmadık. Bunu üzerine 1 ay hak mahrumiyeti ve hükmen yenilgi cezasına çarptırıldık.

Ertesi hafta aynı sahada yine sağlıkçı yoktu. Biz aynı tavrımızı sergiledik. Sahaya çıkan yönetici 1 ay ceza aldı. Takımımız ligden ihraç edildi!

2 hafta sonra U-19 takımımızın maçına da sağlıkçı gelmedi. O gün sağlıkçının gelmemesinin nedenini de saha görevlisinden öğrendik: Ev taşımaya gitmişti! Biz maça çıkmadık yine hükmen yenik sayıldık.

2009 yılında sahada beyin travması geçiren ve sahada sağlıkçı olduğu halde tribünden inen bir doktor tarafından ilk müdahalesi yapılan, 3 saat sonra hayata döndürülebilen bir oyuncumuzun geçirdiği bir sakatlıktan sonra kesin olarak sağlık boykotu kararı aldık. Maçın 54. dakikasında dili boğazına kaçan sporcumuz yerde ölümle pençeleşirken sahadaki tüm oyuncular şok geçirmişti. Ambulansla sporcumuzu hastaneye götürmek istediğimde hakemin''Takımı sahada yalnız bırakamazsın yoksa hükmen yenik sayılırsın'' demesi üzerine takımı sahadan çektik. Sahada 16 yaşında bir genç ölümle pençeleşirken hakemim maçı devam ettirmek istemesi bizi çileden çıkarmıştı. Hakemle bu konuyu konuştuğumda kendilerine böyle talimat verildiğini maçları yarıda bırakmaması gerektiğini söyledi.

01 Ocak 2012 tarihinde U-19 maçımıza da sağlıkçı gelmedi. Biz aldığımız kararı uyguladık ve sahaya çıkmadık. 2 hafta sonraki maçımıza da sağlıkçı gelmeyince aynı tavrı gösterdik ve takımımız küme düşürüldü. Ben ve yönetici arkadaşımız 3'er ay hak mahrumiyeti aldı. Kulübümüz de 400 TL para cezasına çarptırıldı. 

2011-2012 Sezonu'nda U-14 Ligi İzmir final maçımızda şampiyonluk kupasını alamayarak olayı protesto ettik. ASKF'den bazı yöneticiler bunun saygısızlık olduğunu ifade ederek tepkilerini gösteriler.

17 Mart 2012 tarihinde U-16 lig maçımızda pankartlarla TFF 'nin sporcu sağlığı konusundaki politikasını protesto ettik.

Son olarak 2012 Mart ayında U-15 Türkiye Finallerinde Muğla da oynadığımız maçta bir oyuncumuzun kolu kırıldı. Hastaneye kaldırıldı ve ameliyata alındı. Muğla'daki maçta gereken sağlık önlemi vardı her hangi bir sorun yaşanmadı... Sporcumuz 5 gün hastanede kaldı. Buna rağmen İzmir TFF ve ASKF'den hiçbir yetkilinin sporcuyu arayıp geçmiş olsun dileğinde bulunmaması bu konuda ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi!

Şu anda tavrımız devam ediyor.Sonuna kadar da devam edecek.Maçlarımıza düzenli olarak gidiyoruz.Sağlıkçı gelmediği anda çıkmıyoruz.

"BİZ BOYKOT YAPARKEN SEVİNEN RAKİPLERİMİZ VARDI..."

- Bu mücadeleyi verirken federasyon tarafından bilinçli olarak engellenmeye çalışıldığınızı düşündünüz mü? Başınıza bu tarz şeyler geldi mi?

Bu mücadeleyi verirken TFF tarafından bilinçli olarak engellendiğimizi kesinlikle düşünmüyorüz..İzmirde görev alan tüm arkadaşlarımızı çok iyi tanıyoruz.Hepsi çok iyi niyetli.Davamızda kesinlikle haklı olduğumuzu yönetmenliği uyguladıklarını ve yönetmenlikleri değiştirme güçlerinin olmadığını ifade ediyorlar.

Başımıza gelen komik bir olayı bu vesileyle aktarmak istiyorum: 17 Mart 2012 de oynadığımız U-16 maçı öncesi pankartlarla TFF'yi protesto ettik. HaberTürk'ten bir gazeteci arkadaşımız gerekli fotoğrafları çekti. Ben cezalı olduğum için tribünden maçı izliyordum. Bir ara seyircinin birisi birilerini telefonla aramaya başladı, olayı anlattı.Devre arasında rakip takımın bir yöneticisi sahaya girerek saha komiseriyle birlikte tribündeki pankartları fotoğrafını çekerken birilerine telefonla gereken bilgiyi verdiklerini gördük. Ardından maçın hakemi soyunma odasına gelerek pankartı indirmemiz gerektiğini bu konuda talimat aldıklarını söylediler. Biz de pankartı indirdik. Bu olayın komik yanı rakip takımın yöneticinsin bize karşı aldığı tavır oldu.

Bu arada boykot yaptığımız anlarda takımlarımız gruplarında hep zirvedeydi. Maçlara çıkmadığımız zamanlarda bu duruma sevinen takımlar oldu. Bu bizleri çok üzdü...

- İnsanların aklına şu da gelebilir, "Madem o kadar şikayetçiler, kendi sağlıkçılarını kiralasınlar!" Sahi, niye takımınıza bir sağlıkçı kontenjanı açmıyorsunuz? 

Niçin kendi sağlıkçımız yok? Bizler mahalle takımıyız. Her sene liglere en az 5-6 kategoride katılıyoruz. Kulübün hiçbir geliri yok. (Son 2 yıldır Bornova Belediyesi'nin liglere katılmamız için verdiği 4000 TL.dışında) Buna rağmen kulübümüzün eski bir sporcusu doktor arkadaşımız her yıl ücretsiz tüm sporcularımızı sağlık taramasından geçirmektedir. 2010-2011 Sezonunda doktor olarak maçlarımıza geldi.Ancak Sağlık Bakanlığı'nın aldığı Tam Gün Yasası nedeniyle Doktorların başka bir yerde görev almaları yasaklandı. Bunun dışında maddi gücümüz sağlıkçı kiralamamız için yeterli değil.

Bizler amatörüz ama bizleri Profesyonel Kulüpler yönetiyor. Biz profesyonel kulüplerle aynı ekonomik şartlara sahip miyiz? Kulübümüzde görevli yöneticiler emekli maaşlarından ayırdıkları paylarla bu işi yürütmeye çalışıyorlar. İsterseniz bu soruyu ben size farklı bir açıdan sorayım: TFF ya da Devlet amatörleri korumak zorunda değil midir?

Bence Türkiye'de bir an önce Amatör Futbol Federasyonu kurulmalıdır. Kullandığımız sahalar belediyelere dolayısıyla bizlere ait. Ama bizleri TFF yönetiyor. Bu yönetimde Amatörlerin söz hakkı olmadığı da ortada! Bizler üretiyorsak yöneten de biz olmalıyız.
TFF'nin bizden sağlıkçı isteme gibi bir talebi olmamalı. Daha ötesi lige katılma, vize ücreti vs. gibi giderlerden de muaf tutmalıdır.

"CENTİLMEN ALTINIRMAK OLARAK ANILIYORUZ..."


- Çalıştırıcılık kariyerinize değinelim mi biraz? Hangi takımları çalıştırdınız bugüne değin? Ne zamandır futbolun içindesiniz?

Futbola 10 yaşında Yugoslavyanın Prijepolje ilinin bir köyünde başladım. 1968 yılında Türkiye'ye göç edince İzmir'de futbola amatör takımlarda devam ettim. 10 yaşından beri futbolun içerisindeyim. 2000 yılına, yani 42 yaşıma, kadar amatör olarak futbol oynadım.

Altınırmak Spor Kulübü'nde antrenör futbolcu olarak 1978 yılında çalışmaya başladım. 34 yıldır bu kulüpte Antrenörlük yapmaktayım. 1978-1991 yılları arsında kulübümüz gayrı-federe idi. 1991'den bu yana da resmi olarak görevimi sürdürüyorum.
1994 yılında C Çalıştırıcılık kursunu bitirdim. U-13, U-14, U-15, U-16, U-17, U-19 ve Büyükler kategorilerinde, hepsinde, görev aldım.

Resmi oluşumuzdan bu yana (1991-2012) tüm kategorilerde toplam 20'den fazla şampiyonluk aldık. 15 civarında İzmir İl Şampiyonası ve 2 defa da Türkiye Şampiyonası'na katıldık. Defalarca centilmenlik ödülü aldık. Aldığımız şampiyonluklardan çok ''CENTİLMEN ALTINIRMAK'' olarak anılıyoruz.

 Bunun yanı sıra İzmir Şehitler İlköğretim Okulu Futbol Takımı kuruculuğunu yaptım. 3 Yıl İzmir Çimentaş Lisesi Futbol Takımı'nı çalıştırdım. 2008-2009 öğretim yılında 80 okul arasında İzmir 2.si olarak Türkiye Finalleri'ne katıldık.

- Alt yaş kategorilerinin sağlık konusu hariç diğer sorunları neler sizce?
 

Hangi birinden başlayalım? İçinde bulunduğumuz sistem altyapıdaki sporcularımıza olumlu anlamda hiçbir şey vermiyor.Tam tersine çocukları ve gençleri alabildiğine sömürüyor. Eğitim sistemimize bakarak sporda ne durumda olduğumuzu görebiliriz. Başta eğitim sistemini çözmeden sporda hiçbir yere varma şansımızın olmadığını düşünüyorum.

Sporcuların beslenmesi başlı başına bir problem. Yeterli ve kaliteli spor tesisi, eğitimli antrenörler, Spor Yüksek Okulu'nda yetişen antrenörlerin istihdamı, Beden Eğitimi öğretmenlerinin sorunlarını çözmeden sporda bir adım öteye gidemeyiz.

Spor olgusunu Ülkemizin Siyasal-Sosyal-Ekonomik yapısından soyutlama şansımız yok. Bu nedenle sporumuzun sorunları tamamen SİSTEM sorunudur.

"BİZDE OYNANAN FUTBOL DEĞİL..."


- Ülke futbol ortamına dair genel görüşleriniz neler hocam?
 

Futbol ekonomisi koskocaman bir pastadır. Bu pastadan pay alma yarışı kıran kırana devem ediyor. Pastadan daha fazla pay almak için her şey mubah sayılıyor.Şike, kumar, şiddet vs. bu sistemin ürünü değil mi?

Ülkemizde futbol farklı oynanıyor. Zengin iş adamları, siyasiler, mafya ve popüler kultür aktörleri (üst düzey sporcular ) bir sınıfı oluştururken; amatörler ve seyirciler ise endüstriyel futbolun sömürülenleri olarak başka bir sınıf oluşturmaktadır. İnsan yetiştirmede (gerek eğitim gerekse sporda) eşitlik ilkesi sağlanmadığı durumda birçok yetenekli ve parlak genç kaybeder. İçerisinde yer aldığımız bu spor sistemi baştan aşağı yanlıştır. Ve bu sistemde oynanan futbol da kendi sistemine benzer. 
Kısacası ülkemizde futbol oynadığını sanmıyorum. Hayatımın tümü spor sahalarında geçtiği halde profesyonel maçları çok az izliyorum. Çünkü oynanan sadece futbol değil.

- Futbolcularınızın ailelerinden aldığınız tepkiler ne yönde oluyor? Hani, "Biz çocuğumuz futbolda bir yerlere gelsin diye sana emanet ediyoruz, sen maça çıkarmıyorsun!" diyebilen çıkıyor mu yoksa onlar da sizin gibi bilinçli mi?

Yaptığımız boykot ile ilgili sporcu ailelerinin tamamı bana sonuna kadar destek vermektedir. Ailelerden hiçbir olumsuz tepki almadım. Sporcu velileri TFF'nin sağlıkçısız maç oynattığı ve yetkililerin görevlerini kötüye kullandıkları gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunma teklifinde bulundular. Gerekirse bu da yapılacaktır.

- Bir futbolcu yetiştirirken nelere dikkat edilmeli hocam? "Balık baştan kokar" derler ya, o balığı nasıl canlı tutabiliriz?

Ülkemizde futbolcu yetiştirmek çok güç bir süreç. Binbir sorunla yaşayan futbolcu adayını bir yere taşımak için sadece biz antrenörler yeterli değiliz. Daha önce değindiğimiz gibi ülkenin genel sorunlarına paralel gidiyor her şey. Futbolu genellikle dar gelirli ailelerin çocuklar oynamaktadır. Okul eğitimiyle paralel olarak futbol hayatlarını sürdürmek zorunda olan çocukların çok yönlü planlama ve sporculara olanak sağlamak gerekiyor.

Bunun için Okul-Kulüp-Aile koordineli bir şekilde çalışması lazım. Maalesef ne okulların çoğu ne de aileler yeterli bilinç düzeyinde değiller. Aileler çocukların geleceğini eğitimden geçtiğini bu nedenle çocuklarını okul ve dershane arasında mekik dokuyan yarış atı durumuna getirmişler. Bu anlamda sporu bir engel olarak görmektedirler. Bir çoğu yetenek bu nedenle kaybolmaktadır.

Bizler öncellikle futbolcu adaylarını iyi birer insan olarak yetiştirmek için uğraşıyoruz.Önce insan sonra sporcu felsefesiyle hareket ediyoruz. Futbolcu adaylarımıza öncellikle sağlıklı olmayı öğretiyoruz. Eğitimin sporcu olmak için çok önemli bir faktör olduğunu aşılamaya çalışıyoruz. (Belirtmek isterim ki, kuruluşumuzdan yana spor akademilerini kazanan ve bitiren sporcu sayısı 36'dır.)

Dünya ve ülkemiz sporunda örnek olabilecek sporcuları örnek göstererek sporcularımızı motive etmeye çalışıyoruz.Ancak maalesef yaşadığımız ülkedeki bu spor sistemi ve popüler kultür sporcularımıza daha farklı örnekler sunmaktadır. Bizler sporcumuza sağlık aşılarken görsel medya popüler sporcuların yanlış yaşam biçimlerini sunuyor. Bu karşımıza önemli bir engel olarak çıkıyor. Ama her şeye rağmen elimizden gelen tüm olanakları ve çabayı sporcularımız için, onların önce iyi bir insan sonra sporcu olmaları için, harcamaktayız.

"AJAX MODELİNİ GETİRDİK YALANI..."


- Süper Lig kulüplerinin alt yapı çalışmalarına dair görüşleriniz neler?

Süper Lig takımlarının alt yapıları hakkında bir şey söyleyebilmem için kulüpler hakkında elimde veri olması gerekiyor. Ancak görüşüm şu ki, Süper Lig Kulüplerinin altyapıları bana göre sadece kağıt üstünde görülüyor. Birçok takım sadece her kategoride lige katılma adına altyapı kuruyor. 12-18 yaş arasında 6 yıl altyapılarda oynayan yüzlerce oyuncuların 18 yaşından sonra kaçının A takıma yükselebildiği, diğerlerinin nerelere gittiklerini araştırmak gerekiyor.

Altyapılarımız verimli çalışmıyor. Çalışsa da gençlerin A takıma yükselme şansı çok düşük olmaktadır. Buna en büyük etken yabancı oyuncuların çokluğu. Bu sadece Süper Lig altyapılarında değil Milli Takım altyapısında da görülüyor. Bununla ilgili aklıma şu soru geliyor: Genç Milli takımda forma giymiş kaç futbolcu A Milli Takıma kadar yükselmiştir, kaçı futbolu bırakmıştır? Yanlış duymadınız. Genç Milli takımda oynayan bir oyuncu futbolu nasıl bırakır?

Yanıtlayayım. Bizim semtte defalarca Genç Milli takımda oynamış ama futbolu 25 yaşında bırakmış, tanıdığım sporcular var. Bu oyuncular hangi kriterlere göre Milli Takımda forma giymiş, hangi nedenle futbolu bırakmışlardır? Kulüplerimizin altyapısını detaylı incelersek sorunun yanıtını bulabiliriz.

Bazı şovmen yöneticilerimiz vardır. Maçın son 15 dakikasında 18 yaşında bir oyuncu oyuna alınır...Övüne övüne bitirmezler, alt yapıdan oyuncu aldık diye! Ama o oyuncuyu bir daha sahada gören yok. Bana göre kulüplerimiz altyapı konusunda sınıfta kaldı. Bakmayın siz basında çıkan''ALTYAPIDA AJAX MODELİNİ GETİRDİK'' sözlerine. Hepsi yalan...

- Sizce yıllardır milli takım için neden bir ekol yaratamıyoruz? Niye bir düzenimiz yok? Tek tük yetişen yetenekli futbolcular haricinde eğitimle bir yere getirebildiklerimiz neden bir elin parmakları kadar etmiyor?
Ekol yaratmak için sistem gerekiyor, uzun vadeli bir çalışma... Günlük başarı peşinde koşan insanların tekelindeki sporumuzun kurtuluşu sistemin tamamen değişmesine bağlıdır. Milyonlarca sporcu potansiyeline sahip ülkemizde bilimsel temellere dayalı, demokratik bir spor yapısı kurulmadığı sürece ekol yaratamayız. Sadece 2-3 yıllığına göreve gelip ''ekol yaratacağız'' diyen yöneticilerin yalanlarını dinlemekle yetineceğiz.

Yaşanan süreç''Endüstriyel Futbol''sürecidir. Bu süreçte her şeyi görebiliriz ama futbolda bir Türk ekolu asla. ''Ekol'' bakkalda satılan bir meta değildir. Sosyo-ekonomik hatta siyasal bir olgudur.

- Hocam ben bu yoğun temponuzda bana vakit ayırabildiğiniz için çok teşekkür ederek son olarak, sizin eklemek istediğiniz şeyler var mıdır diye sormak istiyorum?

Ben spor konusunda yaşadığımız bu süreci ve sorunlarımızı dile getirmeme fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyorum...

Röportaj: Alper Kaya
GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam