İşte Yıldırım'ın savunmasının tam metni

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, futbolda şike iddialarına yönelik yürütülen davada savunmasını yapmaya başladı.

Haber; Sporx.com
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
İşte Yıldırım'ın savunmasının tam metni
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
21 Şubat 2012 17:10
Tarihi davada Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, futbolda şike iddiaları üzerine devam eden Mahkeme'nin Heyeti'ne futbolda şike iddiaları üzerine yürütülen savunmasını vermeye başladı.

İşta Aziz Yıldırım'ın savunmasının tam metni:


"Sayın Başkan Sayın Üyeler,

Adalet topaldır; ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er geç ulaşır." düşüncesiyle sekiz ay sonunda Sayın Mahkemenizin huzurlarındayız.

3 Temmuzdan bu yana yaşananlar ve yaşatılanlar, hepimizin malumudur. Soruşturma süresince evrensel hukuk kuralları ve masumiyet karinesi açıkça ayaklar altına alınmış ve Anayasa güvencesindeki  tüm haklarımız açıkça gasp edilmiştir. Gizlilik kararları ihlal edilmiş; avukatlarımızın dahi alamadığı tüm bilgi ve belgeler özel hayatın gizliliği kuralı çiğnenerek basına açıkça servis edilmiştir. Tüm kamuoyunun, sadece polisin istediği ve kendine göre değerlendirip sunduğu tapeleri gün be gün takip etmesi sağlanmış; böylece Aziz Yıldırım ve arkadaşları toplum önünde itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Hukuka uygun olmayan delil ve yöntemlerle alınan dinleme ve fiziki takip kararlarıyla, kanunlarda olmayan suçlar ihdas edilerek, hakkımızda kanıtsız ve asılsız iddialar düzenlenmiştir. Ve bu iddialar öyle yerlere taşınmıştır ki, Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri yasadışı örgüt kurmakla suçlanmış; bu örgütün kuruluş amacının ise Fenerbahçe'yi şampiyon yapmak olduğu açıkça gerekçe olarak gösterilmiştir. Hatta o kadar ileri gidilmiştir ki, öncelikle bu örgütün silahlı suç örgütü olduğu öne sürülerek soruşturmanın özel yetkili mahkemelerce yapılması için en uygun hukuki zemin tüm hukuksuzluklarla yaratılmaya çalışılmıştır. Ancak bu iddianın arkasında duramayacağını anlayanlar, yargılamanın özel yetkili mahkemelerce yapılmasını sağlamak ve yeni bir hukuksuz gerekçe haksız ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü suçlanmasında bulunmaktan kaçınmamışlardır.

İddiacılar, Şubatta kurduğum sözde "örgüt"ün şike ve teşvik eylemelerinden bir süre sonra sıkıldığımı ve kendime bir de ceza verilmesini sağlamak için 6222 sayılı Yasayı çıkarttığımı dahi ileri sürmüşlerdir. Bu düşünceye sahip olanlar nedense sadece Fenerbahçe'nin kazandığı maçlara ilişkin dinleme ve fiziki takip tutanaklarını kullanarak sonuca, yani amaca göre soruşturma yapılıp iddialar oluşturulduğunuaçıkça ortaya koymuşlardır.

Lehe delil toplama görev ve sorumluluğu da bulunan Sayın Savcılık, her nedense Fenerbehçe'nin puan ya da puanlar kaybettiği maçlara ilişkin hiçbir bilgi ve belgeyi iddianameye koymamıştır.

Aşağıda çok daha ayrıntılı olarak değineceğim üzere, işbu süreç tarafımızdan endişe ile izlenmiş ve bu süreçte yaşadıklarımız yüzünden adalete olan inancımız sarsılmıştır. Ve daha da ötesi söz konusu bu hukuka aykırı uygulamalar bizleri, "neden,  niçin ve kim tarafından" sorularını sorma noktasına getirmiştir.



"BU AZİZ YILDIRIM'A KARŞI YÜRÜTÜLEN BİR OPERASYONDUR"


Önemle ve ısrarla belirtirim ki, bu operasyon Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım'a karşı yürütülen bir operasyondur. Her ne kadar huzurunuzda Fenerbahçe'nin değil, sadece şahısların yargılandığı gibi bir algı yaratılmaya çalışılsa da, yargılanan bu şahısların Fenerbahçe'nin başkan ve yöneticileri olduğu, bu şahıslara isnat olunan her asılsız eylem nedeniyle Fenerbahçe Spor Kulübü'nün sorumlu tutulacağı gerçeği unutulmamalıdır. Hatta Spor Hukukunu bir kenara bırakıp neredeyse saha kapama cezasını dahi özel yetkili mahkemeye terk etmeye çalışan ve polis fezlekeleri ile savunma isteyen bir Federasyon'un varlığı göz önüne alınırsa Fenerbahçe'nin bu asılsız iddialardan zarar görmediği ve görmeyeceği düşünülemez. Bu yüzdendir ki, bugüne kadar ısrarla talep ettiğimiz husus, yargılamanın her aşamasında yer alan tüm iddia ve isnatların Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri ile temsil ettikleri kurumun büyüklüğüne ve ciddiyetine yakışır nitelikte olması gerekliliğidir.

Aslında bu sürecin ders alınması gereken bazı yönleri de olmuştur. Fenerbahçe taraftar ve camiasının büyüklüğü, birlikteliği ve nedenli büyük bir güç olduğu, tüm kamuoyu tarafından açıkça anlaşılmıştır. Ve yine açıkça anlaşılmıştır ki, Fenerbahçe camiası, her türlü baskıya rağmen bu koca çınarından tek bir yaprak dahi koparılmasına izin vermeyecektir. Ve buradan müjdelerim ki, Fenerbahçe'nin bu tavizsiz yürüyüşü bundan böyle sadece sportif olaylarla sınırlı kalmayacak, her türlü sosyal, ulusal ve yönetsel konularda Fenerbahçe taraf olarak gereken yeri alacaktır.

Bütün bunların yanında bu ulu çınarın tek bir yaprağı olan Aziz Yıldırım'ın şahsi akıbetinin hiçbir önemi yoktur. Bu nedenlerle bilinmelidir ki, ben de huzurlarınızda bulunduğum sürece her Fenerbahçe Başkanının Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız yargısına karşı göstermesi kaçınılmaz olan saygı ve güveni özenle taşıyacağım. Hatta söz konusu kararlar, haksız yere Fenerbahçe Başkanının esaretine sebep olmuş olsa bile.

İsteğimiz, "Bırakın adalet yerini bulsun. İsterse kıyamet kopsun" yönündedir. Bu aşamadaki sözlerime son verirken, ozanın şu öğütlerini hatırlatmak isterim:

Dünyadan memleketinden insandan
umudun kesik değil diye,
ipe çekilmeyip de
atılırsan içeriye,
yatarsan on yıl on beş yıl
daha da yatacağından başka
sallansaydım ipin ucunda
bir bayrak gibi keşke
demeyeceksin
yaşamakta ayak direyeceksin.
Belki bahtiyarlık değildir artık
boynunun borcudur fakat
düşmana inat
bir gün fazla yaşamak.

İddianamede yer alan tüm hususlara tek tek cevap vermeden önce Sayın Heyetinizle bizzat tartışmak ve değerlendirmek istediğim hususlar bulunmaktadır. Bu nedenle savunma esaslarına sadık kalarak önce bu hususları sizlerle paylaşacağım.

FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ HAKKINDA KISA BİLGİ


Ben, 15 Şubat 1998 tarihinden itibaren Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı'nı yapmaktayım. Sayın Mahkemenizdeki davanın açılmasından önce, soruşturma safhasında ve şu anda yürütülmekte olan kovuşturmada bu sıfatımı devam ettirmekteyim.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı gibi gurur ve onur kaynağı olan bir sıfatı bugüne kadar büyük bir doğrulukla, dürüstlükle yerine getirdim. Bu sıfatın Bana kazandırdığı ve yaşattığı onurun tarihsel boyutunun yanı sıra Fenerbahçeli olmayı her şeyin üzerinde tuttum. Başkanlığa geldiğim 1998 tarihinden ve Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu'na seçildiğim 1990 tarihinden bu yana geçen 22 yıl boyunca hayatımın en önemli ideali ve yaşamamı sağlayan en büyük amacı hep Fenerbahçe'ye hizmet olmuştur. Fenerbahçeli olmayı her şeyin üzerinde tutmam Benim için en önemli sıfattır ve erdemdir.

20 yıldan bu yana ilk basamaklarından başlayarak Başkanlığı'na kadar yükseldiğim ve halen bu onurlu görevini yürüttüğüm Fenerbahçe Spor Kulübü hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

19. Yüzyılın sonlarında bir grup genç 1907 yılında Fenerbahçe Kulübü'nü kurdu. Kurulan kulübün adı o tarihlerde oturdukları semtin dillere destan güzelliği nedeniyle Fenerbahçe olmuş ve kulüp amblemi olarak da Fener Burnu'ndaki geceleri ışık saçan Feneri seçilmişti. Kurulan kulübün renkleri ise ilkbahar müjdecisi papatyaların rengi olan ve aynı zamanda temizliği temsil eden sarı ve beyaz renklerden oluşmuştu.

Bu tarihsel gerçeklere dayanarak ve Fenerbahçe'nin üstünlüğünü ve yüceliğini daima göz önünde bulundurarak 100 üncü yılda 21. yüzyılın başlarında bin bir emekle yeniden inşa ettirdiğimiz Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nun yanına, Kulübü sembolize etmek amacıyla bir fener yaptırmış ve kulübü seven milyonlarca taraftara geçmiş yılları, kuruluş günlerimizi hatırlatmak istemiştim.

"Sarı ve lacivert" ağırlık içinde olmak üzere 5 renkten oluşan amblem şu anlamları taşımaktaydı ; "Fenerbahçe Spor Kulübü 1907" yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik ifadesiydi. Kırmızı fon ise, saflık ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken; bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk ise asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı, Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı.

1911 – 1912 Futbol sezonunda Fenerbahçe ilk defa hiç yenilmeden şampiyon oluyordu. Bu şampiyonluk Kulübün itibarını, imkânlarını da arttırıyor. Bugünkü Altıyol'da bir lokal kiralanıyor ve Kulüp futbol dışında da diğer spor dallarıyla da ilgilenen bir kuruluş haline geliyordu. Bu nedenle aynı yıl Fenerbahçe Futbol Kulübü'nün adı, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak değiştirilmiştir.



1920'li yılların İstanbul Halkı'nın yaşadığı simsiyah günler ve gecelerde İstanbul'lulara Türklük gücünü, yaşama sevincini veren kulüplerin başında Fenerbahçe Spor Kulübü geliyordu. Mütarekenin karanlık yıllarında işgal kuvvetlerine mensup takımların her hafta birbiri peşi sıra futbol sahalarında yenerek Milletimizin rencide olmuş gururunu okşayan Fenerbahçe tüm halkın sevgilisi haline geliyor, zamanla da milli mücadelenin ve milliyetçi karşı çıkışın adeta İstanbul şubesi halini alıyordu. Bu yıllarda işgal kuvvetlerine mensup özellikle İngiliz askeri takımlarıyla yapılan futbol maçları, İstanbul'daki futbol heyecanını ve futbola olan ilgiyi doruk noktasına çıkaran olgu oluyor; Türk takımları işgalci ekiplerle 5 yılda, 50'sini Fenerbahçe'nin oynadığı toplam 80 maç yapıyor, işgal kuvvetleri takımlarına karşı kazanılan galibiyetler Türk takımlarını gönüllerde yüceltiyordu. Bu nedenle futbol İstanbul'da büyük kitleleri kendine çekerken, Türk takımlarının özellikle de Fenerbahçe'nin, başta General Harrington Kupası (29 Haziran 1923) olmak üzere işgal kuvvetleri takımları karşısında elde ettikleri tüm galibiyetler, İstanbul halkının intikam duyguları içindeki milli duygularını şahlandıran ve yaralı gönüllerine teselli veren yegâne olay haline dönüşüyordu.

Onlar, cephelere gönderdikleri vatan evlatlarının, Çanakkale'de yaptıkları müdafaanın bir örneğini de sanki Taksim'in Taşkışla sahasında gösteriyor, yaptıkları toplu hücumlarda ise sanki kısa bir süre sonra Kocatepe'den verecekleri milli taarruzdaki şahlanışımızın provasını yapıyorlardı. Bu şevk ve iman içinde mütareke ve işgal İstanbul'unda Türk futbolu denince ilk akla gelen Kadıköy'ün Fenerbahçe'si oluyor, cepheden gelen her yeni zafer İstanbulluların moralini yükseltirken, Fenerbahçe takımı da aldığı galibiyetlerle halkın başını dik tutmasını sağlıyordu. Fenerbahçe takımı artık Kuva-i Milliye ruhunun halk içindeki sembolü olmuştu. Bunun sebebi, oynadıkları toplam 50 maçtan ikisi hariç hiç yenilmeyip 41 maçta galip gelmeleriydi.  Diğer bir konu da Anadolu Harekâtı'nın başında olan Mustafa Kemal'in Fenerbahçeli olarak bilinmesiydi. (Fenerbahçe Tarihi, Kuruluşu ve işgal altındaki İstanbul'da kazandığı zaferler konusunda Bak. Ek 1) Bu nedenledir ki ulu önderimiz Mustafa Kemal Paşa, 1918 yılında ilk spor kulübü olarak Fenerbahçe Spor Kulübü'nü ziyaret ediyor ve de kulüp şeref defterinin nezdinde de, tarihin altın sayfalarına da şu mısraları geçiyordu; "Fenerbahçe Kulübü'nün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş (takdirle şereflendirilmiş) bulunan asar-ı mesaisini (yaptığı üstün çalışmaları) işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbab-ı himmetini (üstün hizmet veren kişileri) tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası (yerine getirilişi) ancak bugün müyesser (mümkün) olabilmiştir. Takdirat (takdirlerimi) ve tebrikatımı (tebriklerimi) buraya kayt ile (kaydetmekten dolayı) mübahiyim (mutluyum). (03.05.1334 (1918). Ordu Kumandanı: MK)"

Bu tarihsel gerçeklere dayanarak huzurunuzda, şunu açıklıkla ifade etmek isterim ki; Fenerbahçe Spor Kulübü bir yüzyılı aşkın süre önce işgal altındaki İstanbul'da yaşayıp kendi güçlerini ve Türk olmalarını unutmayan ve her şeyin üstünde tutan gençler tarafından kurulmuş ve yüceltilmiştir. Bu yükselme sadece spor sahalarındaki yarışmalarda ispat edilmemiş, yurdu sevme ülkenin kurtulmasına çalışma ve bu uğurda hayatı dahi feda etme şeklindeki hareketlerle Anadolu topraklarına Türk'ün gücü, kuvveti ve kararlılığı şeklinde yayılmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Fenerbahçe'nin Türkiye'de dalga dalga yayılışının ve yükselişinin temelinde bu vardır: "Müstevlilere (işgalci düşmanlara) karşı spor alanlarında yarışmak kadar savaşta da onlara karşı silahla mücadele etmek…" Fenerbahçe bu sebeple büyüktür ve Biz bu sebeple her yerde ve her şekilde Fenerbahçe Cumhuriyeti diyoruz. Bu nitelemeyi yapmak basit bir övünme değildir. Fenerbahçe Spor Kulübü, sporun bütün alanlarında, sosyal hayattaki atılımları ile Türkiye Cumhuriyeti tarihiyle paralel bir kuruluş ve yükseliş içinde yaşamıştır.

Kulübün tarihçesini anlatmaya devam etmeden önce şunu huzurunuzda öncelikle söylemek isterim ki; sekiz aydan bu yana hakkımda ve Yönetim Kurulumuzun bazı değerli üyelerine karşı gazetelerde, televizyonlarda aleyhimize yürütülen karalama kampanyalarının başlıca sebebini kuruluş yıllarındaki bu temel felsefemizi yıkma gayretinde aramak gerekir. Ben ve arkadaşlarım, Fenerbahçeliler hep içinde yaşadığımız toprağa bağlı kaldık. Ben ve arkadaşlarım, Fenerbahçeliler hep Türkiye'nin daha ileriye gitmesi, sporda daha da yükselmesi Türk gençliğinin daha iyi koşullar içerisinde spor yapabilmesi ve bin bir zorluk içinde yaşamını sürdürmeye çalışan milyonlarca Türk insanına, tıpkı Fenerbahçe Burnu'ndaki beyaz ve sarı ışık saçan fenerin gece aydınlatan ışığı gibi inanç ve yükselme düşüncesini aşılamaya çalıştık. Bu nedenle Fenerbahçe Cumhuriyeti nitelemesi bizim hayatımızın çok önemli bir ilkesidir. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin ayrılmaz bir parçası olarak ve onun etrafında kenetlenerek yüz yıllık hayatımızı sürdürdük. Bu yüz yıllık çizgi içerisinde hep Atatürk ilkeleri ve hep Türk gençliğinin ve Türk halkının sporda ileri noktalarda olması gerekliliği, ideali bizlerde ana düşünce olarak yer etti. Bütün çabalarımız, geceli gündüzlü çalışmalarımız bunun içindir.

"TELEFON KONUŞMALARI EMNİYETİN YORUMUYLA..."


Bugün şike, şike teşebbüsü, teşvik gibi yasadışı eylemleri yapma karalaması ile Benim ve değerli yönetici arkadaşlarımın itham edilmesinin nedeni kanaatimce yüz yıldan bu yana Fenerbahçe'nin sürdürdüğü bu temiz, ülke sever ve ATATÜRKÇÜ YOLDA BİZ FENERBAHÇELİLERİ ÇEVİRME GAYRETİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. Fenerbahçe Cumhuriyeti boşa söylenmiş, sadece gazetelerin spor sayfalarında yer alan bir slogan değildir. Fenerbahçe Cumhuriyeti her şeyin üzerinde Atatürk'ü ve Türk gencini tutan ve sembolize eden bir nitelemedir. Bu sembol şike ya da teşvik ile karalanamaz. Bir yıldan beri takip edilmemizin sebebini Bugün bu şekilde izah edebiliyorum. Ben ve yönetici arkadaşlarım hiçbir zaman ve hiçbir şekilde Fenerbahçe'ye layık olmayan bir hareket içinde bulunmadık. Çünkü biz kendimizi tarih önünden sorumlu addeden kişileriz. Telefon konuşmalarındaki birbirini tutmayan, anlamsız, çelişmeli, nerde, nasıl ve ne şekilde söylendiği belli olmayan sözleri, Emniyetin ve Cumhuriyet Savcısının yorumlarıyla şike olarak nitelemek çok ağır ve layık olmadığımız bir ithamdır. Tekrar ediyorum Biz Fenerbahçe tarihi ve geçmişi önünde hiçbir zaman Fenerbahçe ilkelerine aykırı hareketlerde bulunmadık ve bulunmayız. Bu karşı ithamların tıpkı gece karanlığının gündüze kavuşması gibi bu yargılama ile ortadan kalkacağına inanmaktayım. Fenerbahçe'mizin kuruluş yıllarında tıpkı Ziya, Ayetullah ve Necip Beylerin işgal kuvvetlerine karşı savaşıp kurtuluşa kavuşmaları gibi bu yargı sonucunda da, masumiyetimiz ortaya çıkacaktır. Buna inancımızın tam olduğunu, bir yıldan bu yana çektiğimiz inanılmaz zorluklara karşı tarih önünde vereceğimiz hesaptan temiz olarak çıkacağımızı burada ifade etmek isterim.

Fenerbahçemiz 1940'lı yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Devletine yıllarca Başbakan olarak hizmet etmiş Şükrü Saraçoğlu'nun başkanlığı altında Türk sporuna nice unutulmaz zaferler kazandırmıştır. Ali Naci Karacan, Sayit Selahattin Cihanoğlu, Ali Muhittin Hacı Bekir, Osman Kavrakoğlu, Medeni Berk, Faruk Ilgaz, Şükrü Saraçoğlu, Zeki Rıza Sporel dönemlerinde kulüp, futbolun yanı sıra sporun diğer dallarında da Türkiye'de ve Avrupa'da yüzlerce şampiyonluk kazanmış, binlerce gencin yetişmesini ve gelişmesini sağlamıştır. Bugün Fenerbahçe Spor Kulübü'nün müzesi binlerce şilt, madalya ve kupayla Türk gençlerinin kazandıkları nice zaferleri belirten, gurur sembolleri ile doludur. Türkiye'nin, Avrupa Birliği'ne girme çabasındaki ilişkileri ve uluslararası alanda pek çok spor kulübü ile yarışmalarının sıklaştığı günümüzde Fenerbahçe, sporun her alanında, futbol, basketbol, voleybol, kürek, atletizm, yüzme, boks, yelken, masatenisi sporları gibi alanlar da dahil olmak üzere her yaş ve cinste sporcunun faaliyet gösterdiği Avrupa ve Dünya çapında bir Türk spor kulübü niteliğindedir.

Bu spor kulübünü, tekrar ediyorum şike, şikeye teşebbüs, teşvik primi gibi faaliyetleri icra eden yöneticilerin içinde bulunduğu bir kuruluş olarak Türk kamuoyuna göstermek son derece ağır ve haksız bir ithamdır. Ben 22 yıldan bu yana Fenerbahçe Kulübü'nün üyesi ve 14 yıldan beri Başkanı olarak hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bu rencide edici, alçaltıcı eylemde bulunmadım. 2011 yılı temmuz ayından itibaren içinde yaşadığımız cehennemi andıran günler içerisinde, gerek Emniyette gerek Savcılıkta ve gerekse sorgulama aşamasında Nöbetçi Hakim önünde reva görüldüğüm muamele tarzını hiç mi hiç hak etmedim. Benim ya da bir takım kişilerin telefonlarda söylemiş oldukları bir takım sözlerin hemen teşvik ya da şikenin delili olarak addedilmesi son derece yanlış ve gayri ahlaki bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım sonucunda Türkiye Cumhuriyeti'nin Siz Sayın Yargıçlarının yapacağınız adil yargılanma sonucunda söz konusu suçları işlemediğimi tespit edeceğinize inancım tamdır. Bununla birlikte şayet yüksek Makamınız ileri süreceğim savunma dışında ve hukuk çerçevesinde yapacağım savunmayı dikkate almadan aleyhime karar verirseniz, bunu şahsen Aziz Yıldırım olarak kabul etmeye hazır olduğumu beyan ederim. Ancak Beni, Siz ne kadar mahkûm ederseniz edin ve ne şekilde yargılarsanız yargılayın Fenerbahçe'yi ortadan kaldırma imkânınıza sahip olmadığınızı ifade etmek isterim. Çünkü Fenerbahçe ve Fenerbahçelilik çok yüce kavram ve duygulardır. Bunları ortadan kaldırmaya hiç birimizin gücü yetmez. Bu nedenle her zaman söylediğim sözü savunmamın bu aşamasında da önünüzde haykırmak isterim: "Darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe olacaktır."



"FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ BÜNYESİ İÇERİSİNDE BİR FENERBAHÇELİ OLARAK YAPTIĞIM ÇALIŞMALAR
"

Fenerbahçe Spor Kulübü içindeki Faaliyetlerim

HAYATIMIN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ BU KULÜBE HİZMET ETMEKLE GEÇİRDİM. 1990'da 38 yaşında kulübün futbol şube sorumlusu olarak Metin Aşık Başkanlığındaki Yönetim Kurulu'na seçildiğimden bu yana hep Fenerbahçe Spor Kulübü'ne katkıda bulunmaya çalıştım. Çeşitli spor kollarının gelişmesi için varımı yoğumu kulüp yararına, kulübün ilerlemesi için, gençlerin daha ileriye gidebilmesini sağlama amacıyla kulübe feda ettim. 1998 yılında Sayın Vefa Küçük'e karşı başkanlığı bir oy farkla kazandıktan sonra bugüne kadar hep bu şanlı ve şerefli Kulübün Başkanlığını yürüttüm.

Başkanlığımdan önce Fenerbahçe kongrelerinde gruplar ortaya çıkar ve bunlar Fenerbahçe Futbol Takımının ve diğer takımların karşılaşmalarını alabildiğine eleştirirlerdi. 90'lı yılların sonlarına doğru Fenerbahçe Kulübü hep grup tartışmaları, grupların içinden yükselmiş kişilerin çeşitli amaçları doğrultusunda kulübü yanlış yönlere ya da kendi kişisel görüşleri doğrultusuna çekme mücadeleleri içinde geçmişti. Her Kongrede farklı farklı gruplar ortaya çıkar ve bunların mücadeleleri Kongreden sonra da devam ederdi. İlk defa benim başkanlığım zamanında bu kişisel çekişmeler, grup mücadeleleri sona ermiş ve Fenerbahçe iç barışa kavuşmuştur. (Bkz. Gürdoğan Yurtsever, Fenerbahçe Değişim ve Dönüşüm, İstanbul, 2011, sh.29-33 – EK-2) Fenerbahçe Başkanlığım sırasında huzurunuzda tek tek sayamayacağım pek çok başarılara ve kalıcı teşebbüslere imza attığım gibi kulübün gelişmesi için pek çok etkinlikleri gerçekleştirdim. 25.000 kişilik Fenerbahçe Stadının 50.000 kişi alan bir stadyum haline gelmesi, Kadıköy Ataşehir'de 15.000 kişilik Fenerbahçe Ülker Spor Salonu'nun yapılması, İstanbul – Ankara arasında Düzce'de Topuk Yaylası tesislerinin inşası, Kadıköy Kurbağalı Dereağzı'nda basketbol, voleybol ve su sporları tesislerinin gerçekleştirilmesi, Samandıra'da futbol antrenman sahalarının yapılması, Fenerbahçe Burnu'nda sosyal tesislerle birlikte denizcilik sporlarının yapıldığı yüzme havuzları ve yelkencilik tesislerinin inşa edilmesi, bu yirmi yıl içerisinde gerçekleştirilen spor alanları olmuştur. Bu alanların ve spor yapılarının hiç birinde adım yoktur. HİÇBİR SPOR TESİSİNE ADIMI KOYDURMADIM. Buna karşılık stadyuma Şükrü Saraçoğlu, sosyal tesislere Faruk Ilgaz, Samandıra tesislerine Can Bartu, Dereağzı tesislerine Lefter Küçükandonyanis adlarını Ben, arkadaşlarım ve Yüksek Divan Kurulu üyeleri birlikte karar verdik. Bütün bu tesislerde yetenekli Türk gençlerinin fiziki ve ruhi yönden gelişmelerini sağlamak için her zaman, her şekilde sportif faaliyetlerde bulunmalarını, antrenman yapmalarını, Başkanlığım altındaki yönetim sağladı. Ayrıca tüm bu tesisleri son derece modern, gelişmiş, teknik alet ve edevat ile Biz donattık. Bu nedenledir ki; Fenerbahçe Stadyumu'nda Türkiye'de uluslararası bir organizasyonun finali gerçekleştirilmiş ve UEFA finali Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda oynanmıştır. Ayrıca Fenerbahçe müzesini herkesin girebileceği, görebileceği, gururla seyredebileceği bir yer haline getirdim. Türkiye'de  ilk defa bir spor kulübünün çeşitli giyim eşyalarına amblem ve logosunun verilmesi ve Fenerium adındaki mağazalarda satılması Benim Başkanlık yaptığım döneme rastlar. Bunun yanı sıra Türkiye'nin her tarafında Fenerbahçe taraftarlarının kurduğu dernekler, lokaller ile Fenerbahçe bütün Türkiye'ye yayıldı. Bununla da kalmayıp Amerika'da ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde benzer dernekler ve lokaller kurulup, bu yerler yabancı ülkelerdeki Türklerin ve Türk emekçilerinin sığındıkları yerler haline geldi. Bunların dışında ilk defa bir televizyon kanalı Fenerbahçe bünyesinde kuruldu. Diğer Kulüplerin televizyon istasyonlarını kurmaları Fenerbahçe'den sonradır. Bunu Fenerbahçe radyosu ve Fenerbahçe dergisi izledi.

Ben, bugün örgüt kurmakla suçlanıyorum. Şayet kısaca belirttiğim etkinlikler örgüt kurma ise ve şayet bu etkinlikler hukuka aykırı ise ve gene şayet bu spor alanları, stadyumlar, antrenman alanları, televizyonlar, radyolar, dernekler, lokaller örgüt ise evet ben örgüt kurdum. Bunu huzurunuzda yüksek sesle söylüyorum. Yalnız bu örgütlerin hepsi Türkiye içindir, Türk gençleri içindir, Türkiye'nin onurunu ve gururunu yükseltmek için yapılmıştır. Şayet bunlarla Beni suçlayacaksanız suçumu kabul ediyorum.

Şimdi  iddia makamı Beni örgüt kurmakla suçluyor ve buna çıkar amaçlı suç örgütü diyor. Bunu şiddetle reddederim. Çıkar amaçlı suç örgütünün mafyanın Türkçe karşılığı olduğunu siz de bilirsiniz. HİÇ KİMSE VE HİÇBİR MAKAM FENERBAHÇE'YE VE FENERBAHÇELİ YÖNETİCİLERE ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTÜ VE ÜYESİ DİYEMEZ. TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ İLE ÖZDEŞLEŞMİŞ BİR GEÇMİŞTEN GELEN FENERBAHÇE'YE VE FENERBAHÇELİLERE KİMSENİN MAFYA DEMEYE HAKKI, CESARETİ VE YETKİSİ OLAMAZ. HAKKIMIZDA SEKİZ AYDAN BU YANA GAZETELERDE, RADYOLARDA VE TELEVİZYONLARDA BU GİBİ AŞAĞILAYICI TERİMLERLE TEK YANLI VE YOKLUĞUMUZDAN FAYDALANARAK ÇİRKİN İSNATLARDA BULUNAN KİŞİLERİN TUTUM DAVRANIŞ VE SÖZLERİNİ ŞİDDETLE TAKBİH VE TEL'İN EDERİM (BÜTÜN GÜCÜMLE REDDEDER VE BU KİŞİLERİ KINARIM).

Sayın Başkan, Sayın Üyeler,


3 Temmuz 2011'den bu yana yaşanan gelişmeleri anımsayarak savunmamı yapmaya devam ediyorum.

Önü alınamaz gelişim ve büyüme, aynı zamanda Türk sporuna yapılmış bir yatırım ve Türk sporunun gelişmesi anlamına gelse de bugün bu ilerlemeyi çekemeyen bazı odaklar, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün önünü kesebilmek, yükselişine dur diyebilmek adına bir kurgu yarattılar.

3 Temmuz 2011 tarihi, sadece futbol ya da Fenerbahçe adına değil Türk spor tarih adına da son derece önemlidir.

Bugüne dek Fenerbahçe Spor Kulübü ve Başkanının özellikle Türk futbolunun içinde oynanan oyunlara dikkat çekmesine kulak tıkayanlar, başkalarının suçları ile Fenerbahçe Spor Kulübü'nü ve Başkanından yöneticisine, taraftarına kadar bütün bir camiayı cezalandırmaya, onun da ötesinde yargısız bir infaz yapmaya çalışmaktadırlar.

Yaşanan süreçte, sadece Türk sporu adına değil ülkemiz hukuk tarihi adına da birçok tuhaflık ilk kez görülmektedir.

6 Temmuz 2011 tarihinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü bir açıklama yaparak daha ortada iddianame dahi yokken karar açıklamıştır. Emniyet'in resmi internet sitesinden yapılan açıklamada;  "Örgütlü bir şekilde, Süper Lig ve Banka Asya Birinci Ligindeki toplam (19) maçta şike ve teşvik faaliyetlerinin gerçekleştirildiği tespit edilmiş ve delillendirilmiştir." denilmiştir.

Ancak daha sonra açıklanan iddianamede sadece 13 maçtan bahsedilmektedir. Yani sözde şike tespit edilen üstelik de tespitle kalınmayan aynı zamanda delillendirildiği resmi olarak açıklanan 6 maç adeta buhar olup uçmuştur.



Benzer şekilde yine 6 Temmuz 2011 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünün basına dağıttığı görüntülerde gösterilen silahlar ile Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım sanki silahlı bir çetenin lideriymiş gibi gösterilmeye çalışılmış ancak buna dair hiçbir delil bulunamadığı için, bu sav iddianameye sokulamamıştır.

Emniyetin, süreçteki inanılmaz tavırları bunlarla da sınırlı kalmamış ve Emniyet bir ilke daha imza atmıştır. Ülkemizde devlet adamları, eski milletvekilleri, bürokratlar, sanatçılar gibi sayısız insan bugüne dek çeşitli nedenlerle gözaltına alınmış ya da tutuklanmıştır. Bu kişilerin hepsinin Dünyanın her yerinde olduğu gibi Emniyette kayıt amaçlı fotoğrafları çekilmiş ancak hiçbirinin fotoğrafı basına sızmamıştır.

Ancak 7 Temmuz 2011 sabahı Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım'ın sabıka kaydı için çekilen fotoğrafı basına sızdırılmış ve yüksek tirajlı bir günlük gazete adeta bir poster yayınlarmışçasına, ilk sayfada ve tam sayfa olarak yayınlamıştır. Fotoğraf daha sonra binlerce internet sitesinde de yer almıştır.

 Bunlarla birlikte 7 Temmuz 2011 günü İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı; aralarında asbaşkanlar Şekip Mosturoğlu ve İlhan Ekşioğlu'nun da bulunduğu 20 kişiyi tutuklama istemiyle mahkemeye sevk etmiş; aynı tarihte yine Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticileri birlikte 15 kişi tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdir.

Emniyetin basına dağıttığı görüntülerde; içinde şike parası olduğu iddia edilen, Sivas maçından önce yöneticilerimizin kaldığı otele getirilen siyah çantanın içerisinde maç biletleri olduğunu, Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Ertuğrul Özkök köşesinde yazmış; ilerleyen aylarda Sivas valisi de savcılığa giderek kendi isteği ile bilgi vermiş ve çantada biletlerin olduğunu anlatmıştır.

3 Temmuz'da  gözaltına alınmamı takiben hakkımda, Nöbetçi Mahkeme 10 Temmuz 2011 tarihinde tutuklama kararı vermiştir. Gözaltına alındığım tarihten bu yana aradan 8 gün geçmiş, gözaltı süresi de ihlal edilmiştir. Ben henüz gözaltındayken, HAKİM KARŞISINA ÇIKMAMIŞKEN VE SAĞLIK SORUNLARI İLE MÜCADELE EDERKEN GETİRİLDİĞİM HASTANEDE ADRES KISMINA "METRİS CEZAEVİ" YAZILARAK ASLINDA KARARIN ÇOKTAN VERİLDİĞİ AÇIKÇA BELGELENMİŞTİR.

EMENIKE TRANSFERİ


3 Temmuz 2011 sabahından itibaren özellikle medyanın belirli bir bölümü de bu süreçte kendisine biçilen rolü mükemmel bir biçimde oynamıştır. Televizyon ekranlarında ve gazete köşelerinde daha ortada iddianame dahi yokken Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı Aziz Yıldırım, yöneticiler ve tüm camia suçlu ilan edilmiş, her maç öncesinde misafir takıma verilen yemek davetleri dahi şike yemekleri olarak adlandırılmış ve soruşturma kapsamında adı geçen birçok takım ve şahıs olmasına karşın tüm soruşturma Fenerbahçe Spor Kulübü, Başkanı ve yönetimi üzerine sistematik bir biçimde yıkılmıştır.

Öyle ki; Fenerbahçe Spor Kulübü'nün büyük umutlarla transfer ettiği ve transferinde en ufak bir usulsüzlük dahi bulunmayan futbolcuları, gözaltına alınmış, üzerlerinde baskı kurulmuş ve bunun neticesinde Türk spor tarihinde bir ilk yaşanmış ve bir sporcu transfer olduğu takımın formasını bir kez dahi giymeden kulüpten ayrılmıştır.

Emanuel Emenike, profesyonel bir sporcu olarak, yaşanan sürece dayanamamış ve Türkiye'den ayrılmak istediğini belirterek Rusya'ya transfer olmuştur. Oysa Karabükspor başkanı Sayın Feridun Tankut daha sonra verdiği ifadesinde Emenike transferinin TFF, UEFA ve FIFA kurallarına uygun olarak gerçekleştirildiğini açıkça beyan etmiştir.

GAZETELERDE, 3 TEMMUZ HAFTASINDA YER ALAN HABERLERDE ISE EMENIKE'NIN ŞIKE IÇIN ALDIĞI PARALARI SAYARKEN ÇEKILMIŞ FOTOĞRAFLARININ OLDUĞU ILERI SÜRÜLMÜŞ; ANCAK BU FOTOĞRAFLAR HIÇBIR ZAMAN ORTAYA ÇIKMAMIŞTIR. ÇÜNKÜ NE ŞIKE PARASI NE DE PARA SAYAN EMENIKE FOTOĞRAFI VARDIR. ŞİKE PARASI SAYARKEN KAMERAYA YAKALANDI HABERİNİ YAPANLAR DA, AHLAKSIZ BİR DAVRANIŞ SERGİLEMİŞLERDİR. ONLERI ELLERİNDEKİ EMENİKE'Yİ PARA SAYARKEN GÖSTEREN KAMERA GÖRÜNTÜLERİNİ YAYINLAMAYA DAVET EDİYORUM. FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜNDEN KENDİSİNE PARA ÖDENDİĞİNİ VE ÖDENEN BU PARANIN KAMERA GÖRÜNTÜLERİNİN OLDUĞUNU SÖYLEYENLER, BU GÖRÜNTÜLERİ YAYINLAMAZLARSA, ONLARI HEM MÜFTERİ, HEM DE AHLAKSIZLIK YAPTIKLARI İÇİN AHLAKSIZ ADDEDİYORUM (EK-2/I EMENİKE GAZETE KUPÜRÜ) BENZER ŞEKILDE; ESKIŞEHIRSPOR'DAN TRANSFER EDILEN SEZER ÖZTÜRK ILE ILGILI DE ESKIŞEHIR KULÜBÜ BAŞKANININ YINE TRANSFERIN KURALLARA UYGUN OLARAK YAPILDIĞINI BEYAN ETMESINE RAĞMEN BU TRANSFER DE ŞIKE TRANSFERI OLARAK NITELENDIRILMIŞTIR. BU TRANSFERLERDE GÖRÜŞMELERI YÜRÜTEN ASBAŞKAN ŞEKIP MOSTUROĞLU, BUGÜN HALEN METRIS CEZAEVI'NDE TUTULMAKTADIR. OYSA SEZER ÖZTÜRK, FENERBAHÇE FUTBOL TAKIMINDA TOP OYNAMAKTADIR.

Ancak yaşanan tüm bu kurguyu gören Fenerbahçe taraftarı, Bağdat Caddesi'nde, Topuk Yaylası'nda takımına destek olmuş; yaklaşık 100 bin taraftar yürütülmekte olan soruşturma ve Fenerbahçe'ye karşı uygulanan linç politikasını protesto etmek amacıyla Bağdat Caddesi'nden Boğaz Köprüsü'ne doğru üzerlerinde formalar, ellerinde atkılar ile yürümüşlerdir.

10 Temmuz 2011 tarihindeki yürüyüşte, polis sadece yürüyerek kulüplerine sahip çıktıklarını gösteren taraftara biber gazı sıkmış ve coplarla taraftarları dövmüştür.

Tüm bu karmaşada; Türkiye Futbol Federasyonu da BJK'nin 14 Temmuz 2011 tarihli "süreç tamamlanana kadar Türkiye Kupasını iade etmek istediğimizi, TFF Başkanı Sayın Mehmet Ali Aydınlar'a ilettik" açıklaması ile bir bocalama sürecine girmiştir.

Bu arada BJK kulübü, daha sonra 29 Ağustos 2011 tarihinde yaptıkları açıklamada kupayı iade etmediklerini ancak sürecin sonunda suçlu bulunurlarsa iade edeceklerini söylediklerini, Kulübün ikinci başkanı Metin Keçeli'nin ağzından duyurmuştur.

İşte tüm bu gelişmelerin ardından; 3 Temmuz sabahından sadece 4 gün sonra çiçeği burnunda Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 7 Temmuz 2011 tarihinde kameraların karşısına geçti ve sürecin en başında liglerin planlandığı gibi 5 Ağustos'ta başlayacağını Süper Kupa finalinin de Lig Şampiyonu Fenerbahçe ile Türkiye Kupası sahibi Beşiktaş arasında 31 Temmuz 2011 tarihinde oynanacağını duyurdu.

TFF başkanı bu açıklamadan sadece 12 gün sonra 19 Temmuz 2011 tarihinde yeniden kameraların karşısına geçti ve Süper Kupa Finali'nin ileri bir tarihe ertelendiğini açıkladı.  Bundan bir hafta sonra 26 Temmuz tarihinde de bu defa TFF'den liglerin ertelendiği açıklaması yapıldı.

TFF daha önceki açıklamasının aksine aldığı bir kararla Spor Toto Süper Lig ve Bank Asya Birinci Lig'in 9 ve 10 Eylül 2011 tarihlerinde başlayacağını duyurdu. TFF'nin erteleme gerekçeleri belli değildi. Çünkü ortada ne iddianame ne de başka bir belge vardı.

Ancak TFF'nin elinde olmayan, belge ve delil olarak sunulan telefon kayıtları, 4 Temmuz 2011 tarihinden itibaren her gün gazete sayfalarında, internet sitelerinde ve TV kanallarında yayınlandı. Dosyada gizlilik kararı vardı ancak kimsenin gizlilik kararına uymuyor olması ile ilgili hiçbir işlem yapılmıyordu. HALBUKİ HALEN SORUŞTURMASI DEVAM EDEN MİT DOSYASINA GİZLİLİK KARARI UYGULAMASI YAPILIYOR, BASINA HİÇBİR BİLGİ VERİLMİYOR. BU DA, BİZLERİ KARALAMAK ADINA BİLGİLERİN KASITLI OLARAK MEDYAYA SIZDIRILDIĞININ EN GÜZEL ÖRNEĞİDİR.

"HABERTÜRK'ÜN FİŞ FOTOĞRAFI..."


Tıpkı iddianamede olduğu gibi telefon konuşmalarından sadece belirli bölümler, gazetelerde ve TV kanallarında yayınlanarak suç isnat edilmeye çalışıyordu.

Hedefte ise Fenerbahçe Spor Kulübü, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe yöneticileri vardı.

Liglerin ertelenme kararının ardından Fenerbahçe Spor Kulübü, futbol takımının Ukrayna'nın Shaktar Donetsk takımı ile Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda bir hazırlık maçı oynamasına karar verdi.

Tüm bu yaşananların ardından, Fenerbahçe Futbol Takımı, 21 Temmuz 2011 tarihinde ilk kez taraftarının önüne çıktı.

Ancak özellikle Başkanın "Fiş Fotoğrafı"nı yayınlayan Habertürk Gazetesi'ne yönelik başlayan protestolar bir anda büyüdü; maç, seyircilerin sahaya girmesi nedeniyle iptal edildi.

Bu arada soruşturmada adı geçen kulüplerin Avrupa Kupaları'na katılmaları ile ilgili UEFA, 12 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada kararın TFF'ye ait olduğunu, şu an soruşturmada adı geçen kulüplerin Avrupa Kupaları'na alınmaması için bir neden olmadığını duyurdu.

Aynı UEFA, muhtelif zamanlarda çeşitli yöneticileri aracılığı ile de bu kararını sözlü açıklamalar ile yineledi.

Ancak aynı UEFA, 14 Ağustos 2011 günü, hukuk baş müşaviri Pierre Cornu'yu Türkiye'ye gönderdi. Cornu'yu TFF başkanvekili Lütfi Arıboğan ve TFF hukuk baş müşaviri İlhan Helvacı havaalanında karşıladı ve tüm seyahati boyunca bir an olsun yanından ayrılmadılar. Cornu, soruşturma savcısı Mehmet Berk'i de ziyaret etti ancak Savcı dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle kendisi ile herhangi bir bilgi ya da belge paylaşmasının söz konusu olamayacağını Cornu'ya iletti.

Cornu'nun Türkiye ziyaretinde kendisine söylenenler ve konuşulanlara ilişkin bilgiler, daha sonra Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi'ne verdiği ifadesinde ortaya çıktı.

İsviçre'ye dönen Cornu, TFF yetkilileri Arıboğan ve Helvacı'nın ısrarlı talepleri ve hatta hayati tehlikeleri olduğu iddiaları üzerine UEFA Genel Sekreteri Infantino'ya, TFF'ye bir mektup yazdırdı.

UEFA, mektubunda; "Biz Fenerbahçe'yi kesinlikle Şampiyonlar Ligi'ne almayız ya da FB gelirse size ceza veririz" demedi. Ancak TFF, bu mektubu gerekçe göstererek, 23 Ağustos 2011 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimine "Şampiyonlar Ligi'ne katılmayacağınızı açıklayın" dedi.

Bunun sert bir biçimde reddedilmesi üzerine de TFF, 24 Ağustos günü akşamüzeri yani Şampiyonlar Ligi kura çekiminden bir gün önce Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'ne göndermeyeceğini açıkladı. Bunun devamında yine TFF'nin onayı ile Şampiyonlar Ligi'ne soruşturmada adı geçen bir diğer kulüp olan Trabzonspor gönderildi.

Fenerbahçe Spor Kulübü, 25 Ağustos 2011 sabahında Tahkim Kurulu'na başvuruda bulundu. Ancak Fenerbahçe'nin başvurusu uluslararası kurallar gerekçe gösterilerek reddedildi. Böylece Trabzonspor'un TFF tarafından UEFA Şampiyonlar Ligi'ne gönderilmesi Fenerbahçe'nin ise cezalandırılmış olması onanmış oldu.

Oysa aynı TFF, 15 Ağustos tarihinde düzenlenen basın toplantısına şu noktaya dikkat çekmişti:
"Soruşturma evrakının, şüpheli kulüp ve gerçek kişilerle paylaşılamaması, Federasyonumuzca yapılacak disiplin yargılamasında ilgili taraflara, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6., Anayasamızın 36. ve Futbol Disiplin Talimatı'nın 72. maddesi ile teminat altına alınan savunma hakkının tanınmasına engel olmaktadır. Savunma hakkı tanınmadan yapılacak bir disiplin yargılamasının, hak arama hürriyetini ve adil yargılanma hakkını ağır bir biçimde ihlal edeceği açıktır."

Bir hafta önce bu açıklamayı yapan ve karar vermesinin imkânsız olduğunu belirten TFF, hemen bir karara varmış Fenerbahçe Spor Kulübü'nü suçlu ilan etmiş ve Şampiyonlar Ligi'ne göndermemiştir.

Aynı toplantıda; TFF, soruşturma kapsamında adı geçen 52 kişiyi PFDK'ya sevk etmiştİ. Sevk edilen bu kişilerin arasında, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı, yöneticileri, idari menajeri ve hatta tercümanı da vardı.

"26 AĞUSTOS TARİHİNDE BANK ASYA 1. LİG'E..."


Yargısız infaz yapılarak, sürecin en başında henüz elinde belge dahi bulunmadığını söyleyenler tarafından suçlu ilan edilerek Şampiyonlar Ligi'ne gönderilmeyen Fenerbahçe Spor Kulübü, 26 Ağustos 2011 tarihinde yaptığı açıklama ile TFF tarafından Bank Asya Birinci Lig'e gönderilmesi gerektiğini belirtti.

30 Ağustos 2011 tarihinde, TFF yönetimi yaptığı açıklama ile bunun söz konusu olmadığını duyurdu.

Bu gelişmelerin ardından, Fenerbahçe Spor Kulübü, UEFA Şampiyonlar Ligi'ne alınmama süreci ile ilgili Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi CAS'a başvurdu. CAS, 5 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe'nin açtığı davayı kabul ettiğini açıkladı.

TFF, Fenerbahçe Spor Kulübü'ne, taraftarların yaşananlara tepki olarak Shaktar Donekts maçında çıkardığı olaylar nedeniyle, 2 maç seyircisiz oynama cezası verdi.

Fenerbahçe, 12 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda seyircisiz maç yaparken taraftarlar stadyum dışında toplanarak yaptıkları tezahüratlar ile seslerini; hakları yenilen, emekleri yok sayılan, 70 milyonun izlediği maçlarla ilgili, haksız yere suçlu ilan edilen futbolculara duyurdu.

Aynı taraftarlar, 7 Ağustos 2011 tarihinde de Metris Cezaevine bir konvoy ile giderek seslerini içerideki Başkan ve yöneticilerine duyurmaya çalıştı.

TFF, daha sonra aldığı bir kararla, seyircisiz oynama cezası verilen maçlarda kadın ve çocukların seyirci olarak stadyumlara girebileceğini açıkladı. Bu kararını, tam da Fenerbahçe'nin Manisa ile 20 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda oynayacağı maçın hemen öncesinde açıkladı. Fenerbahçe kadın ve çocuklarının stadyuma koşması ile bu karar, Dünya spor tarihinde yeni bir rekor yazılmasına neden oldu.

14 Nisan 2011 den sonra yapılan maçlarla ilgili Savcı Mehmet Berk skorları dahi bildiklerini ifade etmişti.

O zaman suçüstü yapılarak olaylar gerçek hale getirilirdi ve kısa zamanda gizlilik içinde mahkemelerde süratli bir şekilde çalışarak davayı sonuçlandırırdı. Bunu yapmak için gerekli bilgi ve belgelerin elinizde olması gerekir. Kesin şike dediğiniz Bucaspor maçı gibi bilginizin olması sorunları daha büyütür. Savcı şike diye ısrar ettiği maçı iddianameye bile koymadı.

"Şüpheli Aziz Yıldırım tarafından oluşturulan suç örgütünün,  süper ligde oynanan maçların sonuçlarını -Fenerbahçe futbol takımının lehine olacak şekilde- şike yapmak/teşvik primi vermek suretiyle etkilemek amacıyla kurulduğu ve faaliyet yürüttüğü, şüpheliler arasında mevcut hiyerarşik bağ çerçevesinde iş bölümü yapıldığı, şüphelilerin birbirleriyle ve üçüncü şahıslarla  sürekli irtibat halinde ve yoğun şekilde, düzenli olarak şike eylemlerinde bulundukları, yukarıda isimleri zikredilen örgüt üyelerinin, Aziz Yıldırım'ın emir, direktif ve talimatlarıyla hareket ettikleri, Aziz Yıldırım'ın bizzat  şüphelilerden çok azıyla görüştüğü, genellikle İlhan Yüksel Ekşioğlu aracılığıyla emir ve talimatlarını ilettiği ve eylemleri koordine ettiği, örgüt üyesi şüphelilerin birbirleriyle ve menajer-aracılarla irtibatlarının ekseriyetle büyük bir gizlilik içerisinde ya belirli aralıklarla ya bir önceki görüşmede sonraki görüşmenin yeri ve zamanı belirlenmek suretiyle sağlandığı, ÖRGÜT ÜYESİ ŞÜPHELİLERDEN BAZILARININ şike/teşvik girişimlerini MESLEK HALİNE GETİRDİKLERİ, hatta geçimlerini bu yolla temin ettikleri, şüphelilerin birbirleriyle yaptıkları  görüşmelerde gizliliğe azami riayet gösterip şifreli kelimeler kullandıkları, bu  suç örgütünün  yapısı incelendiğinde, diğer suç örgütlerinde olduğu gibi  dikey bir yapılanma oluşturduğu ve şüpheliler arasındaki HİYERARŞİK İLİŞKİNİN DİĞER ÖRGÜT YAPILANMALARINA KIYASLA DAHA SIKI OLDUĞU, şüphelilerin sayısının örgüt kurmaya yeterli olduğu ve  suçu yönünden elverişli üye, araç ve gerece sahip olunduğu, toplanan kanıtlar, ÖZELLİKLE TEKNİK TAKİP SONUCU ELDE EDİLEN BİLGİ VE BELGELER, şüpheliler arasında hiyerarşik bir bağ olduğu, suç işleme iradelerinde devamlılık  bulunduğu, yasal anlamda disipline edilmiş örgüt ve örgüt bireylerinin ayrımsal fonksiyonel sorumluluk ve aktiviteleri ile somut özel görev ve işlevlerinin olduğunu  kabule elverişli olduğu, BU BAĞLAMDA ŞÜPHELİLERİN TEKNİK TAKİBE KONU KULLANDIKLARI TELEFON HATLARIYLA BİRBİRLERİYLE  YOĞUN ŞEKİLDE YAPTIKLARI GÖRÜŞMELER ÖRGÜT ÜYELERİ TARAFINDAN ŞİKE/TEŞVİK PRİMİ EYLEMLERİNİN BİRBİRLERİYLE İRTİBATLI VE KOORDİNELİ ŞEKİLDE, ÖRGÜT FAALİYETİ ÇERÇEVESİNDE işlendiğini ve şüphelilerin yoğun şekilde bu eylemlerde bulunup  bu faaliyetleri rahat bir şekilde yürütmek amacıyla örgüt teşkil ettiklerini gösterdiği, TCK'nın 220. maddesine  uygun şekilde teşkil edilen örgütün esas itibariyle şike/teşvik eylemlerinde bulunmak amacıyla kurulduğu, bu yolla haksız ekonomik çıkar sağlamayı amaçlayan suç örgütünün cebir/tehdit uygulayan silahlı bir örgüt olmadığı, ancak suç örgütü içerisinde yer alan bazı şüphelilerin suç geçmişleri, Peker Grubuyla uzun geçmişe dayanan ve süregelen irtibatları,  örgüt lideri Aziz Yıldırım'ın; bu bağlantılar sayesinde SEDAT PEKER İSMİNİN FUTBOL CAMİASI İÇERİSİNDEKİ KORKUTUCU GÜCÜNÜ ŞİKE FAALİYETİ YÜRÜTÜLEN ŞAHISLAR ÜZERİNDE BİR BASKI ARACI OLARAK KULLANMASI, BÜLENT İBRAHİM İŞÇEN, ABDULLAH BAŞAK GİBİ İSİMLERİN PEKER Grubuyla ilişkisinin diğer şahıslarca ve futbol kamuoyunca bilinmesi nedeniyle Aziz Yıldırım'ın bu şahısları bilerek kulüp içerisinde çevresinde tutup  kendisine muhalif isimler üzerinde bir baskı oluşturma amacı ile yönlendirmesi (08.05.2011 günü yapılan Fenerbahçe Mali Genel Kurulunda yaşananlar buna örnek teşkil eder ve bu nedenle anılan eylem aşağıda ayrı bir başlık altında ayrıntılı olarak irdelenmiştir) ve  ÖRGÜTÜN BUNA UYGUN ÜYE YAPISI DİKKATE ALINDIĞINDA HER AN CEBİR/TEHDİT/BASKI İÇEREN EYLEMLERDE BULUNABİLECEK BİR ÖRGÜT YAPISINA DÖNÜŞEBİLECEĞİ TÜM DOSYA KAPSAMINDAN ANLAŞILMIŞTIR."

Suç örgütü Fenerbahçe futbol takımının lehine olacak şekilde şike yapmak - teşvik primi vermek suretiyle etkilemek amacıyla kurulduğu ve faaliyet yürüttüğü, iş bölümü yapıldığı, Aziz Yıldırım emir, direktif ve talimatlarıyla hareket edildiği söylenmektedir.

Aziz Yıldırım Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanıdır. Örgüt lideri değildir. Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yılında kurulmuş ve Dernekler Masası Başkanlığınca onaylanmış Tüzüğüne göre idare edilir.

Kulübün Amacı ve Faaliyetleri:

"Madde 3: Kulübün amacı; Atatürk'ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda; çağdaş yaşama uygun olarak, üyelerin ve sporcuların beden ve ruh sağlığını geliştirecek olanaklar hazırlamak ve onların fizik ve moral eğitimleri ile ilgilenmek, onları Kulübün tesis ve faaliyetlerinden yararlandırmaktır.
Sporun hedefinin bireyler arasında dostluk, barış, sevgi ve kardeşliği geliştirmek olduğu bilinciyle; sporun ulusal düzeyde gelişmesine ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmak, sporcu sağlığı ve eğitimi için altyapı tesislerini yaparak Kulübün sporcularını eğitmek ve onlara karşı çağdaş koşullar ve olanaklar sağlamak için altyapı, tesis ve sosyal tesisler oluşturmak, onlardaki sportmenlik anlayışının devamını sağlamak, yurtiçinde ve yurtdışında profesyonel ve amatör spor branşlarında müsabakalara katılmaktır"

Kulübün amacına baktığımızda sporun ulusal düzeyde gelişmesine ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmak diyor. Bizlerde 14 yıllık yönetim dönemimizde amatör şubelerde yapmış olduğumuz yatırımlarla ulusal düzeyde başarılar elde ettik. Bu arada profesyonel futbol takımımızda yurt içi ve yurtdışında başarılı sezonlar geçirdi.

Kulübün organları

Kulübün organlarının görev ve yetkileri ile seçim işlerinin hangi şekilde yapıldığına bakalım.
Fenerbahçe Spor Kulübünün organları şunlardır;
a)  Genel Kurul
b)  Yönetim Kurulu
c)  Denetim Kurulu
d)  Yüksek Divan Kurulu
e)  Disiplin Kurulu
f)  Sicil Kurulu
g)  Balotaj Kurulu
h)  Tarih, müze ve arşiv Kurulu
Genel Kurul
Madde 18: Genel Kurul, Kulübün en yetkili organı olup, Kulüp üyelerinden oluşur. Şu anda 15.000 kulüp üyesi bulunmaktadır.
Görev ve Yetkileri
Madde 19 : Genel Kurul, Kulübün en yüksek karar organı sıfatıyla aşağıda yazılı hususları görüşür ve karara bağlar

a)  Kulüp Başkanı ile Kulübün diğer organlarını seçmek,
b)  Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve Yüksek Divan Genel Kurulu'nun raporlarını görüşmek,
c)  Yönetim Kurulu'nun o döneme ait faaliyet ve hesapları ile Profesyonel Futbol Şubesi'nin hesaplarını ayrı ayrı ibra etmek,
d)  Yönetim Kurulu tarafından hazırlanan bütçeyi veya ek bütçeyi aynen veya değiştirerek kabul etmek,
Olağan Genel Kurul toplantılarında, Kulüp Başkanı ile Kulüp organlarının seçimi üç yılda bir; mali, idari ve sportif konuların müzakeresi ve ibrası ile ilgili genel kurul toplantıları ise her yıl yapılır.
Yönetim Kurulu, Kulüp üyeleri arasından, üç yıl için, genel kurul tarafından gizli oyla seçilen bir başkan ile 14 asil ve yedek üyeden meydana gelir.
Yönetim Kurulu üyeleri yapacakları ilk toplantıda bir başkan vekili, genel sekreter, muhasip üye, sosyal ilişkilerden sorumlu üye ve amatör şubelerden sorumlu üye ile gerekli görülen faaliyetleri yürütecek üyeleri ve kulüp sözcüsünü seçer.

Yönetim Kurulu gerekli gördüğü hallerde ve sayıda, as başkanlık ihdas edebilir ve bu sıfatı üyelerden birine ve birkaçına kullandırabilir.

Ben, As Başkan Şekip Mosturoğlu ve Amatör Şubelerden sorumlu İlhan Yüksel Ekşioğlu Tüzükteki kurulun oluşumla ilgili maddesine göre önce Genel Kurulda 24 Mayıs 2009 tarihinde seçildik. Daha sonra yönetim içerisinde görev bölümünde de, bu arkadaşlar şu anki görevlerini üstlenmişler ve bu görevlerini bugüne kadar başarı ile yaparak Fenerbahçe Spor Kulübü'ne katkıda bulunmuşlardır.

Yönetim Kurulu Başkanı'nın görev ve yetkileri Tüzüğümüze göre şöyledir;

Madde 38'de,
a)  Başkan, Kulübün manevi ve tüzel kişiliğini temsil eder
b)  Devlet teşkilatı, kurum ve kuruluşlar, spor kulüpleri ve basınla ilişkileri sağlar ve düzenler
c)  Kulübün kurulları ve kurullara üyeler arasındaki ilişkileri düzenler, gerekli hallerde kurulları toplantıya çağırır ve başkanlık eder. Anlaşmazlıkları çözümler, birlik ve dayanışmanın güçlenmesini sağlar.
d)  Kulübün faaliyet ve çalışmalarını denetler, düzenler ve yönlendirir.

e)  Yönetim Kurulu kararları doğrultusunda kulübü temsil ve ilzam eder

f)  Mevzuatın ve Kulüp tüzüğünün kendisine verdiği diğer işleri yapar ve yetkilerini kullanır.
Başkanla yöneticiler arasında tüzük gereği hiyerarşik yapı vardır. Bu yapı en üste genel kurul, Başkan ve yönetim kurulu olarak kurulmuş yapının diğer bir ayağı da yüksek divan kuruludur. Örgüt lideri ve örgüt olarak suçlanan bizler zaten Fenerbahçe Spor Kulübü tüzüğüne göre Fenerbahçe Spor emrinde olan bir örgütüz.

Bu örgütün tabanı Genel Kuruldur. Fenerbahçe Spor Kulübü'ne üye olanlar Genel Kurula aidatlarını yatırdıklarında katılırlar. Tüzüğün kendilerine verdiği görev ve haklarını kullanırlar.
Bizler örgüt kurmadık. Zaten Fenerbahçe Spor Kulübü'ne hizmet etmek için gönüllü olarak bir araya gelmiş bireyleriz. Fenerbahçe'ye hiyerarşik bağ çerçevesinde iş bölümü tüzük gereği yapma mecburiyetimiz vardır. Yönetim Kurulu üyeleri, kulüpte çalışan personel ve Fenerbahçe Spor Kulübü üyeleriyle görevlerimiz gereği ve aynı camia içinde olduğumuz için birbirimizle irtibat halinde olmamız gayet normaldir.

Hukuki konulardan sorumlu As Başkan Şekip Mosturoğlu ile her zaman bir araya gelmişizdir, konuşmuşuzdur. Seçimlerden, tüzük çalışmalarından, sporcuların mukavelelerinin yapılmasına veya Federasyonla, UEFA'yla ilgili hukuki konuları ve süreci, Amatör Şubeler Sorumlusu İlhan Ekşioğlu'yla da Onunla ilgili konularda görüşmüşüzdür. Eğer bu sistemi örgüt olarak kabul edersek o zaman genel kurul üyelerini de bu örgütün bir parçası olarak görmeliyiz.

Fenerbahçe Spor Kulübü genel kurulu da Fenerbahçe örgütünün bir parçasıdır.  O zaman Savcı Mehmet Berk, Savcı Fikret Seçen, Emniyet Müdür Yardımcısı Mutlu Ekizoğlu da Genel Kurul üyeleri olmalarından dolayı Aziz Yıldırım Başkanlığındaki bu örgütün üyeleri olmaktadırlar.

Hiyerarşik ilişkimiz tamamen tüzük gereğidir. Bizler camia olarak bazı hainler hariç aile gibiyizdir. Büyüklerimize her zaman saygılı olmuşuzdur. Kulüp büyüklerinin ve hizmet etmiş kişilerin isimlerini tesislere vermemiz, Allah tan rahmet dilediğim Lefter Küçükandonyadis'in stattaki cenaze tören de  bunun örneğidir.



Sedat Peker'in futbol camiası içerisindeki korkutucu gücünü şike faaliyeti yürütülen şahıslar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanması;

Sayın Başkan;

Şike yaptığı söylenen hangi sporcuya Sedat Peker'in korkutucu gücünü kullanmışız? Bir örnek, bir isim verilmesini istiyorum. Zaten 150'den fazla Sedat Peker ismi iddianamede geçmektedir. Kendisi ile ilgimiz olmamasına rağmen neden Beni kendisiyle irtibatlı hale getirilmeye çalışılmaktadır?
Amaç nedir? İnsanlar bu kadar karalanamaz.
İddia Makamı zaten benim korkutucu gücüm olduğunu söylüyordu. Bu gücümü Federasyon, hakemler üzerinde kullanıyordum. Sayfalar ilerledikçe bu güç yön ve kişilik mi değiştiriyor? Biraz insafsızlık olmuyor mu? Fezlekeyi hazırlayanlar beni tanımıyorlar mı?
Bülent İşçen Kelebek Davasından beraat etmiştir. Sedat Peker'in davasında bir şekilde adı geçenleri bu davaya yamamaya çalışırsak bu dava şike davası olamaz. Bu davanın yönü ve yörüngesi değişir. Bülent İşçen benden önceki dönemde de Kulübe yakındı. Bundan sonra da olacaktır. Karıncayı bile incitemeyecek insanları karanlık güç olarak göstermeye kimsenin hakkı yoktur. Allah'a şükür dürüstlüğümüz, sözümüzün eri olmamız, onurlu olmamız, Fenerbahçe sevdamız Bizim en büyük gücümüz ve silahımızdır.

08.05.2011 Fenerbahçe Spor Kulübü Mali Genel Kurulunda yaşananlar "örnek" teşkil ediyormuş. Savcı Mehmet Berk herhalde Amerika'da yaşıyor. Türkiye'yi izlemeden yorum yapıyor.

Fenerbahçe Mali Kongresinde hiçbir olay olmamıştır. Camiamıza yakışır şekilde 1095 kişinin katılımıyla sevgi ve saygı içerisinde yapılmıştır.
T.B.M.M.'sini, Galatasaray Spor Kulübü Mali Kongresi'ni, Ankaragücü Spor Kulübü Kongresini basından okuyarak bilgi sahibi olmasını diliyorum. Anlattığım son bölümdeki Ankaragücü kongresinde silahlar patlamıştır.

Savcının çok ileri görüşlü olduğunu bu iddianameyle bir daha anladım. Savcı Mehmet Berk şöyle diyor;
"Örgütün buna uygun üye yapısı dikkate alındığında her an cebir / tehdit / baskı içeren eylemlerde bulunabilecek bir örgüt yapısına dönüşebileceği tüm dosya kapsamında anlaşılmıştır". Açıklaması ise kanaatimce hukuki bir talihsizliktir. Keza "Kanunun suç saydığı" fiillerin cezalandırıldığı çok açık bir gerçekken, "Kanunun Suç Sayacağı Fiillerin Cezalandırılmasını" öngören bu tespit ile ilgili değerlendirmeyi siz hukukçulara bırakıyorum. Zincirlikuyu'daki mezarlığın üzerinde "Her canlı bir gün ölümü tadacaktır" yazmaktadır.
Ekonomi konularıyla ilgili şunları da açıklamakta büyük fayda görüyorum;

Deloitte tarafından 1996/1997 yılından bu yana düzenli olarak hazırlanan futbol para liginde 2007/2008 futbol sezonunda mücadele eden kulüplerin gelirlerini mercek altına alan raporda 19 ncu sırada Fenerbahçe Avrupa'nın beş büyük liginin dışında yer alan bir ligden futbol para ligi sıralamasına giren ilk kulüp olarak da etkileyici bir başarı göstermiştir.

Fransa'da aylık olarak yayınlanan ekonomi dergisi L'Expansion Avrupa'nın dev kulüplerinin Fenerbahçe'nin ekonomik büyümesinden korkması gerektiğini savunuyor.

11 Mayıs 2011 de Fransız Ekonomi Dergisi ANNECİĞİM FENER GELİYOR manşetiyle,
"Fenerbahçe, Avrupa'ya örnek bir Kulüp. Aynı mali yapıda gelişme sürerse, çok uzun yıllar değil belki 10 yıl içinde Şampiyonlar Ligi'nin sürekli şampiyonu olacak" diye yazdı.

Fransız ekonomi dergisi L'expansion Fenerbahçe'nin mali gelişiminin Avrupa'nın devlerini tehdit edecek düzeye gelmek üzere olduğunu yazdı. Camile Belsoeur imzalı makalede Avrupa'nın pek çok büyük takımını mali açıdan önümüzdeki yıllarda büyük bir yıkımın beklediği anlatıldı. "Fenerbahçe'nin incelenmesi gereken mali yapıları ile Avrupa'nın zengin takımlarına örnek oluşturuyor" diye konuştu.

Belsoeur Fenerbahçe için şu yorumu yaptı "İstanbul'un büyük kulübü istihdamı çeşitlendirme stratejisi ile ivme yakaladı. Başarılı olması hisse fiyatlarını yükseltti. Her yıl daha da güçlenen mali yapısıyla Fenerbahçe, dünya çapında 64 mağazası ile yıllık ortalama 25 ila 30 milyon Euro kar ediyor. Bu Fenerium'un incelenmesi gereken bir başarısı daha ilginci ise Fenerbahçe'nin ezeli iki rakibi Beşiktaş ve Galatasaray da aynı şehrin, İstanbul'un iki  takımı.

ÖRGÜT ÜYESİ DOĞAN ERCAN'IN ŞİKE FAALİYETLERİNDE BAŞARISIZ OLMASI NEDENİYLE KENDİSİNE YENİ GÖREV VERİLMEMESİ İDDİASI

Doğan Ercan'a talimat vermemle ilgili bir tape bile yoktur. Eğer var ise iddia makamı bunu ispat etmelidir. Doğan Ercan Gençlerbirliği - Fenerbahçe maçını anlattığımız ileriki bölümlerde de göreceğimiz gibi Trabzon'dan gelecek teşvik primini önleme çalışması yapacakken bunu da yapmadığını tapelerden anlamaktayız. Hiçbir futbolcuya ulaşmamıştır.
"Sonraki maçlarda da şike faaliyetlerinde görevlendirilmediği, para dağıtımından pay alamayan şüphelinin görev istediği Alâeddin Yıldırım ve İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun bu tapeleri reddettikleri açıkça anlaşılmıştır" denmektedir.

18.03.2011 tarihindeki Doğan Ercan'ın Alâeddin Yıldırım'a gönderdiği mesajdaki ifadesine baktığımızda sanki Benim bir şeyler söylediğimi ifade etmektedir. Benim görüşmüşlüğüm veya bir konuşma tapem mevcut mudur? Cevabının hayır olduğunu bildiğimize göre kendi kafasında kendine göre bir şeyler planlamaktadır. Teşvik görüşmeleri yönünde kendisine hiçbir şekilde görev verilmemiştir. Çünkü böyle bir çalışmamız yoktur. Anladığım kadarıyla Savcıya göre görev vermemek de suç oluyor. Yaptın suç, yapmadın suç. Anlayan varsa bize de anlatsın.
Doğan : Cuma günü maça gideyim mi ben
Alâeddin : Konuşuruz ya dur şimdi telefonda nasıl konuş.. ne yapıyorsun

Acaba hangi maçla ilgili konuşuyorlar? Tam papatya falı açılacak bir olay. 22.04.2011 tarihinde oynanmış olan bu maçla ilgili teşvik konusunun konuşulduğunu söyleyecekler ama bunu da söyleyemiyorlar. En büyük yanlışlık ise oynanan maçla ilgili görev verilmesinin konuşulması biraz tuhaf değil mi?

04.05.2011 günü Alâeddin Yıldırım, Doğan Ercan'a "Beni karıştırmayın" demekle zaten her hangi bir olayın yapılmadığını açıkça belirtmektedir. SPOR KAMUOYUNDA HER YERDE HİÇBİR ŞEY YAPMADAN ÇOK ŞEY YAPTIM DİYEN İNSANLAR OLABİLİR. BU OLAYDA ÖYLE BİR ŞEYDİR. SONUÇTA HİÇBİR ŞEY YAPILMAMIŞTIR.
Sayın Savcı'nın anlamadığı bir şey de Fenerbahçe Spor Kulübü futbol takımı bir üretim yapmamaktadır. Ancak bir malınız var ise bunun pazarlamasını prim vererek satışını sağlarsınız. Yoksa futbol takımının maçı için belirlenmiş, dağıtılacak para yoktur. Burası bir banka değildir. Bunun iyice anlaşılması gerekir. Kısaca para dağıtımı olmadığı için kimse pay alamaz. Çünkü para dağıtımı yapılacak bir neden yoktur.

ŞİKE FAALİYETLERİNDE BAŞARILI OLAN ABDULLAH BAŞAK'A İLHAN EKŞİOĞLU TARAFINDAN 02.06.2011 GÜNÜ ARAÇ SATIN ALINDIĞI İDDİASI

Bizlerin, Emniyet ve Savcılık sorgularının yapıldığı günlerde medyada bu aracın Sivasspor kalecisi Korcan Çelikay'ın kız kardeşine alındığı da manşetten yer almıştır. Haberlerin Emniyet tarafından nasıl kirli şekilde kamuoyuna deformasyon edildiğini görüyoruz. Korcan Çelikay'ın kız kardeşi bulunmamaktaydı. Emniyet, Türkiye Cumhuriyeti nüfusunu hayali olarak 1 kişi daha artırmıştı. Bundan şikâyetçiyim, çünkü Gayrisafi Milli Hasıla gelirimiz düşmektedir.

Hangisi tutarsa formülüyle suçlanarak 8 aydır tutukluluğumuz devam ediyor. İlhan Ekşioğlu bu konuyla ilgili daha geniş bilgi verecektir. Son olarak bu aracın Abdullah Başak'a alınmasında İlhan Ekşioğlu'nun yardımcı olduğunu biliyorum.



Bülent İşçen ve Abdullah Başak ta bu konuda Sayın Başkanlığınıza herhalde bilgi vereceklerdir.
Ruken Başak adına alınan araç üzerindeki el koyma kararı mahkemece kaldırılmıştır.

31.10.2011 tarihinde satılamaz/ devredilemez şerhi konulmuştur. Bu olayın en komik tarafı da 04.06.2011 günü yapılan fiziki takipte arabanın içinde Abdullah Başak'ın resminin çekilmesidir.

ALİ KIRATLI'NIN KIBRIS'A TATİLE GÖNDERİLDİĞİ İDDİASI
Diğer bir konu da Ali Kıratlı'nın Kıbrıs'a tatile gönderildiğinin söylenmesidir. Ali Kıratlı Kıbrıs'ta özel işleri olan bir kişidir. Kıbrıs'a çeşitli zamanlarda gidip gelmiştir.

Bu da gösteriyor ki Ali Kıratlı kendi işleri ile ilgili sürekli Kıbrıs'a gidip gelmektedir. Bizlerle ilgili tatile gitmemiştir.



BASININ YÖNLENDİRİLDİĞİ İDDİASI
"ÖRGÜTÜN ŞİKE FAALİYETLERİNİ GİZLEYEBİLME ADINA BASINI YÖNLENDİRDİĞİ VE ÖRGÜT LEHİNE OLACAK ŞEKİLDE HABERLER YAPTIRDIĞI,
AZİZ YILDIRIM'IN ÖZELLİKLE FENERBAHÇE ALEYHİNE YORUM YAPAN VEYA ÖRGÜTÜ DEŞİFRE EDER NİTELİKTE HABER YAPAN GAZETECİLERİ UYARMA GEREĞİ HİSSETTİĞİ, HATTA İŞLERİNE SON VERİLMESİ İÇİN KURUMLARINA BASKI YAPTIĞI ANLAŞILMIŞTIR."
Denilmektedir.

Sayın Başkan,

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olmamdan dolayı tüm basın mensupları Benimle görüşmek, röportaj yapmak, kulüple ilgili istedikleri haberleri birinci elden almak isterler. 1998 yılından önce Fenerbahçe Spor Kulübü'nü Başkan'la basın beraber idare ederler düşüncesi toplumda yaygındı. Başkan olmamla beraber kurumsal yapı içerisinde iletişim grubunu Kulüp bünyesinde kurdum. Türkiye'de ilk Kulüp televizyonunu 2004 yılında hayata geçirdim. Fenerbahçe internet sitesi, Fenerbahçe dergisi ve Fenerbahçe radyosunun kurulmasıyla Fenerbahçe'miz kendi basın iletişim araçlarını kurmuş olduk. Bunun gereği olarak Kulüple ilgili her türlü bilgi bu kanallardan Fenerbahçelilere ve kamuoyuna açıklandı. Daha önce yöneticiler ile sporcularla direk irtibat kuran basın mensuplarının istedikleri gibi çalışmaları engellenmiş oldu. Haberler daha sağlıklı ve doğru olarak bu mecralardan yayınlanmaya başlandı. Diğer kulüplerde bu yoldan gelerek Fenerbahçe Spor Kulübünü takip etmeye çalıştılar.

Erman Toroğlu'nun Lig TV'den ayrılmasıyla ilgili düşüncelerimi Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ve Kulüpler Birliği Başkanı olarak her platformda dile getirdim.

Sayın Başkan,

EMNİYETİN VE SAVCILIĞIN KİŞİLERİN ÇALIŞTIKLARI YERLERDEN AYRILMALARIYLA İLGİLENDİĞİNE İLK DEFA BU OLAYDA RASTLADIM. ÖZEL MAHKEMELERİNİN KONULARINDAN BİRİNİN DE BU OLDUĞUNU ÖĞRENMİŞ OLDUK. TÜRKİYE'DE BİNLERCE KİŞİ HAKLI VEYA HAKSIZ İŞYERLERİNDEN AYRILIRLAR. BEŞİKTAŞ'TAKİ ÖZEL MAHKEME ACABA BURADAKİ GİBİ BİR SORUŞTURMA DAHA YAPMIŞ VE YAPMAKTA MIDIR? DAHA DA İLGİNÇ OLAN İSE SORUŞTURMA AŞAMASINDA SEZER ÖZTÜRK İSİMLİ FUTBOLCUYA İFADESİ ALINIRKEN ERMAN TOROĞLU'NUN DİGİTURK'TEN AYRILMASININ SEBEBİ SORULMUŞTUR. SEZER İFADESİNİN ALINDIĞI TARİHTE HALEN BAŞKA BİR FUTBOL KULÜBÜNÜN LİSANSLI SPORCUSU İKEN KENDİSİNE SAVCILIK TARAFINDAN BÖYLE BİR SORU SORULMASI DOĞRUYU SÖYLEMEK GEREKİRSE EN HAFİF TABİRLE ABESLE İŞTİGALDİR.

Bu nasıl adalettir? Neden karşı olduğumu basın mensuplarının aşağıdaki yazılarıyla daha iyi anlayalım.

Mustafa Çevik: Bak şimdi bir arkadaşım aradı beni GAZETECİ Emenike'nin Fenerbahçe Oteline girerken cumartesi akşamı görüntüleri var bunu ne yapalım
Nevzat Şakar: Vallahi bilemiyorum onu siz yayıncısınız

M.Ç. : Bunu size yollasak servise yaptırabilir misiniz?

N.Ş.  : Yolla istersen bizim Altuğ Bey'e yolla
Mustafa Çevik kimdir? "İstanbul ilinde kalmaktayım, annemin rahatsızlığından dolayı son zamanlarda Karabük'te kalmaktayım. 1999 - 2007 yılları arasında Karabük'de üç yerel televizyonda televizyon Müdürü ve Spor muhabiri olarak görev yaptım. 2008-2010 YILLARI ARASINDA KANALTÜRK TELEGOL PROGRAMINDA ÇALIŞTIM. Karabüknet Haber isimli internet sitesinde spor editörlüğü yapıyorum" diyor. Sonrası da çok çok önemli çünkü Mustafa Çevik 04.07.2011 tarihinde 'futbolda şike soruşturması ile ilgili birçok şahsın gözaltına alındığını öğrenmem üzerine bu olaylarla ilgili benimde bazı bildiğim konuların olduğunu söyleyerek ifade vermek ve tüm bildiklerimi anlatmak için Karabük KOM Şube Müdürlüğü'ne geldim' diyor ve anlatıyor;

"Ben spor gazetecisi olduğum için Karabük'te futbolla ilgili  bütün gelişmeleri yakinen takip ederim. Karabükspor Kulübünde görev almış birçok insanla irtibatım vardır. 3 Mayıs 2011 Salı günü Karabükspor'la çok yakın olan bir haber kaynağı birlikte çalıştığımız Ergün Başkaya ile bana Karabükspor 2.Kalecisi Bülent Ataman'ın Kulüp binasında lobi içerisinde aleni olarak bu Emenike Şerefsizi adam değil Fenerbahçe maçında bakın oynamayacak, BU GELEN TEŞVİKTEN BİR KURUŞ PARAYI ONA VERDİRMEYECEĞİM" ŞEKLİNDE ALENİ OLARAK ETRAFA BAĞIRDIĞINI BİZE SÖYLEDİ VE BU KONUYU DEĞİŞİK KAYNAKLARDAN ARAŞTIRDIK DİYEREK DEVAM ETMEKTEDİR.

BÜLENT ATAMAN TRABZON DOĞUMLU BİR KALECİDİR. Karabük maçı sırasında ayakkabısını sahaya fırlatan şahıstır. Mustafa Çevik ve Bülent Ataman'ın Savcılığa çağırılıp ifadesi alınmış mıdır? Neden alınmamaktadır? Emenike'nin yalan haberi karşılığı Mustafa Çevik, Nevzat Şakar'dan internet sitesine reklam istiyor. Fenerbahçe Spor Kulübünde böyle bir ilişkiye rastladınız mı? Kendi isteği ile Savcılığa müracaat ederek ifade vermek istemesinin amacı nedir? Bir şeylerden mi çekinmektedir?
Herhalde basınla ilgili bu kadar tape yeterlidir. Trabzonspor Başkanı'nı ve Yöneticilerine Mustafa Çevik'in ifadelerinden herhangi bir soru soruldu mu? Soracak mısınız? Herkes her şeyi yapacak ama her şeyden bizler sorumlu olacağız. Adalet demek böyle oluyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ve Yöneticileri olarak Kulübümüzün haklarını koruma harici hiçbir işin içinde olmadık ve bu konuda hiçbir suç işlemedik. Ismarlama suçlama olmamalıdır.

Basını yönlendirici hiçbir eylemin içinde olmadık. Basınla her zaman bilgi alışverişinde bulunulabilinir.

PEKER GRUBU İLE BAĞLANTI VE İRTİBATI GÖSTERDİĞİ İLERİ SÜRÜLEN İFADELERE DAİR BEYANLARIM


Bu konu hakkında değinmek istediğim önemli bir husus Gökdeniz Karadeniz isimli futbolcunun transferi sebebiyle Olgun Peker'in ortağı olduğu Reflex Menejerlik firmasına Fenerbahçe Spor kulübü kasasından yüksek miktarlarda ödemeler yaptığım iddiasıdır. Bu iddia tamamen gerçek dışı ve mesnetsizdir. Keza sözü edilen transfer gerçekleşmemiş olup bu konuda kulüp kasasından kimseye bir lira dahi ödeme yapılmamıştır. İddianamenin 114. Sayfasında Reflex Menejerlik isimli şirkete 295.000 TL ödeme yaptığımız, bunun karşılığında da kulübümüze makbuz kesildiği iddia edilmektedir ki; bu durum da gerçekleri yansıtmamaktadır. Reflex M
Tümü
 Reklam