Toplumdan kopan futbol

İngiltere'de Federasyonun ilk kurulduğu 1863 yılında kasada sadece 5 sterlin vardı.

Haber; Sporx.com Yazarlar
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Toplumdan kopan futbol
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
09 Aralık 2009 18:46
Araba devrilince yol gösteren çok olurmuş. Yani işler iyi giderken kimse sesini çıkartmaz, hiçbir şey yokmuş gibi davranır, ama işler bir bozulmaya görsün... Seyreyleyin kıyameti.

Bugünlerde bu söz tam da iki kulübümüzü hatırlatıyor. Bu kulüplerin hangilerinin olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Hani sezon başında, yani hepi topu 3 ay önce yere göğe sığdıralamayan, bütünüyle pembe gözlüklerle bakılan ve şampiyonluğun mutlak favorileri ilan edilen iki kulüp: Fenerbahçe ve Galatasaray. (Alfabetik sıraya göre yazdım, hemen altında bir şey aramayın.)

İşte bu kulüplere bu aralar köşe yazılarında, TV’deki spor programlarında, kahvehane, kantin sohbetlerinde, internetteki forumlarda laf çakmak bu aralar oldukça popüler. Bunlardan ikincisinin yani Galatasaray’ın sorunu (neden takım kamp yapmıyor muhabbetini bir kenara bırakırsak) takımın sahada sergilediği kötü futbol, daha doğrusu gol yollerindeki etkisizlik olduğu için nispeten çözüm umudu vaat ediyor. Ama ilkinin sorunu daha kronik. Uyum, disiplin, arkadaşlık, hırs, mücadele, tüm bunların toplamında takım olamama eksikliği.

Bu konuda bu köşede de çok şey yazdık çizdik. Ama ne yapalım, konu sürekli önümüze geliyor. Yazmadan duramıyoruz haliyle... Ancak dilerseniz bu kez farklı bir açıdan bakalım olaya. Geçmişe uzanalım ve oradan günümüze uzanalım.

Ts’u Kü’den modern futbola


Futbol binlerce yıldır insanoğlunun önemli bir boş zaman aktivitesi olarak varlığını sürdüren bir oyun. Sanılanın aksine Çin’de icat edilen bu oyun ve benzerleri o zamandan bu zamana çeşitli evrimler geçirerek bugüne geldi. Çinlilerin “ts’u kü”sü, Türklerin “tepük”ü, Japonların “güneş topu” İtalyanların “calcio”su, Fransızların “soule”ü dönemlerinde bir hayli ilgi çeken oyunlardı. (Stemmler, Theo. Futbolun Kısa Tarihi, Dost Yayınları, Ankara, 2000)

Ancak özellikle futbolun atası olarak nitelendirebileceğimiz “ts’u kü”, “güneş topu” ve “tepük”te temel amaç eğlenmek değil, fiziksel olarak güçlü duruma gelmek, ahlaklı bir insan yetiştirmek, savaşçı bir ruhu geliştirmek, dolayısıyla iyi bir asker olmayı öğrenmekti. Bu anlamda hükümdarlar futbolla iyi bir savaşçı geliştirmeyi hedefliyorlardı. Futbola böylesi bir rol 20. yüzyılın başında da biçiliyordu. Kişilerin fiziksel gelişimini sağlamak, böylece onlardan savaş sırasında cephelerde daha üstün performans beklemek, o dönem başta futbol olmak üzere spora biçilen önemli misyondu. (“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” deyimini hatırlayın.)

Ama çoğumuzun bildiği gibi modern futbol İngiltere’de doğdu. İngiltere kırsalında köyler arasında oynanan bu oyun, bugünkü futbolla kıyaslandığında hemen hemen kuralsızdı. Futbol sahası iki köy arasındaki tüm arazi olabiliyor, oyuncu sayısında ise bir sınırlama bulunmuyordu. Öyle ki tüm köy ahalisi bu oyunun bir parçasıydı. Bazı durumlarda deyim yerindeyse cam, çerçeve iniyor, bu da oyunun kuralları içerisinde bir durum olarak algılanıyordu. Bu anlamda futbol herkesindi. Bırakın kitleler izleyici ya da taraftar değil, oyuncuydu.

Ancak bu dönemin sonu geldi. Dönemin kaynakları İngiliz kralının bir asayiş sorunu haline geldiği gerekçesiyle oyunu yasakladığından bahseder. Ayrıca İngiltere’de kapitalist gelişimin bir dönüm noktası olarak nitelenen “çitleme” hareketlerinin, köylülere geniş alan bırakmadığını, bunun da oynanan oyun için yer sorunu yarattığını söyleyebiliriz. Çitleme hareketi sonucunda topraklarından kopartılan bu kitleler, sanayi devrimi süreciyle işçi sınıfına dönüşür, böylece futbol da işçi sınıfının Pazar günleri sergilediği bir boş zaman aktivitesine...

Toplumdan kopuşun ilk halkası

Bu yazıda amacımız tabii ki futbolun tarihsel gelişim sürecini yazmak değil. Burada vurgulamak istediğim futbolun günümüzdekinden farklı olarak toplumsal köklerinin en sağlam olduğu dönemin bu dönem olduğu. Çünkü futbol herkesindi. Oyuncu / seyirci ayrışması henüz yaşanmamıştı, Bilal Arık’ın kavramlaştırmasıyla futbol henüz “gösteri toplumuna” dönüşmemişti. Yani futbol içinde bulunduğu topluma yabancılaşmamıştı.

Nitekim futbol bugünkü gibi endüstriyel bir spor değildi. Oyunculara oynadıkları için para ödemenin ayıp sayıldığı bir dönemdi bu.  Oyuncular yani futbolcular bu işi bir boş zaman aktivitesi amacıyla yapmaktaydılar ve halktan henüz yabancılaşmamışlardı. Taraftarlar da oyunun bir parçasıydı. Yüksek bilet fiyatları ile oyunun dışına henüz itilmemişlerdi. Zaten 1870’li yıllarda maç biletinin satılması henüz kimsenin aklına gelmemişti, daha doğrusu böyle bir uygulama yoktu. Futbol da henüz bir endüstri haline dönüşmemişti. Öyle ki İngiltere’de Federasyonun ilk kurulduğu 1863 yılında kasada sadece 5 sterlin vardı. Bu rakam 1904 yılında 17 bin sterline çıkacaktır. (Stemmler: s.100) Bu da ilgiyi çekmek ve bu gelirden daha büyük pay almak için daha güçlü takımlar yaratma gereksinimini doğurur. Nitekim Britanya’da profesyonel futbolculara yapılan ilk ödeme 1876 yılında yapılır. Profesyonelleşme futbol otoritelerince 1885’te resmen tanınır. (M. Berkay Aydın, Duygu Hatipoğlu ve Çağdaş Ceyhan. “Endüstriyel Futbol Çağında Taraftarlık”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı: 26, Kış-Bahar 2008, ss: 289-316)

Futbolcuların “fildişi kulesinin” inşası başlamıştır. Bu bir dönüm noktasıdır.

SÜRECEK.

GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam