Diyarbakırspor açmazı

İlkeler mi ağır basacak, yoksa devletin 'yüce çıkarları' mı' Bunu birlikte göreceğiz.

Haber; Sporx.com Yazarlar
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Diyarbakırspor açmazı
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
18 Mart 2010 17:00
Sıradışı bir sezon yaşıyoruz. Oturup lig tarihini incelemedim ama belki de ilk kez aynı sezon içinde iki takım küme düşme tehlikesi ile karşı karşıya. Birincisi malum Ankaraspor, zaten küme düştü. Tehlikeyi ensesinde hisseden ikincisi ise tabii ki Diyarbakırspor.

Son birkaç haftada yaşananlar ise inanılır gibi değil. İşlerin bu raddeye geleceğini kimse tahmin etmezdi kuşkusuz. İlki Diyarbakırspor-Bursaspor maçında yaşanan, klişe bir cümleyle, sahada görmek istemediğimiz türden olaylar. Yanlışı yanlışla telafi etme hamlesi. Bursa’da sezonun ilk yarısında tribünlerde yaşanan (kesinlikle münferit değil) dışlayıcı, ayrımcı, ırkçı tonlamalar içeren tezahüratlara verilen kötü bir yanıt. (Bu arada Bursaspor ‘düşman kulüp’ portföyünü geliştirip ‘büyük’ler arasında kendine yer açma yolunda hızla ilerliyor. Bu da ayrı bir yazı konusu.) Diğeri ise kimsenin beklemediği bir anda yaşanan, Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynanan İBB maçındaki olaylar. Zaten ‘ne oluyoruz’, ‘sabotaj mı var’ dedirten de bu maç.

İşler çığrından çıkmış durumda. Durum öyle bir noktaya geldi ki iki haftada yaşanan olaylar nedeniyle, bir kulübün aylardır verdiği emek heder olmak üzere. Tabii ki siyasi kaygılar devreye girmediği sürece. Buraya daha sonra döneceğiz.

Devletin kulübü Diyarbakırspor

İlk olarak şu noktanın altını çizelim: Diyarbakırspor’un Süper Lig’de mücadele etmesi bir devlet projesidir ve siyasi iradeye kafa tutmadan kolay kolay bu kulübü düşürme yolunda karar alamazsınız. Devletin Diyarbakırspor ile ilgili neden böylesi bir politikası olduğunun detayına çok fazla girmeyeceğim. Ancak kriz anlarında ya da toplumsal çelişkilerin keskinleştiği dönemlerde futbolun kitleleri yatıştırıcı, onları yönlendirici bir işlev edindiğini söylemekle yetineceğim. Portekizli faşist diktatör Slazar’ın 3F formülasyonundaki f’lerden biri olan futbolun, bu bölgede de bu işlevi yerine getiren bir araç olarak kullanılmak istendi bugüne kadar. Bugün yaşanan olaylara tepki gösterenlerin 13 Mayıs 2001 tarihinde oynanan 2. Lig Yükselme Grubu’ndaki kritik Diyarbakırspor – Altay maçı sonrasında neredeydi diye sormak gerek. Burada yaşanan vahşetin yanında devede kulak kalıyor son iki haftada yaşananlar. Sizce 2001 yılındaki bu maçta yaşananlar (normalde canlı yayınlanması gereken maçın yayınlanmaması, Altay soyunma odasına verilen mazot gazı, futbolculara yağdırılan taş, bilardo topu, maytap, vb. yabancı maddeler, tartaklanan futbolcular, gazeteciler… (Merak edenlere bir link) Tabii ki tüm bunlara göz yuman güvenlik güçleri. Ve sonrasında verilmeyen cezalar, Süper Lig’e çıkan bir Diyarbakırspor. Sizce de bu bir devlet politikası değil mi'

Gelelim ikinci noktaya. Peki bölge halkı Diyarbakırspor’u ne kadar benimsiyor, ona ne kadar sahip çıkıyor. Bu konuda ciddi kuşkularım var. Tamam bölge yoksul ama kulüpte Süper Lig’e çıkılan günden bu yana “sahipsiz kalmaktan” şikayet var. Kent halkıyla kurulan bağlar ne kadar sıkı tartışılır. Kent halkı Diyarbakırspor’u bir devlet kulübü olarak görüyor. Diğer kulüplerin en büyük şansı olan yerel idareler ise kulübe sırt çevirmiş durumda. Hatta geçtiğimiz günlerde TFF 2. Lig’de mücadele eden Diyarbakır Büyükşehir Belediye DİSKİ Spor tüzük değişikliği ile adını Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor yaptı. Hedef bu sezon ligde kalıp gelecek sezon Bank Asya 1. Lig’e çıkmak. Ama asıl hedef ise “devletin kulübü” Diyarbakırspor’a bir alternatif yaratmak. Bu alternatifin bölgede kendine bayağı bir taraftar çekeceği kesin. Öyle ki şimdi bile bölge halkına “Diyarbakırspor’a mı, yoksa Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor’a mı kendinizi yakın hissediyorsunuz” diye sorulsa, ben yanıtın ilk şıktan yana çıkacağından şüpheliyim. Biraz abartıp buraya DİSKİ Spor yerine Galatasaray şıkkını koyarsak bile ağırlıklı olarak yanıtın ikinci seçenekten yana çıkacağı tahminini de yapabilirim. Zaten son 15 günde yaşanan olaylar benim bu bu takımın kent tarafından yeterince benimsenmediği varsayımımı doğrulamıyor mu. İnsan sevdiği takımı küme düşürmek, haydi bu tabir ağır oldu, zarar vermek için elinden geleni yapar mı'

Kendi kentinde yeterince desteklenmeyen Diyarbakırspor’un yaşadıkları tam bir arada kalma durumu. Üçüncü noktayı bu oluşturuyor. Kulüp, diğer kulüpler (daha doğrusu o kulüplerin taraftarları) tarafından ötekileştiriliyor. Kendini demokrat olarak niteleyen bazı insanlar bile “Ne işi var Diyarbakırspor’un Süper Lig’de” diyebiliyor. Bunu Diyarbakırsporlu taraftarların çıkardığı olaylarla gerekçelendirseler de pek inandırıcı değil. Bu ülkede Fenerbahçe-Galatasaray derbilerinde daha mı az olay çıkıyor. Niye ondan bahsetmiyorsunuz'

Pragmatizmin doruğu

Bir de pragmatikler var. Günlük hesapları için Diyarbakırspor’un küme düşürülmesini isteyenler. Yeşil sahada alamadıkları puanları, bir bakıma masa başında alınacak bir kararla, tekrar elde etmek isteyenler… Bunu başkanı ve başkan yardımcısı Diyarbakırlı olan bir külübün taraftarlarının yapması ise trajik. Bunun aksine Diyarbakırspor’un küme düşürülmemesi gerektiğini sırf rakipleri ekstradan iki puan elde etmesin diye savunmak da ayrı bir trajedi.

Son olarak siyasi irade. Dikkat ederseniz ardı arkasına Diyarbakırspor’un küme düşürülmemesi gerektiğine yönelik demeçler birbirini izliyor bugünlerde. Açıktan bir tavır alış söz konusu. Bugünlerde TFF’nin alacağı kararla onun ne kadar “özerk” olduğunu test edeceğiz. İlkeler mi ağır basacak, yoksa devletin “yüce çıkarları” mı' Bunu hep beraber göreceğiz. Ama alınacak kararın futbolun ötesine geçip bir kentin dışlanmasına da yol açabileceği bir karar da çıkabilir. Yiğiter Uluğ’nun, Simon Kuper’in kitabına bulduğu “Futbol asla futbol değildir” sözü tam da bu yaşananları özetleyen bir cümle haline geldi kısacası.

NOT:
Konuyla yakından uzaktan ilgisi yok ama, iki konuya bir cümle de olsa değinmeden geçemeyeceğim.

İlk notum İspanyol (daha doğrusu Real Madrid) basınının içine düştüğü acizlik. Günler öncesinde göklere çıkardıkları Real Madrid’in, Şampiyonlar Ligi’nde Olympique Lyon’a elenmesiyle adeta yerin dibine sokulması... Daha doğrusu Real Madrid’in değil de bazı futbolcuların aslanların önüne atılması. Hele ki Santiago Bernabeu’da mayıs ayında oynanacak Şampiyonlar Ligi finalinde olası bir Barcelona zaferinden sonra yaşanacakları düşünemiyorum. Bu arada başta Marca ve As olmak üzere R.Madrid basını şimdiden yeni sezon için Real Madrid’i dizayn etmeye başladı. Önüne geleni transfer ediyorlar takıma şimdiden. Bu gazetelerin iddialarını bizim sayfalarımızdan takip ediyorsunuzdur zaten.

Son notum ise çok kısa. Meğer Jose Mourinho ne kadar doluymuş. Chelsea karşısında alınan zaferden sonra açtı ağzını yumdu gözünü. Sürekli bombalıyor. Seviyoruz seni Jose…
GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam