“Türk Futbolu”nun imtihanı! O sözler...

İşte ben hala o basın toplantısını bekliyorum, sayın Hocam.. Onu yapmadığın, yapamadığın, “kaybettim” dediğin şampiyonluğu son maçta yeniden kucakladığın için belki de, “ne gerek var” deyip sustuğun için biz İzlanda’yı yenememiş olabilir miyiz acaba?

Haber; Sporx.com
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
“Türk Futbolu”nun imtihanı! O sözler...
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
16 Eylül 2014 10:07
Son güncelleme 16 Eylül 2014 14:34
Yusuf Reha Alp yazıyor...

Türk Futbolu’nun “eleştirilemez” ve hatta “eleştirilmesi teklif dahi edilemez” direktörü, Fatih Terim, İzlanda maçı yaşanan hezimeti, “yıldız futbolcularının yüzde yüz verim gösterememesine ve rüzgârın azizliğine” bağladı.
“Yıldız futbolcu” adı altında pazarlaması yapılan ve böylece kazandıkları fahiş miktarların da göze batmayarak, toplumda bir infiale yol açmaması düşünülen isimlerin, niyet farklı olsa da, bizzat teknik direktörleri tarafından tartışılmaya açılması, güzel (Gerçi iki gün sonra milli takım bir maç kazanır ve aynı direktör, gözümüzün içine bakıp, dudaklarını büze büze bizlere, “Bu çocuklar var ya bu çocuklar” ile başlayan ve sonu mutlaka birilerine fırçaya varan hamasi bir nutuk çekebilir.).
*
Sene, yanılmıyorsam 1991’di. İstanbul Üniversite’sinde hocamız Hüseyin Ülgen, derste bir öğrencinin ağzını yaya yaya esnemesinden de gaza gelerek, sinirlenip, “İşte bu yüzden bu ülkede enflasyon var” diye bağırıvermişti. Kafaları, “kızlar, bahçe, Elif Cafe, king” gibi çok daha önemli sorunlarla meşgul olan bizler, bu pek değerli hocamızın, “bir öğrencinin ağzını yırtar gibi açması suretiyle beynine hava göndermesinden yola çıkıp, konuyu, payımıza düşen gayri safi milli hasıla”ya bağlamasını pek anlayamamıştık. İşin doğrusu, çalıştırmaya kıyamadığımız o güzel kafalarımızı da pek meşgul etmek istememiştik.
Çok değil, tam bir ders sonra (yeminle bak!) aynı hocamızın, “sen yerlere tükürdüğün için bu ülkede enflasyon” var diyerek hançeresini yırtması bile bizi uyandıramamıştı yattığımız o derin uykudan.. Bahardı, kızlar güzeldi, Elif Cafe güleryüzlü garson öğrenci kızlarıyla “king” oynamak için son derece müsait bir mekandı, falan filan..
Halbuki, evet bizler hem esniyor, hem de yerlere tükürüyorduk ve ülkede enflasyon vardı..
*
Konu nerden nereye geldi, demeyin (ya da deyin). Özelde, bizim İzlanda’ya yenilişimiz, genelde ise, sporun aşağı yukarı her alanında son zamanlarda çizdiğimiz son derece başarısız profilin, “Futbol Direktör”ümüzün tespit buyurduğu noktalardan çok daha başka sebepleri olabilir mi acaba, onu demek istiyorum.
Mesela, bir basın toplantısı hikayesi vardı bir zamanlar, bilmem hatırlayanınız çıkacak mı?
Hani, Play-offlu bir sezon vardı. Adı “Süper” olan ancak kendisinin “Ne” olduğu bilinmeyen ligimizin tek ve gerçek sahibi, gözbebeğimiz, medar-ı iftiharımız yayıncı kuruluşun ricası üzerine, fazladan maç oynatmak için icat edilmiş bu sistem, ilk başlarda kimseyi pek rahatsız etmese de, daha sonra ligi uzak ara birinci bitirip, play-off’ta şampiyonluğu tehlikeye giren Galatasaray’ın teknik direktörünü bir hayli sinirlendirmişti (ki, Allah nazarlardan saklasın, sinirlenmek için pek bir sebebe ihtiyaç duyuyor gibi de görünmüyordu, oysa).. Ve bir maç sonrasında, basın mensuplarına, “Asıl sezon sonunda konuşacağım. Çok kapsamlı bir basın toplantısı yapacağım” deyivermişti..
İşte ben hala o basın toplantısını bekliyorum.. O toplantı yapılmadığı, yapılamadığı, “kaybettik” denilen şampiyonluk son maçta yeniden kucaklandığından belki de, “ne gerek var” deyip susulduğu için biz İzlanda’yı yenememiş olabilir miyiz acaba?
*
Belki de, ülkemiz bir doping cenneti olduğu için İzlanda’yı yenememişizdir.. Hemen her branşta “çuvallamamız” aşağı yukarı her gün “kullanılması yasak olan” maddelerden birini “yanlışlıkla” kullanan sporcular ortaya çıktığı için midir, yoksa?
*
Irkçılık alıp başını gittiği için de biz İzlanda’yı yenememiş olabiliriz.. Bu tip sporcular el üstünde tutulduğu, şımartıldığı, sırtları sıvazlandığı için, milli takımlara kaptan yapılıp, “biraz şımarık, ama kesinlikle sevimli çocuk” muamelesi gördükleri için.. Ermenilere sövenin eline olimpiyat meşalesi tutuşturup madalya ile onurlandırdığımız, Afrikalı bir futbolcuya hakaret edene de milli takım kaptanlığı sunduğumuz için olabilir mi?
*
Ha, bir de, “rüzgar”dan çok daha değersiz, çok daha ufak bir ayrıntı tabi ama, bu ülkede “şike” olduğu için de olabilir tüm bu yenilgiler.. Şikeye karışan takımlara hiçbir yaptırım uygulanamadığı için, şike yapan adamlar elini kolunu sallayarak gezdikleri için, hiçbir şey üzerinde uzlaşamayan siyasi partiler “şike” olmadığı hususunda anlaştıkları için.. Belki de ha, bir ihtimal?..
*
Kısaca hocam, rüzgar, yıldız futbolcuların bekleneni verememesi, hakemin bir yanlış düdüğü, orta yuvarlağın rakip yarı alanına bakan yuvarlağında iki üç saniye fazla oyalanmamız, deniz tarafına bakan kaleye yapılan hücumda topun sulara karışma ihtimali, falan.. Bunlar elbette ki “çok ama çok önemli” ve hatırı sayılı etkenler..
Ama azıcık da olsa yukarıdaki sebepler üzerinde de kafa yoralım bence..
“Doping, ırkçılık ve şike” gibi “küçük” mevzuları da, hani şu asla yapamayacağın şu basın toplantının notları arasına alırsan, en azından evde akşamları kendi kendine tekrarlamış olursun.. Tamamen gerçektirler.. Gerçek de iyidir..

GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam