Sergen, Charbo ve donan atlar!

Atlar sadece yarışı kazanmak için koşmaz. Onları aslında farkında olmadan en güzel spor hikayelerini de yazarlar.

Haber; Sporx.com
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Sergen, Charbo ve donan atlar!
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
23 Ağustos 2015 06:54
İkinci Dünya Savaşı'nın barut kokan günlerinden birisiydi. Finlandiya'nın -tüm yuvarlak ve düz ünlülerinde noktalar olan- Raikköla ormanı içinde Sovyet orduları ilerliyordu. Ancak etrafları tamamıyla Fin askerleri ile çevriliydi. Ağır makineli silahları yanlarında olmayan bu birlikler orman içerisinden geriye çekilerek mavna ve römorklerin yardımını ummaya başladılar. Fakat Fin askerleri arkadan da saldırıya geçti. Tek çareleri, dondurucu bir kış gecesinde Ladoga gölünden ormanın karşı kıyısına geçmekti. Atlarla beraber göle girdiler. Atlar soğuğun ve içlerinde bulundukları durumun etkisi ile birbirlerini ezercesine suyun içinde koşmaya başladı. Çifteler, kişnemeler... Adeta bir mahşer yeri oldu göl. Kıyıya ulaşabilen 3-5 çift atın özgürlük koşularına imrenerek bakan göldeki dostları da umutla dolmuştu ki; göl dondu. Ladoga gölü, sadece kafaları su yüzeyinde kalan atlarla beraber olağanüstü korkutucu bir manzara ile İkinci Dünya Savaşı'nın unutulmaz anlarından birisine ev sahipliği yapıyordu. Atların gözlerindeki korku dolu o bakışlar, yıllarca şiirlere, şarkılara, romanlara ve nihayetinde bu yazıya konu oldu. Bu yazıya neden mi konu oldu? Yıllar, yıllar sonra Fransa'ya gidelim...

 
Fransa 98 Dünya Kupası'nın meşale kokan günlerinin ertesiydi. Dünya Kupası'nı kazanan Fransa Milli Takımı futbolcuları, Başbakan Jacques Chirac'tan Legion d'honneur yani Fransız Onur Nişanı'nı almaya hazırlanıyordu. Fransa'ya tarihindeki ilk Dünya şampiyonluğunu yaşatan kadronun yıldızları Blanc, Thuram, Zidane, Barthez, Duggary, Deschamps gibi isimlerdi. Ancak içlerinden birisi; en tecrübelisinin aklı bambaşka bir yerdeydi. Turnuva kadrosuna takımın 3. kalecisi olarak katılan, Auxerre'in 200'e yakın defa kalesini korumuş tecrübeli ismi Lionel Charbonnier'in aklı; o sıralarda önemli bir koşuya katılacak olan atındaydı. Tıpkı aynı dönemde milli takım kampında at yarışı bültenleri nedeniyle kadro dışı bırakılan Sergen Yalçın gibi. Fransa'dan Türkiye A Milli Takım kampına geçelim...

 
A Milli Takım'ın, İtalya ile yapacağı maçın bir kaç gün önceiydi. Teknik Direktör Fatih Terim, Beşiktaş'ta fırtına gibi esen, sol ayağının üzerine 500 sayfalık roman yazılacak ve son cümlesi de yine sol ayağı için olacak Sergen'e özel bir ilgi gösteriyordu. Sergen'in ise aklı, tıpkı Charbonnier gibi farklı bir yerdeydi. Ertesi gün, at yarışı vardı ve Sergen de -malumun ilanı olacak- at yarışı sevdalısıydı. Dayanamadı. Arkadaşlarına telefon ederek kaldıkları otelin faks numarasını verdi. O zamanlar internet, cep telefonu yok, genç okurlar için hayal etmesi zor olsa da... Ve otele Sergen Yalçın için ertesi gün koşusunun at yarışı bülteni faks çekildi. Ama Fatih Terim bu... Saha içinde rakiplere karşı aldığı önlemlerden fazlasını saha dışında futbolcuları için almıştı. Sergen'e gelen bültenleri yakaladı, hepsini yırttı. Terim oysa, Sergen de bu ya; saha içinde attığı çalımların fazlasını saha dışında da atıyor ve bir kez daha bültenleri kampa faks çektiriyordu. Sergen yakalanmadan kuponunu yaptı, rahatladı. Peki yılların stoperi Fatih Terim bu çalımı Sergen'in yanına bıraktı mı? Bırakmadı. Sergen o İtalya maçında kadro dışı kaldı. 90'ların sonuna doğru Fransa'da Charbonnier, Türkiye'de Sergen; Finlandiya'da gözleri açık, ağızları korku köpükleri ile dolu halde donan o atların ruhunu şad ediyordu!
 
Charbonnier ve Sergen at yarışı sevdalarını, at sahibi olarak da perçinledi. İkisi de aslında hayat tarzlarını, dünya görüşlerini, bilerek ya da bilmeyerek atları üzerinden ortaya koydu. İkisinin de atlarının adları, bir mesaj taşıyor gibiydi. Yeşil sahaların 10 numarası, atıp şampiyonluğu getiren Sergen'in en meşhur atının adı; Sergen'di. Kara Kartal'ın efsanesi, Black Bull ile çok güldü, yarış sonraları. Börteçine, Gürsoybey, Kazımbaba; Sergen için koştu. Almanya maçında makine gibi oynayan Sergen'in Magic Machine'i çok toz yutturdu arkasındaki diğer atlara. Sonra hepsi el değiştirdi, başka sahipleri sevindirdi, birçoğu da arkasında kendisi gibi özel taylar bırakarak hayata gözlerini yumdu. 

 
Oysa Charbonnier at konusunda Sergen kadar bonkör değildi. Onun 3 tane atı oldu. Birisinin adı Gri Füme'ydi. Az bulunan gri renkli bir attı ve ona olan sevgisinden dolayı bir iltifat şeklinde 'Gris Fume' adını verdi. Fransız kalecinin diğer atının adı ise; Fabuleux'tu. Fransız masallarında kral mertebesindeki kahramanlara verilen adı seçmişti atına. Onun pistlerin kralı olmasını, masalsı koşular yapmasını istiyordu. Üçüncü atın adı ise; Juste Ciel'di. 'Charbo' lakaplı kaleci ünlü ressamlar Van Gogh ve Cezanne'nin hayranıydı. Juste Ciel adını da rivayete göre, Van Gogh'un 1889'da yaptığı 'The Starry Night' adlı tablosunun yorumunda yer alan ve Tanrı'nın yaşadığı yer olduğuna inanılan mekandan dolayı seçmişti. Futbolu bıraktıktan sonra UNICEF Elçisi olan, Endonezya ve Tahiti gibi ülkelerde teknik direktörlük yapan Charbonnier, karısının 2014'te geçirdiği ciddi bir kaza sonrası kabuğuna çekildi.
 
Tüm bu hikayelerin ardından baktığımızda görüyoruz ki; Sergen Yalçın başarılı bir teknik direktör oldu. Lionel Charbonnier kendi yağında kavruluyor. Savaş sırasında donan atlar hala üşüyor ve ünlü yazar Curzio Malaparte'nin dediği gibi savaşı hep sinekler kazanıyor.

SERKAN AKKOYUN
GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam