Kural: "Finalin adı belli"

Ünlü basketbol yorumcusu Kaan Kural, Al Jazeera Türk'e yaptığı değerlendirmede turnuvanın genel şablonunu ve 12 Dev Adam'ın şansını değerlendirdi.

Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Kural: 'Finalin adı belli'
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
30 Ağustos 2014 13:33
Basketbol yorumcusu Kaan Kural, bugün başlayacak Dünya Kupası’nı Al Jazeera’ye değerlendirdi. Kural’a göre İspanya ve ABD’nin final oynamaması sürpriz olur.

İşte Kaan Kural'ın değerlendirmesi;

Altın çağlar da yaşanır, kriz dönemleri de. Hayatın döngüsü bu. Spor da istisnası değil elbette. Ve eğer genel olarak dünya basketboluna bir kredi derecelendirme kuruluşu gibi bakacaksak notu hayli can sıkıcı olur şu sıralar.

Evet kabul etmek zor gelse de dünya basketbolu son dönemdeki en büyük krizini yaşıyor. Sorun da belli aslında. Ekonominin en büyük açmazı basketbolda da problemin temeli. Üreten nüfus yaşlanıyor ve yeterince genç gelmiyor aşağıdan.

Dünya basketbolunun önemli aktörleri son dönemde emekli olan yıldızlarının yerine yeni isimler koyamadılar. Yan parça bulmak nispeten kolay ama taşıyıcı ana isimler birer birer formalarını asarken yerleri boş kaldı.

Dönemsel olarak her takım zor günler yaşayabilir. Bu ekonomi gibi sporun da kuralı. Ama çok sayıda aktör aynı sorunu yaşayınca bunun adı krizdir.

Yunanistan mesela. 2000’leri harika geçiren takımı Diamantidis-Papaloukas-Spanoulis taşıyordu. İlk ikisi bıraktı. Üçüncünün sırtında artık “sürekli ilk dört” yapan Yunanistan yok.

Sırbistan, ülkenin daha da bölünmesi ile kan kaybetti belki ama biraz da modern basketbolun onların stilini demode bırakmasıyla sürekli patinaj yapıyor.
İtalya Basile-Marconato-Myers ekseninden çıktıktan sonra kan kaybetmedi direkt alt lige düştü. Almanya Nowitzki ile çıktı, Nowitzki olmadan, durum ortada.

Arjantin Ginobili-Scola-Nocioni olmadan İtalya’ya dönüşüyor. Brezilya da keza öyle. Porto Riko ve Slovenya için de sayabiliriz yeri doldurulamayan önemli oyuncuları.

Ama belki de en çarpıcı örnek Litvanya. Tüm dünyanın yöneldiği çabuk, yaratıcılık ve şuta dayalı modern basketbolu zaten kültürel DNA’sında barındıran Baltık ülkesi de benzer sıkıntılar içinde. Sırbistan’ın aksine basketbolun yaşadığı değişimin onlara yaraması gerekiyordu ama tersine Sabonis-Marciulionis-Stombergas-Siskauskas-Jasikevicius ekolünden kimse gelmedi. Kalnietis-Kleiza ile mi olacak bu işler? Kim bilir belki de herkesin daha “Litvanya gibi” oynaması orijinalinin etkisini azaltmıştır.

Sınırsız bir oyuncu havuzuna sahip ABD’nin krizle mrizle işi yok elbette. Tersine Çin’in masa tenisinde yaptığına benzer milli takımlara oyuncu devşirmekle meşguller. Karadağ-Makedonya maçında Bo McCalebb’ın, Omar Cook’u savunması kriz/globalizasyon ekseninde aslında hayli ilginç bir sosyal resim.

Rusya’nın JR. Holden’ın basketiyle 2007 Avrupa Şampiyonası’nı kazanmasından beri bu trend artarak devam ediyor. Soğuk Savaş ne kadar geride kalmış değil mi? Değişim diyorduk. Fark etmiyoruz diyorduk. 20-25 sene geriye bakınca bu son cümleler ne kadar tuhaf geliyor öyle değil mi?

Tek kazanan Fransa

Krizi fırsata dönüştüren ülkeler de var elbette. Büyük aktörlerden sadece Fransa bu darboğazda bir kalkınma hamlesi yapmış durumda.

Parker-Diaw-Pietrus eksenli takıma Batum, Lauvergne, Heurtel ve çok sayıda atlet uzun yetiştirerek bir anda Avrupa’nın liderliğine oynamaya başladılar. NBA’de 11 oyuncu ile temsil edilmeleri sürpriz değil. Son Avrupa Şampiyonu da oldular. Ama bu turnuvaya en büyük yıldızları Tony Parker’dan yoksun gelecekler. Bu da turnuvada şampiyonluk şanslarını azaltıyor.

Peki bu ortamda mutlak favori, sınırsız kaynaktan beslenen ABD’nin en önemli rakibi kim? O da krizin şimdilik teğet geçtiği İspanya. Juan Carlos Navarro-Pau Gasol-Rudy Fernandez çekirdeği için artık bu son turnuva. 2006’dan beri Avrupa’nın en iyisi durumundalar ama bu çekirdek yaşlandı.

Evlerinde milli formaya veda edecekler. Ama son bir kez ABD’ye kafa tutmak için hazırlanıyorlar. Küçük Gasol, Sergio Rodriguez ve herkes gibi devşirerek zenginleşme yoluyla gelen Serge Ibaka ile halen ABD dışında açık ara en iyi kadroya sahipler. Onlar da krize girecek bu turnuvadan sonra muhtemelen ama o sonrasının meselesi.

Ve evinde İspanya ciddi bir şampiyonluk adayı. Bu kadro son iki Olimpiyat finalinde ABD’ye kök söktürmüştü. Bu defa veda turunda çok daha iddialı ve hazırlar. Yıllardır aynı çekirdekle oynamanın avantajı ile kısa dönem bir araya gelen milli takımda en az uyum sorunu yaşayan, en “takım” olabilen kadro durumundalar. Bu da ABD ile aralarındaki farkı kapatmaya yetiyor.

Üstelik Kevin Durant’in milli takım kampında yorgunluk nedeniyle affını istemesi saymakla bitmeyen yıldızlarına rağmen ABD’yi zor soktu. Çünkü Durant dünyanın en iyi skoreri. Özellikle FIBA kurallarındaki yardım savunmalarına karşı şifre kırıcı sanki.

Milli Takım basketbolu savunma odaklı olmak zorunda. İspanya hariç hiçbir takım bu kadar kısa sürede komplike akıcı bir hücum oturtamıyor. Hele ki ABD gibi kendi takımlarında yıldız olmaya alışmış isimlerin bir araya gelince “Sıra bende” mantığıyla verimsiz oynaması hatta topları çarçur etmesi sıklıkla gördüğümüz bir durum. Durant burada farkı yaratıyor. Çünkü o, çarçur edilen hücumdan sayı bulabilme eşiğini aşan gezegendeki belki de yegane oyuncu. Ve ABD’nin tek yenilgi senaryosu olan “bir sen at bir ben” havasına girmesinin karşısındaki en önemli sigortaydı. Ve turnuvada yok.
Fransa’da Parker yokken İspanya ve ABD turnuvanın açık ara en iddialı takımları. Birinin bile final oynamaması büyük sürpriz olacak. Bu denli net favorili bir turnuva neredeyse hiç yaşamamıştık. Ama kriz böyle durumlar yaratıyor işte. Çekişme bekleyenler de iyi tarafından baksın çünkü o final için favori göstermek çok zor. Keza diğer sıralamalar için de.

Türkiye arafta kaldı

Gelelim en kritik meseleye. Türkiye bu denklemde nerede? Milli Takımımız da aslında bu trendin dışında değil. 2000’ler Türkiye için de altın yıllar oldu. 1979-80 ve 86-87 doğumlu yıldızların harmanlandığı bu dönemde bir Avrupa, bir de Dünya Şampiyonası finali oynadı Milliler. Gerçi büyük resme bakınca bu altın çağın hiç hakkını veremedi Türkiye. Evinde yapılmayan her turnuvada kapasitesinin çok çok altında kaldı ama bu başka bir yazının konusu.

Şimdi artık 79 doğumlular 35 yaşına geldi. Daha çok değil dört sene önce gümüş madalya alan takımın ilk beşinden Ömer Onan basketbolu, Hidayet Türkoğlu ise milli takımı bıraktı. Bir diğer 79’lu isim Kerem Tunçeri ise daha iyi kısa alternatifi üretemediğimiz için takıma alındı. Aynı beşin 87 doğumlu temsilcilerinden Ersan fiziksel, Semih ise zihniyet sorunları nedeniyle yok. İlk 5’in dört isminden bahsediyoruz.

Üstelik Türkiye’nin asıl eksikleri belli bir bölüme sıkışmış durumda. Halen elimizde gayet yeterli, kaliteli bir uzun rotasyonu var ama dış oyuncular konusunda çok çok zayıfladık. Şu haliyle bu takımın yetkililerin bahsettiği gibi madalya alma olasılığı gerçekten hayalcilik sınırlarında. Biz de krizin tam içindeyiz. Ama enseyi karatmaya gerek yok en azından hem 18 Yaş Altı, hem 20 Yaş Altı Avrupa Şampiyonu olarak eldeki 86-87 jenerasyonunu yakında 95-96 ile harmanlayabileceğimizi gördük ve heyecanlandık. O heyecan sadece bu turnuva için yok.

 

GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam