Işıkları Yakın!

NBA'in sürprizlerle dolu yeni sezonu başlıyor

Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Işıkları Yakın!
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
16 Ekim 2018 23:18
Son güncelleme 16 Ekim 2018 23:21
Nihayet…

Uzun bekleyiş sona erdi; NBA geri dönüyor! Basketbolun zirvesinde yeni sezon, bu gece oynanacak Boston Celtics – Philadelphia 76ers maçıyla başlıyor.

2018 yazı çılgınca geçti desek abartmış olmayız. Başta kariyerinde ilk kez Batı Konferansı'nda boy gösterecek olan LeBron James'in Los Angeles Lakers'a attığı imza olmak üzere geçen yaz olup biten çokça şey, NBA'in değişmekte olan çehresini yepyeni bir ufka taşıdı. Bir döneme damgasını vurmuş isimlerin bir bir formayı astığı yakın geçmişte, NBA'in yeni kahramanları da spot ışıklar altındaki varlıklarını her geçen gün daha da belirginleştirerek sürdürdü, sürdürecek.

NBA'le ilgili en çok sevdiğim şeylerden biri; kazanan 1 takımın yanı sıra kaybeden 29 takımla ilgili de sezon boyunca söyleyebilecek, konuşabilecek, takip edebilecek bir şeylerinizin olmasıdır. Demem o ki bu ligde her şeyin, herkesin öyle veya böyle bir sezon hikayesi vardır ve tüm bu hikayenin sonunda kazanan kim olursa olsun, Haziran ayı geldiğinde elinizde unutulmaz detaylarla dolu kocaman bir almanakla kapatırsınız sezonu.

Sahi; gelecek Haziran NBA konuşurken, nelerden söz ediyor oluruz? Bu sezon bizi neler bekliyor? Şüphesiz çokça şey var ancak biz ana hatlara, paragraflar halinde şöyle bir göz atalım.



MVP'den de Fazlası: LeBron James!

Bir zamanlar NBA demek Michael Jordan demekti ve hiçbir babayiğidin bu tahtı sallayabileceğine inanılmıyordu. Bugün LeBron James'in o tahtı devraldığına dair yaygın bir tartışma, halen tartışma düzeyinde kalsa da o tahtı 'salladığı' gerçeği artık kaçınılmaz bir kabule dönüşmüş durumda. Kariyeri boyunca kıtanın 'kolay' tarafında top koşturan ve 9 kez NBA finali oynama başarısı gösteren Bron, ilk defa Batı Yakası'nda, üstelik ligin en popüler kulübünde, Sarı-Morlu formayı nal toplamaktan kurtaracak kahraman rolüne soyunmaya hazırlanıyor. Bazı öngörülere göre Lakers yine Play-Off çıtasının dışında kalacak; bununla hemfikir olmayanlar ise Kral'ın Lakers'ı 48.5 galibiyetin üzerine kolaylıkla taşıyabileceğine, hatta Konferans Finali'ni zorlayacağına inanıyor.

Bana sorarsanız LeBron James'in Lakers tercihi; takımla kazanılabilecek total bir başarıdan, yani şampiyonluktan ötede bireysel bir meydan okumayla ilintiliydi. Elbette bu kararda ailesi, kariyer sonrası planları gibi saha dışı faktörlerin de etkisi var. Ancak durum ve şartlar ne olursa olsun; James'in kaybetmeye oynamak şöyle dursun, devir düşürmeye bile tahammülü olmadığını sanırım artık idrak etmeyenimiz kalmamıştır (kafamıza vura vura öğretti!) Kral'a rağmen Lakers'ın Warriors, Rockets ve hatta Thunder gibi engelleri aşıp NBA şampiyonluğuna ulaşmasının, bugünkü tabloda uçuk bir hayal olduğu aşikar, belki de bu hayalleri kurmak için Anthony Davis gibi bir şeylerin ansızın Lakers'a uçmasını falan ummalı, ya da 2019 yazını beklemeliyiz. Burası şimdilik muamma. Görünen o ki bir 'geçiş sezonu' Bron'a doğru yaklaşıyor ve James, malum tahtı sallamayı sürdürüp üç ayrı takımda şampiyonluk ve MVP ödülü kazanmış ilk oyuncu olmak istiyorsa, en azından bu hedefin 'MVP' kutucuğuna tik atmayı başarmış olmalı. Bugüne dek MVP ödülünü sırtlayan oyuncuların forma giydikleri takımların genelde 60 galibiyet civarı derecelerle sezonu kapattıkları gibi bir gerçek var. Öte yandan profesyonel algoritmalar ve Vegas, Lakers için 48.5 gibi bir galibiyet baremini öngörüyor. Bu hesap genelde yanılmaz, bu tip bahis önermelerinde müsabaka bittiğinde rakamın 48'de kaldığını veya 49 olduğunu görürsünüz.

Demem o ki Kral'ı gerçek bir 'challenge' bekliyor. İlerleyen yaşına rağmen performans olarak zirve yaptığı şu dönemde, bu sezon MVP unvanına yaraşır bir şeyler yapıp Lakers'ı 50-55 galibiyet düzeyine taşımışsa çok acayip şeyler olmaya devam ediyor demektir.

Son MVP James Harden, art arda iki sezonu Triple-Double ortalamalarıyla bitiren Russell  Westbrook, durdurulamaz kimliğine yeni satırlar eklemeye devam eden Anthony  Davis, sahanın her iki tarafını herkeslere dar eden Kawhi Leonard ve basketbolda bireysel gelişimin vardığı son nokta Giannis Antetokounmpo gibi isimlerin çekişeceği amansız MVP yarışında LeBron James de yer alacak.

Sıkı durun. Yeniden tarihe tanıklık edeceğiz.



Doğu Konferansı: Artık 'Bölüm Sonu Canavarı' Yok!

LeBron James'in senelerdir satır satır yazdığı tarih, Golden State Warriors'un 5 yılı aşkın sürede gerçekleştirdiği muazzam takım mühendisliğiyle birleşince ortaya bir klasiğe dönüşen NBA Finali manzarası çıktı ve uzun yıllar sonra dahi çocuklarımıza, torunlarımıza anlatabileceğimiz bir şeyler izledik. Kabul; ancak şu da bir gerçek ki birçoğumuza da bu müzmin son inceden bir 'kabak tadı' vermişti. İşin Batı Yakası'nda pek de değişen bir şey yok, tam aksine DeMarcus Cousins diye bir adam da adresini Oakland olarak güncelledi ve orada işler, böyle düşünen kimseler için daha 'vahim' bir hal aldı. Ancak eş zamanlı olarak LeBron James'in de adresini California olarak değiştirmesi, işin Doğu Yakası'nın makus talihinin değişmesi anlamına geliyor.  Doğu Konferansı'nda artık bir 'Bölüm Sonu Canavarı' yok. Yıllarca bu işin tokadını yemiş Boston, Indiana gibi ekipler, artık 7. maçta teslim oldukları LeBron James'i ancak NBA Finali'nde görecekler.

Etten kemikten bir adamın Cleveland'tan Los Angeles'a gitmesinin yalnızca Cleveland'ı perişan etmesi veya Lakers'ı şaha kaldıracak olmasından çok, komple bir konferansın kaderinin değişmesi, LeBron James'in kim olduğuna dair realiteyi bir kez daha gözler önüne seriyor. Onun Lakers'a gitmiş olması yalnızca iki takımı değil, tüm Doğu'yu etkileyecek.

Kağıt üzerinde Boston Celtics halen en büyük favori. Plase olarak Philadelphia 76ers, Indiana Pacers, Toronto Raptors gibi takımlar, malum Cleveland ambargosunu kaldırmak için ter dökecek. Burada kimin kazanacağından çok; Play-Off tablosunun nasıl olacağını düşünmek bile heyecan veriyor. En keyiflisi ise Doğu Finali'ni, 'LeBronsuz' iki takımın oynayacak olması. Umarım Cedi, Furkan veya Ersan'dan en az birini orada görebiliriz.

Sözü Doğu'dan açmışken; Indiana bu yıl enteresan bir şeyler başarabilir. Myles Turner'ın son hali, geçen yıl beklenen patlamayı bu yıl yapabileceğine dair işaretler taşıyor. Victor Oladipo MIP ve All-Star tadındaki çizgisini korurken, geçen yılın özellikle ikinci yarısında Memphis Grizzlies formasıyla gözlerimizden kalpler fışkırtan Tyreke Evans, gelişen repertuvarı ile Domantas Sabonis gibi parçalar, Pacers'ı keyifli ve iddialı bir takım olarak gözler önüne serecek gibi.



Şehrin ve kulübün evladı mahiyetindeki DeMar DeRozan'ı feda etmek pahasına Kawhi Leonard'ı kadrosuna katan, 'Yılın Koçu' seçilen Dwane Casey'e de kapıyı gösteren Toronto  Raptors'ın, geçen yıl 9 maça çıkabilen Leonard'ın yeni bir sürpriz yapmaması halinde Doğu'da ve Play-Off'ta yukarıda bir yerlerde yer alacağı kesin. Makus talihleri LeBron'la, Casey'le veya DeRozan'la ilgili olup olmayacağını göreceğiz ancak şurası bir gerçek ki ligin en iyi çift yönlü oyuncusunu kadrolarına katmak, zaten sert bir takım olan Raps'i bambaşka bir seviyeye taşıyacak. Rotasını Los Angeles'a çevirme umuduyla yıllardır formasını giydiği Spurs'e rest çeken Leonard'ın umulmadık Toronto ayazındaki ilk yılının aynı zamanda son yılı olabilmesi gibi bir 'Kontrat Sezonu' gerçeği de cabası. Son gülen iyi gülecek mi, göreceğiz.

Brooklyn Nets, bireysel gelişim perspektifinde en enteresan örnekleri sunmaya aday. Caris LeVert, Allen Crabbe, D'Angelo Russell, Jarrett Allen, Spencer Dinwiddie gibi oyuncular için MIP tartışmalarını zorlayabilecekleri performanslar sunabilmek adına son derece müsait bir ortam ve beklentisi düşük bir atmosfer var. Buradan sürpriz çıkışlar görebiliriz.

Kevin Knox'u Draft eden New York Knicks'in Kristaps Porzingis'e ne zaman kavuşacağını doktorlar bile bilmiyor. Play-Off hayali halen uzak gibi görünse de Knicks'in de Knox'un yanı sıra Frank Ntilikina, Mario Hezonja gibi 'e hadi artık' dedirtmiş genç isimlerden alacağı katkı merak konusu. Kariyerinde yaşadığı sert düşüşe rağmen olaya sımsıkı tutunan Trey Burke'e duyduğum saygıya ayrı bir parantez açmalıyım. Yerinde kim olsa çoktan okyanusun diğer tarafına geçmişti.

Detroit Pistons'ın Play-Off'a girse dahi ilk turdan daha fazlası için Reggie Jackson, Blake Griffin ve Andre Drummond'ın kuracağı yüksek irtifalı hava saldırılarından fazlasına ihtiyacı olacak. 'Yılın Koçu' unvanının son sahibi Dwane Casey'in, Pistons'ın diğer parçalarını gerçek birer profesyonele evriltip evriltemeyeceği, Motor Şehri'nin kaderini doğrudan etkileyecek.

Yeniden yapılanan Chicago Bulls'ta Kris Dunn, Jabari Parker, Zach LaVine, Bobby Portis, Denzel Valentine gibi sıçramaya müsait, henüz ortaya tam anlamıyla çıkamamış potansiyel isimler var. Lauri Markkanen hikayesinin gideceği yer de Rüzgarlı Şehir'de içimizi ısıtabilecek bir diğer detay olarak öne çıkıyor.



Cleveland Cavaliers adına en büyük beklentimiz Cedi Osman'ın yükselişinin tam gaz devam etmesi yönünde. 'Büyük Üçlü'den geriye kalan tek parça olan Kevin Love'ın Minnesota günlerine dönmesi uzun zamandır Ohio eşrafının hayallerini süslüyor ancak bu ne kadar mümkün bilemiyorum, pek de iyimser olduğumu söyleyemeyeceğim.

NBA'in yeni dönem yıldız adayları arasında gösterilen Jonathan Isaac, Mo Bamba gibi isimleri kadrosunda barındıran Orlando Magic'i de pek parlak bir sezonun beklediğini söyleyemeyiz. Ancak fiziksel özellikleriyle bu ikili, bir gün beklenen seviyeye gelirse NBA'in en korkulası defansif duo'suyla karşılaşabiliriz. Magic adına bu ikilinin göstereceği gelişim, en az Aaron Gordon'ın uçuş manevraları kadar izlemeye değer olacak.

Atlanta Hawks, NBA Draftı'nda Trae Young'ı seçerek yeni bir Stephen Curry keşfetmenin hayallerini kurdu. Young'ın Yaz Ligi'nde beklentilerin altında kalması, zamanla ivmelenen performansı, daha şimdiden Doncic, Sexton gibi çaylakları pas geçen Hawks'ı pişman edecek mi, inanın ben de çok merak ediyorum. Ancak John Collins, sezona zayıf beklentilerle giren Hawks için izlemeye değer bir çıkış gösterebilir. Taurean Prince de plasesi.



Miami Heat'te bir şeylerin ters gittiği kesin. Dev kontratı aldıktan sonra eski günleri mumla aratan Hassan Whiteside'ın takımın üzerine attığı ölü toprağı, ele avuca sığmayan Sloven guard Goran Dragic'e dahi yansımıştı. Bekleneni veremeyen Justise Winslow, takas bloğundaki Dion Waiters gibi sıkıntılı parçaları Dwayne Wade'in ağabeyliği, Bam Adebayo'nun enerjisi, Kelly Olynyk'in tutkulu varoluşu yeniden ateşleyebilecek mi sorusunun cevabı, Heat'in sezon grafiğinde söz sahibi olacak. Belki de sihirli bir Pat Riley dokunuşu, Jimmy Butler veya benzer kalibrede birilerini South Beach'e getirerek oyunu ve ezberleri bozabilir.

Hemen Kuzey'de Charlotte'ta da umutlar muamma. Takım mühendisliğinden sınıfta kalan North Carolina ekibi, her şeye rağmen Spurs tedrisatından çıkan James Borrego'nun baş antrenörlüğünde, San Antonio disiplinine en az bir antrenör kadar vakıf olan Tony Parker'ın getireceği enerji ve deneyimle yeni ve farklı bir şeyler deneyebilir. Mikail Bridges, Malik Monk gibi taze NBA'lerin katkısına dikkat kesilmekte fayda var.

Washington Wizards nedense beni hiç ama hiç heyecanlandırmıyor. Her ne kadar geçen yıl 41 maça çıkabilmiş olsa da John Wall, Bradley Beal ile halen ölümcül bir ikili oluştursa da Scott Brooks gibi bir koç, Dwight Howard, Austin Rivers gibi 'acaba' eklentiler, DC ekibi adına pek de umut vaad ediyor diyemeyeceğim. Olay Play-Off karesinde yer almaksa evet, ama fazlası değil.



MVP kısaltmasına sıkça değindiğimiz paragrafta Giannis Antetokounmpo için bireysel gelişimin ulaştığı son nokta demiştik. The Greek Freak, geldiği durdurulamaz halin esintilerini preseason'da yüzümüze sertçe çarptı ve bu sezon açık bir şekilde MVP ayarında bir grafiğe imza atacak. Ersan Ilyasova'nın da formasını giydiği Milwaukee Bucks'ın kendini gerçekleştirme süreci, Jason Kidd'in ardından koltuğu devralan ve çok daha iyi bir grafik çizen, bir diğer Spurs tedrisatlı çalıştırıcı Mike Budenholzer'ın tercihleriyle ve Kris Middleton, Thon Maker, Malcolm Brogdon gibi halen vitesi dörtleyememiş potansiyellerin kendilerini gerçekleştirmeleriyle doğrudan ilintili. Bir de Eric Bledsoe diye, 'Mini LeBron' lakaplı biri vardı, göreniniz oldu mu?

Neyse… Olası final senaryosuyla bitirelim… Boston  Celtics'in Doğu Konferansı'nda finale çıkmak için yapması gereken şey, geçen senekinden fazlası değil. Üstelik her ne kadar ilk etapta 25 dakika limitiyle sahada olacak olsa da artık Gordon Hayward ve geçen sezonu kenarda tamamlayan Kyrie Irving de sahada olacak. Irving'in bir diğer gizli MVP adayı olarak öne çıkacağı sezon boyunca Celtics adına en önemli figür, bana sorarsanız Coach Brad Stevens'tır. Geçen yılki çılgınlığın üstesinden eldeki potansiyeli maksimize ederek gelen genç çalıştırıcı, başta Jayson Tatum, Jaylen Brown, Terry Rozier gibi gençler olmak üzere tüm takıma yansıttığı maksimum verimlilik felsefesini bu sezon da sürdürürse hem 'Yılın Koçu', hem de Doğu Konferansı Şampiyonu unvanının en güçlü adayı olabilir.



Doğu'da finale yakın bir diğer ekip olarak değerlendirdiğim Philadelphia  76ers'ta da yaz döneminde en dikkat çekici gelişme, geçen sezonun neredeyse tamamını kaçıran Markelle Fultz'un yazı adeta 'dipçik gibi' geçirmesiydi. İlk etapta sihirli değnek misali bir şeyler beklemek anlamsız, ancak Fultz'un artarak devreye girmesi, Ben Simmons'ın şut zaafının üzerine gitmesi, Joel Embiid'in daha 'devamlı' bir oyuncu olabilmesi, Sixers'ı rahatlıkla Doğu Finali'nde Celtics'in karşısına dikmeye yetecektir. Bu noktada eksiklikleri ve zaafları gören Coach Brett Brown'ı, çok titiz bir dönem bekliyor denilebilir. Furkan Korkmaz da Yaz Ligi'ne kırdığı sayı rekoru ve genel performans grafiğiyle Sixers'a sezonun herhangi bir noktasında, direkt katkı sağlamaya hazır olduğunu gösterdi. Bu yıl Sixers adına 'Trust The Process'in tüm halkaları kadar, 'evladımız' dediğimiz Furkan'ın, ve hatta Dario'nun (Saric) kendilerini birkaç tık yukarıya çektiklerini görmeyi diliyorum en çok.



Batı Konferansı: Golden State Warriors. Ve Diğerleri…

Batı Konferansı'yla ilgili en merak edilen noktalar olan Golden  State Warriors'a ve LeBron James'li Los Angeles Lakers'a girizgahta değinmiştik. Öncelikle bir Spurs taraftarı olarak şunu söylemeliyim: Kimse Warriors'a suç bulmasın! Yaptıkları her şey kitabi, legal ve daha da önemlisi sistematik ve disiplinliydi. En azından Minnesota'dan birilerinin 'Ama bu haksızlık' diyebilmesi için, 2009 NBA Draftı'nda Stephen Curry'den (7. Sıra) önce Ricky Rubio ve Johnny Flynn'i (bu kim ya dediğinizi duyar gibiyim) seçmemiş olması gerekirdi!

Klay Thompson'ı 11'inci, Draymond Green'i 35. Sıradan seçmiş, bugünleri ilmek ilmek işlemiş, ön bürosundan teknik kadrosuna, sportifinden idarisine, tepesinden tırnağına kadar örnek şekilde yapılanıp 'We Believe' günlerinden (2008 civarı, Play-Off'a katılsa şükreden bir Warriors düşünün, Monta Ellis'ten, Baron Davis'ten, Stephen Jackson'dan falan aman dileyen…) bu noktaya gelmiş, örnek organizasyon! Evet Kevin Durant hamlesi biraz insafsızcaydı, hatta birçok uzunun kariyerini bitme noktasına getiren aşil sakatlığından modern tıbbın mucizeleriyle sağ salim döner de eski formuna kavuşursa DeMarcus Cousins hamlesi de çılgıncaydı ama her biri kitabına, kuralına uygun, NBA'in adil rekabet disiplinine dahil hareketlerdi. Şahsen ben, Warriors'u takdir ediyorum.

LeBron ve Lakers hususuna değindik sayılır (!), o yüzden kısa bir öngörüyle geçeyim. Eminim LeBron çılgınca şeyler yapıp Lakers'ı bir şekilde Play-Off'a atacak, Brandon Ingram En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu (MIP) Ödülü'nü zorlayacak, Kyle Kuzma ve Lonzo Ball gelişim gösterip şapka çıkarttıracak, Josh Hart nasıl bir skorer ve ne kadar inatçı bir savunmacı olduğunu ortaya koyacak, Rajon Rondo bir kez daha sahadaki hali, oyun zekası, kazanma arzusu ve oyundaki hükmüyle hayra bırakacak ama bu şekilde toplayıp Lance Stephenson, JaVale Mcgee, Michael Beasley gibi unsurlarla süslediğiniz bir takımın Warriors'a karşı Play-Off'ta maç kazanması dahi pek de mümkün değil. Dediğim gibi, sezon içerisinde büyük bir takas hamlesi olmazsa, LeBron James ve Melekler Şehri için bir 'geçiş sezonu'ndan söz etmek daha doğru bir öngörü olsa gerek.



Her ne kadar Warriors'u takdir etsem de artık birilerinin bu tahtı yıkmasını beklemiyor da değilim. Houston Rockets adına bu sezon en büyük dileğim, her sezon istikrarla sezonun en kritik aşamasında sakatlanan Chris Paul'ün Haziran sonuna kadar burnunun bile kanamaması. James Harden biyonik seviyeye varan oyununu zaten MVP unvanı ile taçlandırdı ve biraz da NBA ve Amerikan basketbolunun bire bir oyunlara sunduğu hakem çevreli nimetlerden faydalanarak haksız rekabet yaratmaya, durdurulamaz repertuvarını pekiştirmeye devam edecek. Carmelo Anthony'den en büyük beklenti, kendini artık şu dönemde ve şu tabloda birinci hücum opsiyonu olarak görmeyip tüm şutlar (s)atmaması ve bol bol uzun mesafeli şut sokarak Rockets'in run and gun sistemine yağ değil, bal-kaymak sürmesi. Defansif efor kısmını PJ Tucker, Clint Capela ve Chris Paul halledecektir. Rockets, Warriors dominasyonuna bu yıl son verebilir. Açıkçası bana tüm sezon yalnızca bir maç izleyeceksin deseler, tam kadro Warriors ile tam kadro Rockets'in kapışmasını tercih ederdim.

Los Angeles Clippers'tan yine ve yeniden 'Los Angeles'ın Diğer Takımı' diye söz etmenin vakti geldi sanırım. En büyük arzum, geçen yıl beni fantasy league'de şampiyonluğa taşıyan kadronun has çocuklarından Lou Williams'ın aynı çizgiyi sürdürmesi. Tobias Harris'in modern uzun duruşuna hayranım ama mevcut manzara, Clippers'ı tatmin edici bir başarıya ve takımın sahibi Steve Ballmer'ı memnun etmeye yetmeyecek gibi. Melekler Şehri'nin 'Diğer Takımı' için de bir geçiş sezonu söz konusu gibi görünüyor.

Phoenix Suns'tan hiçbir beklentim yok, zira her takım oyun kurucusu kadar konuşur. Isaiah Canaan'a, Elie Okobo'ya çok güveniyor olmaları, içeride yaşanan idari krizlerin göstergesi gibi. Takım sahibi Robert Sarver, belki de hiçbir takım patronunun olmadığı kadar olaya müdahil ve bunun pek de sevimli bir durum olduğu söylenemez. Yine de DeAndre Ayton, NBA'in 'dominant pivot' hasretine son verebilecek bir profil. Devin Booker'la oluşturacakları ikilinin elbette Kobe-Shaq tadı vermesini beklemiyorum, anımsatsa yeter.

Sacramento Kings için de farklı bir şey söyleyemeyeceğim. Evladımız Bogdan Bogdanovic'in yükseldiği, DeAaron Fox'un başımızı döndürdüğü, Buddy Hield'ın seviye atladığı ve tabi ki çaylak Marvin Bagley'in pişman etmediği bir sezon… 5. Sıranın üzerinde çaylak seçen her takım için bahsedip durduğum şu olası pişmanlığın ne olduğunu bilmeyen kalmamış olmalı. Luka Doncic, bence DeAndre Ayton ile birlikte 'Yılın Çaylağı Ödülü'nün en büyük adayı ve ne hoştur ki, Dirk Nowitzki efsanesinin perdeleri kapatmaya hazırlandığı şu dönemde yepyeni bir destanın tohumları atılıyor. Hep söyledim; yine söylüyorum, açık, net, sansürsüz! Bu çocuk NBA'in de içinden geçecek! Haksız rekabet yaratabilecek yeteneğe sahip Doncic, NBA'e çok çabuk uyum sağladı. 2014 yılında Kyrie Irving için ''Abi sakin olun, bu çocuk halen 22 yaşında'' dediğimi dün gibi hatırlıyorum. Doncic'in yaşı, sağlıklı bir basketbol kariyeri olursa beş yıl sonra dahi 25'i geçmemiş olacak. Bu şekilde yükselmeye devam ederse beş yıla bu ligin canına okur bu çocuk, demedi demeyin.



Dallas Mavericks adına söylenebilecek ikincil bir şey varsa o da Dennis Smith Jr'a da dikkat kesilmemiz gerektiğidir. Kovboylar, Harrison Barnes'ın belirginleşen alternatif rolü, Deandre Jordan'ın da gecikmeli intikaliyle bu sezon yeniden Play-Off hayalleri kuracak.

Güneybatı grubunun diğer ekiplerinden Memphis Grizzlies adına çok umutlu değilim. Marc Gasol ve NBA'in en centilmen çocuğu Mike Conley de bunun farkında olmalı. Grizz'den sezon içerisinde takas eksenli hamleler görmemiz muhtemel, microfracture illetinin tükettiği Chandler Parsons'tan bir şeyler beklemek pek de akıllıca olmasa da, Spurs'ten kopup gelen Kyle Anderson, sezonun sürpriz çıkışlarından birini yapabilir.
Güneybatı'nın bir diğer parçası New Orleans Pelicans, Jrue Holiday – Anthony Davis ikilisinin sırtında Play-Off hayalleri kuracak. Atanamayan yıldız adayı Jahlil Okafor'dan bu kez umutluydum ancak sakatlık engeline takıldık, Julius Randle da Davis çılgınlığından arta kalan her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek zorunda. Rajon Rondo gibi bir dehayı kaybedip Elfrid Peyton'a düşmek de hayli trajik.

Şanlı San Antonio Spurs'ümüze gelince… Tüm imkansızlıklara rağmen bir şekilde Play-Off'un yolunu bulmakta Gregg Popovich'ten daha ala biri yok. Ancak görev bu kez zorlu. Timmy'nin ardından Manu ve Parker da veda etti. Üzerlerimizden bunun ağırlığını atamamışken, en büyük umudumuz mahiyetindeki Dejounte Murray'i amansız çapraz bağ illetine kurban verdik. Başta DeMar DeRozan ve artık uzaması gereken şut menzili ile birlikte LaMarcus Aldridge, Pau Gasol ve Rudy Gay'den, ortalamanın üzerinde bir şeyler almak şart. DeRozan'ın Toronto'dan şutlanmasıyla ateşlenen ruhu, Spurs tedrisatındaki mental rehabilitasyonla birleştiğinde ortaya yanıcı bir şeyler çıkabilir, böyle bir şey sezerseniz maçları koruyucu gözlükle izlemenizde fayda var.



Minnesota Timberwolves'a inanmıyorum. Uzunca bir süredir içimizi gıcıklayan şeye isyan bayrağını çeken Jimmy Butler'ın heykeli, bence salonun önüne dikilmeli! Andrew Wiggins de, Karl Anthony-Towns da şahane yetenekler ama akıl olarak bildiğin çocuklar, çocuk kaldılar! Kazanma arzusu, cesaret, tutku, ruh… Bunlar olmadan NBA'e kafa tutamazsın, Fortnite veya PUBG oynamak seni Play-Off'a taşımaz! Jimmy Butler, son mevzuda benim burada söylediklerimden çok daha fazlasını, sansürsüzce, beterce söyledi ama huylu huyundan geçer mi bilemiyorum. Coach Tom Thibodeau'nun burada yaratmak istediği Bulls tünelinin ucu, yıldız payesini üstlenmiş iki adamın hamlığı yüzünden berbat bir yere çıktı. Belki zaman zaman şaşırtıcı bir şeyler yapacaklar ama devamlı bir başarı beklemek, bence hayalcilik olur.

Ne gariptir ki koskoca Batı Konferansı'nda oyunu ağır oynuyor diyebileceğiniz tek takım olarak öne çıkan Utah Jazz'de Coach Quin Snyder, bence yine 'Yılın Koçu' ödülünü zorlayacak. Rudy Gobert'in sağlıklı kalması halinde 'Yılın Savunmacısı' olacağını söylemek, bu konjönktür ve oyun planında çok da zor değil. Donovan Mitchell sezona gönüllerde yılın çaylağı olarak başlarken, Avustralyalı ikilinin de (Exum-Ingles) performansları belirleyici olacak. Jazz her türlü Play-Off yapacaktır diye düşünüyorum.

Kuzeybatı'nın iddialı ekiplerinden Portland Trail Blazers, yaz döneminde Ed Davis ve Shabaz Napier'ı kaybetti. Her ne kadar Damian Lillard'ın kariyer sezonunu oynayıp MVP tadında bir resital sunacağına inansam da, Blazers'ın bir tık daha öteye gidebileceğini düşünmüyorum.

O rolü bu yıl Denver Nuggets üstlenecektir. Nikola Jokic'in yükselişi onu NBA'in en elit uzunlarını da geçtim, en elit oyuncuları sıralamasının üst basamaklarına yerleştirdi. Jamal Murray yükselen grafiğini bu yıl MIP seviyesine taşıyabilir. Gary Harris, sahanın her iki yönünde de çokça verimli. Kelepir kontrata kapılan Isaiah Thomas, sakatlık engeline takılmazsa 'Bir gün Boston'a döneceğim' sözünü tutmak üzere muhteşem bir challenge ruhuyla karşımıza dikilebilir. Paul Millsap, Will Barton gibi veteranların performansı, Nuggets'in konumunda belirleyici olacak. Ve umarım Michael Porter Jr. Arayı fazla uzatmadan NBA sahnesine dikilip yeni bir Colorado sürprizi yapabilir.



OKC Thunder'la bitirelim. Yaz döneminde Lakers'a gitmesine kesin gözüyle bakılan Paul George'un takımda kaldığını duyurduğu gece Russell Westbrook ile yaptığı kutlamada ''Canınıza okuyacağız'' mesajını gören bir tek ben miyim? Bu ikili sırt sırta çok can yakacak! Üstelik olaya limon sıkan Carmelo Anthony de artık aralarında değil. Westbrook, yalnızca PG ile değil, kendisini yedekleyen taze transfer Dennis Schröder'la da müthiş bir ikili oluşturacak. Bu duo için, asıl-yedek oyun kurucu ikilileri arasında tüm NBA'in en patlayıcı ikilisi demek yanlış olmaz. Şayet yedeklenecek adam Russ değil bir başkası olsaydı, Schröder'ı 'En İyi 6. Adam' ödülü için üst sıralarda bir yerlere yazardım. Hayırlı ve sert evlat Steven Adams'ın savunmada ve hücum ribaundlarındaki rolüyle dikkat çekeceği bu kadroda son olarak Nerlens Noel'i merakla beklediğimi söylemem gerek. 50 milyon civarında bir kontratı reddedip kısa vadeli ve küçük bir kontrat yapan Noel, şüphesiz geçen yılki hazin neticeyi beklemiyordu. Thunder onun için de yeni bir sıçrama şansı oluşturacak.
E adettendir; bir de sezon ödülleri tahmini yapalım:

MVP: LeBron James
Yılın Çaylağı: Luka Doncic
En İyi 6. Adam: Tyreke Evans
Yılın Savunmacısı: Rudy Gobert.
Yılın Koçu: Brad Stevens
En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu: Jamal Murray
Doğu Konferansı Şampiyonu: Boston Celtics
Batı Konferansı Şampiyonu: Golden State Warriors
NBA Şampiyonu: Golden State Warriors

Hoşçakalın.
Ahmet Melik SUBAŞI
@ahmetmsubasi

GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam