Ünlü spor müdürü: "Ahlaksız teklifler..."

Spor gazeteciliğinde kafa çatlatan bir kadın; Derya Oruçoğlu. Erkek egemen bir toplumda erkek egemen bir mesleğin önde gelen kadın spor gazetecisi olarak iş yapmanın da isim yapmanın da zorluğunu dile getirirken, bir kadın olmanın verdiği çok sıkıntılar yaşadığını da anlatıyor.

Haber; Basın Bülteni
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Ünlü spor müdürü: 'Ahlaksız teklifler...'
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
14 Nisan 2014 15:31
Kanal 24 Spor Müdürü Derya Oruçoğlu, sporun eğitimini Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda almış, Türker İnanoğlu Sinema ve TV Eğitim Merkezi’nden de aldığı bursla medya sektörüne adımını atmış.

Öğretmenlik, antrenörlük hayali kurarken kendisini bir anda televizyon dünyasında bulan Oruçoğlu, ATV Haber Merkezi’nde staj yaptığı dönemde de Faik Çetiner’in müdürlüğünde çok iyi bir ekiple çalıştığını dile getiriyor. Acemilikten kaynaklanan sıkıntılar çektiğini de kaydeden Oruçoğlu, yeni mesleğine çabuk alıştığını ifade ediyor.

“KADIN VE SPOR HABERCİLİĞİ, BİRBİRİNE TERS İKİ KAVRAM”

Spor spikerliğine 2000 yılında başladığını hatırlatan Derya Oruçoğlu, o zamanlarda spor servislerinde kadınların çalışmasının alışılmış bir durum olmadığını, kadın ve spor haberciliğinin birbirine ters iki kavram gibi göründüğünü anlatıyor. “Bir program ya da haber yapılacaksa öncelik erkeklerindi.” diyen Oruçoğlu, sonraları daha prezantabl görüntü için “Derya sunsun, Derya gitsin” söylemlerinin dile getirildiğini ve bu durumun ise zaman aldığını belirtiyor.

Erkek egemen bir sektörde kadın olmanın zorluklarına değinen Oruçoğlu, “15 - 20 erkek arasında tek kadın olmak kolay değildi. Bu sektördekiler egosu yüksek insanlar.” diyor. Birçok kişide “ben bilirim” havasının hakim olduğunun altını çizen Oruçoğlu, o süreci şu kelimelerle ifade ediyor: “Bu kadar erkek varken muhakkak erkek muhabbeti de oluyor. ‘Derya var, susun’ lafları bir zaman sonra ‘Derya da bizden, erkek gibi kız zaten’e döndü.

Biraz savunma mekanizması bu da. Gittiğiniz her yerde sadece erkekler var. Ne bir kadınla çalışıyor olmaya uyum sağlayabiliyorlar, ne de hiç kadın yokmuş gibi davranabiliyorlar. Bir zaman sonra ikisinin arasında bir yerde kalınıyor. Tabii ben de biraz uyum sağlıyorum ister istemez.”

“KALBİNDEKİ ÇİRKİNLİK YÜZÜNE VURMUŞ KADIN”

Meslek hayatında Faik Çetiner, Okay Karacan, Serkan Korkmaz, Fatih Kuşçu gibi isimlerle aynı ekipte çalıştığını; Rüştü Reçber, Hakan Bilal Kutlualp, Mehmet Özdilek, Yusuf Şimşek, Ali Gültiken gibi spor camiasının önde gelen isimlerini de programda ağırladığını anlatan Oruçoğlu, kendisini eleştiren hemcinsine de göndermede bulunmadan edemiyor.

Oruçoğlu, Bursaspor’un rahmetli başkanlarından İbrahim Yazıcı ile yaptığı bir telefon bağlantısını ve ardından yaşadığı bir olayı da şöyle anlatıyor: “Deniz otobüslerinde TV24 açıktı biliyorsunuz. Bursaspor’un rahmetli başkanı İbrahim Yazıcı ile bir telefon bağlantısı yaptım. O zamanlar Sercan’ın transferi çok konuşuluyordu. Ne kadarlık teklif yapıldığını sordum, ters bir cevap verdi. Yayında benim de ters cevap vermem olmazdı. B

irçok kanal ve gazeteden tepkiler vardı kendi kanalları İDO’larda açılmadığı için. Bu bağlantıyı da bir gazetede köşe yazan ve televizyon programı yapan bir kadın izlemiş. İDO’larda 24’ün açık olmasını eleştirecekken bir de isim vermeden beni sokmuş araya. ‘İbrahim Yazıcı 24’teki spor spikeri kızı azarladı, kız cevap verse bir türlü vermese bir türlü. Acıdım haline” gibi sözler kullanmış. İsim verseydi belki bir polemik başlardı. Bir insanın meslektaşını bu şekilde eleştirmesini çok ayıpladım ve ‘kendini bilmez’ diye değerlendirip cevap vermedim. Hâlâ ekranda görünce tahammül edemiyorum. Kalbindeki çirkinlik yüzüne vurmuş bir kadın benim gözümde.”

“GÜZEL ŞEYLER YAPAN BİRİ OLARAK ANILMAK İSTERİM”

Babıali’de 13 yılı devirdiğini dile getiren Derya Oruçoğlu, sektörde güzel şeyler yapan biri olarak anılmak istediğini söylüyor. Oruçoğlu, “Bir rekor sayılır mı bilmiyorum; ama 13 seneyi geçti. Bu arada uzun süre çalışmak mı, yoksa çalıştığınız süre içinde ne yaptığınız mı önemli? Belki süre olarak rekor kıramasam da güzel şeyler yapan biri olarak anılmak isterim.” ifadelerini kullanıyor.

“DUAYENLER ARASINA GİRMEK GİBİ BİR İDDİAM YOK”

Sektörde kendisini nereye koyduğuyla ilgili de görüşlerini aldığımız Oruçoğlu, duayen isimlerin yanında kendisine bir yer aramanın haddine bile olmadığını dile getiriyor. Oruçoğlu, bulunduğu noktaya gelmek için çok çalıştığını; fakat bedel ödemediğini belirtiyor. “Kişiliğime, prensiplerime ters olan şeyler yapmadım.” diyen Oruçoğlu, “Çok çalışmaya devam edeceğim ama saydığınız isimler bu camianın en ağır topları… Onların arasına girmek için sadece çok çalışmak, uzun süre çalışmak yetmez… Çok daha farklı şeyler gerekir… Benim öyle bir iddiam yok.” şeklinde konuşuyor.

“HÂLÂ KENDİMİ YETİŞME DÖNEMİNDE HİSSEDİYORUM”

Sektörde kendisine ‘sizin sayenizde buradayım, diyenlerin olduğunu vurgulayan Oruçoğlu, bunu arkadaşların nezaketine bağlıyor. Oruçoğlu, kendisini de hâlâ yetişme döneminde hissediyor.

“Ben bir kadınım, şu genci de ben yetiştirdim diyeceğiniz isimler var mı?” şeklindeki soruya Oruçoğlu, şu cevabı veriyor: “Bazı konularda yardımcı oldum ama ben yetiştirdim diyemem. Çünkü hâlâ kendimi de yetişme döneminde hissediyorum… Yeteneğini fark edip bu mesleğe yönelttiğim insanlar oldu… Benim teşvikimle mesleğe girmiş, şu anda basının çeşitli kademelerinde çalışan arkadaşlarımız var.”

“KADIN OLMAMDAN KAYNAKLANAN BİR BASKI VAR”

Derya Oruçoğlu, sektörde kadınların ofsayttan anlamadığı düşünülen bir dünyada yaşadıklarını belirterek, bu bağlamda kadın olmaktan dolayı bir baskının varlığından söz ediyor.

Medyada baskı görüp görmediği konusunda Oruçoğlu, tahlillerini şu şekilde anlatıyor: “Kadın olmam nedeniyle, başka servislerde çalışan meslektaşlarım, sporu, özellikle de futbolu benden iyi bildiklerini düşünen yöneticilerim oldu. Kadınların ofsayttan anlamadığı düşünülen bir dünyada yaşıyoruz… Ben de bir kadınım ve her olayda yeniden kendini ispatlamak zorunda kalabiliyorsunuz… Bunu kastediyorsanız evet, kadın olmamdan kaynaklanan bir baskı var…

“AHLAKSIZ TEKLİFLERLE KARŞILAŞTIM”

Derya Oruçoğlu, piyasada ahlak kavramının çok zayıf olduğunu da düşünüyor ve ahlaksız tekliflerle karşılaştığını dile getiriyor.

“Sakladığınız büyük bir sır var mı? Kendiniz veya başkalarıyla ilgili?” şeklindeki soruyu Oruçoğlu, tüm içtenliğiyle cevaplıyor: “Bu piyasada ahlak kavramı çok zayıf. Bazen diğer sektörlerde de bu böyle midir diye düşünmeden edemiyorum. Benim sırrım sayılır mı bilmiyorum ama yaşadığım rahatsızlıklar oldu. Ahlaksız tekliflerle karşılaştım. Bir gün anlatır mıyım bilmiyorum.”

“TÜRK SPORUNUN EN BÜYÜK TRAVMASI”

Derya Oruçoğlu ile 3 Temmuz sürecini de konuştuk. Meslekî yaşamı boyunca hep konuşulan, yapıldığı iddia edilen şikenin, sonunda resmiyete döküldüğünü dile getiren Oruçoğlu, “Ama her konuyu olduğu gibi bu konuyu da kitabına uydurduk. Yargı kararıyla, Türkiye Futbol Federasyonu’nun kararı farklı oldu. Bunun, Türk futbolunun yeniden yapılanması için bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Futbolda sadece tekniğin, taktiğin, performans geliştirmenin konuşulduğu bir dönem yerine, bunların ikinci planda olduğu bir dönemden geçiyoruz.” ifadelerini kullanıyor.

Bu dönem sayesinde televizyonların bir yorumcuda aradığı özelliklerin de değiştiğini söyleyen Oruçoğlu, şu tespitte bulunuyor: “Spor hukuku uzmanı kavramı bu dönemde belleklere yerleşti, unvanlar ortaya çıktı. Hukukçu olarak adını belki de hiç duymayacağımız insanları sık sık ekranlarda görmeye başladık.”

Meslek hayatında şikeye şahit olup olmadığı yönünde de Oruçoğlu, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Hayır olmadım. Ama Türk sporunun en büyük travması Şike davasına tanık oldum. Diğer spor servisi çalışanları gibi ben de bu yüzden hukuk konularında da okumak ve araştırma yapmak zorunda kaldım… Şike davası sürecinde kelime dağarcığıma bir çok hukukî terim de girdi.”

“CESUR KARARLAR ALAMAYIŞIMIZIN SIKINTISINI ÇEKİYORUZ”

Derya Oruçoğlu, ülke sporunda yaşanılan sorunların kaynağını ise cesur kararlar alamamaya bağlıyor. Oruçoğlu, düşüncesini şöyle örneklendiriyor: Yukarıda da söz ettiğim gibi dünyadaki uygulamalarla Türkiye’deki gerçekten farklı. Bunu şike olayında da gördük. Bizden hemen önce yaşanan İtalya örneği var. Onlar Juventus’u küme düşürdü. Biz puan bile silemedik. Belki de bugün hâlâ o gün cesur kararlar alamayışımızın sıkıntısını çekiyoruz.”

Kazanmak için her yolu mubah sayan bir futbolumuz olduğunu ifade eden Oruçoğlu, “Ceza alanında düşüşleriyle ünlü futbolcularımız, çok iyi sakatlanma numarası yapan futbolcularımız var. Her kayıpta suçlu arayan ve genellikle de faturayı hakeme kesen yöneticilerimiz var. Bu yüzden olaysız bir hafta geçmiyor.” şeklinde konuşuyor.

Oruçoğlu, son dönemde yaşananların kendisini de futboldan soğuttuğunu dile getirerek, şöyle konuşuyor: “Özellikle de deplasman yasağı. Seyircisiz oynanan maçlar. Bir de kadın ve çocuklar diye bir şey çıkardık son zamanlarda. O da ayrı bir bize has örnek.”

13 yıldır sektörde olduğunu belirten Oruçoğlu, mesleğe başladığı yıllarda öğretmenliğe geri dönmesi gerektiğini düşünmüş. İnsanların çok kirli olduğunu söyleyen Oruçoğlu, “Gittiğim her yerde rahatsız edenler, kötü niyetle yaklaşanlar oluyordu. Yakın arkadaşım olduğunu sandığım kişiler de vardı bunların arasında, ünlü yöneticiler, spor adamları da. Sonra bu tür adamlarla baş etmeyi öğrendim. Ama ilk zamanlarda toydum. Verecek cevap bulamıyordum, ağlıyordum. Bu ortamın bana göre olmadığını düşünüyordum. Ama sadece medya değil kirli olan. 24’te huzurlu bir ortam buldum, bu tür olaylara maruz kalmadım.” diye konuşuyor.

“İŞİMİN ÖNÜNDE GELEN TEK KİŞİ OĞLUM”

Bir anne olduğunu hatırlatan Oruçoğlu, oğlunun en büyük aşkı olduğunu kaydediyor. Beklentileri yüksek hırslı bir kadın olmadığını belirten Oruçoğlu, vasiyetini ise “Eğer oğlum eğitimini tamamlamadan ölürsem onu annemin büyütmesini isterim.” şeklinde açıklıyor.



GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam