Obradovic'in sırları! Neler var neler...

Fenerbahçe Ülker’e Final-Four sevinci yaşatan Zeljko Obradovic’in şu sıralar keyfine diyecek yok. İşte yaşanan gelişmeler...

Haber; Radikal
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Obradovic'in sırları! Neler var neler...
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
23 Nisan 2015 09:24
Son güncelleme 23 Nisan 2015 16:29
Fenerbahçe Ülker’e Final-Four sevinci yaşatan Zeljko Obradovic’in şu sıralar keyfine diyecek yok. Kariyeri başarılarla dolu olmasına rağmen işi gereği çoğu zaman eşi ve çocuklarından ayrı kalan tecrübeli koç, ailesini İstanbul’da topladı. Uzun bir aradan sonra ilk kez sevdikleriyle birlikte olan efsane çalıştırıcı, Sarı-Lacivertli kulüpte kalıcı olmayı planlıyor.

Fenerbahçe Ülker’in Final Four yolunda geçtiğimiz yılın şampiyonu Maccabi Tel Aviv’i elemesi sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da büyük ses getirdi. Sarı-Lacivertli takımın tarihinde ilk kez dörtlü finallere adını yazdırmasında en büyük pay ise hiç kuşkusuz Zeljko Obradovic’e ait. 1991 yılında başladığı teknik adamlık kariyerinde 8 kez Eurolig kupasını havaya kaldıran ünlü Sırp çalıştırıcı, şimdi de Fenerbahçe ile bu sevinci yaşamayı hedefliyor. Türkiye’deki henüz ikinci senesinde Sarı-Lacivertli taraftarların gönlünde taht kuran ünlü hoca, hasret kaldığı aile saadetine ise Fenerbahçe Ülker’de kavuştu. Zira uzun zamandır Barcelona’da yaşayan ailesi tek tek İstanbul’un yolunu tuttu. Obradovic’in kızı Anja işi gereği babası F.Bahçe Ülker’e imza atmadan bir yıl önce yani 2012’de İstanbul’a yerleşirken eşi ve oğlu Djordje de geçen sene İspanya’dan ayrılıp Türkiye’ye geldi. Yıllar sonra ilk kez ailesi ile birlikte olmanın keyfini İstanbul’da çıkaran Obradovic, Fenerbahçe Ülker’de uzun seneler kalmanın planlarını yapıyor.

"BASKI HİSSETMİYORUM"

Medyadan kendini uzak tutmaya çalışan ‘Obra’ lakaplı başarılı koç, bilinmeyen iç dünyasını şöyle özetliyor.

Üzerimde baskı hissetmiyorum. Çünkü bunu mesleğin bir parçası olarak görüyorum. Herkesten önce kendimi eleştiririm. Sabah uyandığımda ilk işim kendi hatalarımı masaya yatırmak. Mükemmeliyetçi bir yapıya sahibim. Şimdiye kadar elde ettiğim tüm başarılarımı ise oyuncularıma borçluyum.

Taraftarsız bir basketbol dünyası düşünemiyorum. Maçlarda taraftarların gücünü hissedebilmek onun için önemli. Öğrencilerime sürekli taraftara karşı sorumlu olduklarını unutmamalarını tembihliyorum. Çünkü her oyuncu, kendilerinin birer kamu kimliği taşıdığını idrak etmeli.

Oyuncularımın aralarında bazı sorunlar olduğu anlarda hemen yanıma çağırır, onları diyaloğa davet ederim. Bu tür durumlarda anında reaksiyon gösteririm. Ona göre sorunları kökünden çözmek gerekir. Herhangi bir oyuncum bir takım arkadaşından şikayette bulunduğu zaman. “Hadi onu yanımıza çağıralım ve sorunu beraber konuşalım.” derim.

Basketbolcular doğaları gereği bencildirler. Eğer onların bu egoist yaklaşımlarını kontrol altına almazsanız o zaman sorunlar büyür ve takımdaki atmosfer bozulur. Şayet oyuncu egoizmi takımın başarısına yansıtmaya çalışırsa kabul ederim. Fakat bu egoizm takıma olumsuz yansırsa hemen tepki gösteririm.

Basketbol, sürekli değişim ve gelişim gösteren bir oyundur. Oyuncular değişiyor ama bugün de oyuncuların eskisi gibi çabuk düşünmeleri gerekiyor. Zaten çabuk düşünüp çabuk kararlar alanlar başarılı oluyor.

İyi bir basketbolcu, oyunundan taraftar gibi keyif almalı. Yaratıcı olmalı. Örneğin sıra dışı bir hareket veya bir feyk gibi. Bunu yapan oyuncularımı maçtan sonra ödül olarak yemeğe götürdüğüm olmuştur

Öngörü hissim çok gelişmiştir. Dolayısıyla maçta neler olacağını önceden tahmin edebiliyorum. Herhangi bir oyuncumun bana sürpriz yapmasından hoşlanıyorum. Ancak o zaman kendi oyunumuzda bir gelişme sağladığımızı görebiliyorum.

ONDAN NEFRET EDİYOR

Mikrofonların yedek kulübesine yakın olmasından nefret ediyorum. Koçların ve oyuncuların aralarındaki konuşmaları niye birilerini ilgilendirsin ki. Hele bu konuşmalara yorum yapanlara çok kızıyorum. Tüm bu beyleri antrenör olmaya davet ediyorum. Onların kültürlerini, stres altındaki sükunetlerini veya tavırlarını hep beraber bir görelim!

Basketbol dünyanın her yerinde aynı. Ya bir basket fazla yersiniz ya da fazla bir sayı kaydedersiniz. Tek fark organizasyon. NBA’de de durum aynı. Savunmanı en iyi şekilde yapmalısın ve diğer taraftan basket bulmalısın. Sadece orada fazla para dönüyor. Avrupalı koçların NBA’de başarılı olabileceğine inanıyorum. Ancak bunun için kulüp yöneticilerinin de cesaretli olması şart.

OĞLUMUN İDMANLARINI İZLEMİYORUM

16 yaşındaki oğlum Djordje de basketbolcu. İleride bana çeker mi bilmiyorum. Basketbola yönelmesi tamamen kendi fikriydi. Antrenmanlarına pek gitmem. Bu onun için iyi olmaz, o baskı olumsuz etkileyebilir. O bu oyunu kendi istediği kadar ve sevdiği kadar oynayacaktır. Fakat ona lazım olduğu anda babasının her zaman yanında olduğunu çok iyi bilir.

HABER: Ahmet UYKAN

GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam