Milliyet gazetesi köşe yazarı Şansal Büyüka, Süper Lig'de haftanın gündemini değerlendirdi. İşte Şansal Büyüka'nın satırları...
Kaleci Volkan’la “rekabet” edecek değil, “refakat” edecek kaleci alırsan... İki milli bekini gönderdikten sonra yerlerini dolduramazsan... Para gelsin diye savunmanın lideri Kjaer’i bırakırsan... Niçin gittiği hâlâ bilinmeyen Emre ile aynı kalitede oyuncu bulamazsan...
Gol için, maalesef sakatlıktan kurtulma şansı olmayan Van Persie’ye bel bağlarsan... Fenerbahçe’ye yakışır, üretken bir santrfor alamazsan... Transferde bu kadar geç kalırsan... Bunun sonucu halen takım olamazsan... Böyle bir lig başlangıcı kaçınılmaz olur.
Gazetelerde her gün “Van Persie” sakatlandı diye yeni bir haber çıkıyor. Çok uzun süredir Van Persie’nin sakatlık haberlerine o kadar alıştık ki, bir gün “Van Persie sağlam” diye bir haber görürsek gerçekten şaşıracağız ve “işte haber” diyeceğiz.
Volkan Şen uzun süre gidecek kulüp bulamadıktan sonra yeniden Trabzonspor’a döndü. Volkan’a bir öneri... Geçmiş sezonlarda olduğu gibi her pozisyonda yerde kalma, yere yatma... Her pozisyonda hakeme dalaşma... Unutma, başarı için ayakta kalmak şart... Futbolunu eleştiren yok ama saha içi alışkanlık haline getirdiğin davranışlarından şikayetçi olan çok...
Emre Belözoğlu, bu ülkenin en fazla tepki gören, çoğu sevimsiz olayın içinde yer alan bir oyuncuydu. (Du) diyorum. Çünkü son iki senede futbol için ilerleyen yaşına rağmen çok hızlı bir değişime uğradı ve müthiş çıkışıyla milli takımı yeniden yakaladı. Bugün en azılı Emre karşıtları bile tepkilerine rağmen Emre’nin futbolunu takdir etmek zorunda kalıyorlar.
Diyeceğim o ki, bir futbolcu kendisine yönelik eleştirilere, sosyal medyadan, ya da gazetelerden, televizyonlardan cevap vermek yerine, sahaya çıkıp Emre gibi futbolunu oynayacak ve herkesin ağzına fermuarı çekecek. Kesin çözüm bu... Tıpkı Emre’nin yaptığı gibi...
Başakşehir’in bu sezon sakatlıklar nedeniyle orta alandan stopere çekmek zorunda kaldığı Attamah, ligin ilk dört haftasında ve Avrupa maçlarında müthiş bir çıkış yakaladı. Attamah, menajer Erdinç Şehit’in futbolcularından biri... Yanıldığımı sanmıyorum; Başakşehir’e gelirken, bonservis bedeli sıfır, kendi maaşı yıllık 400 bin euro...
Bonservisine 6-7 milyon euro, kendisine yıllık 2-3 milyon euro ödenecek stoperlerden çok daha iyi oynuyor. Futbolcuyu cilalamak, futbolcuyu öne çıkarmak da bir marifet... Başakşehir ile Abdullah Avcı bunu gerçekten iyi beceriyorlar.
Eline gelen hemen her futbolcuya eşik atlatan, yeni bir ivme kazandıran Abdullah Avcı’nın kadrosundaki oyunculardan biri de İrfan Can Kahveci... Tepeden tırnağa yetenek...
Bir liranın hesabını yapan Başakşehir’in önemli bonservis bedeli ödeyerek aldığı bir oyuncu... Abdullah Avcı gibi bir yetenek avcısının elinde olmasına rağmen sanki halen yerinde sayıyor. İrfan Can dikkat; böyle bir fırsat her kula nasip olmaz.
Sezon başından beri Şenol Güneş’in ensesinde boza pişiriyorlar ve Lens ile Negredo’yu oynatmadığı için eleştiriyorlar. Karabük’te gördük; Lens, Quaresma’dan, Negredo, Cenk’ten daha iyi değiller. En azından şu anda değiller.
Şenol Hoca zamanında Mario Gomez’i de, Aboubakar’ı da çok oturttu. Daha sonra bu iki oyuncunun takıma nasıl katkı sağladığını gördük. Hariçten gazel okumayı bırakalım, takımın ve futbolcuların durumunu Şenol Hoca’dan daha iyi bilecek halimiz yok.
Galatasaray lige son yılların en iyi başlangıcını yaptı. Takım iyi, Antalya beraberliğine rağmen sonuçlar iyi... En önemlisi takımın havası iyi...
Ama şimdi bakıyorum, camia kendi ayağına sıkar gibi... Yok Selçuk kaptanlık bandını niye aldı, Muslera niye verdi, incir çekirdeğini doldurmayacak bir konudan adeta fırtına yaratılıyor. Selçuk bu sezon bir maç sonradan oyuna girdi, Muslera’nın teklifine rağmen kaptanlık bandını almadı.
Son Antalya maçında Muslera gene teklif etti, gene almasa, bu defa da “vay bandı niye almıyorsun, kaptanlık bandını beğenmiyor musun?” diye eleştiriler başlayacak. Selçuk, sosyal medyadaki linç kültürünün hedefi oldu ya, artık ne yapsa kabahat...
Ersun Hoca, Fenerbahçe’yi çalıştırıyordu ve o dönemde büyük yıldız adayı olarak gösterilen Salih Uçan’ı oynatmadığı için eleştiriliyordu. Bir gün hocaya, “Niye oynatmıyorsun?” diye sordum. “Yeteneği Allah vergisi, ama geliştirmek konusunda niyeti yok. Hızlanmazsa, daha çabuk olmazsa, mücadele gücünü arttırmazsa, sportif aklını geliştirmezse maalesef bir şey olmaz. Sıradan oyuncu olarak kalır” demişti. Aradan yıllar geçti, gene maalesef diyelim ki, Ersun Hoca haklı çıktı.
Ortada bir Ersun Yanal gerçeği var. Hocanın kulisi, bir piar çalışması olmadığı için görmezden geliniyor ama bu mümkün değil... Hoca, genç takımlardan A takıma geçişlerde müthiş bir hünere sahip... Gerets dönemi Arda, Galatasaray’dan Manisa’ya gönderildi, şansı varmış Ersun Yanal’ın eline düştü. Caner Erkin, Selçuk İnan, Burak Yılmaz ve daha birçokları ilk sıçramalarını ve ciddi anlamdaki gelişimlerini Ersun Yanal’la sağladılar.