Sevgili Bilal, Beşiktaş’ın Fenerbahçe’ye kaybettiği maçtan sonra haftalık yazılarımda senin sorun üzerine “Bu ligde Fenerbahçe’nin dışında Beşiktaş’ı kimse yenemez” demiştim. Beşiktaş’ın kalan dokuz haftada maç kaybedeceğini düşünmüyorum. Zayıf ihtimal ama belki puan kaybedebilir ancak maç kaybetmez. Beşiktaş’ın Karadeniz turunda 72 saat içinde iki maçta altı puan alması ciddi bir eşik atlamasına neden oldu. Bu altı puanla Beşiktaş köşeyi döndü. Beşiktaş’ın oynadığı 12 deplasman maçında toplam 36 puanın 29’unu topladığını düşünürsek, önünün son derece açık olduğu net biçimde görülüyor. Üstelik Beşiktaş iyi takım oldu. Örneğin Trabzonspor karşısında iyi oynamadı ama “iyi takım” özelliğiyle maçı kazandı. Beşiktaş takımı geçen yıl da iyi takımdı ama özellikle son haftalarda heyecanına paniği karıştırdı. Bu sezon aynı heyecan var ama panik yok gibi... Sakin, daha olgun ve kararlı bir görüntü sergiliyor.
Rhodolfo’nun olmadığı, Marcelo ve Delgado’nun tribünde oturduğu bir maçta Necip-Tosiç ikilisini nasıl gördünüz?
Trabzonspor’un Beşiktaş kalesine gelecek hali bile yoktu. O bakımdan bu ikili çok zorlanmadı. Ancak Necip, Beşiktaş için çok özel bir oyuncu... Sağ bekin yok oynat, stoperin yok oynat, orta alanda açığın var oynat, öndesin, skoru koruyacaksın oynat... Her eve lazım bir oyuncu... Ama Türk futbolunda sadece bir Necip var, o da Beşiktaş’ta...
Beşiktaş kazanırken, eleştirilerin odağındaki isim yine hakem Bülent Yıldırım oldu. Şayet Kartal gol atamasa hali ne olurdu!
Şenol Hoca’nın maç sonu yaptığı “herkesi kurtardık” açıklaması adeta maçın ve hakem yönetiminin özeti gibi... Penaltı çok net... Kaleciye pas öyle... Ama bu hafta öyle hakem hataları oldu ki, inanılır gibi değil... Bülent Yıldırım, Fırat Aydınus, Hüseyin Göçek... Ustalara yönettiriyorsun olmuyor, gençlere veriyorsun olmuyor. Kantarın ayarı kaçtı...
İlk yarıda gol bulamayan Pereira, ikinci devrenin hemen başında radikal bir değişiklik yaptı, savunmayı üçledi, forveti çiftledi. Zaman zaman farklı varyasyonlar deneyen Portekizli’nin bu hamlesine ne diyeceksiniz?
Fenerbahçe’nin galibiyete rağmen iyi maçlarından biri değildi. Pereira ikinci yarıda hamle yaptı ama sahada zaten 10 kişi kalan ve kolu- kanadı kırılan bir Kayserispor vardı. Buna rağmen Kayserispor özellikle ikinci yarıda, hem de bir eksik oynarken, Fenerbahçe’ye ciddi sıkıntı verdi. Fenerbahçe çok parlak maçlardan sonra sanki son iki maçında, yani Braga ve Kayserispor maçlarında biraz frene bastı gibi... Dileriz bu akşam Braga karşısında o parlak futboluna döner. En önemlisi bu...
Savunmada UEFA’nın da övdüğü bir Kjaer-Alves var. İkisi, “Hava Kuvvetleri Komutanı” gibi! Kuş bile uçamıyor..
Kjaer tartışmasız bu sezonun en iyi transferi... Sadece havadan değil, yer toplarında da çok etkili, çok hızlı ve mümkün olduğu kadar kontrollü... Geçen yıllarda dağınık ve faullü oynamayı alışkanlık haline getiren Alves’i de topladı. Kjaer sadece kendine oynamıyor, geri dörtlüyü de ciddi anlamda toparlıyor. Oynamadığı maçlarda Fenerbahçe savunmasının nasıl dağıldığını gördük.
Yedek kalan Fernandao’nun performansının düştüğünü kabul eder misiniz
Pereira ne yapsın? Üstünde çok ciddi bir Van Persie baskısı var. Hangisini oynatsa diğeri için “Niye oynatmıyorsun?” diyorlar. Ancak şurası çok net: Fenerbahçe, savunması için Kjaer gibi bir oyuncuyu yakalayıp “tam isabet” yaparken, Van Persieli, Fernandaolu gol silahları konusunda “tam isabet” yapamadı. Karavana atmasa bile, hücum silahları konusunda hedefi 12’den vuramadı. Geçmişleri, şöhretleri ne olursa olsun, bu sezon ortaya koydukları performanslara baktığınızda ikisi de ciddi anlamda yetersiz kaldı. Zaten Fenerbahçe çok iyi bir golcüyü yakalamış olabilseydi, bugün daha farklı konumda olabilirdi.
Neredeyse lig bitecek, Galatasaray’da hoca arayışları sürüyor... Son olarak Bülent Korkmaz’ın adı geçti ama o da olmadı.
Sevgili Bilal, Galatasaray 9 maçlığına niye hoca arıyor anlamadım. Kendini bilen hoca dokuz maç için Galatasaray’a gelir mi? Dokuz maçlığına gelen hocayı futbolcular ne kadar dinler, ne kadar takar? Bırakın gitsin böyle...
Zaten altyapıdaki Hollandalı Riekerink sezon sonuna kadar takımın başında olacak. Bakarsanız Sneijder de kendi getirdiği vatandaşının hatırı için hiç olmazsa daha fazla gayret gösterir, belki takım arkadaşlarını da gaza getirir. Ancak önümüzdeki yılın hocasını şimdiden bulun, planını, programını yapsın, erken davransın, takımı tanısın. Galatasaray bu şartlarda da büyük ihtimalle Avrupa kupalarına katılmayı yakalar ve bir yıllık katılmama borcunu ödeyip hesabı kapatır. Önemli olan Galatasaray’ın önümüzdeki yılını kurtarmak...
Öyle diyorsunuz da, bir yandan da parasal olarak UEFA kıskacında... Önümüzdeki yılı bu şartlarda nasıl kurtaracak?