Haber Tarihi: 10 Ocak 2018 03:04 - Güncelleme Tarihi: 10 Ocak 2018 03:04

Cemal Süreyya'nın en güzel şiirleri hangileri? Cemal Süreyya kaç yaşında neden öldü?

Cemal Süreya'nın en güzel şiirlerine haberimizden ulaşabilirsiniz. Cemal Süreya neden hayatını kaybetmişti? Kaç yıl önce öldü? İşte Cemal Süreya hakkında tüm bilgiler...

Cemal Süreyya'nın en güzel şiirleri hangileri? Cemal Süreyya kaç yaşında neden öldü?
Abone Ol
Cemal Süreya hakkında tüm bilgiler burada!Türk Edebiyatı'nın en önemli isimlerinden biri olan 1990 yılında kalp yetmezliğinden hayatını kaybeden Cemal Süreya, ölüm yıldönümünde bir kez daha anıldı. İşte Cemal Süreya hakkında tüm merak edilenler... CEMAL SÜREYA'NIN ÖLÜM NEDENİ NEYDİ?
1931 yılında Tunceli Pülümür'de dünyaya gelen Cemal Süreya, bundan 28 yıl önce, 9 Ocak 1990'da henüz 59 yaşındayken hayatını kaybetmişti. Usta şairin ölüm nedeni kalp yetmezliği olarak açıklanmıştı.

CEMAL SÜREYA MI SÜREYYA MI?

Nüfus cüzdanında "Cemalettin Seber" yazılı olan şairin, bu adı yapıtlarında kullanmadığı kaydediliyor. Ece Ayhan ile 1987'de "Şehir" dergisinde yaptıkları "Kıyı Bucak" başlıklı konuşmalarda Beyoğlu 37. İlkokulu'nun ikinci sınıfındayken, adından, soyadından, okulundan, mahallesinin adından, sokağının adından utandığını söyleyen Cemal Süreya, bunu şöyle açıklıyor: "Düşün: adım Cemalettin, soyadım Seber (ki anlamı yok, herkes yanlış anlıyor); Pürtelaş Mahallesi'nde oturuyoruz, sokağımızın adı da Tavukuçmaz... Okulum da ahşap bir yapı; A, B, C diye şubeleri olmayan çok küçük bir okul, Pürtelaş'ın anlamını da bilmiyorum. Yıllar sonra anladım gerçeği: O adlar (benim kendi adım dışında) ne güzel adlarmış." Yazar olmaya karar verdiğinde de yazara yakışır bir ad bulmaya girişir ve Cemalettin'i kısaltarak, yanına "Süreyya"yı ekler, zamanla "Seber"den vazgeçer.

CEMAL SÜREYA KAÇ YAŞINDA ÖLDÜ? Cemal Süreya, 1931 doğumlu, Türk şair. Asıl adı Cemalettin Seber olan Süreya, İkinci Yeniler'in ileri gelen kuramcılarındandır.

1931 yılında, o zamanlar Tunceli'ye bağlı olan ve daha sonradan Erzincan'a geçen, Pülümür ilçesinde dünyaya gelen ve Dersim İsyanı nedeniyle, göç etmek zorunda bırakılan ailesiyle sürgüne gönderildi.

1947 senesinde Bilecik Ortaokulu'ndan, 1950'de de Haydarpaşa Lisesi'nden mezun olan Süreya, 1954'te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin Maliye ve İktisat Bölümü'nü bitirmesinin ardından Maliye Bakanlığı'nda müfettişlik yapmaya başladı. Temmuz 1965'te görevinden ayrılarak 1961'de kuruculuğunu yaptığı Papirüs dergisini yeniden çıkarmaya başlayan Süreya o sırada hayatını, yaptığı Fransızca çevirileri sayesinde idame ettiriyodu.

1971 senesinde tekrar Maliye Bakalığı'ndaki işine dönen Süreya 1978 yılında Kültür Bakanlığı'nda Kültür Yayın Kurulu Danışma Üyesi oldu. 1982 senesinin Şubat ayında müşavir maliye müfettişliğinden emekli olmasının ardından yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük ve çevirmenlik de yapan Süreya, Papirüs'ü üç kez çeşitli aralıklarla çıkardı. Pazar Postası, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Yeni Ulus, Aydınlık, Saçak, 15 günlük Yazko Somut ve haftalık 2000'e Doğru dergilerinde de köşe yazıları yazdı.

1983 yılında, Orta Doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği görevini üstlenen Süreya emekliliğinden sonra bir dönem, Oluşum, Türkiye Yazıları, Saçak ve Maliye Yazıları gibi dergilerin kültür-sanat bölümlerinde yöneticilik de yaptı.

İlk şiiri olan "Şarkısı-beyaz" Ocak 1953'te, Mülkiye dergisinde yayınlanan Süreya, şiire lisedeyken aruz denemeleriyle başlamasının ardından üniversite yıllarında serbest vezinle yazmaya yöneldi.

Şiirlerindeki şekil, muhteva ve anlatım özellikleri ile kısa sürede okuyucuların dikkatini çeken Süreya, 1950'lerin başında oluşan İkinci Yeni şiir akımına katıldı. Zamanla İkinci Yeni hareketinin önde gelen şairlerinden biri pozisyonuna gelen Süreya, şiirde anlamsızlığı savunan görüşleri benimsemedi; geleneğe karşı olmasına rağmen geleneğin yeniliklerini kullanmayı seçti. Doğu ve Batı şiirinin birbirini tamaladığı değil, birbirine karşı geldiği noktada yer almayı seçen Süreya, şiirinde cinselliği işlerken toplumsal ve etik değerlere de sırt çevirmemeye çalıştı.

Yazılarında sorunları çözümlemeye çalışmak yerine yeni sorular sorma üslubunu benimseyen Süreya, denemelerinde de kendi görüşlerini belirtmektense diğer şairlerin düşencelerini incelerdi. Siyasal konulara da değinen Süreya'nın, Hürriyet Gösteri ve Milliyet Sanat'ta yayımlanan günlüğü, otobiyografi, anı ve deneme türlerinin bir sentezidir.

Üvencinka eseriyle, Arif Damar ile birlikte 1958 yılının Yeditepe Şiir Ödülü'nün sahibi olmaya hak kazanan Süreya'nın Göçebe adlı eseri ise 1966 Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü.

Toplu şiirleri 1984 yılında Sevda Sözleri adı altında basılan Süreya, 9 Ocak 1990 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti. Hayatı boyunca 4 kere evlenen ve 29 farklı evde oturan Süreya'nın bu yaşam tarzı şiir ve yazılarına da yansıdı. 4 Kasım 1989 imza tarihli miras yazısında, eşine bıraktığı iki halı, kütüphane, çiçeklerin tümü, büyük ayna, bütün kitaplarının telif hakkının yarısı, kendisini ve bütün notlarını eşine bıraktığını belirten Cemal Süreya adına, ölümünden sonra bir şiir ödülü verilmeye başlandı.

Süreya'nın hayatı ölümünden sonra Feyza Perinçek ve Nursel Duruel tarafından, 1995 senesinde, Cemal Süreya / Şairin Hayatı Şiire Dahil ve 1997'de de Cemal Süreya Arşivi adıyla iki kitap olarak yayımlandı.



CEMAL SÜREYA ŞİİRLERİ

Üvercinka (1958)


Göçebe (1965)

Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)

Sevda Sözleri (1984, Üvercinka, Göçebe, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Uçurumda Açan-1984- ile birlikte)

Güz Bitigi (1988)

Sıcak Nal (1988)

Sevda Sözleri (1990, 1995, tüm şiirleri)

Korkarak Vinç

Uzaktan Seviyorum Seni

DENEME VE ELEŞTİRİLERİ

Şapkam Dolu Çiçekle (1976)

Günübirlik (1982)

99 Yüz (1992)

Uzat Saçlarını Frigya (1992)

Folklor Şiire Düşman (1992)

Aydınlık Yazıları/ Paçal (1992)

Oluşum'da Cemal Süreya (1992)

Papirüs'ten Başyazılar (1992)

Toplu Yazılar I (2000, Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar)

Toplu Yazılar II (2005, Günübirlikler)

Günler (993 günden oluşan günlük)

GÜNCE

999 Gün(Günler)/ Üstü Kalsın (1981)

Mektup

Onüç Günün Mektupları (1990)

Çocuk Kitabı

Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi (1993)

Söyleşi

Güvercin Curnatası (1997)

DERLEMELERİ

Mülkiyeli Şairler (1966)

Yüz Aşk Şiiri (1967)

Şiir Çevirileri

Yürek ki Paramparça (1995)

DİĞER ÇEVİRİLERİ

Gelinlik Kız (E. Ionescu- 1964)

Küçük Prens (A. De Exupery- 1965)

Bir Aşk Kırgınının Şarkısı (Apollionaire- 1965)

Günümüz Sağcı Fikirleri (S. De Beauvoir- 1966)

Sade'ı Yakmalı mı? (S. De Bauvoir-1966)

İhtilalin Özü (Mao Zedung-1967)

Amerika Birleşmemiş Devletleri (V. Pozner- 1967)

Aşkın Suçları (M. De Sade-1967)

Palto (Gogol-1968)

Yeşil Papa (Asturias-1967)

Gök Cephesi (N. Dinh- 1968)

Küçük Prens (A. De S. Exupery- 1975)

32 Saat Özgürlük (G. Hernadi- 1968)

Milli Kurtuluş Cephesi (D. Bravo- 1969)

Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması (Lenin- 1974)

Dine Karşı Düşünce Tarihi (A. Bayet- 1970)

Bir Aşk Kırgınının Şarkısı (Apollinaire-1970)

Büyük Ahlak Doktrinleri (F. Gregoire-1971)

Vadideki Zambak (Balzac-1985)

Nekrassov (Sartre-1971)

Gönül ki Yetişmekte (Flaubert- 1971)

Goriot Baba (Balzac- 1974)

Meyhane (E. Zola- 1974)

Çin Uyanınca (A. Peyrefitte- 1975)

Venezuela Makiliklerinde Douglas Bravo Konuşuyor ( 1976)

Mutluluk Getiren Seks (1976)

Emeğin ve Emekçinin Tarihi (P. Brizon- 1977)

Faşizmin Analizi (Macciocchi-1977)

Kırmızı Balon (Lamorisse- 1980)

Yarını Bilen Adam Nostradamus (Fontbrune- 1982)

Bir Tanem (Marceau- 1991)

Sizin Hiç Babanız Öldü mü?

Sizin hiç babanız öldü mü?

Benim bir kere öldü kör oldum

Yıkadılar aldılar götürdüler

Babamdan ummazdım bunu kör oldum

Siz hiç hamama gittiniz mi?

Ben gittim lambanın biri söndü

Gözümün biri söndü kör oldum

Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak

Şöylelemesine maviydi kör oldum

Taşlara gelince hamam taşlarına

Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi

Taşlarda yüzümün yarısını gördüm

Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü

Yüzümden ummazdım bunu kör oldum

Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

 

Beni Öp Sonra Doğur Beni

şimdi

utançtır tanelenen

sarışın çocukların başaklarında.

 

ovadan

gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan

çeviriyor o küçücük güneşimizi.

taşarak evlerden taraçalardan

gelip sesime yerleşiyor.

sesimin esnek baldıranı

sesimin alaca baldıranı.

ve kuşlara doğru

fildişi rüzgarın tavrı.

dağ güneş iskeleti.

tahta heykeller arasında

denizin yavrusu kocaman.

 

kan görüyorum taş görüyorum

bütün heykeller arasında

karabasan ılık acemi

– uykusuzluğun sütlü inciri –

kovanlara sızmıyor.

annem çok küçükken öldü

beni öp, sonra doğur beni.

 

Sevgilim Bir Günün

Sevgilim, bir günün ortası şimdi

Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,

Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde

Uzat bana uzat ellerini

İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar

İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,

Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

 

Ben seni düşünüyorum seni

Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi

Kalbim diyorum kalbim

Daha dün tezg,htan çıkmış bir su sayacı gibi

Aşkı anılar besliyor düşler kadar

Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır

Sevgi eskidikçe sevgi.

Günümüz ekmeğimiz, türkümüz

Çoluğumuz çocuğumuz

Binalar yan yana yükselip gidiyor

Vapurların ağzı köpük içinde

Uzaklarda ne kapılar açılıyor

Trenin biri bir istasyona varıyor

Ordan çıkıyor biri.

Her şey biliyor her şey

Sen biliyor musun bakalım

Seni nice sevdiğimi?

Üstüne titrediğimi?

Geldiğimi?

Gittiğimi

Hadi!

İki Kalp

İki kalp arasında en kısa yol:

Birbirine uzanmış ve zaman zaman

Ancak parmak uçlarıyla değebilen

İki kol

Merdivenlerin oraya koşuyorum,

Beklemek gövde gösterisi zamanın;

Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,

Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.



 

Haber ile daha fazlasına ulaşın:
Gündem
Daha fazla göster
 Reklam 

SON HABERLER

yukarı ok