Şu maç bir bitsin!

Sporx'in usta kalemi Osman Tanburacı, Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak dev derbi öncesinde yaşananları ve sarı-kırmızılı takımdaki son durumu değerlendirdi.

Haber; Sporx.com Yazarlar
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Şu maç bir bitsin!
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
15 Aralık 2012 16:37
Yarın akşam Galatasaray-Fenerbahçe maçı var. Yine sloganlar üretilecek... Yine hırlı rekabet
sahne alacak... Yine diller kemiksiz olacak!...
Sonuç ne olursa olsun tatlı rekabet devam edecek...
Gün gelecek hesap dönecek!
Her zaman Fener yenecek değil ya...
Ben, çağ dışı bir uygulama ile derbiye taraftar alınmamasına karşıyım.

Hem dostluk diyoruz hem dostları bir araya getirmekten korkuyoruz.
Saçma bir karar ama ne yazık ki Galatasaray'la Fenerbahçe aralarında anlaşmışlar ve kararı
imzalamışlar; Rakip seyirci maça gelmeyecek!
Artık yapacak bir şey yok.
İçimize sinse de sinmese de, buraya kadar herkes aynı fikirde.
Rakip taraftar maça gelmeyecek!
Bakın hafta arası neler oldu.



Fenerbahçe yönetimi Arena için baklayı ağzından çıkarıverdi; hakemi, TFF'yi baskı altına
almak, Galatasaray taraftarını azdırmak için valiye müracaatta bulundu;
'Yasak kalksın taraftarımız Arena'ya gelsin!...'
Bu talep resmen provokasyon!
Gereksiz bir hamle.
Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?
Aslında öpmedi, öpmeye çalıştı...
Öptürmediler!
....................................

Galatasaray asla Fenerbahçe gibi davranmaz!

Galatasaray, önceden imzalanmış bir anlaşma varsa, sırf derbiyi provoke etmek amacıyla
taraftarını Fener maçına sokmak için valiye dilekçe vermeyi aklına dahi getirmez!
Galatasaraylı etik değerleri korur ve verdiği sözü tutar.
Üç puan için bir bardak suda fırtına kopartmaz!

Galatasaraylının bir tavrı vardır. Her ne kadar son yıllarda bozulduysa da Galatasaray;
asrı geçen süreçte UEFA çıtasını yükselttiği için değil, Ahlak çıtasını yüksekte tutmayı
başardığı için dünyaca tanındı.



Bugün;
Türkiye'nin içinde bulunduğu, tribün terörünü yenmek,
Spor dışına taşarak rekabetin can almaya kastetmiş makus talihini tersine çevirmek ancak ve
ancak, Galatasaray'ın etik değerlerinin korunmasıyla mümkündür.
Ama ne çare!...
Galatasaray da kendi içinde sorunlu.

Üzüntüm ondandır.
Ben sporun özünde; üç puan değil, ahlak ararım.


Onun için de etik değerler söz konusu olunca kimseyi dinlemem!
Renklere sevgim ne kadar çok olursa olsun kantarımın topuzu bu konuda şaşmaz!
Affediniz.
Galatasaray'ı da eleştiririm, diğerlerini de... Kişileri de...

Egemen Bağış yaraya parmak bastı!

 Türkiye Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Beyefendi derbi ile ilgili bir
soruya esprili bir cevap verdi; sosyal medya anında kulaklarını çınlattı.
Egemen Bey şaşırdı!
Oysa söylediği şuydu;
'Biz hükümet olarak liradan 6 sıfırı sildik ama tarihten 6-0'ı silemedik...'
Bence çok şık bir espriydi...

Vay vay vay....
Sosyal medya bakanın üstüne geldi.
Bakan cevapladı;
'Hay söylemez olaydım... Bir espri yapalım dedik yemediğimiz hakaret kalmadı' diyerek
aslında biz gazetecilerin halinin altını çizdi.

Bakan bir gün konuştu; Bir söyledi... Bin pişman oldu.
Bizler her gün yazı yazıyoruz...
Biz ne yapalım Sayın Bakan?
Söyler misiniz?

Gördünüz işte manzarayı. İdare ettiğiniz Türkiye bu!

Bir de görünmeyen derin Galatasaray var!

Galatasaray'ı da anlamak mümkün değil. Herkes ayrı telden çalıyor.
Başkan Ünal Aysal seçildiği günden beri; 'Terim kimi isterse alırız' diyor.
Sonra dönüp 'Kaka olmaz' diyor....
Terim de televizyonlarda; 'ille de Kaka dedim' diyor.

Ali Dürüst de dürüstçe; 'bizde transfer bitmez' diyor.
Arkasından; 'ocakta fazla transfer beklemeyin' diyor...
Başkanla ikinci başkan sanki aynı yönetimin adamı değil!



Aradan Adnan Öztürk kafayı çıkartıyor o da daima Galatasaray'ın etik değerlerinden
bahsediyor.
Haznedaroğlu sessiz gemi,
Refik Arkan yöneticilerin ve Terim'in hayattaki mali müşaviri,
Sedat Doğan, yönetimin Majino hattına sürdüğü laf taciri...
Ve daha adı var gölgesi yok birçok açık yelken yönetici...
Bunların hepsi de Terim'in arkasına saklanmış Galatasaray'dan şampiyonluk bekliyor.

Terim başardı başardı...
Başaramadı külliyen; geçmiş olsun!

Ünal Aysal Yönetimi'ni Terim ayakta tutuyor.
Terim kaybederse; yönetim dağılır!
Böyle mi olmalı Galatasaray Lisesi'nden doğmuş Galatasaray Spor Kulübü?
Nerede Başkan?
Nerede yönetim?
Nerede Galatasaray ilkeleri?



Galatasaray'ı kurtaracak güç;
Genel Kurul tarafından seçilmiş Başkan ve yönetiminin basiret ve dirayetidir.
Galatasaray'ı onlar kurtarır ve yüceltir. 100 yıldır böyle olmuştur.
Koskoca Galatasaray'ı uygunsuz hal ve harekatıyla kendinden menkul bir hoca
kurtaracaksa yazıklar olsun bu Galatasaray'a!

Elli tane de UEFA alınsa kıymeti yok.
Galatasaray bir kültür yumağıdır.
Galatasaray sportif kültürdür.

Cumhuriyetin 100. Yılında Galatasaray Kültürü

Üzerinde güneş batmayan büyük camia diye tanımladığım Galatasaray da ne yazık ki kendi
içinde bölünmüş, parçalanmış... O eski abi-abla-kardeş sarmalı çıkar ilişkisine dönmüş.
Kuvvetler ayrılığı prensibi çiğnenmiş,
Kulüp liseli birkaç maddi güç sahibi kişi tarafından yönetilmeye başlanmış...
25 milyon taraftarımız var diye övünen başkanlar, 5000 kişilik bir lise gücüyle ayakta
kalmayı yeğliyorsa nerede kaldı 24 milyon küsur Galatasaraylı?
Onları yok saymak Galatasaray kültürüne yakışır mı?

Galatasaray'da fikir özgürlüğü de kaybolmuş,
Galatasaray'da koltuk sevdasından ötürü gruplar da oluşmuş.
Maddi bağımlılık çoğalmış!
Benden olanlar benden olmayanlar diye camia ikiye ayrılmış.
İkbal peşinde koşanlarla ilke savunucuları ayrışmış...
Başkanlar bile Disiplin Kurulu'na verilmeye başlanmış!
Tam bir müstebit idare Galatasaray'da sahne almış!...

Bütün bunlar yaşanırken;

Galatasaray Eğitim Vakfı kalkmış 'FORUM '2012' adı altında Cumhuriyetin 100. Yılı'nda
Galatasaray Kültürü adlı bir panel düzenlemiş...



Sorarım size;
Hangi cumhuriyette sevgi ve saygı çöktüğü halde birlik ve beraberlik kalmıştır?
Galatasaray Türkiye'deki cumhuriyetin 100. Yılını tartışacağına kendi içindeki ayrımları
giderici bir cumhur yaratsın da ondan sonra kültürünü tartışsın.
Galatasaray para gücüne dayalı ağa düzeniyle yönetilmeye başlandı.

Oysa Galatasaray'ın birlik ve bütünlüğü; sevgi, saygı, fikri gelişim ve hür iradeden oluşan
bir cumhuriyetti. Şimdi menfaat portalına girdi...

Linç edilen Adnan Polat bile...

Bu yaşa geldim Galatasaray'da asla böyle bir idare tarzı görmedim!'
O linç edilen Adnan Polat bile başkanlığı döneminde çok şey kotardı.
Yerine gelen Başkan Ünal Aysal hazıra kondu!

Arena bitti, şirketler birleştirildi, borç hafifletildi.
Hepsinden önemlisi Polat yönetimi 'tarihin en yüksek sponsorluk bedelleri'ni sağladı...
Aysal yönetimi bu servetin üzerine oturdu!

Eğer Adnan Polat yönetimi bunları yapmasaydı,
Ünal Aysal nasıl olur da böyle muhteşem bir statta 1461'e yenilirdi!

Şirketler birleştirilmeseydi Aysal hangi enstürümanla halkın cebinden bu kadar rahat para
çekebilirdi?

Galatasaray camiası bunlara suskun kalırken Aysal yönetiminden sadece bir üye Mete Başol;
'halkı yanıltarak böyle hisse satılmaz, böyle kurumsallaşma olmaz' diye istifa etti!

Hisse satışlarının meşruiyetine söyleyecek bir şey yok ama Galatasaray'ın hissedarlarını bu
kadar zora sokacak davranışı sergilemesi de kabul edilecek bir durum değil!
Hani Galatasaray sportif kültürdü?

Adnan Öztürk de ilk günden bu yana yönetim içinde Galatasaray etik değerlerini koruma
gayretinde olan yöneticiydi... O da hedef tahtası oldu. İstifaya zorlandı!

Başkan Aysal'a kurumsallaşma soruluyor.
İşte cevabı;
"Ne yapıp edip, bir an önce kurumsallaşmayı tam anlamıyla gerçekleştirmeyi
planlıyoruz ve her gün kurumsallaşma yolunda adımlar atacağız" diyor...
Fesüphanallah!

Bu ne menem kurumsallaşma?
Bu ne menem cevap?
Eski Başkan Adnan Polat giderken uzun araştırmalar sonucunda hazırlattığı kurumsallaşma
örneğini Başkanı Aysal'a sunuyor. Ama nafile!... Polat'ın defterini düren Galatasaray'ın
şimdiki başkanı da bu araştırmaları dürüp bir kenara atıyor!...
Yazık ve ayıp...

Bitmedi;
Kurumsallaşma sevdalısı Aysal gidiyor; bir başka yabancı şirkete siparişi veriyor ve bir
tomar daha kurumsallaşma programı alıyor. Bunu da Divan Kurulu'nda büyük bir fiyakayla
anlatıyor.
Ancak bu kurumsallaşmayı ilk kendi deliyor.
Kendisinin CEO diye atadığı Lütfü Arıboğan'ı yok sayarak bu kurumsallaşma içinde
Terim'in CEO Arıboğan'a değil kendisine bağlı olduğunu söylüyor.
Sak üstünde damsağan!...



CEO Lütfü Arıboğan ama;
Terim, Başkan Ünal Aysal'a bağlı!
Ali Dürüst de CEO'ya karşı!
Herkes ayrı telden çalıyor...

Başkan'ın yaptığı kurnaz oyun; tavşana kaç tazıya tut!...
Tavşan kim tazı kim, kim tutacak kim kaçacak belli değil!...

Takım; sol bek de sol bek diye yırtınıyor!
Başkan çilek diyor...
Başka meyve diyor...
Napolyon'un Marie Antoinette'i gibi; ekmek yoksa pasta yiyin diyor!

Oysa o kadar çok sorun var ki;
-Ocakta transfer var mı yok mu?
-Terim ne yapacak?
-Aysal başkan olduktan sonra ona hangi kapılar açıldı, kapandı?
-Yönetimde kimler diken üstünde?
-Kim kime bağlı?
-Kim kimin etkisinde?
Aaah ah!...
.......................................
Şu derbi bir bitsin!...

GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam