Türkiye-Çin hattını SARSan transfer hikayesi

Çin futbolu gözünü Türkiye pazarına da çevirdi. Ersan ve Burak transferleri eskilerden kalan tatsız hatıraları akıllara geldi.

Haber; Sporx.com
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Türkiye-Çin hattını SARSan transfer hikayesi
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
07 Şubat 2016 08:16
Son güncelleme 07 Şubat 2016 13:38
2008 yılının Mayıs ayıydı ve Çin'in Siçuan kentinde çok etkili bir deprem yaşandı. Büyüklüğü 8.0 olarak ölçülen bu deprem sonucu Siçuan'da yaşayan insanların 70 binden fazlası hayatını kaybetti. Ülkenin en önemli endüstri şehirlerinden birisi, yıllar boyu toparlamaya çalışacağı ağır hasarlar nedeniyle yaralanmıştı. Siçuan, Çin için çok önemli bir şehirdi. Aynı zamanda dünya futbolcu için de...

Depremden 1500 yıldan fazla önce, Milattan Sonra 50 ile 136 yılları arasındaki dönemde yaşadığına inanılan bir şair; Li-Yu da bu şehirdeydi. Çin edebiyatına 'Siçuanlı Li-Yu' olarak geçen şairin, futbolu şu anki haline en yakın şekilde oynayan ülkenin Çin olduğunu iddia eden tarihçileri desteklercinse bir şiiri ortaya çıkarıldı. Li-Yu daha o zamanlarda izlediği oyunu şöyle kağıda dökmüştü:

"Top yuvarlak, saha dört köşe
Yer ile gök misali;
Top tepemizde ay gibi süzülür,
İki takım karşı karşıya geldiğinde.
Takım kaptanları belirlendi ve yerlerini aldı
Değişken kurallara göre.
Akraba olmak faydasız,
Taraf tutmak anlamsız.
Sadece kararlılık ve soğukkanlılık var,
Yanılgı ve ihmâl olmaksızın.
Ve eğer bu oyun için bunlarsa gereken,
Mücadele için başka ne lâzım!"

Siçuanlı Li-Yu'nun torunları, bugünlerde mücadele için başka neyin lazım olduğunu fark etmiş durumdalar: PARA!

Çin'in 2004 yılında kurulan Süper Ligi'nin takımları 2016 yılının ilk aylarında yaptıkları transferlerle piyasası adeta alt üst etti. Bu işin sonu, Banker Bilo filmindeki Maho gibi mi olur bilinmez ancak şu anda hepsinin Mahmut Bey muamelesi gördüğü kesin. Bir dönem Drogba, Anelka gibi transferlerle aslında bizler için yabancı değillerdi. Ancak onlarla tanışıklığımız 2000'li yılların başında ve oldukça trajik bir hikaye ile başladı. O günlere dönelim...

Türkiye, Çin'e transfer olan bir Türk futbolcunun adını o yıllarda henüz ilk defa duymuştu. Sene 2002'ydi ve şu sıralar pek de fazla kimsenin hatırlamadığı bir isim İskender Eroğlu, Çin'in Shenzen takımında forma giymişti. Trabzonspor'un sert savunmacısı, Çin'de pek fazla hatıra bırakmadan sessiz sedasız futbola veda ederken yeni bir kapı araladığının belki de farkında bile değildi. 'Röveşata' golleri ile hatırlanan İskender'in araladığı kapıyı ise 2002 Dünya Kupası'ndaki performansı ile Milli Takım sonuna kadar açtı.

Türkiye'nin o turnuvada Dünya üçüncüsü olması sadece tarihimizin unutulmaz başarıları arasındaki yerini almakla kalmadı; Uzak Doğu'nun futbol adamlarının da gözünü Türkiye'ye çevirmesini sağladı. Japonya ve Güney Kore; o dönem paranın kaynağına sahipti ve Türkiye'den turnuvaya katılan iki popüler ismi gözüne kestirmişti. Japonlar İlhan Mansız'ı, Koreliler ise Şenol Güneş'i kaptılar. Nispeten geri kalmış olan Çin ise daha o yıllardan işin kaynağına inmeyi düşünmüş ve Türkiye'ye gelerek daha ucuz oyuncuların peşine düşmüştü. Bunun için de ilk iş bildikleri yoldan ilerlediler; yani Trabzon'dan.

Böylece Çin-Trabzon hattında ilk uçuş gerçekleşti. Çinli menajerler şehirde bir süre kalarak birçok maç izledi ve gözlerine bir ismi kestirdiler: Semavi Uzun. Bir dönem Trabzonspor'da da oynayan Semavi, Çinliler tarafından Akçaabat Sebatspor forması giyerken fark edildi. Rizespor'la oynadıkları maçta Semavi'yi izleyen Chagchun şehrinin Yatai takımı yetkilileri onu beğendi ve Türkiye standartlarına göre daha bol sıfır içeren bir sözleşme ile anlaşmaya imza attırdı. O günleri Semavi şöyle anlatıyordu: "Ya Çeng-Çung mu Çung Çeng mi öyle bir şey işte. Hepsinin adı da öyle başlamıyor mu zaten? İşte oraya gidiyoruz."

Yatai takımının yetkilileri Türkiye'de sadece Karadeniz bölgesinde futbolcu kovalamıyordu. Ekip altı kişiydi ve diğer şehirlerde de maç izlemek üzere ikişer, üçer şekilde ayrılmışlardı. Bir diğer grup da birkaç yıl önce doping nedeniyle futboldan men cezası alan İdris Gümüşdere'yi gözüne kestirmişti. Almanya'dan Türkiye'ye gelen İdris forvetti. Bir süre Adanaspor'da da kiralık oynayan İdris'in doping yaptığı ortaya çıkınca ceza almış ve ardından bir türlü toparlanamamıştı. İşte tam bu sırada Çin'den gelen teklif adeta kurtuluşu olacaktı. Takım 2. Lig takımıydı ama olsun. Hem parası iyiydi hem de en azından futbol oynayacaktı. Ama ne yazık ki işler hiç istedikleri gibi gitmedi...



İdris ve Semavi yanlarına anne, eş ve çocuklarını da alarak Çin'in yolunu tuttular. Ancak hava alanına iner inmez etraflarını baştan aşağıya beyaz kıyafetli, yüzleri maskeli, ellerinde eldiven ve ayaklarında bot olan bir grup insan sardı. Ne oluyor bile diyemeden yanlarında başka insanlarla birlikte özel bir odaya alındılar. Türkiye'den futbol oynamak için Çin'e gelen Semavi ve İdris; o sırada ülkeyi darmadağın eden ve 700'den fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olan SARS virüsü nedeniyle karantinaya alınmıştı. Onlarla beraber aileleri de bu zulümden nasiplendi. Acil koduyla Uzun ve Gümüşdere aileleri bir otele kapatıldı, ikinci bir emre kadar da evden çıkmaları yasaklandı!

Evden çıksalar da futbol oynama şansları yoktu çünkü Çin'de ligler ne zaman başlayacağı belirlenmemiş bir şekilde ertelenmişti. İnsanların adeta bir bilgisayar oyunundaymış gibi hayatını kaybettiği virüs nedeniyle ülke adeta bir modern mezarlık haline gelmişti. Semavi ve İdris, 10 gün boyunca ölüm korkusu altında otelden dışarı adım dahi atmadılar. Semavi'nin annesi; İdris'in eşi, oğlu ve eşinin annesi de onlarla birlikte bu sıkıntıyı yaşadılar. Çin'e futbol oynamak için giden ikili, Akut Solunum Yetmezliği yani kısa adıyla bilinen SARS sonucu bırakın takımlarının formasını giymeyi; sokakta bile doğru düzgün yürüyemeden, Türkiye'ye döndü.

İskender Eroğlu ile başlayan, Semavi Uzun ve İdris Gümüşdere ile tatsız bir şekilde devam eden Çin-Türkiye transfer hattını son kullananlar Ersan Adem Gülüm ve Burak Yılmaz oldu. Şimdilerde Çin ne Siçuanlı Li-Yu'nun zamanındaki gibi sessiz ve sakin ne de Semavi ve İdris'in zamanındaki gibi korkutucu. Bol para, ilerlemiş ekonomi, güçlü altyapı ve kalabalık şehirler... Burak ve Ersan için başlayan yeni maceraya dair söylenecek en güzel sözü, İskender, Semavi ve İdris'in hikayelerini de düşününce Çinlilerin ataları söylemiş diyebiliriz: "Bir defa görmek bin defa duymaktan daha kıymetlidir."

YAZI: SERKAN AKKOYUN

GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam