Van Persie ve Udoh buluştu! İşte itiraflar...

Devler FB TV’de buluştu, tarihi buluşmaya FANATİK eşlik etti. Bir yanda dünya futboluna damgasını vurmuş Robin van Persie var...Diğer tarafta, Euroleague’de pota altını rakiplere karartan adam, Ekpe Udoh...

Haber; Fanatik
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Van Persie ve Udoh buluştu! İşte itiraflar...
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
25 Mayıs 2016 11:34
Son güncelleme 25 Mayıs 2016 11:36
Bir yanda dünya futboluna damgasını vurmuş Robin van Persie var... Diğer tarafta, Euroleague’de pota altını rakiplere karartan adam, Ekpe Udoh...

Bir ‘Van Persie hayranı’ olduğu ortaya çıkan Udoh, ‘Uçan Hollandalı’ ile buluştuğunda mutluluktan uçuyordu.

Yeşil sahalarda soğukkanlı tavırları ile dikkat çeken Persie de röportaj boyunca sıcakkanlı tavırlarıyla şaşırttı.

Van Persie programı, “Dünyanın her yerindeki Fenerbahçe taraftarlarına merhaba” sözleriyle açtı. Udoh’un karşılığı ise şuydu: “Uzun zamandır seninle bir araya gelmek istiyordum. Burada, çok güzel bir kulüpteyiz ve bu tesislere de bayıldım.” Şimdi sözü onlara bırakalım.

RVP: Birkaç hafta önce bir maçınıza geldim. Taraftarların yarattığı müthiş atmosfer ve sizin oynadığınız basketbolun seviyesi beni çok etkiledi. Ailemle birlikte harika bir akşam geçirdim. Kendi kendime şunu dedim, “Woow, bu gerçekten en iyi oyuncuların oynadığı en üst düzey bir basketbol maçı.”

UDOH: Evet dostum, atmosfer hep inanılmaz. Final-Four’a kalmış olmak, NBA’den sonraki en üst düzey basketbol organizasyonunda mücadele etmek çok zor ve güzeldi. Sonuca da çok yaklaşmıştık. Ağlayan bazı taraftarlar gördüm ve bu beni gerçekten çok üzdü. Olmadı, artık geleceğe bakmalıyız.

RVP: Evet, şimdi yeni mücadeleler sizi bekliyor.

UDOH: Kesinlikle... Özellikle de böyle bir kulüpte hedefler bitmiyor.




‘Fenerbahçe çok farklı bir kulüp’

RVPFenerbahçe gerçekten çok farklı bir kulüp. Sadece futbol değil; basketbol, voleybol, tüm branşlar en üst seviyelerde şampiyonluğa oynuyor. Bazen kupayı kazanmak ve kaybetmek arasında çok ince bir çizgi vardır. Tıpkı geçen hafta sizin yaşadığınız gibi...

Ama eğer en üst düzey oyuncularından biriyseniz, en iyi takımlardan biriyseniz, sürekli yeni hedefler için savaşmak durumundasınız. Önünüzde daima yeni bir hedef vardır. Euroleague finalinde gördük, maçın kazananı saniyeler içinde belli oluyor. Ben de Dünya Kupası finali oynadım. Maç uzatmalara gitmişti. 116. dakikada golü yedik ve kaybettik.


Oysa penaltılara sadece 4 dakika kalmıştı. En üst seviyede her şey bir anda, çok kısa sürede değişebiliyor. Elbette çok zor, bir anda kaybeden tarafa geçebiliyorsunuz. Ama bence daha güzel olan şey, o zafer uğrunda arkadaşlarınızla mücadele etmek. Bazen kazanırsınız bazen kaybedersiniz. Ancak takım arkadaşlarınızla bir uğurda savaşmak çok başka.

UDOH: Kesinlikle katılıyorum. Bu duyguyu sezon başında daha yoğun yaşarız. Herkes ailesinden ayrılıp gelmiştir. Bireysel anlamda kendinizi geliştirip o takıma iyi katkı yapmak istersiniz. Bildiğin gibi bu benim ABD dışındaki ilk sezonum. Oradayken hiç Eylül ayında antrenman yaptığımı hatırlamıyorum! Ancak koçumuz Obradovic...


‘Taraftarımız i-na-nıl-maz...’

RVP: Sert birisi değil mi?

UDOH: Çok disiplinli, farklı bir insan. Takımdaki herkesin birbirini sevmesi onun için çok önemli. Eylül ayından beri bağlarımız hep giderek güçlendi.

RVP: Aile oldunuz.

UDOH: Olmak zorundasınız. Taraftarlarımız da bu ailenin bir parçası ve gerçekten harikalar.


RVP: Onlar inanılmaz.

UDOH: İ-na-nıl-maz... Gerçekten daha önce böyle bir şey görmedim. Amerika’da kolejde de oynadım, ama hiçbir yerde böyle bir atmosfer yok.

RVP: Hakikaten çok değişik bir atmosfer.

UDOH: Yurt dışına gittiğimizde de, mesela Sırbistan’da sahaya çıktık, öyle bir atmosferde oynamaktan vazgeçemezsiniz, sizi hiçbir şey durduramaz. Çok özel.

RVP: Kesinlikle. Ben de buraya ilk geldiğimde imza töreni düzenlenmişti. Evet, taraftarları bekliyordum, ama 2 bin kişi falan gelir diye düşünüyordum. Sahaya çıktığımda bir gördüm ki tribünün tamamı tıklım tıklım dolu. Orada da anladım ki bu kulübün taraftarları bu takıma müthiş bir tutkuyla bağlı.


‘İki kelime: Koç Obradovic’

UDOH: Futbol yaşantınla ilgili bir şey sormak istiyorum. Senin gibi en üst seviyede oynamak için sezon öncesi dönemleri nasıl geçiriyorsun?

RVP: Normalde sezon bittikten sonra 4 hafta tatiliniz olur. Milli maçlar varsa bu süre değişir. İlk iki hafta hiçbir şey yapılmaz, tatildir. Çoğu oyuncu bu süreyi böyle geçirir. Ancak iki haftadan sonra artık bireysel anlamda çalışmalara başlamanız gerekir. Ben bireysel fizyoterapistim ve kondisyon antrenörümle haftanın 3-4 günü aralıksız çalışırım. Bu sayede takımımla çıkacağım sezon öncesi antrenmanlarına hazır olurum.

Takımla da resmi maçlar başlayana kadar yaklaşık 4-5 hafta süren bir sezon öncesi kampı olur. Sezon başladıktan sonra da tüm kariyerimi benzer şekilde oynadım. Hafta sonu lig maçları, Salı veya Çarşamba günleri Şampiyonlar Ligi maçları. Eğer UEFA Avrupa Ligi oynuyorsanız Perşembe-Pazar maçlara çıkıyorsunuz ki, bu bence daha zor. Fikstüre göre deplasmanlar, seyahatler de oluyor. 3-4 günlük süreçler çok zorlu geçiyor. Ama şu an sizin fikstürünüzü düşünüyorum da, bir gün arayla maçlarınız oluyor.


Bence maçtan sonraki ikinci gün fiziksel açıdan en yorgun gün oluyor. O kadar koşup enerji harcadıktan sonra kaslarınızın yeniden toparlanması sizi yoruyor. O nedenle maçların ertesi günündeki idmanlar bile yorucu geçiyor. Sizi düşünüyorum da, siz buna kendinizi nasıl hazırlıyorsunuz? Bir gün arayla maç oynamak hem fiziksel, hem mental anlamda nasıl bir şey? Bunu nasıl başarabiliyorsunuz?

UDOH: İki kelimeyle özetleyeyim, Koç Obradovic! Ve onun antrenmanları dostum...

‘Taraftar sadece oyuna bakar’

RVP: Basketbol dünyası da tıpkı futbol gibi acımasız. Her zaman kendini iyi bir yerde tutmalısın. Yoksa senin yerini başkaları alır. Bu yüzden her ne kadar takım sporları gibi gözükse de kendi içlerinde bireysel mücadele de içeriyor. Kendini sürekli hazır tutmalı, gelişimini sürdürmelisin. ‘Her şey çok güzel, ben en üst düzey oyuncu oldum’ düşüncesine kapılırsan bir anda tepe taklak çakılırsın. Çünkü takım içinde bile senin yerini almayı bekleyen bir sürü insan var.

UDOH: Kesinlikle öyle. Buraya gelirken her maçın nasıl geçeceğini düşünüyordum. NBA’de her maç ölüm-kalım maçı demiştim ya, burada da hep maksimumunu vermek zorundasın. Kötü sonuçlar da alabilirsiniz. Ama esas olan ayağa kalkmak ve büyük hedefe ilerlemek. Bu nedenle benim adıma bu sezon çok özel. Kendimi ne kadar zorlayabildiğimi, limitlerimi nasıl yok edebildiğimi görmek için.

RVP: Mental olarak da öyle. Çünkü hepimiz insanız, iyi günlerimiz, kötü günlerimiz olabilir. Ama insanlar bunu önemsemez. Onlar haklı şekilde senin iyi performans göstermeni beklerler. Evinde sorun yaşaman, hasta olman onları ilgilendiren bir konu değil. Eminim ki sen de hasta veya sakat halinle birçok maç oynamışsındır, ben de oynadım.  Ama uzun vadede insanlar buna bakmaz. Onlar senden performans bekler. Genç yaşlarda bunu düşünemezdim, ama zamanla ‘evet’ dedim, insanlar bununla ilgilenmez. Ben çıkıp her şeyimi vermeliyim, mazeret yok. Sonunda da buna kendimi alıştırdım. Hiçbir koşulda mazeret bulmadan sahaya çıkmak zorundayım. Eğer sakat veya hasta halimle maça çıkıyorsam, bu benim kararımdır. İşler daha kötüye giderse bunun sorumluluğunu almak durumundayım. Bazen kendimi gerçekten iyi hissetmesem de bunu sahaya yansıtma hakkım yok.

‘Değişime ayak uyduramazsan dışarıda kalırsın dostum’

UDOH: Şimdi bir de sosyal medya var ve herkes fikrini söylüyor.

RVP: Elbette herkesin görüşü sana ulaşıyor. Kötü yorumlar da gelebiliyor. Eski oyuncular maç sonrası seninle ilgili yorum yapıyorlar. Bir söz anında Twitter’da yayılıveriyor. Herkes onun hakkında konuşmaya başlıyor. Bu da 10 yıl öncesine oranla her şeyi çok daha yoğun biçimde yaşamana neden oluyor. İnsanlar senden gol atmanı bekliyor, para verip maç izliyorlar. O nedenle kendi görüşlerini belirtme hakkı buluyorlar. Bizler bununla da yaşayabilmek zorundayız. Sürekli bir şey öğreniyoruz. Bu bizim için de yeni bir şey. Bu bence büyük bir değişim ve kabul etmek mecburiyetindeyiz. İşimizin bir parçası.

UDOH: Kesinlikle öyle.


RVP: Değişimlere ayak uydurmazsanız dışarda kalırsınız. Hayat böyle bir şey, zirveye çıkmak istersiniz ama onun da zorlukları vardır. Az önce sen de söyledin, basketbol da oynasan, futbol da oynasan güçlü olmalısın. Hem mental hem fiziksel anlamda. Her şeye hazırlıklı olmalı, tüm görüşlere saygı duymalısın. Yoluna devam etmelisin. Bu öğrenmen gereken bir şey.

UDOH: Bazen enerjimiz farklılık gösterebiliyor. Hepimizin sorumlulukları var. Senin de benim de ailelerimiz var ve bizi onlar da etkileyebiliyor. Senin oğlunun okulda geçirdiği kötü bir gün seni etkileyebilir. Ama en azından sahada hepimiz iyi performans vermemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Elinden gelenin kesinlikle en iyisini vermelisin. İstikrarlı olmalısın ki, bunu bazı oyuncular çok iyi yapıyor. O dengeyi bulmak ve koruyabilmek çok önemli.




‘Lebron futbol bile oynayabilir!’

RVP: Lebron James’i kendine örnek alıyor musun?

UDOH: Elbette her sporcunun kendine rol-model aldığı birisi vardır. Saha içinde ve saha dışında Lebron James çok farklı bir figür. Onunla birkaç kez karşılaşma imkânı da bulmuştum. Gerçekten yaptığı her şeyin, tüm çalışmaların karşılığını alan birisi.

RVP: Üstelik neredeyse her şeyi başarmış bir sporcu.

UDOH:  O kadar fizikli bir sporcu ki Amerikan futbolu bile oynayabilir.

RVP: Peki şunu sormak istiyorum, bireysel bir antrenörün, fizyoterapistin var mı? Yoksa kulüpteki antrenörler mi sana bu konuda yardımcı oluyor?

UDOH: Kesinlikle harika bir ekibimiz var. Müthiş antrenörlere, çok iyi fizyoterapistlere sahibiz. Her gün onlarla çalışma şansı buluyoruz. Bunu sürekli daha fazla yapmak zorundasınız. Bazı egzersizler olmazsa olmaz.


UDOH: Bu sezonu nasıl değerlendiriyorsun?

RVP: İyi geçti diyebilirim, ama kesinlikle daha fazlasını istiyorum. Şu ana kadar 22 gol attım ve iyi olarak değerlendirebilir. Ligi 2. bitirdik, ama bu kulüpte sadece sıralamada tek bir yer kabul edilebilir, o da birincilik. Ben de bu fikre kesinlikle katılıyorum. Böyle bakarsak, ligde başarılı olamadık. Kupada finale yükseldik ve perşembe günü (yarın) finale çıkacağız. Bu kulübün ana hedefi kupalar kazanmak ve buna çok yakınız. Ligin sona ermesinin ardından önümüzde kazanabileceğimiz bir kupa var. Ligde istediğimiz sonucu alamamış ve hayal kırıklığı yaşıyor olabiliriz, ama hayat devam ediyor ve final maçına çıkıp kupayı kazanmak için buradayız. Uzun süren bu yolculuğu kupa maçını kazanarak bitirmek istiyoruz. Şimdi bir final maçımız var, ama benim için bu maç aslında geçtiğimiz hafta ligdeki son maçı oynadıktan sonra başladı. Yediğim yemeklerden, uyku saatime, hatta ekstra tüm çalışmalarıma başladım ve büyük bir heyecanla bunları yapıyorum. Bu süreci çok seviyorum. Bu heyecanı çok seviyorum. Peki, senin için nasıl geçti sezon?

Udoh: Ben Fenerbahçe'ye aitim...

UDOH: Maalesef, her zaman kazanmak isteseniz de bazen üzücü hikayeler ortaya çıkabiliyor. Ancak sezon boyunca hep gelişen, kendini geliştiren bir takım olduk. Şu an geldiğimiz noktada da önümüzde şampiyonluk hedefi var. Zorlu bir Galatasaray Odeabank serisi oynayacağız. Tüm sezon çok iyi çalıştık ve mümkün olan en iyi yerde sezonu noktalamak istiyoruz. Bunu başaracağız.

RVP: Planın nedir, çünkü kontratının biteceğini söyledin...

UDOH: Öncelikli olarak Türkiye Ligi’nde şampiyonluk. Euroleague’de finalde kaybettikten sonra ligi mutlak şekilde kazanmalıyız. Sonrasındaysa kendime zaman ayıracağım. Yaklaşık 10 aydır ara vermeden çalışıyorum.

RVP: Yeniden NBA’de oynamak istiyor musun?

UDOH: NBA’e gitmek için gitmek istemiyorum. Burada, Fenerbahçe’de çok güçlü bağlar oluşturdum. Herkes sevgisini en üst seviyede vermeye çalışıyor. Kulüp sürekli olarak büyüyor ve farklı sporların yapıldığı büyük bir kulübe sahibiz. Kendimi buraya ait hissediyorum ve başka bir karar vermek zor olabilir, çünkü burayı çok seviyorum.

RVP: Kesinlikle sana katılıyorum. Başka seçenekler olabilir, ancak sizin için özel olan şeyleri kaybetmek istemezsiniz.

'Parayı değil, taraftarı severim'

UDOH: Senin taraftarlarla ilişkin nasıl? Çünkü 50 bin kişiden bahsettin, onların statta söylediklerini duyar mısın yoksa görmezden mi gelirsin?

RVP: Hayır, hayır. Onları kesinlikle hisseder ve duyarım. Arsenal’da ilk olarak Highbury’de 38 bin, daha sonra Emirates Stadı’nda 60 bin, Manchester United’ta 75 bin, şimdi de 50 bin. Ben 100 kişiyi karşıma alıp basın toplantısı yapacağıma, 100 bin kişinin önünde futbol oynamayı tercih ederim, çünkü sahanın içi benim kendimi konforlu hissettiğim yer. Saha içi benim kendimi daha iyi ifade ettiğim, kendim olduğum ve taraftarlarla bir arada olduğum yer ve ben bu oyunu taraftarlarla birlikte oynamayı seviyorum. Kendime olan güvenim saha içerisinde daha yüksek seviyede oluyor. Ben hiçbir zaman parayı, gösterişli arabaları hayal etmedim. Ben her zaman büyük stadyumlarda taraftarların önünde oynamayı, seyircilerin adımı telaffuz etmesini hayal ettim. Bu yüzden taraftar hiçbir zaman beni korkutmadı. Futbola ilk başladığımda ilk olarak tribünlere bakar ve dolu olduğunu görünce ekstra motive olurdum. Fenerbahçe inanılmaz bir taraftara sahip. Taraftarlar takımlarına çok tutkulu ve çok dürüstler çünkü bu sezon bazen bizi ıslıkladılar fakat sonrasında başka bir şeyden mutlu olmayı başardılar. Bizimse bunu kabul etmemiz ve onları mutlu edebilmek için her şeyi yapmamız gerekiyor. Bunu sürekli yaşıyoruz, ya kazanıyorsun ya da kaybediyorsun.

RVP: Aslanların ortasında...

UDOH: Ben özellikle deplasmanlara gitmeyi seviyorum, çünkü oynayacağınız salonda herkes size karşı. Bu sizin daha iyi bir takım olmanızı sağlıyor. Tabii ki de kendi sahamızda oynamayı da çok seviyoruz fakat bir deplasmana gitmek zor bir işin altından kalkmak gibi.

RVP: Bizim Flemenkçe’de söylediğimiz bir söz vardır. Kelimenin tam anlamıyla çevirmek gerekirse “Aslanların ortasında” diyebiliriz. Eğer ki aslanların ortasında iyi performans ortaya koyarsanız kendinizi ispatlarsınız.

UDOH: Biz gerçekten böyle yerlerde oynadık ve her zaman rakiplerimizin korkuyu hissetmelerini sağlamanın bir yolunu bulduk.

RVP: Evet bu da değinmek istediğim bir konu. Maçlarınızı canlı olarak salonda ya da televizyonda izledim, sizi twitter, instagram ya da internetten de takip ediyorum. Sezon boyunca çok zor ve yakın geçen maçlarınız da olduğunu gördüm fakat birçok maçta siz bunun üstesinden gelmeyi başardınız ve ben bunun ne kadar zor olduğunu biliyorum.

UDOH: Bu inanılmaz...

RVP: Çok fazla ev ödeviniz oluyor, değil mi?

UDOH: Evet. Maçlar öncesinde çok fazla video izliyoruz. Özellikle Real Madrid’le oynadığımız maçlar öncesinde onların maçlarını çok fazla izledik.

RVP: Çok güzel maçlardı.

UDOH: Bu gerçekten çok özeldi.

RVP: Benim gördüğüm kadarıyla her oyuncu diğer takım arkadaşının görevini yapabiliyor sizde.

UDOH: Kesinlikle...


‘Biraz Henry, biraz Bergkamp, biraz da Vieira!’

RVP: Geçmişe dönüp baktığımda benim için güzel bir şey vardı, 20 yaşında bir çocuk olarak büyük Arsenal kulübüne gelmiştim. Belki de tam hazır değildim ama sonuçta Arsenal’e gittim. Orada Thierry Henry, Dennis Bergkamp, Robert Pires, Patrick Vieira gibi müthiş oyuncularla bir arada olup onlardan çok şey öğrenebileceğimi düşündüm. Onların iyi özelliklerini kendime uyarlarsam oyunumun çok gelişeceğine inandım. Bu benim hayatımda büyük bir fark yarattı. Çünkü henüz üst düzey bir oyuncu değildim, ama her gün onlardan bir şeyler öğrenerek hep bunun hayalini kuruyordum. Bana hem saha içinde hem saha dışında yapmam gerekenleri öğretiyorlardı. O yüzden bence dengeyi bulmak önemli. Bu her sporda geçerli, basketbol, futbol, diğerleri. Genç oyuncular, orta yaşlılar ve en tecrübelilerin iyi bir karması olunca herkes birbirinden bir şeyler öğreniyor. Geçmişte bakınca bu beni çok mutlu ediyor.

UDOH: Onlarla çalışmak bugünlere gelmende etkili oldu değil mi?

RVP: Kesinlikle oldu. Çünkü her gün gerçekten olmak istediğim seviyeye ulaşabilmek için neler yapmam gerektiğini görüyordum. Yıllar içerisinde de bir sürü mükemmel futbolcu tanıdım. Ama 20 yaşındayken şunu anlamanız çok önemli, henüz kat edecek çok yol var. Birçok potansiyelli oyuncunun beklenen yere gelememesinin sebebi bence bunu fark edememeleri. Bu durumu kabul ederseniz, öğrenmeye açık olursanız siz kazanıyorsunuz. Şu an 32 yaşındayım ama halâ yeni şeyler öğreniyorum. Yeniliklere her zaman açığım. Genç oyunculardan bile yeni şeyler öğrendiğimde oyunuma katmaya çalışıyorum. Bence birçok oyuncunun istediği yere gelemeyişinin sebebi bunu kabul etmemesi. Kendi durumlarını dürüstçe göremiyorlar. Bence ben bu süreci oldukça çabuk geçtim. 21, 22 yaşlarımda gerçekten daha iyi bir yere geldiğimi, hedeflerime çok yaklaştığımı fark ettim. Ama iş orada da bitmiyor. İstediğin seviyeye geldikten sonra da orada kalabilmek için çalışmaya devam etmen lazım. Sürekli yeni bir sayfa açılıyor. Hepsi yeni bir macera, yeni bir hedef.

UDOH: Çok doğru. Ben de oralardaydım. NBA’de oynarken kendime örnek aldığım isimler oluyordu ve sürekli oyunuma bir şeyler katmaya çalışıyordum. Orada her şey çok hızlıydı ve şu an buradayım.


RVP: Benim aslında 9 çocuğum var!

RVP: Benim 2 çocuğum var, fakat aslında toplam 7 çocuğum var! Çünkü 2 kedimiz, 2 tavşanımız, 1 köpeğimiz var. Pardon! Aslında 9, çünkü 2 tane de atımız var. Üzerimdeki baskıyı unutmak için, hayvanlarla, çocuklarımla ve eşimle zaman geçiriyorum. Futbolun dışında da bir hayat var, bunlarla ilgili belki insanların yüzde 95’inin herhangi bir düşüncesi yoktur, ama bunlar benim hayatımın bir parçası ve benim zamanım da onlarla geçiyor. Eğer ki bir köpeğe sahipseniz, o da bebek gibidir ve ona iyi bakmak zorundasınız. Aynı durum çocuklarım, tavşanlarım, atlarım için de geçerli...

UDOH: Büyük bir aile!

RVP: Evet, büyük bir aile ve ben bu tarz şeylerle meşgul olmayı çok seviyorum. Bazı insanlar film izlemeyi, meditasyonu sevebilirler, ama bu benim düzenim ve çok iyi işliyor. Hayatınızda dengeyi çok iyi sağlamalısınız. Siz 15 bin kişinin izlediği, her maçın tüm biletlerinin satıldığı bir salonda oynuyorsunuz; bizde bu değişebiliyor, bazen 50 bin, bazen 40 bin, bazen 20 bin kişi gelebiliyor Eğer ki bir oyun oynuyorsanız, vücudunuzu en üst seviyeye sabitlemeniz gerekiyor.

UDOH: Kesinlikle, aynı düşüncelere sahibiz...


 

Udoh: Bizde herkes kendi rolünü oynuyor

UDOH: L.A. Clippers’ta oynarken Koç Rivers bana “Kendi rolünde en iyi oyuncu ol” demişti, bu da beni çok etkilemişti. Sanırım biz bu sezon Fenerbahçe’de bunu yakaladık. Takımda herkes rolünü en iyi şekilde oynuyor.

RVP: Bunu dışarıdan da çok iyi bir şekilde görebiliyorum. Çünkü en ufak bir hata yapsanız, takım içerisindeki tüm dengeler kaybolabiliyor.

UDOH: Hem de tamamen!

RVP: Kendi rolüne bağlı kalmak gerçekten çok önemli. Bu nedenle bir pivotu bir şutörle ya da bir oyun kurucuyla kıyaslamak bence yanlış. Bir oyuncuyu sadece görev yaptığı bölgeye göre yargılayabilirsiniz. Aynı durum futbol için de geçerli. Futbolda da kişisel ödüller veriliyor. Ben İngiltere’deyken “Yılın Oyuncusu” seçildim. Büyük bir onurdu. Fakat bunu kazanmış bile olsam halen daha bir forveti, bir orta saha oyuncusunu, bir kaleciyi ya da bir bek oyuncusunu bu ödülü verirken nasıl kıyasladıklarını çözemedim. Bana göre her pozisyon için ayrı ödül verilmeli.

RVP: Penaltı kaçırdım ama hiç kaçmadım

UDOH: Gol atmak nasıl bir duygu?

RVP: Bu, attığınız gole göre değişebiliyor, çünkü farklı durumlar içerisinde olabiliyorsunuz. Attığınız gol çok mu önemli, yoksa skoru 4-0 mı yapıyor. Eğer ki takımın ihtiyacı olduğu, üç puan getiren bir gol atıyorsanız, bu gerçekten daha önemli. Michael Jordan’ın kitabını okumuştum. Jordan 9 bin kritik şut kaçırdığını söylüyor ve arkasından da ekliyordu: Bu şutları mutlaka kazanmak için atmam gerekiyordu. Basketbolun bir efsanesi böyle bir durum yaşıyorsa, bu, bize başarıya ulaşmak için mental olarak güçlü olmanızı ve şansın yeniden elinize geçtiğinde denemeniz gerektiğini söylüyor. Örneğin ben penaltı kaçırdım. Fakat penaltı kaçırdığım için hiçbir zaman atmaktan vazgeçmedim. Şimdiye kadar penaltılardan 30 gol attıysam, 3 ya da 4 tane de kaçırmışımdır, ama dediğim gibi hiçbir şekilde orada olmaktan kaçmadım. Önemli olan da bu. Kesinlikle mental olarak güçlü olmalısınız. Kimse beni ya da seni bu konuda yargılayamaz, çünkü onu atmaya tüm benliğinle gitmişsindir.
 

UDOH: Obradoviç bana iyi geliyor!

RVP: Obradoviç hazır olabilmeniz için çok mu ağır idmanlar yaptırıyor?

UDOH: Her çalışmamız çok zorlu geçiyor. Ama buna çok şey borçluyum. Çünkü kariyerimin son iki sezonunda oynadığım maç sayısı azalmıştı. Buraya gelerek daha çok oynamayı istedim. O gerçekten benim için büyük bir şans. Size müthiş etki ediyor. Her zaman şunu söyler; Galibiyetlerin, kupaların tadına iyice varabilmek için canınız yanmalı.

RVP: Peki bunu nasıl yapıyor? Mesela zor bir maçtan sonra dahi aynı tempoyla mı idman yapıyorsunuz?

UDOH: Sezon başında öyleydi, her idmanda aşırı yoğun çalışıyorduk. Maçlar başladıktan sonra da bir süre böyle devam ettik... Günde çift idman, tabii ki. Biliyoruz ki, her maçımız çok önemli. Çoğu maç ölüm-kalım maçı.

RVP: Evet, o ölümü biliyorum, bazı maçlarda gördüm.

RVP: Sakatlıklar da yaşadın sanırım.

UDOH: Sakatlık zaten bu işin içinde olan bir şey. Yakınamazsınız. Ama ne olursa olsun her şartta kendinizi geliştirmek zorundasınız. Kötü olan her şeyi arkanızda bırakmalısınız.




Tümü
 Reklam