Teşekkürler Bilic

Altan Tanrıkulu: “Nerede benim yabancılarım, nerede benim transferlerim” diyen bir teknik adam olmadı asla.. Hep elindekini daha iyiye ulaştırmayı hedefledi..

Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Teşekkürler Bilic
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
30 Temmuz 2014 23:21

Sporx.com yazarlarından Altan Tanrıkulu Beşiktaş - Feyenoord maçı sonrasında teknik direktör Slaven Bilic'in rolüne vurgu yaptı.

İşte o yazı:

Feyenoord kendi ülke kurallarına göre sınırsız yabancıyla sahaya çıkma şansına sahip.. Beşiktaş da 9 yabancı sahaya sürebilirdi Hollandalı rakibi karşısında.. Ama 11 Hollandalı’yla çıkmayı tercih etti Feyenoord.. Beşiktaş da ise yabancı olarak Motta, Franco ve Atiba vardı sahada.. Beşiktaş’ın takım bütünlüğünü, geçen sezondan kalan oyun disiplinini düşündüğümüz zaman maça iyi başlamasını anlayabiliyoruz.. Biliç sürekli olarak, “Nerede benim yabancılarım, nerede benim transferlerim” diyen bir teknik adam olmadı asla.. Hep elindekini daha iyiye ulaştırmayı hedefledi..

Geçen sezonun başında Trömsö, Trabzonspor ve Galatasaray maçlarını Olimpiyat Stadı’nda seyretmiştim Beşiktaş’ın.. Zaten ikinci maç çok zor olacaktı Feyenoord için.. Ama daha ilk maçtan avantajı eline geçiren temsilcimiz oldu..

Geçen hafta hem TRTSpor’da hem de DSmart’ta Feyenoord-Beşiktaş maçıyla ilgili aynı şeyleri söylemeye çalıştım.. Geçen yıl Hollanda’da şampiyon olan Ajax Salzburg’tan iki maçta 5 gol yedi ve rakip kaleye yaklaşamadı bile.. O Salzburg Fenerbahçe’ye elendi.. Beşiktaş da Fenerbahçe karşısında Kadıköy’de çok iyi oynadı ve 3-3 berabere kaldı..

Futboldur.. Her takım her takımı günü geldiğinde yenme şansına sahiptir.. Ama sadece biz Dünya Kupası’na gidemedik, Hollanda o kupada üçüncü oldu diye Feyenoord’u Beşiktaş’ın üstüne koymamalıyız.. Hollanda futbolu, futbolcu ihraç etme üzerine sistemini kurmuş.. Avrupa’da çok rekabetçi değiller.. Şampiyonlar Ligi’nde gruplardan çıkmayı artık çok büyük başarı olarak görüyorlar.. Biz de son iki sezonda Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynayan, bir kez de gruplardan çıkan bir takım var.. Bir başka takımımız UEFA Avrupa Ligi’nde yarı final oynadı.. Geçen yıl Trabzonspor 15.5 puan topladı aynı kupada.. Biliç’li Beşiktaş da Tromsö’yü eledikten sonra yoluna devam edebilseydi rahatlıkla gruplardan çıkardı..

Şimdi başka bir açıdan bakalım Feyenoord maçına.. Duran toplar takımlarımızın uluslararası arenadaki en büyük zaafımız.. Ama çalışınca yemeden atmayı da başarabiliyormuşuz.. Mustafa Pektemek hem de Mathijsen gibi büyük bir tecrübeyi aldatarak ağlara gönderdi topu.. Bu erken golün getirdiği özgüvenle ilk yarı boyunca sahayı iyi kullanan, ayağa pas yapan bir Beşiktaş izledik.. Rakibin kalitesi çok iyi olmadığı için Beşiktaş’ın üstüne organize şekilde gelemediler.. Onlara da hak vermek gerek.. Teknik direktörleri Ronald Koeman başta olmak üzere 4 önemli oyuncusunu kaybetti Hollanda ekibi.. De Vrij, Martins Indi, Pelle, Janmaat Beşiktaş karşısında oynuyor olsalardı çok daha zor bir maç olurdu kuşkusuz..

İki takımın da rakip kaleye çok gidemediği ilk 45 dakikada görünen tablo Beşiktaş’ın Almanya ve İngiltere’deki hazırlık döneminin olumlu geçtiği idi.. Wigan, Oestende, Mainz gibi teknik olarak olmasa da fizik ve kondisyon açısından güçlü takımlarla oynamak Beşiktaş’ı geliştirmişti.. Üstelik 4 hazırlık maçında da gol atmıştı siyah-beyazlı ekip.. Demba Ba gibi çok önemli bir yıldız henüz hazır değildi.. Bir başka önemli gol silahı Cenk Tosun da sakatlığını tam olarak atlamamıştı.. O zaman görev bir başka santrfora kalıyordu.. Mustafa Pektemek’e..

MUSTAFA'NIN HİKAYESİ

Mustafa aslında hikayesi derin olan bir genç..Onun kökenleri de benim gibi Sakarya’nın Akyazı ilçesine dayanıyor.. Orada doğmuş ve büyümüş Mustafa.. Lisede voleybol oynarmış.. Yavaştan futbola atmış kendini.. Sakaryaspor’da oynamış Nejat Biyediç döneminde.. Bir ara Sarıyer’e kiralanmış.. Önlibero, sağaçık oynamış.. 15 maçta 4 gol atmış.. Fatih Tekke, Hakan Şükür, Eto’o ve Henry’yi örnek alarak büyümüş.. Bir yandan Gençlerbirliği’ne transfer olmuş, bir yandan Spor Akademesi’nde okumuş.. Mesut Bakkal’ı çok seviyor.. Gençlerbirliği’ndeki başarılı yıllarının ardından 2010-11 sezonunda Fenerbahçe’yle söz kesmiş Mustafa.. Arkadaşı Orhan Şam’la birlikte.. Kendisi gibi Sakaryalı olan, Sakaryaspor’da forma giyen Aykut Kocaman onu Fenerbahçe’ye istemiş.. Ama kısmet Beşiktaş’a olmuş.. Orhan Fenerbahçe’ye giderken o Beşiktaş’a imza atmış..

Mustafa Beşiktaş formasını sırtına geçirdikten sonra sakatlıklarla boğuştu sürekli.. Herkes onu çok sevdi Ümraniye’de.. Sessiz, sakin, efendi kişiliğinin yanı sıra çok çalışkan olması ve futbol tekniğiyle de dikkat çekti hep..

11 Ağustos’ta 25 yaşını bitirecek ve Beşiktaş’taki 4.sezonunun en önemli golünü 25.yaşının son demlerinde attı Feyenoord karşısında.. Daha önce A Milli Takım’da 11 kez oynamış ve 3 gol atmıştı genç forvet.. Geçen sezon Süper Lig’i 3 golle tamamladı.. Ama sadece 6 maçta ilk 11 oynayabilmişti..

Fenerbahçe’nin onu istiyor olması, Demba Ba ve Cenk’in transferleri Mustafa’nın karşısında duruyordu zorlu maç öncesi.. Ama Mathijsen’in üzerinden yaptığı güzel vuruş onu da Beşiktaş’ı da, kendisine güvenen Biliç’i de rahatlattı..

İlk yarısı bol bol fiziki mücadele ve top kapma-top çalma şeklinde geçen maçta 4 sarı çıktı.. İyi oynamayan Feyenoord herhangi bir oyuncu değişikliği yapmayarak sahaya çıktı.. Belli ki oyunu biraz daha görmek istiyordu Fred Rutten.. 52 yaşındaki Hollandalı teknik adam Biliç’in kozlarını iyi biliyordu aslında.. Motta-Olcay kanadını kapatıp, Beşiktaş’ı yumuşak karnından yani sağından vurmayı planlamıştı.. Düşündüklerinin çoğu gerçekleşti.. Olcay çok etkili olamadı.. Feyenoord genellikle Serdar’ın kanadından geldi.. Ama gol olacak kalitede etkili atak geliştiremedi Hollanda lig ikincisi..

51 bin 577 kişi kapasiteli De Kuip Stadı’nda 15 bine yakın taraftarımızın olması bekleniyordu.. Kaç kişinin olduğunu bilmek mümkün değil tabii.. Ama erken gol ve deplasmanda ortaya konan cesur futbol gurbetçilerimizi fazlasıyla sevindirmiş olsa gerek.. Hollanda Beşiktaşlılar Derneği’nin organize ettiği taraftarlar maç boyu futbolculara büyük moral verdiler.. Zaten iki sezondur “rakibin evi, benim de evimdir” duygusuyla sahada mücadele eden Beşiktaş için deplasman havası da kalmamış olsa gerek..

Oğuzhan’ın orta sahada istenen performansa ulaşamaması ve Beşiktaş’ın ileride top tutamaması yüzünden Beşiktaş ilk hamlesini Demba Ba ile yaptı.. Dakikalar 59 olduğunda Senegalli forvet siyah-beyazlı formayla ilk resmi maçına Şampiyonlar Ligi önelemesinde çıktı.. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde PSG’ye attığı golle Chelsea’yi yarı finale taşımıştı Demba Ba.. Diego Costa’nın transferi, Drogba’ya verilen sözler ve Torres’in varlığı Chelsea’den ayrılması için yeterliydi.. Demba Ba’nın girişiyle üst üste kornerler kazanmaya başlayan Beşiktaş tekrar tempoyu ele geçirdi.. Feyenoord’un karşı hamlesi 5 dakika içinde iki oyuncu birden değiştirmek oldu..

70.dakikada Kerim’le gelen golün bir güzelliği var.. Son Mainz maçını 90 dakika izledim.. Sahanın en iyisiydi Kerim.. Son derece rahat adam geçiyor, iyi paslar atıyor.. Feyenoord ağlarına bıraktığı gol çalışkanlığının ve futbol zekasının ürünüydü..

Gökhan Töre’nin yılan hikayesine dönen transferi gerçekleşmidiği için oynama şansı buldu Kerim Frei.. Ve o da Mustafa gibi sezonun ilk resmi maçının kahramanı oldu..

Demba Ba hazır olsaydı Mustafa yedek soyunacaktı.. Gökhan zamanında alınsa Kerim büyük ihtimal ilk onbir dışında kalacaktı.. Futbolun güzelliği de bu zaten.. Küçük ayrıntılar büyük sonuçlar doğuruyor bazen..

Henüz 20 yaşında Kerim.. Annesi de babası da Faslı.. Avusturya’da doğmuş İsviçre’de büyümüş.. Genç takımlar düzeyinde de İsviçre için oynamış.. 2011-12 sezonunda, 18 yaşında Fulham formasıyla Premier Lig’de boy göstermiş.. Bir sezon sonra Cardiff City’de kiralık oynamış ve birçok teklifin arasından önce Beşiktaş’ı ardından Türk Milli Takımı’nı tercih etmiş.. İyi ki de etmiş..

YÖNETİMİN ROLÜ

2-0’ın ardından iyice oyun disiplininden kopan Feyenoord birkaç tehlikeli akın geliştirdi Beşiktaş karşısında.. Haftaya Çarşamba gecesi büyük ihtimalle 60-70 bin rakip taraftarın önüne çıkarken en azından bir gol atmayı hedefliyordu Hollanda ekibi.. Tolga’nın kurtarışları önce bu gole de izin vermedi.. Ama izin veren bir yabancı oldu.. Ramon Motta’nın genç Manu’yu 90+4’te düşürmesi gecenin en talihsiz anıydı kuşkusuz.. Penaltı golü biraz can sıktı ama şu unutulmamalı.. 2-1, 1-0’dan çok daha iyi bir skor rövanş için..

Aslında Biliç’i çok konuşmadık.. 1998 Dünya Kupası’nda oyuncu olarak Hırvatistan formasıyla Dünya üçüncülüğü yaşamıştı.. Euro 2008’de tam yarı finale çıktım derken Semih’in Viyana’daki unutulmaz golü hayallerini elinden aldı Hırvat teknik adamın.. O günle, o maçla ilgili konuşulmasını hiç sevmiyor Slaven Biliç.. İnsancıl, Türkler’i çok seviyor.. Çalışma delisi.. Açık sözlü.. Ama çok hırslı.. Beşiktaş’ı çok daha yukarılara taşıma isteği, çalışma disiplini, iş ahlakı Feyenoord zaferinin arkasındaki önemli ayrıntılar..

Yönetimin hiç mi rolü yok bu galibiyette.. Örneğin yeni göreve gelen Ahmet Nur Çebi ve ekibinin.. Ya da birçok yerde çok fazla açıklama yapan Önder Özen’in.. Var elbette.. Başkan Fikret Orman’ın da onların da payı var.. Ama futbolda bir gerçek var onlar için.. Futbolcular topu kale çizgisinden içeri atarlarsa onlar başarılı, atamazlarsa başarısız.. O zaman onların görevi Mustafa’yı, Kerim’i, Atiba’yı ve diğerlerini mutlu etmek.. Fazla gürültü patırtı yapmadan bir an önce stadı bitirmek..

Unutmadan.. Yabancı sayısının serbest bırakılmasını isteyenlere de bu maç güzel bir örnek oldu.. Ülke puanımız 27 bin 600’lere gerilemişti.. 12.sıradaydık UEFA klasmanında.. Bursaspor elenmiş ve takım sayımız 4’e düşmüştü.. Üç basamak üstümüzdeki Hollanda ekibinin lig ikincisini deplasmanda yenmek bu yüzden de büyük bir başarı..

Herkese selam.. Haftaya Olimpiyat Stadı’nda buluşmak üzere.. Teşekkürler Beşiktaş, teşekkürler Biliç, teşekkürler çocuklar..

 
Tümü
 Reklam